1. Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları
2. Zorunlu Göç ve Mülteciler
2.1. Zorunlu Göç
2.2. Mülteciler
3. Yaşam Hakkı
3.1. Ölüm Cezası
3.2. Yargısız İnfaz Olayları
3.3. Yargısız İnfaz Davaları
3.4. Yasadışı Örgüt Saldırıları
3.5. Sivil Çatışmalar
3.6. Hizbullah
3.7. Diğer Olaylar
3.8. Siyasi Cinayet Davaları
3.9. Kara Mayınları
3.10. Silahlı Çatışmalar
4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
5. Kişi Güvenliği
5.1. Kayıp
5.2. İşkence
5.2.1. Gözaltında Ölüm Olayları
5.2.2. İşkence Olayları
5.2.3. Gözaltında Ölüm Davaları
5.2.4. İşkence Davaları
6. Düşünce Özgürlüğü
6.1. Düşünceye Özgürlük Kampanyası
6.2. İfade Özgürlüğü
6.2.1. Yasaklanan Oyunlar
6.3. İletişim Özgürlüğü
6.3.1. Gazetecilere Yönelik Baskılar
6.3.2. Toplatılan Yayınlar
6.3.3. Yayın Kuruluşlarına Yönelik Baskılar
7. Örgütlenme Özgürlüğü
7.1. İnsan Hakları Savunucuları
7.1.1. Türkiye İnsan Hakları Vakfı
7.1.2. İnsan Hakları Derneği
7.2. Partiler
7.2.1. HADEP'e Baskılar
7.2.2. Diğer Partiler
7.3. Sendikalar
7.3.1. 1 Aralık İş Bırakma Eylemi
7.3.2. Tüm Yargı Sen
7.4. Meslek Kuruluşlarına Baskılar
7.4.1. Avukatlara Baskılar
7.5. Dernekler
8. Cezaevleri ve İnsan Hakları
8.1. Şartla Salıverilme Yasası
8.2. Cezaevleri
8.2.1 Cezaevinde Ölüm
8.2.2. F Tipi Cezaevleri
8.2.3. Cezaevinde Tecavüz İddiası
8.2.4. Tedavisi engellenen tutuklu ve hükümlüler
8.2.5. Cezaevlerinde Baskılar
8.2.6. Davalar
Ek.
TİHV'in Mektubu
1. Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları
Silahlı çatışmalar bakımından yaşanan 'normalleşme'ye karşın MGK tarafından Güneydoğu'da yürütülen 'özel güvenlik operasyonu' uygulamaları sürdürüldü. Meclis'te 28 Mart günü yapılan oylamada, Olağanüstü Hal Uygulaması 30 Mart gününden itibaren geçerli olmak üzere dört ay daha uzatıldı. OHAL, halen Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak ve Tunceli'de sürüyor.
Mart ayı Türkiye genelinde ve OHAL Bölgesinde iki önemli kutlamaya sahne oldu. Her iki kutlamada da, yasaklama ve baskılar geçen yıllarda olduğu gibi sürdü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günüiçin OHAL bölgesinde yapılan başvurulara izin verilmezken, Newroz Bayramı kutlamaları yetkililerin izin verdiği illerde halkın yoğun katılımıyla gerçekleşti.
Tunceli'de sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin her türlü etkinliği, Valilik tarafından yasaklandı. Tunceli Valisi Mustafa Erkal tarafından 14 Mart günü yapılan yazılı açıklamada, çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşları tarafından açık alanlarda gerçekleştirilen basın açıklamaları ve faks çekme eylemlerinin "amacını aşarak izinsiz mitinge dönüştüğü" ileri sürüldü. Açıklamada, bu nedenle hiçbir siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun kendi mekanlarında gerçekleştirebilecekleri faks çekme, basın açıklamaları gibi eylemelerin "toplu gösteri, yürüyüş, miting şekline dönüşmesine izin verilmeyeceği" belirtildi. Eylemlerin ancak yetkili makamların izni ile yapılabileceği ifade edilen açıklamada, "İzinsiz gösteri ve yürüyüşlere, siyasi partilerin düzenledikleri etkinliklere katılan memurlar, güvenlik birimleri ve kurumlarınca tespit edilerek gereği yapılacaktır." denildi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlamaları
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Van, Batman ve Mersin, Siirt, İçel ve Tunceli valilikleri, miting için yapılan başvurulara, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ile Olağanüstü Hal Bölge Yasası'nı gerekçe göstererek izin vermedi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri bölgede yasaklanırken diğer illerde olaysız gerçekleştirildi.
OHAL Valiliği, Diyarbakır Kadın Platformu'nun Vedat Dalokay yeraltı çarşısı üzerinde yapacağı etkinliğe izin vermedi. Bunun üzerine kadınlı erkekli binlerce kişi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu önünde toplandı. Mersin ve Aydın'da yapılan etkinliklerde ise 31 kişi gözaltına alındı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, İstanbul'da Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı'nda "Kadınlar Birlikte" mitingiyle kutlandı. Mersin'de yapılan etkinliklere müdahale eden polis, 28 kişiyi gözaltına aldı. Aydın'da HADEP, EMEP, ÖDP ve İHD üyeleri Sevgi Yolu'nda toplanarak basın açıklaması yapmak istediler. Polisler basın açıklamasına izin vermezken yürüyüşe geçen gruba da müdahale etti. Grup, HADEP İl Binası önünde basın açıklaması yaparken 3 kişi gözaltına alındı.
Van'da Beşyol semtinde toplanan yaklaşık 3 bin kadın, basın açıklaması yapmak istedi. Polisin açıklamaya izin vermemesi üzerine HADEP İl Binasına doğru yürüyüşe geçen kadınlara, polis müdahale etti. Kadınların büyük çoğunluğu oturma eylemi yaptı. Polis oturma eylemi yapan gruptan 7 kişiyi gözaltına aldı.
Kadınlar, daha sonra HADEP il binasında basın açıklaması yaptılar. Kocaeli'nin Gebze ilçesinde 8 Mart kutlamaları sırasında gözaltına alınan ve aralarında ÖDP İlçe Başkanı Ömer Çimen ve HADEP İlçe Başkanı Mahmut Uysal'ın da bulunduğu 39 kişi, savcılık tarafından serbest bırakıldı.
Newroz Bayramı
Hükümetin Kürt sorununa ilişkin politikalarının en belirgin kısmı, MGK politikasıyla uyumlu bir şekilde, Newroz Bayramının kutlanmasında kendini gösterdi. "Türklerin Nevruz Bayramı"nı kutlama faaliyetleri, bu politikanın ağırlık merkezini oluşturdu. Diyarbakır ve Tunceli gibi OHAL illerinde Newroz Bayramı kutlamalarına izin verilirken, Hakkâri ve başka bazı bölge illerinde kutlamalara izin verilmedi. Polisin şiddete başvurarak engellediği gösteriler sırasında gözaltına alınan bir çok kişiye işkence yapıldı. Newroz, HADEP ve demokratik kitle örgütleri tarafından Diyarbakır, Tunceli ve Van'da yüzbinlerce kişi tarafından kutlandı. Halkın yaşadıkları mahallelerde yaptığı Newroz kutlamalarına katılan yüzlerce kişi gözaltına alındı. Kültür Bakanlığı, tüm illerin valiliklerine genelge göndererek 21 Mart günü 'Nevruz'u kutlamalarını istedi.
Bitlis, İstanbul ve Tekirdağ'da valilikler, Newroz Bayramı nedeniyle düzenlenmek istenen kutlamalara izin vermedi. Antep Valiliği ise Newroz sözcüğündeki "W"harfini gerekçe göstererek kutlamalara izin vermedi. Osmaniye ile Ağrı'nın Doğubeyazıt, Mardin'in Kızıltepe, Derik ve Mazıdağ ilçeleri ile Kayseri HADEP İl Örgütünün yaptığı izin başvurularına olumlu yanıt verildi.
Newroz Bayramı nedeniyle kutlamalar bir çok ilde 15 Mart günü başladı. İstanbul'un Kasımpaşa semtinde 16 Mart günü akşam saatlerinde Newroz Bayramını kutlamak için ateş yakan A. D. (11), R. Altun (9), F. Ç. (12) ve H. İ. (11) adlı çocuklar polisler tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınan çocukların işkence gördüğü açıklandı.
Adıyaman'ın Kömür beldesinde Belediye Başkan Vekili Mehmet Yolun ve 15 belediye çalışanı Newroz kutlamaları nedeniyle 16 Mart günü jandarmalar tarafından gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre olay şöyle gelişti: Jandarma Karakol Komutanı Dursun Baran, beldede Newroz kutlamalarının Valilik bünyesinde yapılacağına ilişkin yazının belediye hoparlöründen anons edilmesini istedi. Yolun ise, resmi yazı ve Valiliğin yasaklama kararı olmadan anons yapılamayacağı gerekçesiyle 2 belediye çalışanını yazıyı almak için Jandarma Karakolu'na gönderdi. Bunun üzerine belediye binasına gelen jandarmalar Mehmet Yolun ve 15 belediye çalışanını gözaltına aldı. Yolun, karakolda yaşadıklarını şöyle anlattı: "Karakol komutanı, 'Kim oluyorsun, benden nasıl resmi yazı istersin? Emrediyorum, yapacaksın! Yapmazsanız, hepinizin leşini yere sererim' diye tehdit etti beni. Belediyenin bir kurum olduğunu, resmi yazı isteminin doğal olduğunu söyleyince, ağır hakaretlerde bulundu. Serbest bırakıldıktan sonra bu kez, HADEP'li Belediye Meclis üyesi Hüseyin Çalışkan karakola çağrıldı ve kaba dayağa maruz kaldı." Birkaç saat sonra serbest bırakıldıklarında, günde 3 kez yayınlanması için aynı metnin kendilerine verildiğini anlatan Yolun, "Asker göndererek, memurun başında beklediler ve anonsları yaptırdılar" dedi.
Diyarbakır'da 16 Mart günü gerçekleştirilen gayrı resmi kutlamalarda, aralarında HADEP Diyarbakır İl Yöneticisi Mazlum Öncel'in de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. İstanbul'un Bağcılar ilçesi Göztepe mahallesindeki kutlamalardan sonra evlere yapılan baskınlarda da yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı.
Adana'nın Denizli mahallesinde Fatih Tekinhan (29) adlı kişi 19 Mart günü evinde kendisini yaktı. Tekinhan, Adana Numune Hastanesi'nde tedavi edildikten sonra Adana Ruh Sağlığı Hastanesi'ne gönderildi. Kolları ve boynunda hafif yanıklar olduğu öğrenilen Tekinhan'ın kendisini yakarken "Bıji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)" sloganı attığı bildirildi. Mersin'in çeşitli semtlerinde 18 Mart gecesi ve 19 Mart günü yapılan kutlamalarda 14 kişi gözaltına alındı.
HADEP İzmir İl Örgütü'nün Newroz Bayramı nedeniyle hazırladığı bildiriler İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla toplatıldı.
Emeğin Partisi (EMEP) Antep İl Örgütü tarafından hazırlanan "Newroz Kutlu Olsun" başlıklı bildiri, Antep 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yasaklandı. Yasaklama kararının bildiride geçen "Newroz" ve "Kawa" sözcüklerinin "W" harfiyle yazılması nedeniyle verildiği öğrenildi. 19 Mart günü EMEP Antep İl Yönetim Kurulu üyesi Hasan Yıldırım ile EMEP üyeleri Özgül Yatar, Fatma Yatar, Eşref Karadağ, Aydın Karadağ ve Yusuf Karagün de bildirileri dağıtırlarken gözaltına alındılar. Gözaltına alınanlar aynı gün serbest bırakıldı.
Batman'da Newroz Bayramında yakılması planlanan 3 bin araç lastiği polisler tarafından toplanarak Emniyet Müdürlüğü bahçesine yığıldı. Siirt'te 20 Mart günü akşam saatlerinde Conkbayırı ve Dumlupınar mahallelerinde yapılan Newroz kutlamalarında çıkan olaylarda Seyran Çelik (27), Huriye Çiçek (20), Tayyibet Demir (23), Hamide Çiçek (28), Leyla Kutlu ve adı belirlenemeyen 2 çocuk yaralandı. Mersin kent merkezinde ve kenar mahallelerde gerçekleştirilen kutlamalara müdahale eden polisler, 60 kişiyi gözaltına alındı. Olaylar sırasında Alper Başak adlı polis memuru başına isabet eden taşla yaralandı. Adana'nın Dağlıoğlu, Karasu, Gülbahçesi, Barbaros, Hürriyet, Yenibey ve Anadolu mahallelerinde 19 Mart gecesi yapılan kutlamalara müdahale eden polisler havaya ateş açtı, kutlamalara katılanlar da polislere taşla karşılık verdi. Olaylarda yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı
21 Mart günü Türkiye genelinde kutlamalar olaysız geçti.
İstanbul'da bir çok yerde Newroz kutlamaları yapıldı. En büyük kutlama Topkapı'da gerçekleştirildi. Yoğun güvenlik önlemleri alan polisler sabah erken saatlerden itibaren Topkapı'ya gelen grupların bir araya gelmesini engellemeye çalıştılar. Topkapı minibüs durağının bulunduğu alanda durdurulan yaklaşık 2 bin kişiyle polis arasında zaman zaman gergin anlar yaşandı. Polisleri oturma eylemi yaparak protesto eden kitle, ardından E-5 kara yoluna doğru yürüyüşe geçti. Caddeyi bir süre trafiğe kapatan grup ile polis arasında kısa süren kovalamacalar yaşandı. Küçük gruplara bölünerek dağılan kitle, daha sonra Topkapı surlarının altındaki geniş alanda toplanan kitleye katıldı. Pendik'ten Topkapı'ya otobüslerle hareket eden bir gruptan da 40 kadar kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Kutlamaların saat 13.30 sıralarında sona ermesinden sonra alandan ayrılan yaklaşık bin kişilik bir grup E-5 karayolunu trafiğe kapatarak Merter'e kadar yürüdü. Kalabalığa yürüyüşü sona erdirmeleri uyarısında bulunan polis havaya ateş açarak grubu dağıtırken, çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.
Kutlamaya izin verilmeyen Yalova'da Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu mahallelerde 8 ayrı yerde Newroz Bayramı kutlandı .
Mahalle aralarında ateş yakarak halay çeken gruplar polisler tarafından dağıtıldı, olaylarda yaklaşık 120 kişi gözaltına alındı. Muğla'da, HADEP İl Örgütünün kutlama için yaptığı başvuruya valiliğin izin vermemesine rağmen kalabalık gruplar, Eski Garaj alanında toplandı. Burada polis ile kalabalık arasında gerginlik yaşanması nedeniyle, grup HADEP İl Örgütü binasının önüne geldi. Polisin bina önünde kutlamaya da izin vermemesi üzerine yaklaşık 250 kişi bina içerisinde Newroz'u kutladı. Marmaris'ten Muğla'ya giderken gözaltına alınan HADEP İlçe Başkanı Teyyar Çiçek ile İl Örgütü Yöneticisi Mehmet Şimşek'in de aralarında bulunduğu 27 kişi ise serbest bırakıldı. Kutlamalar için Hakkâri'ye gitmek isteyen HADEP Parti Meclisi üyesi Filiz Oğuz, bazı parti yöneticileri, İsviçre'den gelen insan hakları örgütleri temsilcileri ile kapanan Yeni Gündem gazetesi muhabirleri Evrim Alataş ve Ayten Akgün, 20 Mart günü Zap Karakolu'nda gözaltına alındılar. Geceyi İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda geçiren gazeteciler, HADEP yöneticileri ve yabancı heyet, 21 Mart günü kutlamalar bittikten sonra serbest bırakıldı. Iğdır'da gerçekleşen kutlamalardan önce HADEP Iğdır İl Binası polisler tarafından basıldı. Aramada, binada bulunan belgelere el konuldu. Bitlis'in Zeydan mahallesinde evinin önünde ateş yakan Hasan Ülkü adlı HADEP üyesi polisler tarafından dövüldü.
İstanbul Beyoğlu Hacıhüsrev mahallesinde 21 Mart gecesi toplanan 400 kadar çocuk PKK lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atarak Taksim meydanına yürümek istedi. Yürüyüşe izin vermeyen polisler, çocukları dağıttı. Nurtepe'nin Akdeniz caddesinde de ateş yakılmasına müdahale eden polisler havaya ateş açtı. Adana'nın Karasu mahallesinde ateş yakıp halay çeken bir gruba müdahale eden polisler, 7 kişiyi döverek gözaltına aldı. Şakirpaşa mahallesindeki kutlamalara müdahale eden polisler havaya ateş ederek toplananları dağıttı. Elazığ, Kars, Mardin, Tunceli, Urfa, Bingöl, Batman, Antalya, Kayseri, Trabzon, Erzincan, Şırnak, Giresun ile Konya'nın Cihanbeyli ve Ereğli ilçelerindeki kutlamalarda yaklaşık 60 kişi gözaltına alındı.
İstanbul Bağcılar'da 23 Mart günü akşam saatlerinde toplanan kalabalık bir grubun Newroz bayramını kutlamasından sonra gözaltına alınan Vedat Gökçe (16) adlı çocuk polisler tarafından ağır biçimde dövüldü.
Konya'da da Newroz kutlamalarından sonra gözaltına alınan Nevruz Baysal, Ömer Duran, Birsen Kandemir adlı HADEP üyeleri ve il yöneticisi Ersin Sefil 23 Mart günü tutuklandılar. Mersin'in Yenihal mahallesindeki bir eve 25 Mart günü düzenlenen baskında, M.A (15) adlı kişi gözaltına alındı. Yenipazar ve Güneş mahallelerinde düzenlenen ev baskınlarında da Mecit Orhan ve Zozan Sayın adlı HADEP üyeleri gözaltına alındı.
Mersin'in Demirtaş mahallesinde 20 Mart günü akşam saatlerinde gerçekleştirilen kutlamalar sırasında polisler tarafından ağır bir biçimde dövülen Abdullah Dündar (64) adlı kişi yaralandı.
Mersin'de Newroz kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 16 kişiden, Cüneyt Erdoğan, Fırat Özkan, HADEP Akdeniz Belde Gençlik Kolları Başkanı Bayram Sabah, Sabri Orhan, Hikmet Bayhan, Lokman Azgan, Ali Baykara, Mesut Çağan, Mustafa Ilgen, Mehmet Toraman ve Salih Kaya adlı kişiler, "yasadışı örgüt üyeliği" "yasadışı örgüt propagandası" ve "görevli memura mukavemet ettikleri" gerekçeleriyle tutuklandılar.
Van'da Newroz bayramı kutlamalarından sonra gözaltına alınan HADEP İl Kadın Kolları üyeleri Viyan Abi ve Elif Talay, 25 Mart günü Van DGM tarafından tutuklandılar. Yakınları, Abi ve Talay'ın gözaltında işkenceye maruz kaldıklarını, Viyan Abi'nin işkence nedeniyle gözaltındayken iki kez hastaneye götürüldüğünü söylediler. Mart ayının ikinci haftasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan HADEP Van Örgütü Gençlik Kolları üyeleri Nurettin Kızıltaş ve Lokman Gezgin de, gözaltında polisler tarafından ölümle tehdit edildiklerini bildirdiler.
Newroz kutlamaları nedeniyle Van ve Bostaniçi beldesinde HADEP il yöneticileri Naci Çakırgöz, Hasan Güven, Ahmet Ertaş, Ali Şirp, Rıfat Kaya, Nezir Öcek, Gençlik Kolları üyesi Sıddık Uca ve Kadın Kolları üyeleri Kamile Atabay, Delal Aslan, Bostaniçi beldesi yöneticilerinden Halil Başaran, İkram Duman, Nazım Bozkurt, Ramazan Peyan, Mehmet İpek, Selim Öcek, Eyüp Duman, Remzi Peyan, Ömer Albay, Celaletin Bartu, Emine Bozkurt, Leyla Şahin, Fendi Peyan, Seyfettin İtak, Necip Özer, Emin Aydemir, Osman Ertuş, Yusuf Pala, Feviz Metet ve İdris Ertuş gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan il yöneticileri Sıddık Uca, Fevzi Medet ve Cevdet Armutçu adlı kişi tutuklandı.
İzmir'de gözaltına alınan Murat Yağmakan, Şefik Özalp ve Hasan Adıbelli 26 Mart günü İzmir DGM tarafından "PKK üyesi oldukları" iddiasıyla tutuklandı. Yusuf Kurt ve Mehmet Akbaş ise serbest bırakıldı. Hakkâri'de gözaltına alınan 10 kişiden M.Kemal Ege ve Yusuf Bozyel adlı kişiler tutuklandı, 8 kişi ise serbest bırakıldı. Mersin'de ise 25 Mart günü düzenlenen ev baskınlarında, Murat Sönmez, Özgür Güneş, Salih Kaya, Mehmet Turuman, Emin Oğuz, Hikmet Bayhan ve Cüneyt Erdoğan adlı kişiler gözaltına alındı.
18 Mart günü HADEP Siirt Öl örgütü yönetici ve üyelerinin evlerine yapılan baskınlarda yöneticiler Emin Dayan, Müjdat Sevgin, Yusuf Adıgüzel, üyeler Mahmut Taşçı, Resul Kaçar, Fehime Ete, Hatice Kirşan ile Halit Kaçar ve Atar Aşçı adlı kişiler gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar 20 Mart günü serbest bırakıldı. Atar Aşçı 29 Mart günü gerekçe gösterilmeden tekrar gözaltına alındı ve bir gün sonra serbest bırakıldı.
Bitlis'in Tatvan ilçesinde Newroz kutlamaları nedeniyle 15 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan Süheyla Yıldız (16), Medeni Yılmaz (14), Kerem Salgım (15), Engin Türk (14) adlı çocuklar ile Nihat Bakış (20) ve Hüsnü Yıldız (20) tutuklandı. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Osman Baydemir ve şube yönetim kurulu üyesi Avukat Ayla Akat tutuklanan 6 kişiyle Bitlis Cezaevi'nde görüştü. Osman Baydemir, 6 kişinin gözaltında işkence gördüklerini açıkladı.
Antep'te 18 ve 21 Mart geceleri yapılan Newroz kutlamalarında 28 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan ve aralarında HADEP üyelerinin de bulunduğu Kazım Gülmez, Şirin Erkol, Hayrettin Begiç, Halil Aydınalp, Yakup Bilgin, Ekrem Yıldırım, Recep Bağrıyanık, Abdullah Becet, Mesut Taş, Şükrü Yaman, Ersin Demir, Serdar Dursun, Ayhan Erdem ve Sait Aşar adlı kişiler tutuklandı.
Yargılanan Yaşlı Kadınlar
"PKK'ye yardım ettikleri" iddiasıyla Malatya DGM tarafından 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edilen ve cezaları 2000 yılı Aralık ayında Yargıtay tarafından onanan Ali Adır (56) ile özürlü Naciye Sevük (20), Güllü Çelik (63), Yemiş Altıntaş (63), Emine Kıyançiçek (76) ve Fatma Sevük (77) adlı kadınlar tutuklanmaya başladı. Yargıtay kararının DGM'ye ulaşmasından sonra Fatma Sevük, Naciye Sevük ve Ali Adır, 21 Mart günü tutuklandı. Tutuklanmayı bekleyen Emine Kıyançiçek, mahkemeye bile çağrılmadığını ifade ederek "Bizim köyün dışında çatışma yaşanmış, 2 PKK'li öldürülmüş. Bir gün sonra bizi gözaltına aldılar ve savcılığa çıkardılar. Savcı 'Bir daha PKK'yi köye bırakmayın' deyip serbest bıraktı. Kimse de dava açıldığını söylemedi. Yatalak yaşıyorum. Bu yaşımda PKK'ye nasıl yardım eder, yük taşırım. Bizi mahkemeye bile çağırmadılar. Bir baktık ki ceza almışız. Belki yarın gelip bizi cezaevine koyacaklar. Yaşlıyım. Şeker hastalığı ve romatizmam var." dedi.
Ninelere operasyon!
CELAL BAŞLANGIÇ
Güllü Çelik ve Yemiş Altıntaş 65'er, Ali Adır 68, Fatma Sevük 77, Emoş Kıyançiçek ise 80 yaşındaydı. Çoğu Türkçe bile bilmiyordu. İçlerinde ameliyat geçirenler vardı. 'PKK' ya yardım ve yataklık'tı suçları.
Yaşadıkları Tunceli'nin Uzundere Köyü'ne bağlı Hozmerek mezrasının 2,5 kilometre ötesinde çıkan bir çatışmada öldürülen PKK'lının üzerindeki notta, adları, daha doğrusu lakapları yazıyordu. En yaşlıları Emine Kıyançiçek 'Nene', Ali Adır 'ABaBo', Güllü Çelik 'İsot' olarak kaydedilmişti deftere.
'Kendilerini savunamadılar'
İki de itirafçı ifade vermişti üzerlerine; evlerine gidip yemek yediklerini, aralıklı da olsa verdikleri ihtiyaç listesini para karşılığı temin ettiklerini, evlerinde toplantı yaptıklarını, kendilerine erzak taşıdıklarını, evlerinde toplantı yaptıklarını, güvenlik güçlerinin durumu hakkında istihbarat aldıklarını söylemişlerdi.
1999 yılının eylül ayında gözaltına alındılar bir gece vakti. İki gün sorgulandılar. Jandarma ifadelerinde kabul ettiler suçlamaları. Savcılıkta ise, ifadelerinin baskı altında alındığını, zaman zaman evlerine gelenlere korktukları için yemek verdiklerini ama, erzak alıp taşımadıklarını söylediler.
Savcılık 'Neneler Çetesi'ni serbest bıraktı. Ama haklarında TCY'nin 169. maddesinden, yani PKK'ya yardım ve yataklık yapmaktan dava açıldı. Sonuçta da 3'er yıl 9'ay hapse mahkûm oldular.
Gerisini Tunceli Barosu Başkanı Hüseyin Aygün anlatıyor:
"Sanıklar yargılandıklarını ve ceza aldıklarını ancak mahkeme kararı kendilerine tebliğ edildiği tarihte öğrenmişler. Sanıklar yaşlı, okuma yazma bilmez ve hasta olduklarından bir avukat bile tutamamışlar. Mahkeme kararı bu şartlarda vermiştir. Sanıklar Tunceli Uzuntarla Köyü'ne gelen örgüt mensuplarına erzak taşıdıkları gerekçesiyle mahkûm edilmişlerdir. Kilolarca erzak maddesinin bu yaştaki insanlar tarafından taşınmasının anlaşılamaz oluşu bir tarafa verilen cezalar kamu vicdanını son derece rahatsız etmiştir."
Onlara kim bakacak?
'Neneler Çetesi'ne verilen mahkûmiyet kararını Yargıtay da onaylayınca, 'çete üyeleri' birer birer yakalanarak Tunceli Cezaevi'ne konuldu. Baro Başkanı Hüseyin Aygün şimdi "Hasta ve kendilerine bakamaz bir halde bulunan bu yaştaki insanlar cezaevinde kendilerine nasıl bakabilecek? Günlük hayatlarını nasıl sürdürecekler? Tansiyon, kalp, şeker gibi yaşlılık hastalıklarına sahip bu kişiler cezaevinde yaşayabilecek mi?"diye soruyor.
Bu memlekette çetenin her türlüsü görülmüştü. Bir yanda 'Kalemli Çete', 'Baklava Çetesi' vardı gözaltlarında, mahkemelerde, cezaevlerinde sürüm sürüm süründürülenler, diğer yanda da 'Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor' çeteleri... Ama 'Neneler Çetesi' ilk kez görülüyor. Şimdi Tunceli Barosu kişisel af yetkisini kullanması için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e başvurmaya hazırlanıyor. Ama davada mahkûm oldukları için 'Nene' başına düşen 1 milyon 250 bin liralık mahkeme masrafının da affedilmesi gerekiyor. Yoksa nereden bulacak Tunceli'nin Uzuntarla Köyü'nün Hozmerek mezrasında yaşayan 'neneler' bu parayı! (Radikal-27.03.2001)
Yüksekova Çetesi Davası
Diyarbakır DGM Savcısı Nihat Çakır'ın, "Bu kişinin (PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç 1) anlattıklarının yanında Susurluk ne ki... Türkiye'nin Güneydoğu politikası bile değişebilir" sözleriyle ifade ettiği "Yüksekova Çetesi" hakkında açılan dört davadan biri 22 Mart günü sonuçlandı.
Diyarbakır 4 Nolu DGM, Hakkâri Dağ Komando Tugayı eski Komutanı Kurmay Albay Hamdi Poyraz hakkında "kanıt yetersizliği" gerekçesiyle beraat kararı verdi. Davada, çeteyi ifadeleri ile ortaya çıkaran PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç'e "patlayıcı madde atmak ve tehditle para istemek" suçundan toplam 30 yıl hapis ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası verildi. Korucubaşı Kemal Ölmez'e de "çete oluşturmak ve gasp" suçundan 13 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Yüksekova Jandarma eski Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul ise "çete oluşturmak, tehditle para almak ve bir otele roketli saldırı yaptırmak" suçlarından toplam 25 yıl 2 ay 6 gün hapis ve 444 bin 444 lira para cezasına mahkum edildi. Yüksekova'da bir otele roketli saldırı düzenleyen özel tim görevlisi Enver Çırak'a 3 yıl 8 ay 13 gün hapis, 222 bin 222 lira para cezası verildi. Üsteğmen Bülent Yetüt de aynı suçtan 7 yıl 4 ay 26 gün hapis ve 444 bin 444 lira para ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası ile cezalandırıldı. DGM, Yurdakul ve Kemal Ölmez hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. Yüksekova Belediye eski Başkanı Ali İhsan Zeydan, Astsubay Ali Kurtoğlu, Kaşuran aşireti reisi korucu lideri korucubaşı İsmet Ölmez, korucu Hasan Öztunç, Et Balık Kurumu eski Müdürü Mustafa Koca ve şoförü Oğuz Baygüneş, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ise "teşekkül halinde uyuşturucu ve silah ticareti yapmak" suçlarından beraat etti. Bu sanıklar hakkında, bulunan silahlarla ilgili Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulması kararlaştırıldı.
1996 yılı Eylül ayında Necip Baskın adlı kişinin kaçırılması nedeniyle açılan dava 17 Eylül 1998 tarihinde sonuçlanmıştı. Diyarbakır 1 Nolu DGM, Kahraman Bilgiç'e 12 yıl 6 ay, Fatih Özhan, Yusuf Azmi Aydın, Abdülkadir Bayram, Abdülkerim Özcük, Osman Özpazar, Necmettin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen ve Osman Ergen'e "adam kaçırmak" suçlamasıyla 17 yıl 7'şer ay hapis cezası vermişti. Yargıtay da, 15 Eylül 1999 tarihinde Kahraman Bilgiç'in cezasını onamış, diğer sanıklara verilen cezayı ise bozmuştu. İkinci yargılama ise 29 Aralık 1999 tarihinde sonuçlanmış ve Yusuf Azmi Aydın, Abdülkadir Bayram, Abdülkerim Özcük, Osman Özpazar, Necmettin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen, Osman Ergen beraat emiş. Fatih Özhan ise 16 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm olmuştu. Abdullah Canan (21 Şubat 1996), Mutad Özeken, Münir Sarıtaş ve Abdülkerim Sarıtaş adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nde Mehmet Emin Yurdakul, Kahraman Bilgiç ve Nihat Yiğiter hakkında "Birden fazla kişiyi işkence yaparak öldürmek" suçlamasıyla açılan dava da, 12 Kasım 1999 tarihinde beraat kararıyla sonuçlanmıştı.
DGM'nin kararı, 26 Mart günü müdahil avukat Yaşar Altürk tarafından temyiz edildi. Altürk, Yargıtay'a verdiği temyiz dilekçesinde, sanıklardan bazılarının beraat ettiğini, ancak hepsinin ceza alması gerektiğini belirtti. karara itiraz etti. Kahraman Bilgiç'in avukatı da kararın bozulması istemiyle Yargıtay'a başvurdu.
2. Zorunlu Göç ve Mülteciler
2.1. Zorunlu Göç
OHAL bölgesinde köy ve mezralara giriş çıkış yasağı, gıda kontrolü gibi uygulamalar Mart ayında da sürdü. Köylerinden zorla göç ettirilmiş insanların, topraklarını ekip biçmek için yaptıkları başvurular, ya reddedildi ya da zaman sınırlaması getirilerek kabul edildi. Zorunlu göç konusunda gündeme getirilen "Köy Kent" projesine ilişkin herhangi bir gelişme olmadı.
Mart ayında Batman Barosu tarafından kentteki intiharların nedenlerini belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmada, zorunlu göç intiharların başlıca nedenlerinden biri olarak gösterildi. Araştırmada, "intihar edenlerin büyük çoğunluğunun 1985 yılından itibaren kente göç eden insanların oluşturduğu" bulgusuna yer verildi.
Dicle Üniversitesi (D.Ü) Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü tarafından yapılan başka bir araştırmada ise köyden kentte göçün, çocukları sokağa ittiği belirlendi. Diyarbakır'daki "sokak çocukları" ile "sokaktaki çocukların2" sosyo-kültürel ve ekonomik durumlarını belirlemek amacıyla yapılan araştırmada, Diyarbakır'da yaklaşık 6 bin "sokak çocuğu" ve "sokaktaki çocuk" bulunduğu, bunların yüzde 98'nin ise çeşitli nedenlerle köyden kentte göç eden ailelerin çocukları oldukları" ve bu çocukların yüzde 16'sının, en az bir kez çeşitli suçlar nedeniyle gözaltına alındığı belirtildi. Araştırmada, ayrıca sokaktaki çocukların yüzde 35'inin nüfus kaydının olmadığı, yüzde 93'nün ise 5'ten fazla kardeşi bulunduğu belirtilerek şöyle denildi:
"Bu çocukların fiziksel gelişimleri, diğer akranlarına göre daha geridir. Aynı zamanda ilgi alanlarının ve olaylara yaklaşım ve tepkilerinin farklılığı da dikkat çekicidir. Çalışmak zorunda oluşları, yaşlarının gereği olarak oyun ve eğlenceyi sınırlamakta, ailelerinin kendilerine biçtiği üretime katkıdaki rol ve bu çerçevede çoğu kez toplum tarafından horlanmışlık, kendilerini bir yetişkin gibi algılamalarına yol açmıştır. Zorlukları, erken yaşamaları nedeniyle, psikolojik ve sosyolojik sıkıntılar çekiyorlar. Ailelerin her birinin, sosyo-ekonomik ve kültürel yapıları bütün verileriyle elde edildikten sonra, bunların ihtiyaç düzeyleri belirlenmeli ve gerçek ihtiyaç sahiplerinin çalışabilir aile reislerine, çocuklarının hiçbirini sokağa çıkarmamaları şartıyla iş imkanı sağlayarak, bunun denetimi ciddi bir şekilde yapılmalıdır."
Almanya'da, göç ve göçün getirdiği sorunlar konusunda çalışma yapan kurum ve kuruluşlardan oluşan 14 kişilik bir heyet, 25 Mart günü İzmir'de incelemelerde bulundu. Uluslararası Af Örgütü'nden Udo Moerschen ve Leyla Zana'ya Özgürlük Derneği'nden Brigitte Schubert'in de aralarında bulunduğu heyet üyeleri, GÖÇ-DER İzmir Şube Başkanı Başkanı Şehmus Aksoy ile görüşerek zorunlu göç üzerine yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Görüşmede, göç sorununun milyonlarca insanı olumsuz etkileyen önemli bir sorun olduğunu anlatan Aksoy, 1990 yılından bugüne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden gelenlerin çok büyük bir bölümünün zorunlu olarak göç ettiklerini kaydetti. Heyet üyeleri, daha sonra GÖÇ-DER yöneticileri ile birlikte İzmir'in Torbalı ilçesinde bulunan çadırkente giderek, göçzedeler ile görüştüler. Heyet üyeleri, Aydın'da da çöp toplayarak yaşamlarını sürdüren göçzedeler ile görüştü.
Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı Paçan köyünde yaşayan Tajdin Süslü, Ağabey Demir, Eşref Dinç, Burhan Dinç, Yusuf Demir, Naci Demir ve İhsan Demir adlı köylüler, bayram alışverişi için gittikleri Van'dan köylerine dönerken 25 Şubat günü jandarmalar tarafından gözaltına alındıklarını ve Karahisar Jandarma Karakolu'nda bir gece boyunca dövüldüklerini, aç bırakıldıklarını söylediler. Gürpınar yolu kapalı olduğu için Özalp ilçesine bağlı Karahisar köyünden geçen yolu kullandıklarını belirten köylüler, jandarmaların kendilerine, "Buradan neden geçiyorsunuz? Ne işiniz var burada? Bu şekerleri teröristlere mi götürüyorsunuz?" dediğini ve hakaret ettiğini bildirdiler. Köylüler, Şubat ayı ortalarında da Çılik (Koçbaşı) köyüne gitmek istediklerini, ancak Karahisar Karakolu'ndan geri çevrildiklerini kaydettiler.
Bingöl'ün Karlıova ilçesinin Hasanoba, Yukarı Çır ve Aşağı Çır köylerine, 10 Mart günü özel tim görevlileri tarafından düzenlenen baskınlarda, Ferit Aksoy ve Mustafa Güngör adlı köylüler, kar üstünde çıplak olarak bekletildi ve dövüldü.
Mart ayının ikinci haftasında Diyarbakır'ın Lice ve Kulp ilçelerine bağlı bazı köylere baskın düzenlendi. Lice'ye bağlı Çıralı, Kıyı, Zümrüt; Kulp'a bağlı Karaağaç, Hevıdan ve Kafa köylerine düzenlenen baskınlarda, köylülerden etnik köken, dil, ekonomik durum, il dışında yaşayan, cezaevinde bulunan ya da PKK'ye katılan çocuklarının olup olmadığı gibi soruları içeren formları doldurmalarını istediler.
Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Buzıkri ve Hergule köyü korucuları arasında, boşaltılan köylerdeki arazilerin paylaşımı nedeniyle 19 Mart günü kavga çıktı. Eruh ilçe merkezinde yaşanan kavgada Hergule köyünden Abdurrahman Kaya, Sait İnan ve soyadı öğrenilemeyen Guri adlı 3 korucunun yaralandığı bildirildi. Olay üzerine Buzikri köyü korucularından Mahfuz, Haci, Sıdık ve Mustafa Aslan gözaltına alındı. Korucular, savcılıkta ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Daha sonra Buzıkri köyüne düzenlenen baskında, köy muhtarı Halil Beştaş ile Haci Aslan Mahfus Aslan, Sıdık Aslan ve adı öğrenilemeyen bir korucunun silahlarına el konuldu.
Mart ayının son günlerinde ise Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Bağdere (Başnik), Yuvaköy (Heline), Çiğdemli (Kürbeyte) ve Karacalar (Hacican) köyleri askerler tarafından basıldı. Baskınlar sırasında çok sayıda köylünün gözaltına alındığı ve Çiğdemli köyünde Hatip Yanık, Davut Yanık ile Mehmet Göçer adlı köylülere ait evlerin yakıldığı, gözaltına alınan köylülerin de dövüldüğü ve hakarete maruz kaldıkları bildirildi.
2.2. Mülteciler
İltica hakkına ilişkin coğrafi sınırlamayı halen koruyan Türkiye, yalnızca Avrupa ülkelerinden gelen kişileri iltica hakkı kapsamında değerlendiriyor. İran ve Kuzey Irak'tan kaçanlar için önemli bir geçiş yolu durumundaki Türkiye'de, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (BMMYK) başvurmak isteyenlerin bunu her zaman başaramadığı görüldü. İnsan Hakları Derneği (İHD), özellikle jandarma birimlerinin, Türkiye'ye giriş yapmak isteyen kişileri ilgili birimlere (yabancılar polisi) ve BMMYK yetkililerine yönlendirmek için gerekli eğitime sahip olmadıklarını belirledi. BMMYK'ye başvurmak üzere Türkiye'de geçici ikamet izni alma hakkına sahip olan mültecilerin, pek çok durumda sınırdan geri gönderildikleri ya da kaçak göçmen olarak değerlendirilip sınırdışı edildikleri öğrenildi. Geçici ikamet izni alan mültecilerin ise, bazı durumlarda ikili güvenlik anlaşmaları uyarınca kaçtıkları ülkenin polisine teslim edildikleri belirlendi. Mart ayında bu konuda somut bilgi edinilemedi. Irak Mülteciler Konseyi ise, BMMYK başvuruları reddedilen ancak Irak'a dönme konusunda haklı kaygıları olan çok sayıda mültecinin bu ülkeye sınırdışı edileceğini bildirdi.
Güvenlik güçleri, son altı yılda Türkiye'ye "yasadışı yollardan giriş-çıkış yapan" toplam 230.074 "kaçak göçmen"in yakalandığını açıkladı. Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının sorumluluk alanlarında yakalanan "kaçak göçmenler"in yıllara göre dağılımı şöyle: 1995'te 11.362, 1996'da 18.804, 1997'de 28.439, 1998'de 29.426, 1999'da 47.529 ve 2000'de 94.514.
2000 yılında "yakalanan kaçak göçmenler"den 17.280'inin Irak, 8.746'sının Afganistan, 8.290'ının Moldova, 6.825'inin İran, 5.027'sinin Pakistan, 4.554'ünün Rusya, 4.527'sinin Ukrayna, 4.500'ünün Romanya ve 3.300'ünün Gürcistan vatandaşı olduğu belirlendi. Bu kişilerden kaçının iltica talep ettiği belirlenemedi ancak tümünün sınır dışı edildiği anlaşıldı. 2000 yılında insan kaçakçılığına yönelik operasyonlarda ise, organizatör olduğu iddia edilen 850 kişi yakalandı. Bu kişilerden 701'inin Türk, 48'inin Iraklı, 19'unun İranlı, 14'ünün Afgan, 11'inin Bangladeşli, 10'unun Yunanlı, 9'unun Faslı ve 8'inin de Pakistanlı olduğu bildirildi. 30 kişinin uyruğu ise istatistiklere 'diğer ülkeler' olarak geçti.
Edirne İl Jandarma Alay Komutanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Ocak ve Şubat aylarında Edirne'den Bulgaristan ve Yunanistan'a gitmek isteyen 1048 kişi yakalandı. Yetkililer, Türkiye'den Bulgaristan ve Yunanistan'a kaçak yollarla gitmek isterken yakalananların yanı sıra, bu ülkelere geçtikten sonra tekrar Türkiye'ye gönderilen 803 kişinin de bulunduğunu belirterek, "Yakalananların büyük çoğunluğunu Irak, İran, Afganistan, Bangladeş, Filistin ve Güney Afrikalılar oluşturuyor. Sınırda geçiş sırasında yakalanarak gözaltına alınan Irak ve İran vatandaşları otobüslere bindirilerek, Habur ve Gürbulak'tan sınır dışı edilirken, diğer sığınmacıların ise konsolosluklar aracılığıyla geldikleri ülkelere gönderilmeleri sağlanıyor" dediler.
Türkiye'de iltica hakkının korunmaması ve uluslararası korumanın yetersizliği, insan kaçakçılığını beslemeye ve "ölüm yolculukları"na yol açmaya devam etti. Şubat ayında Yunanistan-Türkiye sınırında 6 Azerbeycanlı yakalandı. Ayni tarihlerde İtalya Otranto körfezinde tehlike sinyali veren ve içinde 180 mültecinin bulunduğu sanılan bir gemi kayboldu. 910 Kürt mültecileri taşıyan "East Sea" adlı geminin 17 Şubat günü Fransa'nın güney sahillerinde karaya oturmasının ardından, Kuzey Iraklı Kürtlerin yani sıra Afgan ve Pakistanlı'lardan oluşan 300 kişilik bir grup, 27 Şubat günü İtalya'nın güneyinde bulundu. Aynı tarihte Bulgaristan-Romanya sınırında Rusçuk gümrük kapısında bir Türk TIR'ında yapılan aramada 22 Kuzey Iraklı Kürt bulundu. Bu kişilerin Türkiye'ye iade edilmek üzere Sofya'ya gönderildiği öğrenildi.
Mart ayının başında Edirne'nin Uzunköprü İlçesinde jandarma tarafından yapılan operasyonda yurtdışına para karşılığında adam götüren 11 Türk, bir Irak vatandaşı Edirne'de yakalandı. 4 Mart günü ise İzmir'in Seferihisar ilçesi Doğanbey mevkiinde, yasadışı yollardan yurt dışına adam kaçırma işini organize ettikleri ileri sürülen ve aralarında bir yüzbaşının da bulunduğu 14 kişi yakalandı. 2 gün sonra Edirne'nin İpsala ilçesine bağlı Paşaköy'de, kaçak yollardan Yunanistan'a gitmek isteyen 30 yabancı uyruklu gözaltına alındı. Gümüşhane'de ise 45 mülteci sınırdışı edilmek üzere Habur Sınır Kapısına gönderildi. 7 Mart günü Bodrum-Gümüşlük Beldesi Çukurbük mevkiinde "Aegan Dream" adli yata binmek isteyen Afganistan, Senegal ve Pakistan uyruklu 48 kişi jandarma tarafından yakalandı. Olayla ilgili, biri Yunanlı, ikisi Polonyalı ve 6'si Türkiyeli 9 kişi, "adam kaçırmayı organize ettikleri" iddiasıyla gözaltına alindi. Ayni tarihte Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesinde, Türkiye'ye kaçak yollardan girdiği belirtilen 12 Afganlı gözaltına alındı. Afganlıların Taliban yönetiminden kaçtıkları belirtildi.
3. Yaşam Hakkı
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın "Hizbullah'a yönelik operasyonlar ve Türkiye'de faili meçhul olaylar" hakkındaki soru önergesini yanıtladı. Tantan'ın verdiği bilgiye göre, 1987-2000 yılları arasında polis sorumluluk bölgesinde 1991 siyasi cinayet işlendi. Cinayetlerden 639'u halen faili meçhul kalırken, 114'ünün faili firarda, 1238'inin ise faili yakalandı. Açıklamaya göre Türkiye'de 1996-2001 yılları arasında toplam 426 siyasi kayıp başvurusu yapıldı. Kayıp başvuruları, 1997, 1998 ve 1999 yıllarında yoğunlaştı. Hakkında kayıp başvurusu yapılan 46 kişinin cesedi bulunurken, 90 kişinin sağ, 18 kişinin ise cezaevinde olduğu belirlendi. 272 kayıp hakkında ise herhangi bir bilgi bulunmuyor.
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, yılın ilk 3 ayında düzenlenen operasyonlarda Hizbullah üyesi olduğu ileri sürülen 609 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
Tantan'ın verdiği bilgiye göre, 13 yıllık dönemdeki "siyasi nitelikli cinayet" (polis sorumluluk bölgesi) sayısı şöyle:
Yıl
Toplam cinayet
Faili meçhul
Faili belli (firar)
Yakalanan
1987
13
3
0
10
1988
12
4
1
7
1989
16
4
0
12
1990
51
15
1
35
1991
148
53
8
87
1992
398
101
25
272
1993
411
148
24
239
1994
453
155
26
272
1995
150
46
8
96
1996
112
36
7
69
1997
53
13
5
35
1998
66
19
1
46
1999
70
22
8
40
2000
38
20
0
18
Toplam
1991
639
114
1238
Tantan'ın yanıtına göre, son 5 yılda, 426 kişi (1996-23, 1997-114, 1998-154, 1999-106, 2000-28, 2001-1) hakkında "kayıp" başvurusunda bulunuldu.
Kayıp başvuruları
Yıl:
96
97
98
99
00
01
Toplam Ölü
4
7
11
21
3
-
46
Sağ
6
40
23
15
6
-
90
Cezaevinde
-
5
9
3
1
-
18
Toplam
10
52
43
39
10
-
154
Tantan, 17 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah'a yönelik başlatılan operasyonlarda, kayıp başvurusu yapılan kişilerden 24'ünün cesedine ulaşıldığını, 4 kişinin operasyonlarda sağ olarak kurtulduğunu ve 1 kişinin de Hizbullah üyesi olduğu iddiasıyla yakalanarak cezaevine konulduğunu belirtti.
3.1. Ölüm Cezası
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylık sürecinde gerçekleştireceği düzenlemeleri içeren Ulusal Program 19 Mart günü açıklandı. Katılım Ortaklığı Belgesi'nde kısa vadeli hedefler arasında yer alan ölüm cezasıyla ilgili moratoryumun sürdürülmesi talebi, ulusal programda orta vadede yer aldı. Belgede, ölüm cezalarının yerine getirilmesi kararının TBMM'nin yetkisinde olduğu hatırlatılarak, "Ölüm cezasının kaldırılması hususu, TBMM tarafından orta vadede ele alınacaktır" denildi.
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da, 21 Mart günü gazetecilere yaptığı açıklamada, ölüm cezasına ilişkin düzenlemenin 1 ile 5 yıl arasında mutlaka yapılması gerektiğini söyledi. Yılmaz, "Orta vade, bir senenin üstünde bir vade ama bunun azami sınırı 5 yıla kadardır. Çünkü o zaman AB'nin genişleme takvimiyle çelişiyor. Bunu mümkün olduğu kadar bir yıl ile 5 yıl arasında en kısa süreye indirmemiz lazım" dedi.
İstanbul'da Ahmet Kurt, Hızır Ali Muratoğlu adlı kişileri öldüren Ufuk Salih Hantal hakkında, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı iki kez ölüm cezası istemiyle dava açtı.
Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı, operasyon sırasında Ümraniye Cezaevi'nde bulunan 399 mahkum hakkında ölüm cezası istemiyle dava açtı. İddianamede mahkumların "Cezaevi idaresine karşı isyan çıkarmak", "İsyan çıkararak birden fazla kişiyi taammüden öldürmek", "Patlayıcı madde imal etmek", "Silahlı müessir fiil" ve "6136 sayılı Ateşli Silahlar Yasası'na muhalefet" suçlarından birer kez ölüm ve 14 yıl 3'er ay ile 23'er yıl arasında hapis cezasına mahkum edilmeleri istendi.
Adana DGM'de "Hizbullah üyesi oldukları" iddiasıyla yargılanan 49 kişiden Nurettin Üdürgücü, Bekir Tanrıkulu ve Burhan Çevik, TCY'nin 146. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edildi. 20 Mart günü sonuçlanan davada, DGM sanıklardan 27'sine de 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Davada, 19 sanık hakkında beraat kararı verildi.
Şırnak'ın İdil ilçesi Kırca köyünde, korucuların el koyduğu tarlalarını geri almak için dava açan köylüler hakkında, yine korucuların şikayeti üzerine ölüm cezası istemiyle açılan dava, 4 Mart günü Diyarbakır DGM'de başladı. Duruşmada ifade veren köylüler Abdullah Örnek, Nurettin Ergün, Yusuf Bil, Mahsum Şişman ve Abdurrahman Üstün, mayın döşendiği iddia edilen tarihlerde, göç ettikleri için köyde olmadıklarını anlattılar. DGM, köylüler hakkında tahliye kararı verdi.
Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ballı köyünde görev yapan Cemil Kayıcı, Mehmet Kaya, Muhsin Kayar, Abdullah Yıldırım, Ahmet Kayar, Lezgin Kayar ve Mehmet Varış adlı korucular hakkında "PKK'ye yardım ettikleri" iddiasıyla açılan davaya 13 Mart günü Diyarbakır DGM'de devam edildi. Duruşmada savunmalarını yapan korucular, suçsuz olduklarını söylediler. Dava, korucuların "PKK militanlarına malzeme ve bilgi sağladığı, 6 Mart 1999 tarihinde PKK militanlarıyla birlikte Ballı Köyü yakınlarındaki Bağlıca bölgesinde askeri konvoya saldırı düzenleyerek bir asteğmen ve bir sivili öldürdükleri, 5 askeri de yaraladıkları" iddiasıyla açılmıştı. İddianamede, korucuların TCY'nin 125. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmesi isteniyordu.
"Hizbullah üyesi oldukları" iddiasıyla 105 kişi hakkında açılan davaya 20 Mart günü Diyarbakır DGM'de devam edildi. 7 kişinin öldürülmesi ve 22 kişinin yaralanması olayında tetikçilik yaptığı iddia edilen Bilal Soytaş savunmasında, öldürdüğü iddia edilen Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Haşim Yaşa'yı tanımadığını belirtti. Davada, Bilal Soytaş ve Ekrem Başarır hakkında TCY'nin 146. maddesi uyarınca ölüm cezası isteniyor.
"Hizbullah üyesi oldukları" iddiasıyla 32 kişi hakkında açılan davaya 27 Mart günü Ankara DGM'de devam edildi. Duruşmada ifade veren sanıklardan Mustafa Gürlüer, suçsuz olduğunu ileri sürerek hakkındaki iddialara ilişkin olarak Adana DGM'de yargılanan Mehmet Emin Ekinci ve Abdulsettar Yıldızbakan'ın ifadelerinin alınmasını istedi. Davada, Emin Alpsoy, Mustafa Gürlüer ve Şeyhmus Alpsoy hakkında ölüm, 25 kişi hakkında 15 yılla 22 yıl, 3 kişi hakkında 4 yıl 6 ayla 7 yıl 6 ay arasında, bir kişi hakkında ise 3 yıl hapis cezası isteniyor. 22 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilmesi istenenler arasında Dr. Abdurrahman Alpsoy ve Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'nda memur olarak çalışan Abdülsamet Yıldız da bulunuyor.
Aralarında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın da bulunduğu 101 kişi hakkında ölüm cezası istemiyle açılan davaya, 26 Mart günü Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, sanıklardan Selahattin Eyyübü Karakeçili'nin avukatı Vedat Aytaç, iddianamede müvekkiline isnat edilen herhangi bir eylem bulunmadığını, isim benzerliği nedeniyle Karakeçili'nin dosyaya dahil edildiğini ifade etti. Mahkeme, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın ifadesinin Mudanya Asliye Ceza Mahkemesi tarafından İmralı Adasında alınmasına karar verdi. Duruşma 15 Mayıs gününe ertelendi.
RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile RP, MGV ve MÜSİAD yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28 kişi hakkında açılan davaya 19 Mart günü Ankara DGM'de devam edildi. Duruşmada esas hakkında görüşünü açıklayan DGM Savcılığı, iddianamede istenen cezaları yineledi. MGV ve MÜSİAD'ın kapatılması istenen iddianamede, RP eski Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal ile eski milletvekilleri Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik hakkında, TCY'nin 146. maddesi uyarınca ölüm cezası isteniyor. Davada, 24 sanık hakkında da TCY'nin 146/3 ve Terörle Mücadele Yasası'nın 5. maddesi uyarınca 7 yıl 6'şar aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası isteniyor.
3.2. Yargısız İnfaz Olayları
Mart ayı içinde yargısız infaz olayları sonucu 5 kişi öldü.
Ahmet Yıldız
Ahmet Yıldız adlı kişi, 3 Mart günü İstanbul Esenyurt'ta jandarmaların "dur ihtarı"na uymadığı gerekçesiyle öldürüldü. Ancak görgü tanıkları, "kız kaçırdığı" iddiasıyla gözaltına alınmak istenirken vurulduğu iddia edilen Ahmet Yıldız'ın, Murat Tekin adlı uzman çavuş tarafından kasıtlı olarak öldürüldüğü bildirdiler. Görgü tanıklarından Ahmet Yıldız'ın çalıştığı işyerinin sahibi Güven Avşar, şunları söyledi:
"İki jandarma önce Ahmet'in evine gitmiş. Annesine Ahmet'in yerini sormuşlar. Anneyi alıp benim dükkana geldiler. Ahmet, Yenikent'e mal yüklemeye gitmişti. Birlikte depoya gittik. Ahmet yumurta yüklüyordu. Üzerinde sadece atlet vardı. Bizi jandarmalarla birlikte görünce kaçmaya başladı. Jandarmalar ve ben peşinden koşmaya başladık. Jandarma, Ahmet'e 'dur' diye seslendi. Ahmet ellerini kaldırarak durdu. Uzman Çavuş Murat Tekin, Ahmet'in yanına gitti. İddia edildiği gibi Ahmet jandarmaya direnmedi. Bir boğuşma yaşanmadı. Jandarma Ahmet'in kolunu büktü. Sırtına silahı dayadı bir el ateş etti. Kurşun sırtından girmiş, göğsünü delip çenesini parçalayıp çıkmış. Hastanede ölmüş."
Yıldız ailesinin avukatı Erkan Dere, Ahmet Yıldız'ı gözaltına almaya, bir astsubay komutasındaki erler yerine bir astsubay ve Uzman Çavuş Murat Tekin'in gözaltına almaya gittiğine dikkat çekerek Güven Avşar dışında da görgü tanıkları olduğunu bildirdi. Tekin'in Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı'nda ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı bildirildi.
Ahmet Yılmaz
Askerden firar eden Ahmet Yılmaz (22) adlı kişi, Adana'nın Mutlu mahallesinde 'dur ihtarına' uymadığı gerekçesiyle Jandarma Astsubay Abdullah Akman tarafından 5 Mart günü vuruldu. Ahmet Yılmaz hastaneye kaldırılırken öldü, Astsubay Abdullah Akman ise gözaltına alındı.
Şahin Kavuçin
Diyarbakır'da Şahin Kavuçin (23) adlı kişi, Nazmi Kayaalp adlı polis memuru ile arasında çıkan tartışmada, polisin kafasına ateş etmesi sonucu öldü. Olay şöyle gelişti: 15 Mart günü ailesi ile birlikte bir alışveriş merkezine giden ve ismi açıklanmayan polis memuru ile Şahin Kavuçin arasında bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Polis, tartışma sırasında silahını çekerek Kavuçin'i kafasından vurdu. Arkadaşları tarafından Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan Kavuçin kurtarılamadı. Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesinde görevli polisin gözaltına alındığı bildirildi.
Selahattin Atlı
17 Mart günü Diyarbakır'ın Koşuyolu semtindeki Oryıl Petrol kavşağında Selahattin Atlı (27) adlı kişi silahla öldürüldü. Saat 21.00 sularında meydana gelen olayda görgü tanıkları, kavşaktaki polislerin dur ihtarına uymayan Atlı'nın sırtından vurularak öldürüldüğünü söylediler. Polis telsizlerinden geçilen anonslarda ise olay intihar olarak duyuruldu. Polis yetkilileri, Diyarbakır Yenişehir Belediyesi'nde zabıta olarak çalıştığı öğrenilen Atlı'nın, Seyrantepe semtinde hırsızlık yaptığını ve yakalanmak üzereyken intihar ettiğini öne sürdüler.
Hasan Sarıağaç
Diyarbakır'ın Bağlar semti Göçmen caddesindeki bir eve 28 Mart günü saat 03.00 sıralarında düzenlenen baskında, Hasan Sarıağaç adlı kişi polisler tarafından öldürüldü. "Hizbullah üyesi olduğu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'a düzenlenen suikasta katıldığı" iddia edilen Hasan Sarıağaç'ın, polislerin "teslim ol" çağrısına silahla karşılık verdiği, bunun üzerine çıkan çatışmada öldürüldüğü öne sürüldü. Evde bulunan 5'i çocuk 9 kişi ise yara almadan kurtuldu. Polis yetkilileri, bir ihbar üzerine eve baskın düzenlendiğini iddia ettiler. Sarıağaç'ın üzerinde bulunan otomatik silahın balistik inceleme sonucunda Okkan suikastında kullanıldığının ortaya çıktığı bildirildi. Baskından sonra gözaltına alınan eşi Azize Sarıağaç, babası Abdülkadir Sarıağaç, annesi Ayşe Sarıağaç, kızkardeşi Fatma Sarıağaç ve beş çocuğu, 31 Mart günü serbest bırakıldı. Hasan Sarıağaç, 31 Mart günü yakınları tarafından toprağa verildi.
Sarıağaç'ın Diyarbakır DGM'de ölüm cezası istemiyle süren bir davada gıyabi tutuklu olarak yargılandığı öğrenildi.
Sarıağaç'ın öldürülmesi üzerine basın yayın organlarında şu sorular dile getirildi:
"Okkan'ın açıkladığı 26 kişilik listede yer alan ve suikasta da karıştığı öne sürülen Sarıağaç neden canlı ele geçirilmedi? Suikastın ardından Diyarbakır'ı, en azından belli bir süre terk etti mi? Terk etmediyse, nasıl bulunamadı? Okkan suikastında kullanılan silah neden ortadan kaldırılmadı? Sarıağaç yeni bir eylem hazırlığında mıydı? Polis, beşi çocuk 10 kişinin yaşadığını tespit ettiği bir eve nasıl ateş açarak girebildi? Örgütte geri hizmete çekildiği, polis kayıtlarında ve yakalanan Hizbullahçılar'ın ifadelerinde varken, Okkan suikastında yer aldığı kesinleşti mi?"
3.3. Yargısız İnfaz Davaları
Turgay Metin, Ümit Metin: Ordu'nun Mesudiye ilçesine bağlı Güneyce köyünde 23 Ağustos 1997 tarihinde Turgay Metin (12) ve Ümit Metin (14) adlı çocukların özel tim görevlileri tarafından öldürülmesi nedeniyle, İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davası Şubat ayı sonunda sonuçlandı.
Ordu İdare Mahkemesi, İçişleri Bakanlığı'nın, Turgay Metin'in (12) ailesine yasal faizleri ile birlikte 11 milyar 87 milyon 999 bin 222 lira, Ümit Metin'in (14) ailesine de 11 milyar 101 milyon 893 bin 900 lira manevi tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme çocukların ailelerine faiz yürütülmeksizin 2'şer milyar lira da manevi tazminat ödenmesini de öngördü. Öldürülen çocukların ailelerinin, cenaze harcamaları için bakanlıktan 100'er milyon lira ödenmesi talebi ise faturalar mahkemeye ibraz edilmediği gerekçesiyle reddedildi.
Ordu İdare Mahkemesi'nin kararında şu yorum yapıldı:
"Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini, Anayasa'nın 125. maddesi gereği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Sosyal Hukuk Devleti' niteliğinin doğal bir sonucudur. İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, 'hizmet kusuru' veya 'kusursuz sorumluluk ilkeleri' gereği tanzim edilmektedir. İdareler, hizmetin geç, kötü veya hiç işletilmemesi sonucu kişilere verdikleri zararları gidermek zorunda oldukları gibi, yasalarla kendilerine verilen kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak örgütü kurmak, araç-gereç ve personeli o hizmetin gereklerine uygun biçimde hazırlamakla yükümlüdür."
İçişleri Bakanlığı ise Ordu İdare Mahkemesi'ne bir yazı göndererek ölen çocuklara mezar taşı yaptırılması için ailelerine yardım yapıldığını, ayrıca aile reislerine verilen silahların ruhsat harcamalarının da Polis Yardımlaşma Vakfı tarafından karşılandığını belirtti. Bakanlık, 2 milyar 750'şer milyon lira tutan bu harcamaların tazminatlardan düşülmesini istedi. Bu talep mahkeme tarafından reddedildi.
İçişleri Bakanlığı'nın tazminat kararına karşı Danıştay'a açtığı yürütmeyi durdurma davası da reddedildi. Tazminatın İçişleri Bakanlığı'nca ödenmemesi üzerine mağdurların avukatı Tevfik Karabulut, Ordu 1. İcra Müdürlüğü'ne başvurarak tazminatın icra yoluyla tahsilini istedi. Çocukları öldüren 6 özel tim görevlisi hakkında ise bugüne kadar dava açılmadı.
Murat Bektaş, Erdinç Aslan: Adana'nın Akıncılar mahallesinde iki eve 5 Ekim 1999 tarihinde düzenlenen baskında Murat Bektaş ve Erdinç Aslan adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle 6 polis hakkında açılan davaya 19 Mart günü Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, 19 Şubat günü yapılan keşfe ilişkin İl Jandarma Komutanlığı Kriminal Tahkikat Bölümü'nde görevli bilirkişi Ergün Kocakaya'nın hazırladığı rapor okundu.
Raporda, olay saatinde sokak lambalarının yanması ve perdelerin kapalı olması durumunda, evdekilerin 1-1.5 metre mesafeden silüet olarak görülebileceğine dikkat çekildi. Raporda, Erdinç Aslan'ın öldürüldüğü evden ateş açılması halinde, sesin yankılanarak bitişik dairedeki Murat Bektaş'ın evinin içinden yayılacağı ve merdivenlerde duran polislerin her iki daireden de ateş sesi geldiğini zannedebilecekleri kaydedildi. Bilirkişi raporunun sonuç bölümünde "Olay günü çekilen fotoğraflarda her iki evde de mermi izleri odalarda, pencere ve kapılarda dağılmış vaziyette görüldüğünden, yapılan atışların rastgele ve hedef gözetilmeden yapıldığı kanaatine varılmıştır' denildi. Raporda, Erdinç Aslan'ın "görüş mesafesinin kısıtlılığı ve karşılıklı ateş edilmesi nedeniyle nişan alınarak vurulmasının mümkün olmadığı" kanaatine varıldığı belirtildi.
Duruşma,
Davada, Nurettin Bülbül, Eyüp Yalçınkaya, Haydar Erol ve Ali Erdurucan (tutuklu) adlı polis memurlarının 24 yılla 30 yıl, Başkomiser Fevzi Mustan ve Muammer Topaç adlı polis memurunun ise 6 yı ile 15 yıl arasında hapis cezasına mahkum edilmesi isteniyor.
Eda Yüksel, Taşkın Usta, Sabahat Karataş: İstanbul'un Çiftehavuzlar semtindeki bir eve 17 Nisan 1992 tarihinde düzenlenen baskında Eda Yüksel, Taşkın Usta ve Sabahat Karataş adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle 22 polis hakkında açılan davaya 27 Mart günü Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, sanıklardan Ayhan Çarkın'ın ifadesinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na yazı yazılmasına karar verildi.
Davada sanık polislerin "adam öldürmek" suçundan yargılanmaları, ancak "verilen emri yerine getirdikleri ve çatışma sırasında silah kullanmak zorunda kaldıkları" göz önüne alınarak meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması isteniyor.
Sanık polislerin adları şöyle: Reşat Altay, İbrahim Şahin, Vasfi Kara, Abdullah Dindar, Mehmet Şakir Öncel, İsmail Alıcı, Adnan Taşdemir, Ruhi Fırat, Aslan Pala, Mehmet Düzgün, Adalet Üzüm, Mehmet Baki Avcı, Şenel Karaman, Ömer Mesut Yağcıoğlu, İsmail Türk, Ali Türken, Yahya Kemal Gezer, Zülfikar Çiftçi, Sönmez Alp, Ayhan Çarkın, Salih Tonga ve Yaşar Karaçam.
Fuat Erdoğan, Elmas Yalçın, İsmet Erdoğan: İstanbul Beşiktaş'taki bir kafeteryaya 28 Eylül 1994 tarihinde yapılan baskında "Devrimci Sol üyesi oldukları" öne sürülen Avukat Fuat Erdoğan, Elmas Yalçın ve İsmet Erdoğan adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle Hilmi Kalaycı, Şefik Kul, Mustafa Karabulut ve Ramazan Ayan adlı polisler hakkında açılan davaya 27 Mart günü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşma, polislerin silahlarını inceleyen Adli Tıp Kurumu raporunun beklenmesi için ertelendi. Sanıklardan Baki Avcı dava açıldıktan sonra ölmüştü.
3.4. Yasadışı Örgüt Saldırıları
Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Tümgeneral Bekir Uğurlu'ya 21 Mart günü silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda ölen ya da yaralanan olmadı. Saldırı Uğurlu, Çorum'daki askeri birlikleri denetledikten sonra Ankara'ya dönerken Çorum'a 38 kilometre uzaklıkta meydana geldi. Bir kişi tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen saldırıda, üç mermi karşı yönden gelen bir kamyonun kasasına, bir mermi de Uğurlu'nun korumalarının bulunduğu araca isabet etti. Eylemin hangi örgüt tarafından düzenlendiği belirlenemedi.
Olay üzerine Tokat ve Sivas ile çevresinde operasyon başlatıldı. Operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Olay yerinde bulunan boş kovanlarının balistik incelemesinde, aynı silahın 2000 yılında Tokat yakınlarında çıkan bir çatışmada kullanıldığı belirlendi.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, holding yöneticilerinden Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe'nin 9 Şubat 1996 tarihinde öldürülmesi nedeniyle 12 kişinin yargılandığı (İtirafçı sanık Mustafa Duyar, 15 Şubat 1999 tarihinde cezaevinde öldürüldüğü için sanık sayısı 11'e düşmüştü) dava 15 Mart günü sona erdi.
İstanbul DGM'de yapılan duruşmada, "örgüte yardım ettikleri" iddiasıyla yargılanan Fatma Erdem, Metin Narin, Ejder Güngör, Mehmet Gökmen, Ferhan Taş, Nazlı Güngör, Murteza Deveci ve Melek Akkaya hakkındaki dava "suçun 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmesi nedeniyle" Şartla Salıverilme Yasası uyarınca ertelendi. DGM, gıyabi tutuklu sanıklar İsmail Akkol ve halen Belçika'da bulanan Fehriye Erdal hakkındaki dosyaların ayrılmasına, tutuklu sanık Ercan Kartal hakkındaki davanın da aynı mahkemede görülen başka bir dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verdi.
Davada, eylem talimatını verdiği ileri sürülen Ercan Kartal ile eylemi gerçekleştiren Mustafa Duyar, İsmail Akkol ve Fehriye Erdal'ın, TCY'nin 146/1. maddesi uyarınca "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla ölüm; Fatma Erdem, Metin Narin, Ejder Güngör, Mehmet Gökmen, Ferhan Taş, Melek Akkaya, Nazlı Güngör ve Murteza Deveci'nin ise "örgüte yardım" iddiasıyla TCY'nin 169. maddesi uyarınca 7 yıl 6 aya kadar hapis cezasına mahkum edilmesi isteniyordu.
3.5. Sivil Çatışmalar
17 Nisan 1999 tarihinde SİP üyesi Hüseyin Duman'ı (28) öldürdüğü gerekçesiyle Küçükbakkalköy Ülkü Ocakları Başkanı İhsan Bal hakkında açılan davaya, 22 Mart günü Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Bal savunmasında, suçlamaları reddederek olay günü başka bir yerde olduğunu iddia etti. Bu sırada sanığa saldırmak isteyen Duman'ın kardeşleri Ali Haydar Duman ve Gülizar Duman, salondan çıkarılarak gözaltına alındı. Müdahil avukatlardan Bahri Bayram Belen, sanığın kefaletle tahliye kararının kaldırılarak tutuklanmasını istedi. Tutuklama talebi reddedildi. Bal, Şartla Salıverilme Yasası'nın yayımlanmasının ardından 4 Ocak günü teslim olmuş ve aynı gün 10 milyar lira kefaletle serbest bırakılmıştı. SİP'in Sarıgazi'de düzenlediği mitingden dönen araç konvoyuna Kayışdağı caddesinde MHP'liler tarafından düzenlenen saldırıda Hüseyin Duman silahla öldürülmüştü. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı, 2000 yılı Aralık ayında İhsan Bal hakkında, "kasten adam öldürmek" suçundan TCY'nin 448. maddesi uyarınca dava açmış ve 22 Aralık 2000 tarihinde de Bal hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmişti.
Marmara Üniversitesi (M.Ü.) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ı 8 Ocak günü okulda düzenlenen toplantıda bıçakla yaralayan Halil Cihan adlı öğrenci hakkında açılan dava, 28 Şubat günü başladı. Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada ifade veren tutuklu sanık Halil Cihan, "Beyaz'a dinle alay ettiği için saldırdığını" söyledi. Davada, Mustafa Cebeci, Hakkı Barutçu, Hatice Kuyrukçu ve Bekir Çete adlı öğrenciler de tutuksuz