* Fotoğraf: Pixabay
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü.
İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı'nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü 1974’ten beri kutlanıyor.
Bu yılın konusu “Doğaya dönüş” sloganıyla birlikte dünyanın karasal, tatlı su ve deniz türlerinin yanı sıra habitatlarının çeşitliliği anlamına gelen ve bizlere gıda, su ve kaynakların yanı sıra iklim kontrolü, tozlaşma, taşkın azaltma ve besin maddelerinin döngüsü gibi hizmetler “Biyoçeşitlilik”.
Dünyanın daha önce görülmemiş boyutta küresel bir salgınla yüzleştiği bugünlerde, bizler de evlere kapandığımızda kendi haline bıraktığımız doğanın küçük bir uyanış yaşamasıyla onda yarattığımız tahribatla yüzleşme ve belki de doğa ile kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlama ve kurma fırsatı bulduk.
Buğday Derneği, WWF Türkiye, Greenpeace ve TEMA Vakfı, koronavirüs pandemisi sürecinden çıkarımlarımızı ve dünyadaki türlerin yüzde 25’i, yani yaklaşık 1 milyon tür, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken bu süreçten sonra nasıl yol kat etmemiz gerektiğini anlattı.
Buğday Derneği: Eylemlerimizle biyoçeşitliliği değiştiriyoruz
Koronavirüsle birlikte gezegenimizin bize sonsuza kadar hizmet edecek bir “kaynak” olmadığını, gezegende canlı cansız bütün varlıklar bir bütünün parçaları olduğumuzu ve diğer varlıklarla aramızdaki görünmez bağları yeniden kavradığımızı söyleyen Buğday Derneği yok ettiğimiz biyoçeşitliliğin bizleri de nasıl yok edebileceğini anlattı:
“Eylemlerimizle ekosistemlerin hem yapısını hem de işlevlerini bozuyor ve yerel biyoçeşitliliği değiştiriyoruz. Enerji, tarım, ulaşım gibi yaşamın her alanındaki faaliyetlerimiz sonucunda doğal yaşamda açtığımız yaralar dönüp dolaşıp bizi etkiliyor. Hiç birimizin diğerinden bağımsız olmadığı küçük gezegenimizde ne ekersek onu biçiyoruz.
“Covid-19’un farkına varmamızı sağladığı şeylerden biri de koruyucu sağlığın, yani vücut direncimizin hastalıklardan korunmak için ne denli önemli olduğu…
“İklim değişikliğinin, ormansızlaşmanın, giderek yok olan bitkisel ve hayvansal çeşitliliğin, kimyasallarla kirlenen toprağın ve suyun, pestisitlerle zehirlenen ve çeşitliliği giderek yok olan gıdaların sağlığımıza etkileri konusundaki araştırmalar, bağışıklık sistemimizin de diğer her şey gibi bütünden kopuk olmadığını ortaya koyuyor.
“Evde de harekete geçebiliriz”
“Virüsün geleceğini bilmiyorduk ama su ve toprak kirliliğinin, ormansızlaşmanın, biyolojik çeşitliliğe yönelik tahribatın, savaşların, iklim değişikliklerinin neden olacağı yıkımı biliyoruz.
“Bu yüzden enerjiden tarıma, sağlıktan eğitime, barınmadan ulaşıma kadar bütün gereksinimlerimiz konusunda gelecek kuşaklara karşı sorumlu politika ve stratejiler geliştirmeliyiz. Harekete geçmek için mutlaka sokakta ya da ofiste olmak gerekmiyor. Evde de harekete geçebiliriz…”
WWF Türkiye: Yeni bir başlangıç
2020 Dünya Çevre Gününde “Doğa ve insan için yeni bir başlangıç” diyen WWF Türkiye
“Halen sağlığımızı tehdit eden, ekonomik ve sosyal etkileri devam eden zorlu Covid-19 süreci sonrasında verilecek kararlar, bundan sonra ‘nasıl bir dünyada yaşayacağımızı’ belirleyecek. İklim değişikliği, doğal alan kayıpları, türlerin yok olması gibi krizler daha da derinleşmeden, geri dönemeyeceğimiz eşiği geçmeden doğa ve insan için yeni bir başlangıç yapmamız gerekiyor.
“Bugün vermemiz gereken kararlar çok basit. Kayıplarımızı artırmak mı, doğayla uyum içinde yaşamak mı? Düşük karbonlu ve çevresel etkileri azaltılmış bir büyüme mi? Dünyayı yeni ve daha ağır krizlere sürükleyebilecek eski büyüme anlayışı mı? Bir tane daha kömürlü termik santral mi? Yenilenebilir enerji mi?
“Salgınla mücadelede sergilenen çabanın iklim krizini ve biyolojik çeşitlilik kayıplarını önlemek için de kararlılık ve dayanışma ile devam ettirilmesi bizi gelecekte karşılaşacağımız sıkıntılara karşı daha dirençli hale getirecektir. İnsan sağlığının ve refahının güvencesi, sağlıklı bir doğa, sağlıklı bir yaban hayatıdır.”
Greenpeace: 2 ayla sarılamayacak kadar derin bir yara
2020’nin ilk 5 ayında yaşanan 5 çevre sorununu hatırlatan Greenpeace, plastik kirliliğine, gıda krizine, hava kirliliğine, kömürlü termik santrallere ve su krizine dikkati çekti. Bu sorunların iki aylık bir eve kapanma sürecinde çözülemeyeceğini belirterek, “Güzel günler gelecek; bu günlerde başka bir çevresel felakete bugünden zemin hazırlamayalım” dedi:
“Tüm dünyanın evlere kapandığı dönemde sık sık ‘yunuslar Boğaz’dan geçti’, ‘hava temizlendi’ gibi haberler okuduk. Hepimizin güzel şeylere özlem duyduğu bu günlerde insanlık bu haberlerle umutlanmak istedi. Ne var ki işin aslı öyle değildi. İnsanlığın doğaya verdiği tahribat tüm dünyanın 2 ay eve kapanması ile sarılamayacak kadar derin bir yara…
“Böylesi büyük bir sağlık krizinin içerisindeyken aslında kapımızdaki iklim krizinin hepimiz için ne kadar büyük bir tehdit olduğunun farkına varmamız gerekiyor.”
TEMA Vakfı: Daha fazla zaman kaybetmeden…
Yaşamlarımıza bundan sonra sağlıklı bir şekilde devam edebilmemizin biyolojik çeşitliliğe doğrudan bağlı olduğunu belirten TEMA Vakfı, insanlığın doğa ile kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlama ve kurma ihtiyacı hissettiğini ve bir an evvel harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti:
“Gün geçtikçe habitatlar hızla tahrip ediliyor. Örneğin; Dünyadaki iki yaşamlıların yüzde 80’ini, kuş türlerinin yüzde75’ini, memelilerin yüzde 68’ini bulunduran, bir anlamda canlılar için adeta güvenli liman olan ormanlar yok oluyor. Sadece 2010-2015 yıllarında dünyada 32 milyon hektar orman alanı yok edildi.
“Öte yandan yaygın pestisit ve kimyasal gübre kullanımı toprak biyolojik çeşitliliğini ve tozlaşmada rolü tartışmasız olan arıları yok ediyor, sucul ekosistemleri ise kirletiyor. İklim değişikliği, kirlilik, kentleşme ve vahşi madencilik nedenleriyle gezegenimizi değiştirdiğimiz için antroposen çağı olarak isimlendirilen yaşadığımız çağda türlerin yok oluş oranları insanlık tarihinde görülen tür kayıplarının bin katıdır.
“Genetik çeşitlilik azalıyor. Doğaya olan yükümüz her geçen gün artıyor. Bu yükün azaltılması için tek bir bireyden tüm insanlığa, politikacılara ve yöneticilere görevler düşüyor. Daha fazla zaman kaybetmeden her birimizin gezegenimiz konusunda sorumluluk alarak harekete geçmesi gerekiyor. Bu anlamda salgın sonrası dünyada, doğa koruma ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden iklim krizi ile mücadelede daha somut adımlar atılmasını umut ediyoruz.”
Bugünün etkinlikleri
* Oyuncu Mert Fırat, bugün saat 12:30'da Greenpeace Akdeniz'in Instagram canlı yayınına katılacak.
* WWF-Türkiye online mecralarda düzenleyeceği bir dizi etkinlik ile “Doğa ve İnsan için Yeni Başlangıç” temasını masaya yatıracak:
- 13.00-13.30: Instagram Canlı Yayını (WWF-Türkiye Çevre Politikaları ve İklim Programı Kıdemli Uzmanı Aslı Gemci, WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem’i ağırlayacak.)
- 17.00-18.30: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin “STK’lar Çevre için El Ele” Çevre Günü Özel Yayını (WWF-Türkiye Plastik Projeleri Müdürü Tolga Yücel konuk olacak.)
- 20.00- 20.30: İklim Krizinin Ortasında Yeni Başlangıç” Instagram Canlı Yayını (WWF-Türkiye İletişim Müdürü Dr. Neyran Akyıldız, Meteorolog Bünyamin Sürmeli’yi konuk edecek.)
- 20.30-21.00: Capital Dergisi Canlı Yayını (WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Doğa ve İnsan için Yeni Bir Başlangıç” için atmamı gereken adımları anlatacak.)
Dünya bize ne söylüyor?
WWF'in 2 yılda bir hazırladığı Yaşayan Gezegen Raporu'nun verilerine göre, 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında (memeliler, balıklar, kuşlar, iki yaşamlılar, sürüngenler) ortalama yüzde 58’lik genel bir düşüş oldu.
Karasal türlerin popülasyonlarında yüzde 38, deniz türlerinin popülasyonlarında yüzde 36 azalma olurken, en fazla kayıp yüzde 81 ile sulak alanlarda yaşandı.
Raporda biyolojik çeşitlilikteki azalmayı tetikleyen en önemli etmenler, aşırı kullanım ve tarımsal faaliyetlerin yanı sıra istilacı türler, plastik kirliliği, avcılık, balıkçılık, tarımsal kirlilik, barajlar, yangınlar ve madencilik gibi etkenler olarak sıralandı.
TIKLAYIN - "Koronavirüs Salgını Biyoçeşitliliğin Önemini Tekrar Hatırlattı"
İnsan faaliyetleri nedeniyle yaşanan bu yıkımın anlatıldığı raporda, bilim insanları, “Antroposen” adı verilen yeni bir jeolojik çağa girdiğimizi söylerken, bu çağda insan etkisiyle iklim hızla değişiyor, okyanuslar asitleniyor, canlı toplulukları yok oluyor ve bütün bu değişimler bir insanın yaşam süresi içerisinde ölçülebilecek bir hızla gerçekleşiyor. (TP)