Fotoğraf: Fatoş Erdoğan / Twitter
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İçişleri Bakanlığı'nca dernek yönetimlerinin görevden alınmasını ve yerine kayyım atanmasını öngören maddeleri başta olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini hedef alan yasa teklifine ilişkin Galatasaray Üniversitesi’nden anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz “Maalesef Türkiye hak ve örgütlenmelere yönelik çok kısıtlayıcı bir tutum içerisinde” dedi.
Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden yasa teklifinin önceden kazanılmış haklara çok ciddi sınırlamalar getirdiğini ifade eden Özsoy-Boyunsuz, teklifin Anayasa’ya ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu anlattı.
Yasa teklifinin metni için TIKLAYIN
Anayasa’nın 33’üncü maddesinin dernek kurma hürriyeti düzenlediğinden bahseden Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, maddeye göre herkesin izin almadan dernek kurma hürriyetinin olduğunu ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hakkına sahip olduğunu söyledi.
Özsoy-Boyunsuz, dernek kurma hürriyetinin Anayasa’ya göre bazı sebeplerle sadece kanunla sınırlanabileceğini aktardı ve bu durumun şekil, şart ve usullerinin kanunda gösterilmesi gerektiğini ifade etti.
"Somutluk ve öngörülebilirlik yok"
“Bir sivil toplum kuruluşunu kapatmak veya faaliyetten alıkoymak bu özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıracak bir yaptırım” diyen Özsoy-Boyunsuz, Anayasa’nın 13’üncü maddesini de hatırlatarak şöyle konuştu:
"Anayasa’nın 13’üncü maddesine göre böyle bir yaptırımın uygulanabilmesi için ölçülülük ilkesi çerçevesinde sıkı bir denetleme yapması lazım Anayasa Mahkemesi’nin. Çünkü temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilir.
Bu kanunun önerdiği ve Dernekler Kanunu’nda da değişiklikler yapan teklifte sivil toplum kuruluşlarının faaliyetten alıkonulması ve kapatılmasıyla ile ilgili maddeler var. Bu durum çok açık ki Anayasa’nın 13 ve 33'üncü maddelerine aykırı.
Yasa İçişleri Bakanlığı’na çok geniş bir takdir alanı bırakıyor. Kanunda tarif edilen koşulların somut ve öngörülebilir olması lazım. Halbuki Anayasa da ‘Hak ve özgürlerin kısıtlanmasının gecikmesinde sakınca olan halleri somut ve öngörülebilir hale getir’ diyor. Ama verilecek yetkiye bakıyoruz. Somutluk ve öngörülebilirlik yok.
"Kayyım ataması vahim bir öze dokunmadır"
Teklifteki ikinci ve en önemli Anayasa’ya aykırılık dernek kurma ve dernekte faaliyette bulunma hakkının yani örgütlenme özgürlüğünün ihlali. Öze dokunan bir durum var. Teklifte görevden uzaklaştırılan organların yöneticilerinin yerine kayyım ataması yapılabileceği yazıyor.
Sivil toplum kuruluşları zaten başlı başına örgütlenme özgürlüğünü temsil ediyor. İdare olarak sen yönetim kurulu üyelerini görevden alırsan derneğin kalan üyeleri boşlukta kalan pozisyona yeni birilerini seçmekte özgür olmalı.
Hukuki bakımdan İçişleri Bakanlığı’na atama yetkisi verildiği zaman dernek kurma özgürlüğünden ve örgütlenme özgürlüğünden söz edemeyiz. Bu vahim bir öze dokunmadır.
Bütün bunlar Anayasa’ya olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11’inci maddesine de aykırı. Yasa teklifi AİHS’yle getirilen standartların çok altında kalıyor. Örgütlenme özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırıyor ya da kullanılmaz hale getiriyor. Yani iktidar bir sabah kalkıp hangi derneği gözüne kestirirse ertesi sabah onu kapatabilir. Bu kanunun öngörülebilirliği yok.
"Sosyal devlet ilkesine uygun değil"
Tek sorun örgütlenme özgürlüğü de değil. Teklifte ayrıca yardım toplanmasını kısıtlayıcı maddeler var. Öyle anlaşılıyor ki iktidar Türkiye’de sürekli hale gelen yoksulluk sivil toplum kuruluşlarının mücadele etmesini istemiyor.
Yoksul bıraktıkları kitlenin, kendi yardımlarına bağımlı olmasını ve böylece onların siyasi sadakatini satın alabileceğini düşünüyor olacak ki sivil toplum kuruluşlarının yardımlarını kısıtlayan bir düzenlemeyi getirmişler.
Ben bu düzenlemenin sosyal devlet ilkesine de uygun olmadığını düşünüyorum. Tüm bu hükümlerin arkasında bir torba yasa görüntüsü var. Kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesi ya da terörizmin finansmanının kesilmesiyle hiçbir ilgisi yok. Örgütlenme ve yardım toplama özgürlüğüne yöneltilmiş bir saldırıdan başka bir şey değil. Bunlar 12 Eylül darbecilerinin bile aklına gelmeyecek şeyler."
TIKLAYIN - "İnsan hakları adına tehlikeli bir gidişat"
TIKLAYIN - "Tasarı, Türkiye'deki sivil alanın daralmasına yol açar
TIKLAYIN - "Sivil toplum için OHAL dönemiyle aynı süreç"
(HA)