2019’un Aralık ayında Lahey’de düzenlenen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Taraf Devletler Kurulu, Pasifik Ada Devleti olan Vanuatu’nun girişimiyle yeni bir tartışmaya ev sahipliği yapmıştı: Ekokırım, yani doğayı katletmek uluslararası bir suç olmalı mı?
Vanuatu, Güney Pasifik’te küçük bir ada devleti ve deniz sularının yükselmesi nedeniyle yakın zamanda gerçekleşmesi olası bir tehlikeyle karşı karşıya. İklim değişikliği ve dünyanın herhangi bir yerinde fosil yakıt kullanımı gibi bu süreci hızlandıran eylemler, Vanuatu için varoluşsal bir kriz yaratıyor. İşte tam da bu nedenle, yargı yetkisi soykırım, savaş suçu gibi ağır suçlarla sınırlı olan UCM’nin kapsamına ekokırım suçunu dahil etmek bir varlık yokluk meselesi Vanuatu ve benzer durumdaki ülkeler için.
Nürnberg Mahkemesi salonu
Ekokırım suçu, UCM toplantılarında gündeme gelmesine rağmen, henüz resmi bir tasarı metni olarak sunulmuş değil. Ancak konuyla ilgili uluslararası alanda ümit verici gelişmeler var. Geçtiğimiz Kasım ayında “Ekokırıma Son Vakfı” (Stop Ecocide Foundation) tarafından başlatılan bir girişimle ekokırım suçunun tanımını yapmak üzere uluslararası hukukçulardan oluşan bir heyet kuruldu.
Heyet, taslak tanımı 2021’in ilk aylarında hazırlamayı planlıyor. Heyetin kuruluşunun kamuoyuna açıklanma zamanı ve mekanı oldukça etkileyiciydi. Nazi yargılamalarının yapıldığı Nürnberg 600 Nolu Tarihi Mahkeme Salonu’nda ve Nürnberg yargılamalarının başlangıcının 75. yıldönümü olan 20 Kasım’da gerçekleştirilen bir etkinlikle, ekokırım suçunun tanımı çalışmalarına başlandığı duyuruldu. İnsanlığa karşı suçlar ve soykırım kelimelerinin ilk kez bu mahkeme salonunda kullanıldığı vurgulandı.
Ekokırım nedir?
Heyette UCM eski yargıçları, çevre alanında çalışan avukatlar, farklı ülkelerden insan hakları uzmanı hukukçular var. Bu yıl 14-18 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek UCM 19. Taraf Devletler Kurulu’nun hazırlık toplantılarından biri “Ekokırım” üzerineydi ve heyet üyeleri tarafından başlatılan çalışmalar ayrıntılı olarak konuşuldu. Ekokırımın uluslararası alanda kabul edilen ortak bir tanımı olmasa da bazı hukukçular ekokırımı “Dünya ekosistemi veya küresel müşterekler üzerinde ciddi ve daimi değişime yol açan geniş çaplı zarar ve tahribat” olarak tanımlıyor.
Suçun tanımı
İş ceza hukuku oldu mu, suçu ve cezayı kesin olarak tanımlamanız gerekir. Ceza hukuku boşluğa izin vermez. Bir yandan doğaya verilen ciddi zararlar açısından caydırıcı olmayı hedeflerken, diğer yandan ceza hukukunun temel prensipleri olan hukuki kesinlik, belirlilik ve nedensellik ilkelerini de dikkate almanız gerekir. Bu noktada ekokırım suçu tanımı yapılırken uzmanların üzerinde uzlaştığı temel noktaları, çevreye verilen zararın geniş çaplı, uzun dönemli ve ciddi nitelikte olması şeklinde sıralayabiliriz.
Çevreye verilen zararın “insan üzerindeki etkisi” konusunda ise ortak bir tutum henüz yok. Kimi hukukçular insan merkezli (antroposantrik) bir bakışla tahribatın insan üzerindeki etkisini suçun tanımı için bir şart olarak kabul ederken, kimileri ise ekosantrik bir bakışla, doğayı başlı başına bir hukuk öznesi haline getirmekten yana. Suçun tanımı yapılırken bu konunun önemli bir tartışma noktası olacağını ve sonucunda doğa merkezli bir uzlaşı ortaya çıkacağını tahmin ediyorum.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından ekokırımın bir suç haline getirilmesi, tamamlayıcılık ilkesi uyarınca tüm devletlerin bunu iç hukuklarında suç olarak tanımlayıp kabul etmelerine sebep olacak. Çünkü UCM’nin devreye girmesi ancak iç hukukun devreye girmediği ya da yetersiz kaldığı durumlarda söz konusu olur. Bu nedenle her devlet, suçun UCM önünde tartışılmaması için, öncelikle kendi iç hukukunu devreye sokmak isteyecektir. Bu bile doğanın korunması açısından başlı başına önemli bir değişim sayılır.
Liderler olumlu buluyor
Hukuk alanında bunlar olurken siyasi ve toplumsal liderlerden de konuyla ilgili olumlu açıklamalar yapıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ekokırımın Fransız hukukuna dahil edilmesi için hukukçularla bir çalışma yürüteceğini açıkladı. Belçika ve İsveç parlamenterleri tarafından ekokırımla ilgili iç hukuklarında yasal düzenleme yapılması konusunda girişimler başlatıldı. Bu gelişmelere Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco’nun dünyayı yok etmenin bir günah ve aynı zamanda suç olduğu ve de ekokırımın uluslararası toplum tarafından suç sayılması gerektiğini söylemesini de eklemek lazım. Yine hepimizin adını duyduğu iklim aktivisti Greta Thunberg, kendisine verilen 100 bin Euro bireysel ödülü Ekokırıma Son Vakfı’na bağışlayarak bu alandaki çalışmaları desteklediğini bildirdi. Bu konudaki kampanya ve desteğin artarak devam edeceği açık.
Uzun zaman alabilir
Ekokırımın bir suç haline gelmesi, arzu ettiğimiz değişimi yaratmak için elbette yeterli değil. Doğaya verilen zararın küresel ölçekte kriminalize edilmesi ve doğanın bir hak öznesi olarak tartışılması sadece hukuki değil, kültürel bir değişim olarak da oldukça önemli. Ekokırım elimize bir sihirli değnek vermeyecek elbette. Belki bir suç olarak tanınması ve hukuk önünde bağlayıcı kararlar çıkması uzun bir zaman alacak.
Doğa, kırım, suç ve ceza
İnsan haklarının tarihsel gelişimine de baktığımızda, hiçbir şeyin bir gecede gerçekleşmediğini görürüz. İnsanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi uluslararası suçlar, II. Dünya Savaşı’nın adeta küllerinden doğdu. 1930’larda olduğu gibi nüfusun yarısını katletmenin tek bir uluslararası kuralı bile ihlal etmediği bir dönemden bugünlere geldi insanlık. Bu demek değil ki, bu suçlar tamamen ortadan kalktı. Katliamlar, ölümler ne yazık ki hala var ancak artık kimsenin bu eylemleri serbestçe gerçekleştirme izni yok. Bunları düzenleyen ve yasaklayan uluslararası standartlar ve sözleşmeler var.
Doğa hakkının tanınması ve çevre sorunlarına bütüncül bakış sağlaması açısından ekokırım konusundaki gelişmeleri ve atılan adımları çok değerli buluyorum. Tarihin en sıcak Kasım ayını yaşadığımız ve beraberinde kuraklıkla yüzleşeceğimiz bu dönemde doğa, kırım, suç ve ceza üzerine hep birlikte düşünelim derim.
(NÖ)