İstanbul'un Fatih semtinde yol verme tartışması nedeniyle, bir kişinin karısının ve çocuklarının gözü önünde çok sayıda resmi üniformalı polis tarafından bayılıncaya kadar dövülmesinin görüntülerinin ortaya çıkması polis şiddetini yeniden gündeme taşıdı.
bianet'e konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, polislerin yargıya güvendiklerini ve cezasızlık uygulamaları sonucunda daha da cesaretlendiklerini belirtirken oğlu Baran Tursun polis kurşunuyla öldürülen Uluslararası Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, polislerin bu gibi suç işledikleri zamanlarda kendilerini nasıl kurtaracaklarının eğitimini aldıklarını söyledi.
"Sorumlu ceza vermeyen yargı"
Prof. Dr. Fincancı, artan polis şiddetinin ve kolluk kuvvetlerinin saldırgan davranışlarının arkasında denetimsizliğin, yargı mensuplarının kolluk görevlilerini koruyucu tutumlarının ve cezasızlığın olduğu görüşünde.
Bu tür suçlar cezasız kaldıkça, savcılar örtbas etme yolunda adımlar attıkça, tam tersine kolluk görevlilerinin başvurularını geçerli kabul edip memura mukavemetten saldırıya uğrayan insanlar hakkında dava açtıkça bu davranışların daha da artacağını söyleyen Fincancı, polislerin yargıya güvendiğini ve tüm bu yaşananların sorumlusunun da görevini yapmayan yargı mensupları olduğunu belirtti.
"Bu sefer görüntü olduğu ve olay medyaya yansıdığı için polisleri açığa almışlar. Aslında açığa bile almıyorlar, bu insanlar görevlerine devam ediyor hatta terfi ettiriliyorlar."
"Öte yandan ciddi bir ayrımcılık da söz konusu. Bu ülkede nüfusunun kayıtlı olduğu yer, doğum yeri insanların işkence görerek gözaltına alınması için gerekçe oluşturuyor."
"Yalancı tanıklık yapanlar da polis şiddetiyle karşılaşabilir"
Prof. Dr. Fincancı polis şiddetiyle karşılaşan kişilerin haklarını korumak konusunda son derece duyarlı olması gerektiğinin altını çiziyor.
Polis şiddetine tanık olan pek çok kişinin polisler lehine tanıklık yaptığını da hatırlatan Fincancı, polisin cesaretlendiği ve şiddet dozunu arttırdığı sürece yarın yalancı tanıklık yapan kişilerin de polis şiddetiyle karşılaşabileceğini ve o zaman kendilerinin de tanık bulamayacağına dikkat çekiyor.
"Kolluk kuvvetleri yargının kendilerini koruduğunu, halkın kendilerini destekleyici şekilde tanıklık yapacağını gördükleri sürece şiddetin dozu artacaktır. Oysa halkın bu konuda daha duyarlı davranması, tutum alması, zarar görenlerin zararlarının belgelenmesi için çaba göstermesi son derece önemli."
"Polis şiddetiyle karşılaşan insanlar hukuki destek ve tedavi desteği almak için İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) veya TİHV'e başvurabilirler. Mahkemeler ne kadar direnirse dirensin bu gibi olayların tümünün mahkemelere yansıtılması lazım.
"Suç işeyen polislerin ifadeleri hep aynı oluyor"
Polis tarafından İzmir'de 25 Kasım 2007'de öldürülen Baran Tursun'un babası ve aynı zamanda Uluslararası Baran Tursun Vakfı'nın kurucusu Mehmet Tursun ise olaya karışan beş polisin açığa alınmasıyla ilgili olarak, "Bu açığa almalar tamamen formalite. İzmir'de Fevziye Cengiz'e karakolda işkence yapan polisler de önce açığa alındılar, sonra da terfi ettirilerek İstanbul'a gönderildiler. Dolayısıyla kamuoyuna mal olan olaylarda 'açığa aldık', 'müfettiş gönderdik', 'takipçisiyiz' gibi açıklamalar palavradan ibaret" dedi.
Polislerin okullardan başlayarak cinayet veya herhangi bir suç işlemeleri durumunda nasıl kurtulacaklarının eğitimini aldıklarını söyleyen Tursun, bunun çeşitli olaylardaki ifade tutanaklarından anlaşıldığını söyledi.
"Mesela Sivas'ta Turan Özdemir'i öldüren polisle, Antalya'da Çağdaş Gemik'i öldüren polisle, İzmir'de Baran Tursun'u öldüren polisin ifadeleriyle tanık polislerin hepsinin ifadeleri birbiriyle aynı. Bu da bir eğitimden kaynaklanıyor."
"Adalet arayışına giren aileler hakkında ilk etapta sindirme davaları açıyorlar. Ortada hiçbir şey yoksa bile hiç tanımadığınız polisler bir araya gelerek hakaret ettiğinizi, emniyeti aşağıladığınızı ileri sürerek tutanak tutuyorlar."
"Bu bizim de başımıza geldi; hiç görmediğimiz tanımadığımız polisler bizi mahkemeye verdi. İstanbul'da Feyzullah Efe'nin, Ankara'da Soner Çankal'ın, Diyarbakır'da Aydın Erdem'in aileleri hakkında cinayet işleyen polislerin arkadaşları tutanak düzenleyerek dava açtılar. Buradaki amaç aileleri bezdirmek, sindirmek ki aile davasını takip edemeyecek hale gelsin."
"Sadece cinayet vakalarında değil, bu şekilde darp ve işkence durumlarında da buldukları iki esnafın gözünü korkutup onları kendi lehlerinde ifade vermeleri için ikna ediyorlar. Sahte delil üretiyorlar, sahte tanık üretiyorlar."
"Mesela Ankara'da Soner Çankal'ı öldürüldükten sonra üstüne kuru sıkı silah bırakıyorlar. Ancak nedense bırakılan kuru sıkıda Soner Çankal'ın parmak izine rastlanmıyor. Baran Tursun'u öldürdükten sonra da arabanın arka koltuğuna bira şişesi bırakmışlardı."
"İşte bunlar o kadar tecrübeliler ki ne yapacaklarını biliyorlar. İşin ilginç yanı hakim ve savcılar da bu tür entrikalara inanıyorlar. Bunlar cezasız kaldıkça da polisler cesaretleniyor ve şiddeti arttırıyor." (EKN)
* Fatih'te yaşanan olayın videosu için tıklayınız