Alternatif bir eleştirel ve akademik alan yaratmayı amaçlayan İnsan Hakları Okulu'nun "OHAL Döneminde İnsan Hakları Alanında Akademisyen Olmak" raporu yayınlandı.
İnsan Hakları Okulu, ay başında ise OHAL Döneminde Türkiye'de Akademik Özgürlükler Raporunu kamuoyuyla paylaşmıştı.
Ülkü Doğanay ve Ozan Değer'in kaleme aldığı "OHAL Döneminde İnsan Hakları Alanında Akademisyen Olmak: Baskıların, Tehditlerin ve Soruşturmaların Gölgesinde Akademi" raporunda öncelikle insan hakları alanının Türkiye akademisindeki gelişimine, bu alanda
yürütülen akademik çalışmaların kapsam ve sınırlarına ve süreç içinde Türkiye'nin politik atmosferindeki gelişmelerden nasıl etkilendiğine dair genel bir değerlendirme yapıldı.
Raporda dikkat çeken bazı bulgular şöyle:
- Ankete katılanların %60'ı şu anda bir üniversitede aktif olarak çalışmaktadır. Üniversitedeki aktif pozisyonundan ayrılan kişi sayısı ise 21'dir. Bunların 14'ü "Barış için Akademisyenler" bildirisini imzaladıkları için Kanun Hükmünde Kararname ile kamu hizmetinden ihraç edilen akademisyenlerdir. Ayrıca ankete katılan 1 akademisyen çalıştığı kurum KHK ile kapatıldığı için, 3 akademisyen ise sözleşmesi yenilenmediği ya da işten çıkarıldığı için üniversitede aktif olarak görev yapmamaktadır. 3 akademisyenin OHAL öncesinde veya OHAL döneminde karşı karşıya kaldığı baskılar nedeniyle emekliye ayrıldığı görülmüştür.
Büyütmek için buraya tıklayın.
Büyütmek için buraya tıklayın.
- OHAL'le birlikte gösteri ve protesto hakkının kullanımındaki düşüş, öncelikli çalışma alanı olarak siyasal katılım hakkı, gösteri ve protesto hakkı ve ifade özgürlüğü hakkını belirten akademisyenler açısından da geçerlidir.
Büyütmek için buraya tıklayın.
Büyütmek için buraya tıklayın.
İhraçlar, soruşturmalar, gözaltı, tutuklama...
Raporun sonuç bölümünde ise şu noktalara dikkat çekiliyor:
- Araştırmanın ortaya koyduğu başlıca sonuç, akademik özgürlüklerin OHAL süresince ve sonrasında da önemli ölçüde zedelendiğidir.
- Her ne kadar, akademisyenlerin bağlı bulundukları üniversiteye ve çalışma konularına göre OHAL sürecini farklı biçimlerde deneyimlediklerinden söz edilebilirse de, ihraçlar, soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalarla ve linç kampanyalarıyla oluşturulan korku atmosferi, doğası gereği iktidar tarafından "sevilmeyen" konular üzerinde çalışan insan hakları akademisini, hem öğretim elemanları, hem de öğrenciler düzeyinde olumsuz etkilemiş, farklı sebeplerle de olsa pek çoğunu işlerini yapamaz hale getirmiştir.
"Yapılan işe duyulan inanç azaldı"
- OHAL sürecinde yaşanan ihraçlardan, insan hakları alanında veya bu alanla ilgili çalışmalar gerçekleştiren akademisyenler de etkilenmiş, bu sebeple özel uzmanlık bilgisi gerektiren pek çok ders hocasız, pek çok tez ise danışmansız kalmıştır.
- İhraçların bir başka etkisi ise, hem üniversitelerin dışında kalan, hem de üniversitelerdeki görevlerine devam eden akademisyenlerin "yalnızlaşması" ve yaptıkları işe duydukları inancın zayıflaması olmuştur.
"Otosansüre başvurmak zorunda kaldılar"
- Bu süreç içinde, akademisyenlerin iş güvencelerinin ortadan kalkması ve özlük haklarının korunmasına dair mekanizmaların her zaman olduğundan daha zayıf hale gelmesi, öğrenciler ve meslektaşlar tarafından ihbar edilme, müfettişler ya da istihbarat elemanları tarafından gizlice derslerin izlenmesi endişesi, bir yandan akademisyenler ve öğrenciler arasındaki güven bağını zedelemiş; diğer yandan ise akademisyenleri derslerinde, araştırmalarında, tezlerinde ve yayınlarında kısmen ya da tamamen otosansüre başvurmak zorunda bırakmıştır.
- Bütün bu kısıtlamalar, aynı zamanda akademik çalışma alanlarının daralmasına, sakıncalı görülen konular nedeniyle, insan hakları ile ilgili pek çok meselenin akademik gündemin dışında kalmasına yol açmıştır. (AÖ)
Raporun tamamına buradanulaşabilirsiniz.