Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tahliye kararına karşı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) ve İstanbul 26. ACM’nin tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında tutukluğun devamı kararı verdi, eski Adalet Bakanı olan Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ da “AYM hukuka aykırı olarak birinci derece mahkeme gibi işlem yaptı” dedi.
Bu gelişmeleri hukukçu ve siyasetçilere sorduk.
Danış-Beştaş: Yargı hukuksuzluğu içselleştirmiş
Halkların Demokratik Partisi Adana Milletvekili ve TBBM Anayasa Komisyonu Üyesi Meral Danış Beştaş, yerel mahkemenin AYM kararına uymak zorunda olduğunu vurguladı. Danış-Beştaş, Bozdağ’ın açıklamasının da suç olduğunu vurgulayarak iktidar partisi yöneticilerinin AYM kararlarına yönelik takındıkları keyfi tutumu eleştirdi.
Danış-Beştaş’ın açıklamaları şöyle:
“Hiçbir mahkemenin AYM kararını uygulamama diye bir hakkı yoktur. Eğer hala bir Anayasa ve mevzuat yürürlükteyse bu karara uymak zorundalar. “Kaldı ki mahkemenin “önce gerekçeli karar yayınlansın” açıklamasının da izah edilecek bir tarafı yok. AYM karar vermiş, sitesine koymuş, tweet atmış. “Bu kadar ciddi bir açıklamaya rağmen iki gazeteci hakkında tahliye kararı verilmemesi, mahkemelerin içinde bulunduğu ruh halini, hukuksuzluğu nasıl içselleştirdiklerinin bir göstergesi. “Bozdağ’ın açıklamaları da yargıya müdahale niteliğinde ve suç. Eğer Türkiye’de hala savcılar varsa ve kendilerini hukuku uygulamakla görevli hissediyorlarsa soruşturma açmaları gerekir. “Burada iktidarın AYM kararına bakışı da belli. Biz aynı AYM’nin OHAL döneminde OHAL kararnamelerini inceleyemeyeceği kararını biliyoruz, aralarında Selahattin Demirtaş’ın da olduğu vekillerin başvurusunda esasa ilişkin karar verdiğini unutmadık. AKP hükümeti bu kararlar karşısında sus pus olurken ve hatta desteklerken, beğenmedikleri kararlara müdahale etmeye çalışıyor, mahkemeleri tehdit ediyor. “Bozdağ ve Erdoğan AYM’nin temel hakların lehinde verdiği kararları yok sayıyor, mahkemeyi tehdit ediyor, aleyhte verdiği kararlara da alkış tutuyor. “Bu, ülkede artık kimsenin güvencesinin olmadığının bir göstergesi. İki gazeteci de derhal tahliye edilmek zorunda.” |
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilimdalı’nda ders veren Yrd. Doç. Tolga Şirin ise mahkemenin AYM’ye direndiğini söylemek için erken olduğunu söyledi. Böylesi bir sürecin anayasal kriz yaratabileceği ve AYM kararlarının etkisini zayıflatabileceği uyarısında bulunan Yrd. Doç. Şirin, Bozdağ’ın eleştirisinin de yanlış olduğunu vurgulayarak “AYM esasa ilişkin değerlendirme yapmamıştır, karar hukuka uygundur dedi.
Yrd. Doç. Şirin: Anayasal kriz çıkarılmamalı
Yrd. Doç. Şirin’in açıklamaları şöyle:
Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararına direndiğini söylemek biraz aceleci bir tespit. Öncelikle şu nokta bilinmeli: AYM, tedbir kararı vermedikçe, doğrudan tahliye söz konusu olmaz. Geçmişte AYM, Fatih Hilmioğlu kararında bu türden tedbiren tahliye karar verilmişti, bu çerçevede derhal tahliye gündeme gelmişti. Somut olayda böyle bir karar yok. AYM’nin bir ihlal kararı vermiş olması her zaman tahliye sonucunu doğurmaz. Ağır Ceza Mahkemesi bu nedenle kararın gerekçesini okumak istemiş olabilir. Olaya soğuk kanlı yaklaşmak gerekir. Ne var ki AYM, kararın gerekçesini yayımladı. Kararda da ihlal nedeni kuvvetli suç şüphesinin olmaması ile ilgili. Artık bu aşamadan sonra, tarafların kararı sunmasına binaen tahliye kararı verilmezse direnmeden bahsedilebilir. Böyle bir direnme ise yeni bir ihlal üretir. Bundan önceki süreç yönünden, anayasal kriz üretmeyi ve AYM’nin kararlarının etkisini zayıflatacak açıklamalarda bulunmayı doğru bulmuyorum. Bekleyip görelim. AYM’nin kararı ACM’nin yetki alanının gaspı da değil. Karar AİHM içtihatlarına ve AYM’nin geçmişteki kararları ile paralel. Bunu AİHM’in “Ayşe Yüksel ve diğerleri v. Türkiye” kararında da görebilirsiniz. Karar, Ergenekon davası kapsamında tutulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyelerinin başvurusu üzerine ve tutma şüphesi koşulları bulunmadığı gerekçesiyle verilmişti. AYM’nin Erdem Gül ve Can Dündar kararı da benzer nitelikteydi. Dolayısıyla AYM’nin son kararı, AİHM ve AYM içtihatlarıyla uyumlu. AYM, bu kararında, derece mahkemesinin yetkilerini Anayasa’ya uygun kullanıp kullanmadığını denetledi. Anayasamızın 19’uncu maddesine göre “suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.” AYM, doğal olarak, tutuklamaya devam kararlarında bu kriterlere uygun hareket edip edilmediğini denetleyecektir. Bunu yaparken de, derece mahkemesinden farklı olarak karar gerekçesine odaklanacaktır. “Bu odaklanma dahi yapılamaz” derseniz, AYM’yi Anayasa’nın 19’ncu maddesi yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapamaz hâle getirirsiniz. Belli ki ACM, karar gerekçesinde anılan hükme uygun, ilgili ve yeterli gerekçe üretememiş ve AYM de doğal olarak ihlal kararı vermiş. Karar, AYM’nin yetkileri içinde verilmiştir, Mahkeme’nin kararının bulanıklaştırılmasını doğru bulmuyorum. |
CHP'li Sarıhan: Bozdağ açıkça hukuku ihlal etti
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili Şenal Sarıhan da yerel mahkemenin AYM’nin gerekçeli kararını bekleme hakkı olduğunu, ancak UYAP sistemiyle bu karara ulaşacakken hala tahliye kararını vermemesinin iyi niyetli olmadığını söyledi. Sarıhan, Bozdağ’ın açıklamasınınsa açıkça suç olduğunu vurguladı.
"AYM kararı daha önceki örneklerde olduğu gibi tahliyeye olanak sağlayan bir karar. Yerel mahkemenin AYM’nin gerekçeli kararı görmek ve ona göre hareket etmek istemesi olağan. Karara bakıp ona göre gerekçe hazırlayacaktır. Ancak bildiğim kadarıyla UYAP sistemi üzerinden mahkemenin kararı ve gerekçeyi görmesi mümkün. Bir kişinin bir gün bile fazladan tutuklu kalması kişinin temel hakkının kesin bir ihlali olduğu için bunu iyi niyetli yorumlayamayız. Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanlar genel olarak adalet mekanizması üzerinde etki edecek açıklamalarda bulunuyorlar. Bu da yargı bağımsızlığının iktidar açısından hiçbir öneminin olmadığının kanıtı. Bozdağ yetkili olmadığı bir konuda mevkisine dayanarak açıklama yapıyor. Bu kesinlikle hukukun ihlali.” |
Gazeteci Onur: Bekir etkisi
Eski CHP milletvekili ve gazeteci olan Demokrasi İçin Birlik’ten Melda Onur ise Bozdağ’ın açıklamasının “Bekir etkisi” olduğunu söyledi.
“Biz buna “Bekir etkisi” diyoruz. Bu ifadeyi bir mahkemede savunma tarafından duydum. Bozdağ hukuku biliyor, ama görevi bu hoşnutsuzluğu dile getirip mahkemelere ayar vermek. Bozdağ’ın işi Cumhurbaşkanının sözlerini hukuka uydurmaktı. Şimdiyse Cumhurbaşkanına danışmasına bile gerek yok, “Cumhurbaşkanı nasıl bir açıklama ister” diye düşünüp ona göre açıklama yapıyor. Şu anda AYM, AİHM’e gitmeden önce iç yolların tüketilmesi için son yer. Ancak bu durum gösteriyor ki AİHM’e gidilmesin diye uydurulan iç hukuk yolları boşa çıkmış durumda. |
(EA)