Mardin Kızıltepe’de babası Ahmet Kaymaz’la birlikte polisler tarafından 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın öldürülmesinin üstünden tam 14 yıl geçti.
20 Kasım Çocuk Hakları Günü'nden bir gün sonra öldürülen Uğur Kaymaz ve babasıyla ilgili davada yargılanan hiçbir sanık kalmazken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi 140 bin TL tazminata mahkum etmesine rağmen yargılamanın yenilenmesi talebi de kabul görmedi.
Kaymaz Ailesi’nin avukatı Mardin Barosu’ndan avukat Erdal Kuzu, konuyu cezasızlık politikası çerçevesinde bianet’e değerlendirdi.
Uğur Kaymaz ve babasının 21 Kasım 2004’te polisler tarafından öldürülmesiyle ilgili davada da diğer örneklerde olduğu gibi kamu görevlilerini korumanın esas alınarak cezasızlıkla sonuçlandığını ifade eden avukat Kuzu, cezasızlık politikasının Türkiye yargı sisteminin baştan beri temel anlayışı olduğu görüşünde.
Yargılanan dört polisin tamamının beraat ettiğini, beraat kararını Yargıtay’ın onadığını, AİHM’in Türkiye’yi “Yaşam hakkı ihlali” gerekçesiyle tazminata mahkum etmesine rağmen yeniden yargılama taleplerinin reddedildiğini hatırlatan avukat Kuzu, dosyanın şu an Anayasa Mahkemesi’nde olduğu bilgisini veriyor…
Kaymaz Ailesi’nin avukatı Erdal Kuzu, yargı süreciyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı:
“Sistematik cezasızlık”
“Uğur Kaymaz davası Türkiye'de tipik cezasızlık örneklerinden bir tanesi.
“Kamu görevlilerinin yargılandığı ya da kamu görevlilerinin işlemiş olduğu suçlar açısından ülkenin kuruluşundan bu yana cezasızlık sistematik hale geldi.
“Bu sistematiklik Uğur Kaymaz davasında da belirgin şekilde kendini gösterdi. Aradan 14 yıl geçti ama kamu görevlileri için sistematik cezasızlık uygulanmaya devam ediliyor. Değişen bir şey olmadı.
“Bu davaların hepsindeki temel özellik kamu görevlisi sıfatını taşıyan kişileri aklamaya yönelik yargılama yapılması.”
“Yeniden yargılama gereklilikti”
Avukat Kuzu’ya AİHM’in eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için verdiği “Serbest bırakılsın” kararını hatırlatarak, Uğur Kaymaz davasında verdiği tazminat cezasının yeniden yargılama yapılmasını gerektirip gerektirmediğini soruyoruz.
“Yeniden yargılama yapılması usulen bir gereklilikti. 2004'te de yargının tarafsızlığından söz etmek mümkün değildi, 2018'de de yargının tarafsızlığından bahsetmek mümkün değil.
“Türkiye'deki yargı sistemi devletin menfaatinin korunması üzerine kuruludur. Bizim bildiğimiz anlamda tarafsız ve bağımsız yargı zihniyetinden bahsetmek mümkün değildir.
“Dolayısıyla Uğur Kaymaz davasında AİHM kararının yeniden yargılama konusu yapılması olması gereken bir şeydir.
“Ancak AİHM'in verdiği yaşam hakkı ihlali kararlarına Türkiye'nin uyması son derece nadirdir.”
Ne olmuştu?
12 yaşındaki Uğur kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz 21 Kasım 2004’te evlerinin önünde “terörist” denilerek açılan ateş sonucu öldürüldü.
Dört polisin yargılandığı dava güvenlik gerekçesiyle Temmuz 2005’te Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nden Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı.
Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi 2007’de “Meşru müdafaada bulundukları” gerekçesiyle tüm polislerin beraatına karar verdi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Haziran 2009’da mahkemenin beraat kararını oy birliğiyle onadı.
İç hukuk yollarının tükenmesinin ardından, avukatlar davayı AİHM’e taşıdı.
2014 yılının şubat ayında kararını veren AİHM, Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesine ilişkin “Yaşam haklarının ihlal edildiği” yönünde karar vererek Türkiye’yi toplam 70 bin euro maddi, 70 bin euro manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Bunun üstüne Kaymaz Ailesi’nin avukatları yargılamanın yenilenmesini talep etti. Ancak Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi bu talebi gerekçe sunmadan Mart 2015’te reddetti.
Uğur Kaymaz’ın annesi 15 Temmuz darbe girişimi sonrası KHK ile işten çıkartılanlar arasında yer aldı.
Mardin Kızıltepe’ye atanan kayyum belediyesi ilçede yer alan Uğur Kaymaz heykelini Haziran 2017’de kaldırdı.
Uğur Kaymaz ve babasının dosyası Anayasa Mahkemesi’nde.
Eren Keskin’e 301’den ceza verilmişti
Avukat Eren Keskin, 2005 yılında Uğur Kaymaz’ın babasıyla birlikte öldürülmesi sonrası Çerkezköy’de katıldığı panelde yaptığı konuşma nedeniyle 2015’te Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi gereğince “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılamak” suçlamasıyla Çerkezköy 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Keskin’in cezaya çarptırılmasına gerekçe olan sözleri şöyleydi:
“Devlet 12 yaşında bir çocuğu katledecek kadar vahşi bir anlayışa sahip. Türkiye hesap vermek zorunda… Türkiye’nin tarihi kirli bir tarihtir. Türkiye Cumhuriyeti eli kanlı bir katildir. Devlet özür dilemedikçe kimse barıştan bahsetmesin.” (EKN)