İşyerine girip çıkacaktı, sadece neye benzediğini görmek ve bilmek istemiyordu. Hiç konuşmayacaktı.
Ne var ki, "Kendimi tutamadım, konuşmaya başladım, her şeyi anlattım. Beni dinledi, dinledi. Sonunda, 'kanımı istiyorsun değil mi' diye sordu. Başımı salladım" diyor.
Mariana Perez 24 yaşında. 1978 yılında, annesi Liliana Roisinblit evden, babası José Manuel Pérez işyerinden alındığında 15 aylıktı. Genç çift bir hava birliğine götürüldüler. Mariana bebek de anneannesi Rosa ve babaannesi Argentine'ye verildi.
Tıp öğrencisi Liliana evden götürüldüğünde sekiz aylık hamileydi, 15 Kasım 1978'de Naval Hastanesi'nde bir oğlan bebek doğurduğunu iki kişi görmüştü. Liliana oğluna "Rudolfo" adını vermişti.
Anne, en son bebek dört günlükken görüldü. O günden sonra ne Liliana'dan ne Jose'den haber alınabildi.
Anneanne Rosa'yla Galatasaray'da
Rosa Tarlovsky Roisinblit ile Mayıs 1998'de tanıştık. Galatasaray'da hep birlikte Türkiye'de gözaltında kaybedilenler için oturduk.
Sultanahmet Meydanı'nda hep birlikte Arjantin ve dünyanın pek çok yerinde kaybedilenler için döndük.
Bize, "Rudolfo'yu mutlaka bulacağım" diyordu. Buna hem çok inanmıştım, hem de "ya bulamazsa" diye kaygılanmıştım.
İnanmıştım, çünkü o güne kadar 200-500 arasında olduğu tahmin edilen çocuklardan 50'si bulunmuştu. Kaygılanmıştım; Rosa o Ağustos'ta 80 yaşına girecekti, zaman azalıyordu.
Arjantin'de, 1976-1984 yılları arasında askeri cunta yönetimdeydi. Rosa Tarlovsky kızını ararken gittiği her yerde kendisi gibi annelere rastlıyor; hepsi çocuklarının peşinde.
12 anne, ilk kez Ekim 1977'de bir araya geliyor. Sonra grup giderek büyüyor, ve Mayıs Alanı Anne ve Büyükanneleri Derneği kuruluyor.
Mayıs Alanı anneleri ve büyükanneleri, her Perşembe Mayıs Alanı'ndaki Piramit'in etrafında 20 yıldır bıkıp usanmadan dönmeye devam ediyor, "Halk arkamızda" diyor.
Bugün derneğin kayıp vakalarının bildirilmesi için "Araştırma", bulunan çocukların kan tahlilleri için mahkemeye başvuran "Hukuk" ve çocukları aranan ve bulunan ailelere destek veren "Psikoloji" birimleri çalışıyor.
Onlar, "Büyüyüp çoğalarak devam ettik. Şu an 230 çocuk arıyoruz. 59 çocuğu bulduk ve biyolojik ailelerine iade edilmesine aracı olduk" diyorlar.
Mariana ve Ayasofya'daki Dilek taşı
Brüksel'de Uluslararası Kadın Sesi Festivali'nde katılanlar listesinde Mariana'nın ismini görünce müthiş bir heyecanla Arjantin grubunun gelişini beklemeye başladım.
Mariana'nın Rosa'nın torunu olduğunu biliyordum. 2001 Şubatında Rudolfo'nun bulunduğunu da IPS Buenos Aires muhabiri Marcela Valente'nin haberinde okumuştum.
Haber, ''1976'dan bu yana kaybolan politik mahkumlar ve çocuklarını arayan Mayıs Alanı Büyük Anneleri Derneği, 70 numara olarak adlandırılan ikinci başkanın torununu buldular" cümlesiyle başlıyordu.
Sevinmem için, haberin devamını okumama gerek yoktu, bulunan Rosa'nın Rudolfo'suydu. Aklıma, Rosa ile Ayasofya'da dilek deliğine baş parmağımızı koyup tam daire yaptırmaya çalıştığımız geldi. Soramamıştım; Rosa, Rudolfo'dan başka bir şey dileyebilir miydi?
Mariana'yla birbirimize sarıldık. Rosa'dan, İstanbul'dan, Buenos Aires'den konuştuk. Sıra, hemen Rudolfo'ya geldi, nasıl olmuştu, şimdi nasıllardı, aslında öyle çok soru vardı ki...
İlk telefon
Rudolfo'yla ilgili ilk telefonu o sıra Dernek'te bulunan Mariana açıyor. Telefondaki ses konuştukça, anlatılanların kendi hikayesi olduğunu anlıyor, yapılanın aksine kimseye haber vermeden bu işle kendi başına başa çıkmaya karar veriyor.
"İki gündür ne yapacağımı düşünüyordum ki, bir telefon daha gelince, yapılması gerekeni yaptım ve doğru verilen adrese gittim."
İki yıl önce; Nisan 2000. Rudolfo, ona biyolojik ailesi öyle sesleniyor ama resmi adı başka şimdi, Mariana'yı dinliyor. Mariana'ya göre pek şaşırmıyor, çünkü, "anne" ve "baba''sıyla arasında benzerlikler aramaya başladığından beri onlara sık sık "ben sahiden sizin çocuğunuz muyum, hiç benzemiyorum" tarzı soruları soruyormuş. Bir kuşku varmış içinde.
O akşam, Rudolfo Büyükanneler'in bürosuna gidiyor ve kanını veriyor. Kan, Amerika'daki Seattle'daki bir genetik veri bankasına gönderiliyor.
Mariana, sonuçların beklendiği bir ayın zorlu geçtiğini anlatıyor. Aslında, hiçkimsenin tersi bir sonuç çıkacağına dair, çünkü o kadar çok benziyor ki anne ve babasına, kuşkusu olmamasına karşın herkes çok heyecanlı.
"Onu kaybetmek istemiyordum"
Bu bir aylık bekleyiş nasıl geçti? Mariana kardeşi Rudolfo ile sohbetlerine dair konuşmak istemiyor, onlar çok özel.
"Ben zaman zaman çok korktum, ya o değilse... 'Tekrar kardeşimi aramaya başlayamam' diye düşünüyordum. Aslında, onu kaybetmek istemiyordum. 22 yıldır aradığım kardeşime kavuşmuştum."
"Baba" hapiste, "anne" göz hapsinde
Gen Bankası'ndan gelen sonuç kimseyi şaşırtmıyor: Yüzde 99.7. Yani, "Rudolfo"nun Rudolfo olduğu kesinleşiyor. Ve, daha önce bulunan 69 kişi için yaşanan hukuki süreç başlıyor. Yasa dışı olarak Rudolfo'yu evlat edinen Francisco Gómez ve Maria Teodora Jofré ile ilgili soruşturma başlıyor.
Francisco Gomez Hava Kuvvetleri'nde istihbaratta çalışan bir sivil. Dava açılınca karı koca tutuklanıyorlar. Şu anda, erkek halen hapiste, kadın ise sağlık nedenleriyle tutukluğunu "evde göz hapsinde" geçiriyor.
Rudolfo? O da halen 22 yaşına kadar annesi bildiği Maria Teodora ile aynı evde kalıyor.
Arjantin'de gözaltında kaybedilen kadınların doğurduktan sonra ellerinden alınıp daha çok cunta çevrelerine verilip de bulunan 73 çocuğun hikayesi de Rudolfo'ya benziyor.
1976'dan bu yana, ilk başlarda yılda ortalama altı çocuk bulunurken son yıllarda yılda bir ya da iki çocuk bulunuyor.
Nasılsa özlüyor
Büyükanneler, biyolojik ailelerinin farklı olduğunu, anne baba bildiklerinin ise gerçek anne babalarının ölümünden sorumlu ya da sorumlu çevrelerle ilişkide olanlardan olduğunu öğrenince ya "yeni gerçek" doğrultusunda kendilerini büyüten aileyi terk ediyor, ya biyolojik aileyle ilişkiyi reddediyor bildiği yaşamını sürdürüyor, ya da iki aileye birlikte yeni bir hayata başlıyor.
Her durumda, ciddi alt üst oluşlar yaşanması çok normal. Bu yüzden, büyükannelerle çalışan psikologlar grubu da üstlerine düşeni yapmaya çalışıyor.
Mariana, "Her zaman Rudolfo beni arar" diyor. "Onu anlamaya çalışıyorum. Arayarak, onu tedirgin etmek istemiyorum. Nasılsa, beni özlüyor ve mutlaka arıyor."
15 aylık bebekken annesini babasını ve kardeşini kaybeden Mariana, Festival'de gözaltında kayıp mücadelesi veren kadınların en genci. Hele de, 70 yaşını aşmış mücadeleci kadınları düşününce! Yine de, konuşması, tavırları, itirazları ve önerileriyle yaş farkı ortadan kalkıyor gibi.
İlk "çığlık" okulda
"Okula başladığım ilk gün sınıfta önce ben konuştum. Annemi, babamı, kardeşimi anlattım. Onların nasıl kaçırıldıklarını, onlardan haber alamadığımızı anlattım."
Mariana, bu ilk "nutku"na çocukların nasıl tepki gösterdiğini hatırlamıyor. Hoş, onu ilgilendiren kimin nasıl tepki vereceği değil, kendisinin rahatlamasıydı.
"7 yaşıma kadar, annem ve babamla ilgili o kadar çok yalan söylemek ya da susmak zorunda kalmıştım ki, bu benim ilk çığlığımdı."
İkinci çığlığını 12 yaşındayken dedesi öldüğünde atıyor, çok ağlıyor. "Müthiş bir öfke duydum, annem ve babam yoktu, artık dedem de olmayacaktı. "
Mariana, şimdi üniversitede siyaset bilimi okuyor. "Çünkü," diyor, "Doğduğumdan beri politikanın içindeyim, politikayı bana hayat öğretti. Şimdi, siyaset bilimi olarak öğrenmeliyim ki, eksik kalmasın''.
Sevgili Rosa, ne kadar haklıymışsın!(NM)