Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA), perşembe günü (28 Kasım) Ankara’da yapılan Kanal İstanbul Projesi’nin İnceleme, Değerlendirme Komisyonu (İDK) Toplantısı’na ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun değerlendirildiği toplantıya katılan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, projenin İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde oluşturacağı risklerin toplumla paylaşılması gerektiğine dikkat çekti ve ekledi:
"Sadece bir ulaşım projesi olarak bakılmamalı"
“Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olarak değerlendirilmemesi gerekir. Çünkü projenin şehrin tüm karasal ve denizel yaşam alanlarını, yer altı suyu sistemini ve ulaşım sistemini tamamen değiştirmesi söz konusudur. Bu nedenle Kanal İstanbul Projesi’nin üst ölçekli mekânsal planlama ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının mutlaka yapılması gerekmektedir.
“Projenin bu süreçler dışında tutularak sadece ÇED süreci ile hayata geçirilmesi, gelecekte karşılaşılması muhtemel risklerin ve yaşanacak olumsuz sonuçların toplumla ve projeden doğrudan etkilenecek olan kesimlerle paylaşılmaması anlamına gelmektedir.
"Tarım arazisi kaybı vahim sonuçlara ulaşabilir"
"ÇED raporunda, proje alanının yüzde 52,16’sının tarım arazisi olduğu belirtiliyor. Ancak tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşabilir.
"Depremde nasıl etkileneceği tespiti yok"
"Kanal İstanbul Projesi ile 8 milyon nüfuslu, 97 bin 600 hektarlık bir ada oluşturuluyor ve bu alanda nüfusun daha da artması söz konusudur. Böylesine yoğun nüfuslu ve deprem bölgesinde olan bir alanda yapılması planlanan kanalın olası bir depremde yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl bir tepki vereceği ÇED raporunda öngörülmüyor. Ayrıca ÇED raporunda olası bir depremde adada yaşayacak nüfusun nasıl tahliye edileceği konusuna da değinilmiyor.
"İçme suyu kaynakları risk altına giriyor"
"Projenin ÇED raporuna göre İstanbul’un temel su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalmaktadır. Bu, iklim değişikliğinin kuraklık gibi etkilerini daha fazla hisseden İstanbul halkı için önemli bir su kaynağının kaybedilmesi anlamına geliyor. Ayrıca, deniz suyundan yer altı sularına bir sızıntı olması durumunda tüm Avrupa Yakası’ndaki yer altı sularında geri dönüşü olmayacak şekilde tuzlanma riski bulunuyor. Projenin ÇED raporu bu riske değiniyor ancak etkisini kapsamlı olarak değerlendirmiyor." (RT)