* Fotoğraf: Mehtap Yücel, 1990’lardan
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi (AYM) İzmir 2 Numaralı F Tipi Cezaevi’nde hükümlü olarak tutulan Cem Kuru’nun başvurusuna dair gerekçeli kararını açıkladı.
AYM, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine hükmetti ve Kuru’ya 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Ayrıca, kötü muameleyle ilgili cezasızlığın giderilmesi için şikayet dosyası, yeniden soruşturma yapılmak üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecek.
Beş gün yemek yiyemedi
Cem Kuru’nun ablası L.K., İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı 27 Aralık 2016 tarihli dilekçeyle kardeşinin yaşadıklarına dair şikayetçi oldu.
Dilekçede, Cem Kuru’nun 14 Aralık 2016’da pencereleri açık soğuk bir odaya konduğu ve beş gün boyunca bu odada elleri domuz bağı şeklinde kelepçelenerek tutulduğu ifade edildi.
Ayrıca yemek verilirken bile ellerinin çözülmediği, bu sebeple beş gün boyunca aç bırakıldığı ve tutulduğu odadan çıkarıldıktan sonra revire gitme talebinin kabul edilmediği belirtildi.
L.K. kardeşinin bileklerinde oluşan tahrişin hâlen durup durmadığını bilmediğini yazdı.
Daha sonra savcılığa verdiği dilekçede de kardeşinin iki gardiyan tarafından darp edilerek ellerinin ve ayaklarının arkadan bağlandığını, pencerelerin açık bırakılması nedeniyle soğuk bir odada tutularak işkence edildiğini, ellerinde ve kaburgalarında kalıcı hasar meydana geldiğini ifade etti.
Ardından alınan doktor raporunda ise Cem Kuru’nun “Yüzüne ve çenesine yumruk darbeleri aldığı” tespit edildi.
Cezaevi kabul etti: “Agresif tavırları vardı”
Cezaevi idaresi savcılığa gönderdiği yazıda, Cem Kuru’nun tutulduğu A-32 numaralı odada oda arkadaşı hükümlü M.A. ile tartıştığı, tartışma sonrası agresif tavırlar gösteren iki hükümlünün de odadan çıkarılarak gözlem odasına alındığı ifade edildi:
“Cem Kuru’ya gardiyanlara küfrettiği ve direndiği gerekçesiyle 12 günlük hücre cezası verildi ve ‘agresif tavırları nedeniyle’ gözlem odasında tutuldu.”
Cezaevi, Cem Kuru’nun tutulduğu gözlem odasının camlarının açık olmadığını, burada kendini kesip yaraladığı ve odaya da zarar verdiği için ayaklarının ve ellerinin arkadan kelepçeyle bağlandığını kabul etti.
Cem Kuru’nun el ve ayaklarının kelepçelendiği, Olay Tutanağı, görevli memurlardan alınan ifadeler ve kamera görüntülerine yansıdı.
Ancak cezaevi, Cem Kuru’nun kelepçeli odada iddia edildiği gibi beş gün değil iki gün boyunca tutulduğunu ileri sürdü.
Cezaevi doktorunun düzenlediği darp ve cebir raporunda da her iki kolda, göğüs ön duvarında eski kesiklere bağlı yara ve sağ yanında hassasiyet saptandığı, göğüs cerrahisine sevk edildiği bilgisi yer aldı.
Kamera kaydı incelenmeden takipsizlik
Savcılık da cezaevinin verdiği cevaba dayanarak ve başka bir incelemeye gerek duymadan “yeterli delil elde edilemediği” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi:
“3273 Sayılı Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Kanunun 30/1-c maddesine göre ‘diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçların kullanılabilir’ hükmünün bulunduğu…”
Gardiyanların ifadesi bile alınmadı
Bu karara itiraz eden Cem Kuru dilekçesinde, isimlerini bildirdiği tanıkların ve olayın faillerinin ifadelerinin alınmadığını, gönderildiği beyan edilen kamera kayıtlarının bilirkişi marifetiyle çözümlenmediğini, Ceza İnfaz Kurumunun cevap yazısında belirtilenler dışında başkaca bir araştırmanın yapılmadığını, soruşturmanın etkili olmadığını ileri sürdü.
İtirazı reddedilince de AYM’ye başvurdu.
AYM: 5 değil 2,5 gün kelepçe de kötü muamele
AYM’nin bugün açıklanan gerekçeli kararında, Cem Kuru’nun 5 gün değil de 2,5 gün elleri ayakları kelepçeli tutulmasının da “asgari eşiğin aşıldığı” anlamına geldiği ifade edildi.
AYM ayrıca savcılığın sadece cezaevinden gönderilen yazıya dayanarak takipsizlik kararı verdiğine, bunun dışında bir araştırma yapmadığına karar verdi:
“Cem Kuru’nun gözlem alanına konulduğu alanda kamera kaydı yapıldığı belirtilmesine rağmen bunların çözümü tarafsız bilirkişi vasıtasıyla yapılmış değildir. Kelepçelendiğinin kabulü, olay sırasında görevli memurların beyanlarına dayandırılmış ise de bu beyanlar da Başsavcılığa gönderilmedi.
“Başsavcılık da bu kişilerin ifadelerini şüpheli veya tanık sıfatıyla almamıştır. Buna rağmen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda Kuru’nun sakinleşene kadar ellerinin ve ayaklarının kelepçelendiği kabul edilerek infaz koruma memurlarının görevlerini yaptığı değerlendirilmiştir.”
Mahkeme bu sebeplerle etkili bir soruşturma yapılmadığına hükmetti. (AS)