"Kayıplarımızın akıbetini öğrenmek istiyoruz. Kaybedenlerin cezalandırılmasını, bizden özür dilenmesini istiyoruz."
Bu söz, bütün kayıp yakınlarının neredeyse ortak talebi.
1995'te kaybedilen oğlu Murat Yıldız'a ne olduğunu bilmeyen Hatice Yıldız "Oğlum 14 yıldır yok. Yalnızca kaybedenler değil, onları yargılamayan savcı ve hakimler de sorumlu" diyor.
1995'te gözaltına alındıktan sonra işkence yapılmış cesedi Beykoz'da ormanlık arazide bulunan ve Altınşehir kimsesizler mezarlığına gömülen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç ise "En azından çiçek koyacak bir mezarımız var. Şanslıyız. Nasıl bir şanssa bu..." diye konuşuyor.
"Kardeşim ölü mü, sağ mı, bilmek istiyorum. Ölüyse, mezarına gidip çiçek bırakabilmek istiyorum." Bunlar da 2001'de Silopi'de kaybedilen Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz'in abisi Mehmet Ata Deniz'in sözleri.
Bu taleplerin karşılanmasını sağlayan uluslararası sözleşme, tam adı "Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme" olan Kayıplar Sözleşmesi. 81 ülkenin imzaladığı, 10 ülkenin onayladığı sözleşmeyi Türkiye hâlâ imzalamadı.
İmzaya açıldığı Şubat 2007'den beri hükümetin sözleşmeyi imzalaması talebini dile getiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye'de sözleşmenin yürürlüğe girmesi halinde en önemli değişikliğin, kayıpların akıbetini bulma çalışmaları olacağını söylüyor.
bianet'in görüştüğü Türkdoğan'a göre, bu, "sağ veya ölü, bütün kayıplara ne olduğunu ortaya çıkarmak" demek. Aynı zamanda, Türkiye kayıp vakalarıyla ve ne yaptığıyla ilgili uluslararası raporlama sürecine de girecek.
"Ucu çok kişiye dokunur"
Fakat hükümetin bu konuda ne düşündüğüne, ne yaptığına dair bir işaret yok. Türkdoğan, bunu kayıplarla ilgili kapsamlı araştırmaların ucunun bugün görevde olan birçok asker veya polise, aynı zamanda 90'lı yılların yetkililerine dokunacak olmasıyla açıklıyor.
Türkdoğan "Kanaatim, herkes bunu bildiği için sözleşme gündeme gelmiyor" diyor.
Kayıp yakınları, her açıklamalarında, 90'lı yıllardaki kaybetmelerle ilgili, dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, başbakanı Tansu Çiller'i, olağanüstü hal bölge valilerini, emniyet genel müdürü Mehmet Ağar'ı, Güneydoğu ve Doğu'daki jandarma komutanlarını sorumlu tutuyor. Diyarbakır İHD'ye göre, Güneydoğu'da 1990-200 arasında gözaltına alındığı bilinen kayıp vakalarının sayısı yaklaşık bin 500.
Ebubekir Deniz ve birlikte kaybedildiği Serdar Tanış'la ilgili, yakınları bugün Ergenekon davasında sanık olan Levent Ersöz'ü işaret ediyor. Mehmet Ata Deniz "Eğer Levent Ersöz'le karşılaşırsam, ona 'Bu insanların suçu neydi' diye soracağım. Tek yaptıkları bir parti açmaktı" diye konuşuyor.
Birçok kayıp ve faili meçhulle ilgili bilgi veren eski PKK'li ve JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan, intihar ettiği söylenen JİTEM Diyarbakır Grup Komutanı Abdülkerim Kırca'yı sorumlu olarak gösteriyordu. (TK)