Haberin İngilizcesi için tıklayın
Bilal Seçkin, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiriydi.28 Ocak 2016’da sabah saatlerinde Kars'taki evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. Evdeki bilgisayar ve harddisklere el konuldu. Gözaltına alınan sadece o değildi.
Aynı sabah HDP ve DBP il yöneticileri Mustafa Kaya, Barış Taş, Murat Alişan, İsmail Kaya, Mehmet Yıldız ve Ayhan Tanrıverdi de evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alındılar. Polis gözaltına aldığı altı kişiyi Kars Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü.
Bilal Seçkin’in gözaltı gerekçesi Aralık 2015’teki Bülbül Mahallesi İbrahim Ethem Aykut Caddesi üzerindeki bir eylemdi. Polis Seçkin’i eylemi haber vermemekle suçladı. Daha sonra sosyal medya paylaşımlarını da suç unsuru olarak gösterdi. “Silahlı terör örgütüne üye olma (TCK 314)” suçlaması yöneltti.
Polis bir gün sonra Seçkin’i ifadesini alarak serbest bıraktı. 5 ay sonra da el koyduğu bilgisayar ve harddisklerini geri verdi. Ancak soruşturma tam 7 yıl boyunca açık kaldı.
Kars Cumhuriyet Başsavcılığı 7 yıl 1 ay 3 gün sonra 21 Şubat 2023’te Seçkin hakkında “ek kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Kararını da geçtiğimiz günlerde Seçkin’e tebliğ etti.
Seçkin’e tebliğ edilen belgede “Şüpheli hakkında yürütülen soruşturma kapsamında olaya ilişkin yeterli bir delil elde edilemediği anlaşılmakla birlikte soruşturma konusu olay hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi” diye yazıyordu.
"Türkiye'de basın özgürlüğünün nerelerde olduğunu gösteriyor"
Ek kovuşturmaya yer yok kararını bianet’e değerlendiren Bilal Seçkin “Kars’ta yapıldığı iddia edilen bir eylemi takip ettiğim ve eylemi polise haber vermediğim gerekçesiyle gözaltına alınmıştım. Bu gerekçe bile başlı başına Türkiye’de basın özgürlüğünün nerelerde olduğunu gösteriyor. Ben gazeteciyim ve takip ettiğim hiçbir olayı devletin aygıtlarıyla paylaşma zorunluluğum yok” dedi.
Türkiye’de en kolay yargılanan kimselerin gazeteciler ve gazetecilik faaliyetleri olduğunu söyleyen Seçkin şöyle konuştu:
“Yüzlerce çalışma arkadaşımız mesleki faaliyetlerinden dolayı gözaltına alınıyor, yargılanıyor ya da şu an tutsak. Aylardır cezaevinde iddianame bekleyen arkadaşlarımız var. Diyarbakır ve Ankara’da alınan gazeteciler en yakın örnekler.
“Ben eğer o gün tutuklansaydım bir hiç uğruna belki senelerce cezaevinde kalacaktım. Bugün aylardır iddianame bekleyen arkadaşlarım gibi belki de yıllar sonra iddianamem hazırlanacaktı. Yıllar süren tutukluluğun ardından ‘suçsuzdur’ deyip serbest bırakacaklardı, bir ‘pardon’ bile demeyeceklerdi. Şu ana kadar hiçbir sebep yokken tutsak edilip serbest bırakılan kaç gazeteci için ‘pardon’ denildi, ben hiç şahit olmadım.
“Soruşturma sürecimin 7 yıl boyunca sürmesi bence ciddi bir hak ihlali. Dosyama bir şeyler eklemek için 7 yıl boyunca beklediler, suç üretmeye çalıştılar. 7 yıl boyunca soruşturma aşamasında tutulması bir nevi bana mesleğimi yapmamam için bir gözdağıydı. Gözaltına alınmam, çalışma malzemelerime el konulması tamamıyla mesleki faaliyetlerimin engellenmesine, o coğrafyada yaşananların kamuoyunca bilinmemesine dönük.
“Ama ben aradan geçen bu 7 senede gazetecilik yapmaya, fotoğraf çekmeye, hakikati kamuoyu ile paylaşmaya devam ettim. İnandığınız değerler varsa mesleğinizi sürdürmeye ısrarcı olursunuz. Benim inandığım değer hak odaklı gazetecilik yapmak ve bunu sürdürmeye devam edeceğim.”
(HA)