* Fotoğraf: Pixabay
31 farklı doğal afet arasında en kritik afet olarak tanımlanan kuraklığın Türkiye’deki gidişatına ilişkin BBC Türkçe 3, 6, 9, 12 ve 24 aylık dilimlerle yayımlanan kuraklık haritalarını inceledi.
Bilim insanlarının doğanın gizli tehlikesi dediği kuraklık sorununun 2021 yılında dünyada ve Türkiye'de artık daha yakın bir tehdit haline geldiği vurgulanan haberde şu bilgilere yer veriliyor:
- 2021'nin Türkiye'de kuraklık açısından pek iyi geçmeyeceğine dair ilk işaret ocak ayında NASA'dan gelmişti. Kurumun yeryüzünü uydu görüntüleriyle izleyip iklim ve çevre felaketlerini rapor eden Earth Observatory iki harita yayımladı.
- 13 Temmuz'da meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı haritalarda da manzara pek iç açıcı görünmüyordu. Son üç ayın ölçümlerinde, Türkiye'nin doğusu, Ege'nin güneyi, Aksaray olağanüstü kurak alanlar olarak işaretlendi.
- En son geçen Haziran 2021’de yayımlanan haritalarla kıyasladığımızda ülke genelinde olağanüstü kurak bölgelerin çok ciddi düzeyde arttığını gözlemlemek mümkün. Yani ülkenin neredeyse yarısı “olağanüstü kurak”.
BBC Türkçe, haritalardan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğini, Türkiye ve dünyanın kuraklık ve iklim krizi ile mücadelede neler yapabileceğini de İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Orhan Şen'e sordu.
Kuraklık çok katmanlı
Kuraklık birkaç aşamada gerçekleşiyor. Meteorolojik kuraklık yağış azlığı, yüksek sıcaklık ve yeraltı sularının azalmasının sonucunda ortaya çıkıyor. Bu etkilerin sonucunda bitkiler büyüme süreçlerinde yeterli nem bulamazsa o noktada tarımsal kuraklık başlıyor. Yağışsız geçen uzun bir süre hidrolojik kuraklığı tetikliyor. İşte bu aşama kritik. Çünkü bu kuraklığın etkilerinin çevreye, ekonomiye ve sosyal hayata sıçradığı aşama.
Prof. Dr. Şen şunları söylüyor:
“Tarımsal kuraklığı dile getireceksek tohumun atılmasıyla ürünün alınması arasında 8-9 aylık bir süre var. MGM’nin haritasında Türkiye’nin tarım ürünlerinde veya tahıl ambarı dediğimiz bölgelerimizde aşırı şiddetli bir kuraklık var.
“Bu sene Türkiye’deki tarım ve tahıl ürünlerinde rekoltenin nereden baksanız yüzde 50 civarında az olacağını bu haritadan görebiliyoruz. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Küçük ve Büyük Menderes civarında olağanüstü bir kuraklık yaşanıyor.
“Örneğin İstanbul’un yıllık toplam yağışı 750 mm’dir. Eğer bu yağışın altında bir yağış düşerse meteorolojik kuraklık başlar. Derelerde, nehirlerde akan suyun miktarında yüzde 25 azalma olduğu anda da bu hidrolojik kuraklık başladı demektir.”
2021 kuraklığı diğerlerinden farklı
Türkiye daha önce de birçok kez kuraklık dönemleri yaşadı. Aralık 2006’da başlayıp içme suyu yetersizliği ve kesintileri yaşandı. Hatta Kızılırmak’tan Ankara’ya, Melen Çayı’ndan da İstanbul’a su takviyeleri istendi.
2013-2014 yılları arasında yaşanan kuraklıkta toplam yağış miktarı bir önceki yıla göre yüzde 47,7 azaldı. Öyle ki 2012’de Doğu ve İç Anadolu’da başlayan kuraklık neredeyse Türkiye’nin tamamına yayıldı. Ancak bilim insanlarına göre, 2021’de yaşanan kuraklık daha ciddi bir boyutta ve bunun birçok nedeni var. Prof. Dr. Şen şöyle anlatıyor:
“Birinci nedeni küresel ısınmanın etkilerinin daha fazla görülmeye başlaması, ikinci nedeni ise nüfusla ilgili. Yani ürünlerin paylaşımı daha fazla arttı. Nüfusun artması demek, bölgelerdeki karbon emisyonlarının daha fazla artması demek. Karbon emisyonlarının artmasıyla atmosferdeki küresel ısınma daha da hızlanmaya başladı. Bu da kuraklığı doğrudan etkiledi. Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa bölgesindeki yağışların şiddetinde ve azlığında bir problem yaşanmaya başladı.
“Son yıllarda yağışın şiddeti çok arttı, birdenbire hızlı bir yağış gelişiyor. Bunun nedeni de küresel ısınmaya bağlı. Şehirleşme çok fazla olduğundan yüzeysel akışlarla bu sular yeraltı sularına karışmadı veya barajlarda birikemedi, denizlere gitti. Bu yüzden yeraltı sularında azlık meydan geldi. Konya’da kuyularda 20-30 metreden su çıkarken şimdi 150 metrede bile su bulmak zorlaştı.”
Ne yapmak lazım?
Türkiye’de ve dünyada iklim krizi derinleşirken son 100 yılda kaydedilen en sıcak yılların son 10 yıllık dilime sıkışmış olması insanlık için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Su ve gıda gibi temel ihtiyaçlara erişimde de önemli sıkıntılar yaşanacak gibi görünüyor. Bilim insanları önlem almazsak, toprağı ve suyu kullanma yöntemlerimizi değiştirmezsek bunun sonuçlarının ağır olacağını söylüyor. Prof. Dr. Şen, “Kuraklık var ama ne yapmak lazım” sorusunu şu sözlerle yanıtlıyor:
“Bir defa suyu çok iyi kullanmamız lazım. Türkiye’de tarımda yüzde 78 oranında su kullanılıyor. Artık açık kanal sularının bırakılması bunun yerine yeraltından ve yerüstünden borularla suyun taşınması lazım. Yoksa dediğim gibi suyun neredeyse yüzde 50’si kayboluyor, zaten suyumuz az demek bu. Damlama sulama yöntemine geçilmesi lazım. Her ülkenin artık küresel ısınmadan dolayı tarım ürünlerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor.
“Az su gerektiren tarım ürünlerine yönelmeli ülkeler. Bundan 20-25 sene önce Japonya’dan birileri gelip bana ‘sizce iklim değişikliği nasıl olacak’ diye sordu. Niye soruyorsunuz dediğimde ‘biz 100 sene kimden pamuk kimden buğday alacağımızı araştırıyoruz’ dediler. Türkiye’nin de bunu yapması lazım.”
(TP)