Yazının İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
"Buzuldan kopan bir parçanın üstünde bir kutup ayısı… Küresel ısıtmayı temsil eden bu görsel 'evden' çok uzakta bir tehlikeyi anlatıyor gibiydi…"
Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce, bianet’in iklim krizine ilişkin yazı dizisi bu cümle ile başlatılmıştı.
"Kuzey Kutbu’nda kopan buzulda uyuyup kendini Avrupa'da bulan kutup hayvanı, evine dönmek için gemilere 'otostop' çekiyor, cankurtaran botları için tasarlanmış bir kızakta uyuyarak dikkatleri üzerine çekiyor…"
Bu da küresel ısıtmayı temsil eden bir başka sembol hayvanın hikâyesi. Tıpkı birincisi gibi, "evden" çok uzakta bir tehlikeyi anlatıyor gibi.
bianet’in "İklim ve Dünya Değişirken"* yazı dizisini de bu cümle ile başlatalım o zaman. Ama işte uzak filan değil. Kriz evimizin önüne gelmiş, kapımızı çalıyor bile değil – kriz hiç yokmuş gibi!
Salonun ortalık yerinde duran fil
Genç iklim aktivisti Greta Thunberg’in dünya "liderleri" önünde yaptığı çeşitli konuşmalarda ısrarla vurguladığı gibi, iklim krizi "salonumuzun ortalık yerinde duran fil" aslında. Herkesin gözü önünde, ama hiç konuşulmayan, yok sayılan…
Dünyanın var olmasından bu yana deneyimlenmekte olan en büyük tehdidin ta göbeğindeyiz. Ama farkında değiliz! Farkında olmak istemiyoruz. Bizden çok uzaklarda bir yerlerde olduğunu düşünüyoruz tehlikenin. Peki ama neden?
"Korkumuz her şeyi geride bırakmak"
İsterseniz, Torres Boğazı halkına küresel ısıtma ve onun getirdiği deniz yükselmesi, sahillerin erozyonu, mezarların sulara kapılıp gitmesi, çıkan fırtınalar, basan seller sular yüzünden, binlerce yıldır yaşadıkları adalarını ebediyen terk etmek zorunda kalacak yerlilere soralım. Yessie Mosbie mesela, Masig adası sakinlerinden, şöyle diyor BBC muhabirine: "Korkumuz, burasını boşaltmak, basıp gitmek zorunda kalmak."
"Burası" dediği, halkının yüzlerce kuşaktan beri üzerinde yaşadığı biricik adası, kurduğu evi, memleketi, dili, medeniyeti ve kültürü! "Bura"yı "tahliye etmek"ten bahsediyor adamcağız.
"Korkumuz, her şeyi geride bırakmak! ... Şeceremizi, soyumuzu sopumuzu, ninelerimizin kemiklerini…her şeyi…Ömr-ü hayatımızın şimdiden tarih olmasından korkuyoruz." Böyle diyor Yessie gözünün yaşını silerek: "Bütün bu felaketlerde bizim hiç katkımız yok ki!"
Adasının bağlı bulunduğu Avustralya’yı iklim krizine karşı hiçbir şey yapmadığı için BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği önüne götüren yerlilerin hukuk mücadelesinden, Pasifik’ten Afrika’ya dünyanın dört bir yanında sayısız canlının hayatını hızla mahva götüren gelişmelerden, Ortadoğu’da ve – başta Güneydoğu bölgesi olmak üzere Türkiye’de – büyük tehlikeler yaratacak kuraklıktan pek bahsedilmiyor bile! Salondaki filden neden bahsedilmiyor?
Dünya şeytan üçgeni
Cevap, ürpertici basitlikte, üç kelimeden oluşuyor: Dünya şeytan üçgeni. Birinci köşede sadece kâr ve ekonomik büyüme peşinde koşan dev fosil yakıt (kömür, petrol, gaz) şirketlerinin ve onların finansörlerinin sonsuz yalan-dolan-aldatmaca kampanyaları var.
İkinci sırada Goebbels'i hayırla yad ettirecek bu muazzam kampanyayı yürüten PR'cılar ile onlara mutlak itaat andı içmiş görünen satılmış dev yerleşik medyanın suskunluğu yer alıyor.
Üçüncü köşeyi de siyasetçiler tutuyor: kudretlerini bu yüce şirketlerin desteğine borçlu olan siyasi iktidar sahibi büyüklü-küçüklü politikacı erbabı – ya da esnafı...
Cesur yeni dünya üçlüsü
bianet'in iklim krizi dizilerinin ikincisinde bu "içimizdeki düşmanlar"la (önde gelen iklim bilimci Michael E. Mann'in isabetli terimini ödünç alırsak: "inaktivistler"le) kıyasıya mücadeleye girişen günümüzün "cesur yeni dünya üçlüsü" yer alacak:
1) Çocuk, genç ve "ebedi genç" aktivistlerin,
2) Dünya hakikatlerini sergilemekten bir an kaçınmayan inatçı ve sebatkâr bilim insanlarının,
3) Doğa ile nasıl bütünlüklü ve uyumlu yaşayacaklarını dünyada en iyi bilen bilge dünya yerlilerinin deneyim ve görüşlerini içeren yazıları, sözleri, çağrıları...
İşte bunların, bildiğimiz haliyle insanlık medeniyeti tarihinin bu en büyük – ve belki de sonuncu! – kavgasına ışık tutacağını umuyoruz.
"Sonsöz": Aktivizm "inaktivizmi" yenecek, dünyayı "şeytan üçgeni"nden kurtaracak!
(ÖM/SO)
İklim ve Dünya Değişirken Yazı Dizisi*
Başlarken: Hayatımız, biz yaşarken tarih oluyor! - Ömer Madra
1 / Küresel iklim politikasının dışında bir ülke: Türkiye - Ebru Voyvoda
2 / İklim değişimi, güvenlikçi politikalar ve hayaletler - Özdeş Özbay
3 / Türkiye'nin enerji politikası: Yurtta yerli, cihanda Mavi Vatan - Emre İşeri
4 / İklim krizi ve fosil yakıtların çocuk sağlığı üzerine etkisi - Çiğdem Çağlayan & Funda Gacal
5 / Güzel günler göreceğiz, termiksiz ve güneşli günler - Elif Ünal
6 / Ya kapitalizm ya gelecek - Tuna Emren
7 / İklim haberciliğinin üç ayağı: Bilim, politika ve toplumsal adalet - Ece Baykal Fide
8 / Bilimi, mücadeleyi ve sanatı bir araya getirmek - Yasemin Ülgen
9 / Temiz enerji mi yoksa ihanet mi? - Serkan Ocak
10 / Ekonomik büyümeye dur demenin zamanı - Fikret Adaman & Gökçe Yeniev
11 / İklim mültecileri kapımızı çaldığında - Mehmet Mücteba Göktaş
13 / İklim krizi kadınları, kadınlar iklim mücadelesini etkiliyor - Merve Özçelik
14 / Edebiyatta iklim-kurgu – Buket Uzuner
15 / Yangınlar çağında Dr. Faustus ve çocuklar- Ömer Madra
* Bu yazı dizisi Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecililk ve Uluslararası Medya Merkezi OsloMet (Oslo Metropolitan University Journalism & Media International Center) mali desteği ile yayınlanmaktadır.