* Fotoğraf/görsel: Engin Akyurt, Pixabay
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), 10 Aralık İnsan Hakları Günü öncesinde yaptıkları ortak açıklamada, “Dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 72. Yılında, pandeminin de artırdığı siyasal, sosyal, ekonomik, etik vb. boyutları olan küresel kriz koşullarında olduğumuz vurgulayan hak örgütleri, “Salgın, uluslararası sitemin zaaf ve yetersizliklerini tüm çıplaklığı ortaya koyarken aynı zamanda bu kaygı verici gidişatın nereye doğru evrilebileceğini de gösteriyor” ifadesini kullandı.
“Tüm bu olumsuzlukların karşısında dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltiyor. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırmak ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatmak oluyor.”
10 Aralık insan hakları günü |
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başladı. Komisyonca hazırlanan bir giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edildi. Türkiye’de Evrensel Bildirge, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe girdi. Evrensel Bildirge 500’den fazla dile çevrildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıda, 423 (V) sayılı kararıyla “10 Aralık” gününü, “İnsan Hakları Günü” olarak ilan etmiştir. |
“Salgın ‘güvenlik sorunu’ olarak ele alındı”
Bugünkü açıklamayla birlikte Türkiye’deki insan haklarının durumunu anlatan rapor da açıklayan hak örgütlerinin tespitlerinden öne çıkanlar şöyle:
“Salgınla mücadeleyi bir önleme ve koruma eylemi olarak değil de bir güvenlik sorunu olarak ele alan siyasal iktidar, böylesi durumlarda hep yaptığı üzere öncelikle insan haklarını iptal etmeye yöneldi.
“Sonuç ise başta bilgi edinme hakkı, yaşam hakkı, sağlığa erişim hakkı, çalışma hakkı, ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edilmesi oldu.
“İşkence yeni bir boyut ve yoğunluk kazandı”
“Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2020 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu oldu.
“Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazandı.
“Siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi.
“2020 yılının ilk 11 ayında TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 573 kişi başvurdu.”
“Silahlı çatışma ortamı halen sürüyor”
“Hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumda. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. Covid-19 salgını açısından en riskli yerlerin başında hapishaneler geliyor.
“Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını koruyor.
“Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürüyor ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açıyor.”
“En çok kadınları, çocukları, mültecileri etkiliyor”
“Türkiye son kırk yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyorCovid-19 salgını ile birlikte bu tablo daha vahim bir görünüm kazandı.
“Evlerde kalma şansına sahip olmayan, şantiyelerde, fabrikalarda, marketlerde yeterli önlemlerin alınmadığı koşullarda çalışmak zorunda kalan/bırakılan kişilerin maruz kaldığı hak ihlalleri büyük bir çeşitlilik gösteriyor.
“Bu ihlallerin en başında ise iş cinayetleri geliyor. İşsizlik ve yoksulluk en çok kadınları, çocukları ve mültecileri etkiliyor.”
“Bu tabloda reform gerçekleşemez”
“Siyasi iktidarın insan hakları ve yargı alanında reform söylemleri ise bu tablo altında gerçekleşebilecek bir vaat olarak görülmemelidir.
“Gerçekten bir reform yapılmak isteniyorsa kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması ve geçmişle yüzleşmeyi sağlayacak gerçek bir çatışma çözüm sürecine girilmesi bir zorunluluktur.
“Bu adımlar atılmadan yapılacak şey reform değil, ancak uluslararası taleplere cevaben yapılan bir vitrin düzenlemesi olur.” (AS)
* 2020 yılı ilk 11 ayın hak ihlalleri dökümüne buradan ulaşabilirsiniz.