* Fotoğraf: Pixabay
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletlerin (BM) 76. Genel Kurulu görüşmelerinde, 5 yıldır onaylanmayan Paris İklim Anlaşmasını önümüzdeki ay TBMM'nin onayına sunmayı planladıklarını duyurdu.
Türkiye, 2015’te anlaşmayı imzalayan 197 ülkeden biriydi. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girdiği 2016’dan bu yana Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ile birlikte onaylama sürecini tamamlamayan ülkeler arasında yer aldı. Ayrıca Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek G20 ülkesiydi.
Erdoğan’ın açıklamasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da Twitter hesabından ekim ayı içerisinde anlaşmayı Meclis’e sunacaklarını yazdı.
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını nihayet onaylamasının ne anlama geldiğini, bundan sonrası için atması gerekeceği adımları Greenpeace'ten Akdeniz İklim ve Enerji Projeler Lideri Burcu Ünal Kurban'a, WWF Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli'ye ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan'a sorduk.
Ünal Kurban: Net adımlar atılmalı
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Projeler Lideri Burcu Ünal Kurban anlaşmanın onaylanmasının Türkiye açısından ne ifade ettiğini şöyle açıklıyor:
“2050'ye kadar sıcaklık artış hedeflerinin tutturulabilmesi; dünyanın sera gazı emisyonlarının sıfırlanması için ortak hareket edilmesi gerekiyor. Türkiye'nin anlaşmayı onaylaması iklim dostu bir dünya inşasında Türkiye'ye de küresel iş birliğinde yer alabilme şansı tanırken; Türkiye'de ne yazık ki hayatımızın normali haline gelmeye başlayan aşırı hava olaylarının yoğunluğu ve sıklığının artmasının da önüne geçilmesi adına önemli bir ilk adım olacak.
“Türkiye sera gazı azaltım taahhüdüne Ulusal Katkı Beyanı kapsamında karar verebilir. Bu konuda anlaşmanın bir dayatması ise bulunmuyor.”
Ünal-Kurban Türkiye’nin bundan sonra atması gereken adımları anlatırken ise BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporunu hatırlatarak şunları söylüyor:
IPCC 6. Değerlendirme RaporuRapor, bir önceki raporda olduğu gibi felaket senaryolarından tamamen kaçışın artık mümkün olmadığını ama sınırlandırmanın ancak 2030’a kadar karbon emisyonlarının yarı yarıya azaltılması; 2050’de ise net sıfır karbon emisyonu hedefi ile mümkün olabileceğinin altını çizdi. Rapor yaşanan krizin insan kaynaklı olduğuna dair şüphe bırakmazken; krizle mücadelenin de ancak insan eylemlerinde yaratılacak değişiklikler ile mümkün olduğunu ortaya koydu. Raporda 1.5 derece hedefinin geçilmemesinin neredeyse imkansız olduğu ama gerekli önlemler alınırsa ısınmanın 2100’ün sonuna doğru ancak 1.4’lere çekilebileceğine dikkat çekildi. |
“Türkiye anlaşmayı onayladıktan sonra hızla karbon emisyonu azaltım hedeflerini net bir şekilde belirlemeli... Dünyada iklim krizinden en çok etkilenecek bölgelerden olan Akdeniz Havzası’nda bulunan Türkiye’nin imzaladıktan sonra net adımlar atması gereken başlıkları şöyle özetleyebiliriz:
- Fosil yakıtlardan çıkışı önceleyen bir enerji dönüşümü için yol haritası belirleyerek, kömürden çıkış takvimi ve planı açıklamalı.
- 2050’de karbon sıfır bir ülke kurgulayabilmek için şehirlerde emisyonun azaltımı ve iklim krizine adaptasyonu önceleyen stratejik eylem planları kurgulamalı.
- Okyanus ve denizlerimizde koruma alanları oluşturmalı.
- Doğal alanların ve biyoçeşitliliğin korunmasına öncelik vermeli.
- Küçük çiftçiyi güçlendirilip, ekolojik tarımı desteklemeli.
Pasinli: Beyanname gözden geçirilmeli
Erdoğan’ın duyurusuna ilişkin WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli’nin değerlendirmesi ise şöyle:
“Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında küresel iş birliğinin bir parçası olmasına yönelik bu adımı memnuniyetle karşılıyoruz. Paris Anlaşması’nın onaylanmasını takiben küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlandırmaya katkı sağlayacak iddialı ve gerçekçi bir yol haritası hazırlayarak dünyaya liderlik eden ülkeler arasında yer alabiliriz.
“Bunun için öncelikle, halihazırda karbon emisyonlarında artıştan azaltımı öngören Ulusal Katkı Beyanımızı diğer ülkeler gibi gözden geçirmeli; gerekirse şartlı olarak 2030 yılına yönelik iddialı bir sera gazı emisyonu azaltımı hedefi ortaya koymalıyız.”
Doğan: Ekolojik yıkım projelerinden vazgeçmeli
Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan ise, Erdoğan'ın bu açıklama ile prestijini korumaya çalıştığını ancak yaşam savunucuları olarak Paris Anlaşması’ndan bir şey beklemediklerini ve anlaşmaya imza atan ülkelerin iktidarlarını da samimi bulmadıklarını söyledi:
"İklim krizinin nedenleri, özellikle kapitalist ilkelerin sermaye ve iktidarlarının birlikte yarattığı bir krizdir. Temel nedeni sistem krizidir. İklim krizinin nedenlerini ortadan kaldırmak için hızla radikal kararların alınması zorunludur. Bu kararları da iktidar ve sermaye gönüllü olarak almayacaktır. İklim krizine karşı mücadele ancak halkların küresel anlamda dayanışması ile olacaktır ve sermayeye ve iktidarlara karşımücadele ile başarılabilir.
"Türkiye samimi ise, hızlıca iklim krizine neden olan projelerden acilen vazgeçmelidir. Fosil yakıt kullanımına son vermelidir. 36 adet termik santralı acilen kapatmalıdır. Oysa kapatmak yerine yeni santrallar açmaya çalışmaktadır. Ormanları ve tarım alanlarını ve su kaynaklarını yok eden metalik madencilik projelerinin sayısı her geçen gün daha fazla artmaktadır. Kazdağları’nın yüzde 79’u metalik madencilik ruhsatları ile kaplıdır. İklim Krizi ile mücadele edeceğini söyleyen iktidarın bir yandan yeni maden alanları açmaları niyetlerinin hiç de samimi olmadığını göstermektedir. Yine iklim krizine neden olan endüstriyel tarım ve hayvancılık desteklenirken, doğayla barışık küçük aile tarımına destek yoktur.
"Tarım alanları ve ormanları yok eden duble yollar, köprüler, Kanal İstanbul gibi projeler, site, konut inşaatları bu iktidar zamanında zirve yapmış durumdadır. İktidar samimi ise tüm bu ekolojik yıkım projelerinden acilen vazgeçmelidir. İktidarın tüm bu iklim krizine neden olan projelerden vazgeçtiğini açıklamadan Paris Anlaşmasını imzalayacağını söylemesi samimi değildir."
STK temsilcilerinden açıklamalar
Konuya ilişkin bazı sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcilerinden yapılan diğer açıklamalar da şöyle:
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz:
“Bu çok geç de olsa önemli bir adım. Umarız denildiği gibi Meclis’e getirilir ve onaylanır. İmza kampanyamıza destek veren 23 bini aşkın insan da bunu talep ediyordu. Elbette anlaşmanın onaylanmasıyla her şey bitmiyor.
“Anlaşmanın hedeflerine uygun bir şekilde sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması, bir noktada Türkiye’nin de karbon nötr olması gerekecek. Bu da enerji başta birçok sektörde yapısal değişiklikler gerektiriyor. Kısacası, daha yapılacak çok işimiz var.”
Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz:
“Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek OECD üyesi ve G20 ülkesi idi. Ayrıca en fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16. sırada; küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 1’inden sorumlu olmakla beraber kişi başı emisyon açısından gittikçe artan bir rotada.
“Dolayısıyla Paris Anlaşması’nı onaylayarak gerçekçi bir hedefle sorumluluk alması, iklim değişikliğini durdurma çabalarına önemli bir katkıda bulunacak. Diğer yandan dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok, bu yüzden de herkesin sorumluluğu oranında çözüme katkıda bulunması gerekiyor.”
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Kurucu Direktörü Bengisu Özenç:
“Bugüne kadar Türkiye’nin Paris’i onaylaması ve uluslararası iklim müzakerelerinde ciddi bir taraf olarak yer almasını talep ediyorduk. Türkiye’nin Paris’i onaylaması önemli ve olumlu bir ilk adım. Ama bu kadarı elbette yeterli değil. Paris Anlaşmasının 1.5 derece hedefinin gerçekleştirilebilmesi için yüzyıl ortası itibarıyla karbon nötr bir küresel ekonomiye geçilmesi gibi iddialı bir hedef var önümüzde.
“Bunu destekleyecek politikalar ivedilikle devreye alınmalı. Bu nedenle, Paris’in onaylanmasının açtığı bu diyalog kapısının iklim değişikliği mücadelesi tarafından net ve iddialı hedeflerin alınması taleplerini güçlendirmek ve bu yöndeki politikaların tasarımı için ortak aklın geliştirilmesi için kullanılabileceği bir döneme giriyoruz.”
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç:
“Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylanması çok önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. TEMA Vakfı olarak uzun zamandır anlaşmanın onaylanmasını ve taahhütlerin yerine getirilmesini talep ediyor ve gelişmeleri yakından izliyorduk. Elbette ki anlaşmanın imzalanması tek başına yeterli olmasa dahi gerçekçi hedeflerle sorumluluk alınması iklim değişikliğini durdurmak için çok önemli ve acildir.
“Türkiye’nin başta enerji olmak üzere madencilik ve ilgili tüm konularda iklim dostu politikalara hızla geçmesini bekliyoruz. İlk atılacak adımlardan biri iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden biri olan kömür madenciliği ve kömürlü termik santral yatırımlarından vazgeçilmesi olmalıdır.”
Paris Anlaşması ne diyor?Paris Anlaşması, ülkelere bir azaltım hedefi koymazken, taraf ülkelerin kendi iradeleriyle belirlediği ulusal katkı beyanlarının küresel ısınmayı iki derecenin, mümkünse 1.5 derecenin, altında tutmayı ve bu amaç için de ülkelerin ortak çalışmasını sağlamayı hedefliyor. Gelişen ülkelere ise gelişmiş ülkelerce teknolojik ve mali destek sağlaması isteniyor. TIKLAYIN - 10 soruda Paris İklim Anlaşması Türkiye’nin beyannamesiTürkiye’nin BM Sekreteryası’na sunulan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012’de 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarının, azaltım önlemleri ile 2030’da 929 milyon tona kadar çıkarabileceği belirtildi. Başka bir deyişle Türkiye sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermedi, iki katından fazla artırabileceğini söyledi. Türkiye bunu yaparken, eğer hiç önlem alınmazsa emisyonlarının 2030’da 1 milyar 175 tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon tonda tutulacağını ifade etti. Bu beyanını da “artıştan yüzde 21 oranında azaltım” olarak tanıttı. Türkiye’nin resmi planlarında 2030 sonrasındaki dönemde de sera gazı emisyonunu azaltmaya yönelik bir hedefi bulunmuyor. Erdoğan “sorumluluğumuz yok” demiştiNisan 2021’de gerçekleşen İklim Liderleri Zirvesi sırasında da gündeme gelen anlaşmaya karşı Erdoğan, Türkiye’nin iklim krizinde tarihsel sorumluluğu olmadığını savunmuş ayrıca millet bahçeleri yaptıklarını söylemişti. |
(TP)