"Amacı, esasen daha sanık bile olmayan şüphelinin, kişilik haklarını korumak olan gizlilik hükmü, tam aksine savunma hakkının kısıtlanması amacıyla uygulanıyor."
Avukat Can Atalay
Soruşturmalara “gizlilik” getirilmesi, bu “gizlilik” durumu savunma avukatlarına uygulanırken soruşturmaya ilişkin bilgilerin muhataplarından önce belli kısım medyada yer alması uzun süredir rastladığımız bir durum.
Peki, duruşmadan önce basına bu bilgilerin sızdırılması ne anlama geliyor? Bu bilgilerin muhataplarından önce basına verilmesi bir hak ihlali değil mi? Yargılama bu durumdan etkilenmiyor mu?
"Bir kısım" medyaya sızıdırılan bilgiler
Geçmişte, Oda TV davasında mahkeme kararını açıklamadan 21 dakika önce “tutukluluğun devamına karar veren” Samanyolu TV’nin yerini bugün duruşma daha devam ederken, "Cumhuriyet Gazetesi davasında, 6 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi" tweeti atan Star gazetesi aldı.
Büyükada soruşturmasında hak savunucuları hala gözaltındayken, avukatlar ve şahıslardan önce Sabah, Güneş, Akşam ve Takvim gazetelerinde “bilgiler” yayınlandı.
Cumhuriyet ve Kavala yazışmaları
Bunun son örneği ise Cumhuriyet davasının 31 Ekim’deki dördüncü duruşmasında yaşandı. Duruşmaya gelen evraklar daha okunmadan Sabah’ta “Cumhuriyet gazetesi davasında 'kızıl soros' detayı” başlıklı bir haber yayınlandı.
Haberin konusu olan gözaltındaki hak savunucusu iş insanı Osman Kavala henüz o gün adliyeye getirilmiş, sorgusu yapılıyordu.
Ve Kavala sorgudayken, duruşma salonunda Terör ve Örgütlü Suçlardan Sorumlu Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’ın mahkemeye yolladığı, Kavala ile Cumhuriyet davası sanıkları Aydın Engin ve Can Dündar arasındaki mesajlaşmalar okundu.
Avukatlardan Fikret İlkiz “O zaman biz niye Kişisel Verilerin Korunması Kanunu çıkardık” derken, Ergin Cinmen mahkeme heyetine “Artık sizin bu hukuksuzluğa dur demeniz gerekiyor” diye tepki gösterdi.
Tutuklulardan Ahmet Şık ise “Bilerek karar almadığınızı söylüyorum” diyerek duruşma öncesinde iktidara yakın medyaya sızdırılan belgelerle ilgili daha önce iki defa suç duyurusunda bulunulmasını istediğini ama mahkemenin bu kararı almadığını hatırlattı.
Bu durumun hukuken nereye düştüğünü avukat Can Atalay'a sorduk.
Atalay: Gizlilik şüphelinin kişilik haklarını korumak içindir
Atalay ilk olarak Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 1., 157. ve 153/2 ve 152/3. Maddelerini hatırlattı.
Maddeler şu şekilde:
Madde 1 – (1) Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler. Madde 153 – (2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir. (3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz. Madde 157 – (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. |
Soruşturmaya getirilecek gizlilik maddesinin asıl amacının şüphelinin kişilik haklarını korumak olduğunu vurgulayan Atalay şöyle dedi:
“CMK’dan açıkça anlaşılır ki soruşturma esas olarak kamuya gizli olarak sürdürülür. Amacı, esasen daha sanık bile olmayan şüphelinin, kişilik haklarını korumaktır. Bu amaçla konulan gizlilik hükmü tam aksine savunma hakkının kısıtlanması amacıyla uygulanıyor. Kabul edilemez.”
"Kanuna aykırı işlem yapılıyor"
Bu durumun hem ilgili CMK maddelerine, hem de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı olduğunu vurgulayan Atalay şöyle devam etti:
“Gizlilik bazı belgeler için getirilse de ifade tutanağı ya da şüphelinin ya da müdafisinin hazır bulunmaya yetkili olduğu tutanaklarla ilgili kısıtlama kararı verilemez.
“Ancak CMK 157’e aykırı işlemler yapılıyor. Adı daha sonra iddianamede dahi yer almayacak hususlar, sayfalar dolusu haberlerde, manşetlerde, saatler boyunca televizyon ekranlarında yer alıyor. Bunun yanında kişilere, ifade tutanağı, bilirkişi raporları bile verilmiyor.”
"Kanunlar hakim ve savcıları da bağlar"
Söz konusu maddelerin avukatlar kadar hakim ve savcıları da bağladığını vurgulayan Atalay soruşturma ve davaya ilişkilerin muhataplardan önce medyaya servis edilmesininse seviş eden açısından suç olduğunun altını çizdi:
“Fethullahçı hakim ve savcılardan bu yana bir usul var. Belgeler ve iddia edilen bilgiler şüpheli ya da müdafiinden gizleniyor, ama o dönemin muteber medyasına servis ediliyor. Bu Ahmet Şık’ın tabiriyle, servis edilenler açısından haber ama servis edenler açısından su.
“Son duruşmada Fikret İlkiz de söyledi. Daha sorgu devam ederken, belki şüpheli dahi öğrenmemişken Cumhuriyet dosyasında İstanbul Terörle Mücadele Müdürlüğü yazısıyla birlikte Kavala’nın WhatsApp yazışmaları girdi. Bu hem CMK’ya hem de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı.”
Böylesi davaların yargılamadaki etkisini Oda TV davası üzerinden açıklayan Atalay “Geçmişe baktığımızda, bugün beraat çıkmış Oda TV davasına baktığımızda bu haberlerin yargılamayı doğrudan etkilediğini söylemek mümkün” diye konuştu. (EA)