* Görsel: Pixabay
Türkiye’de Paris İklim Anlaşması’nın onaylanarak yürürlüğe girmesine ilişkin ayrı ayrı açıklamalar yapan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve Ekoloji Birliği iklimi değil sistemi değiştirme çağrısı yaptı.
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, iktidarın bir yandan yeni termik santrallar, yeni yeni maden alanları, İstanbul’a kanallar açmayı planlarken, diğer yandan anlaşmayı onayladığını, dolayısıyla iklim krizinin önlenmesi konusunda “hiç de istekli ve samimi olmayacağını” söyledi.
Ekoloji Birliği ise iktidarın bu hamlesinin arka planını anlamak konusunda uyardı ve “Türkiye sözde yeşil ekonomi finansmanı için verilmesi taahhüt edilen 3 milyar Euro’nun peşine düşmüştür” dedi.
"Türkiye isteksiz davranacak"
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin açıklamasında Türkiye’nin uygulamada isteksiz davranacağına işaret edilerek şu ifadelere yer verildi:
“İklim krizinden en çok etkilenen ve mağdur olan ülkeler ve halklar, Paris İklim Anlaşması’nın çok daha ilerisinde, iklim krizi için somut ve acil politikalar ve uygulamalar talep ediyor, “Halkların Glasgow Anlaşması”nda yer alan taleplerin uygulanmasını istiyor.
“Anlaşmayı imzalayan Türkiye’nin de uygulama konusunda isteksiz davranacağı konusunda kuşkumuz yok.
“Adi dönüşüm programları” için çağrı
“İktidar, Türkiye’nin, hem anlaşmayı onaylamayan 7 ülke içinde yer alması nedeniyle uluslararası camiada içine düştüğü itibarsız konumdan kurtulmak hem de yeşil ekonomi fonlarından yararlanmak için anlaşmayı onaylamak durumunda kalmıştır.
“İktidarı, emekçileri mağdur etmeyecek şekilde adil dönüşüm programları uygulayarak; acilen fosil yakıtlardan kurtulmaya, kısa vadede emisyon azaltım hedeflerini belirlemeye, ulusal katkı beyanını güncellemeye, öncelikle termik santralları kapatarak, enerji başta olmak üzere sanayi, ulaştırma, bina, tarım, atık, madencilik vb. konularında halktan ve doğadan yana yeni eylem planları hazırlamaya, en kısa zamanda karbon salımı ile emilimini eşitleyerek net sıfır emisyona ulaşmaya çağırıyoruz.”
“Mesele itibar ve finansman”
Ekoloji Birliği de iktidarın anlaşmayı onaylamasında “itibar” ve “finansman” ayaklarının etkili olduğunu savunarak, Türkiye’deki mevcut iklim ve çevre politikalarını hatırlattı:
“Türkiye’deki siyasal iktidar göreve geldiğinden bu yana doğamızı yakarak, yıkarak, kazarak ve anayasal haklarını kullanan ekoloji savunucularını öldürerek, döverek ya da tutuklayarak ‘kalkınma’ ve ‘büyüme’ gerekçesiyle ekosisteme yönelik saldırılarını sürdürmekte. Bu konuda niyetinden hiç geri duracağa da benzemiyor.
“İklim değişikliğine ve iklim krizine yol açan bu tür yatırımlarla ilgili hâlâ geleceğe dönük projeleri var. Hâlâ termik santrallar yapmaya, maden alanları açmaya, İstanbul’a kanal yapmaya çalışıyor. Tüm bu yıkım projelerini sürdürürken de Paris Anlaşmasını imzalıyor.
“Samimi politika yok”
“Cumhurbaşkanlığı Meclisi’nden geçen yasa, genel bütçeye 3 milyar Euro katkı sözleşmesidir ve bu nedenle kabul edilmiştir. Biz biliyoruz ki, iktidarın iklim krizinin önlenmesine yönelik hiçbir samimi politikası yoktur.
“Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de, yine iş bizlerin omuzundadır. İklim krizine yol açan her türlü ekolojik yıkıma karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Ülkeler taahhütlerini güncelledi
191 ülkenin taraf olduğu Paris Anlaşması; küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı ve bu doğrultuda, yüzyılın ortasına kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanması için ülkelerin ortak çalışmasını teşvik ediyor.
Bugüne kadar Paris Anlaşması’na taraf 110 ülke Ulusal Katkı Beyanlarını güncelledi. 1990 yılı baz alınarak 2030 yılına kadar İngiltere yüzde 68, AB yüzde 55 ve ABD yüzde 43 oranında sera gazı azaltım taahhüdü verdi.
Türkiye’nin mevcut azaltım taahhüdü, söz konusu ülkeler gibi mutlak bir azaltım hedeflemediği, sadece artıştan azaltımı hedeflediği için, 2030 yılındaki sera gazı emisyonu hedefi 1990 yılına göre 4 kattan fazla artış anlamına geliyor.
(TP)