Fotoğraf: AA
Sakarya Hendek’te Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 7 işçinin öldüğü, 128 kişinin de yaralandığı patlamaya ilişkin 5'i tutuklu 7 sanığın yargılandığı dava, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.
Duruşmanın üçüncü gününde de mahkeme heyeti, şikayetçilerin beyanını almaya devam etti.
TIKLAYIN - Fabrika patronu yine 'Mağdurum' savunması yaptı
TIKLAYIN - "Denetimler önceden haber veriliyordu"
Müşteki Ümmiye Karaman ifadesinde, volkan bölümünde çalıştığını belirterek, şunları şöyledi:
"Patlamada o basınçla bir hengame oluştu. Dışarı çıktım, arkama baktığımda muska bölümünde üretim yapıldığı yerin yandığını gördüm. Çok karışıktı, insanlar bağırıyordu, eli kolu kopanlar, başı kanayanlar... Bacağım ve kolum yaralandı. Sonra fındıklıktan köye çıktık. Yakınlarım geldi, beni aldı, hastaneye gittim.
"Yaşar Coşkun konuşmaya başladığında öyle bir farklı anlattı ki yok Avrupa birincisiymiş, yok çok güvenliymiş. Biz öyle bir fabrikada çalışmadık.
"Çalışma ortamı, standartlar kötüydü ve çok fazla baskı vardı. Biz çalışırken saatlerce Yaşar Bey başımızda dururdu. Benim bile patlamadan bir gün önce yarım saat başımda durdu. Öyle bir bir baskı vardı üzerimizde. Ne fabrika kurumsal ne de çalışanları kurumsal. Şikayetçiyim."
Çakıcı: Koruyucu ekipman yoktu
Müşteki Ömrüye Çakıcı da fabrikada 6 yıldır görev yaptığını, patlamanın nerede meydana geldiğini görmediğini, binadan dışarı çıktığında muska bölümünden dumanların yükseldiğini gördüğünü, üretim sayısı konusunda üzerlerinde baskı olduğunu söyledi.
Çakıcı, "Çalıştığımız bölümde makine sürekli torpil sıkıştırıyordu. Torpil makinesi sürekli sıkışır ve yanardı. Ben buna gözlerimle şahit oldum. Biz söylerdik, makineyi tamir edip giderlerdi. Ali Rıza Bey, 60 koli çıkardıysak 70 çıkaracaksınız diye baskı yapardı. Önlük ve maske kullanıyorduk. Koruyucu ekipman yoktu” dedi.
Arabacı: Kafamızda sürekli kuşku vardı
Müşteki Ayşe Arabacı, fabrikada 8 aydır çalıştığını belirterek, "Arkamdan bir şey vurdu, savruldum. Kafamızda sürekli kuşku vardı ürünler patladı patlayacak diye. Oradan kendi çabamla çıktım. Benim gördüğüm muska ve depo bölümünden simsiyah dumanlar çıkıyordu ve her şey patlıyordu" diye konuştu.
Arabacı “Çalıştığım yerde bir boşluk vardı. Ben o boşluğa düştüm. Arkamızdan üzerimize parçalar uçuyordu. Patlamadan önce Ayfer Cerrah yanımıza geldi. Burası patlayabilir, mallar çok ısındı, çok kişi ölebilir dedi. Diğer gün Hasan Ali yanımıza geldi. 'Ayfer Cerrah bir daha buraya girmeyecek' dedi. Ayfer bir daha gelmedi. Biz çukurdan çıktığımızda Hasan Ali ellerini beline koymuş duruyordu. Bizler can değil miydik? Bizim ailemiz yok muydu? Bizi çıkarmaya çalışamaz mıydı?" dedi.
Yiğit: Makina alev aldı
Müşteki Rabia Yiğit, "Ben makinedeyken Yaşar Coşkun, Ali Rıza Coşkun gelir malları sayar ve daha çok üretmemiz gerektiğini söylerlerdi. Bozuk makineyi çalıştırmam için bana baskı yaptılar. Havalandırma tadilatı sırasında makine alev aldı ve yüzümün yarısı yandı. Yapmayın etmeyin dedik ama dinletemedik" dedi.
Yılmaz: 'İşin doğasında var' diye bir yorum olamaz
Patlamada yaşamını yitiren Halis Yılmaz'ın kardeşi Merve Nur Yılmaz ise şunları kaydetti:
"Burada saygınlıktan ve özgürlükten bahsediliyor. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Ağabeyimin düğününü hayal ederken şimdi toprağına çiçek dikiyorum. Herkesin savunma hakkı vardır ama önemli olan yaşam hakkıdır. Bu insanlar abimle beraber 6 kişinin daha yaşam hakkını aldılar. 'Bu işin doğasında var' diye bir yorum olamaz, bu kadar basite indirgenemez. Herkesten şikayetçiyim."
Cinoğlu: O mağdursa biz neyiz?
Patlamada hayatını kaybeden Sabahattin Tepeçınar'ın kardeşi müşteki Kadriye Cinoğlu "Ağabeyim bu fabrikada 3 patlama geçirdi. Hiçbiri iş kazası olarak kayıtlara geçmedi. Ağabeyime bunları iş kazası olarak kayıtlara geçirmesini söyledim. Bana, 'Bunu yaparsam tazminatımı vermezler' dedi. Saygın iş insanı olduğunu söyleyen Yaşar Coşkun bence seri bir katildir. Bu kadar usulsüzlük var ve gelmiş buraya mağdur olduğunu söylüyor. O mağdursa biz neyiz?" ifadelerini kullandı.
İfadesinin ardından fenalık geçiren Kadriye Cinoplu’na sağlık ekiplerince müdahalede bulunuldu.
Göktepe: Fabrikaya ruhsat verenden de şikayetçiyim
Sabahattin Tepeçınar'ın ablası Hatun Göktepe de beyanında, 9 ay boyunca hiçbir muhatap görmediklerini belirterek, "9 ay boyunca acılarımızı, kendi ailelerimizle paramparça olanların aileleriyle paylaştık. 2015’te fabrikada çalıştım. Denetim olacağı zaman önümüzdeki mallar azalırdı. Denetlemeciler ön kapıdan girip arka kapıdan çıktılar.
“Kardeşim bana birkaç gün önce 'Abla depolar dolu, satış yapamıyoruz burası çok kötü patlayacak' dedi. Kardeşim bu işten çık dedim. Abla tazminatımı vermiyorlar nasıl çıkayım dedi. Benim kardeşim parça parça olmuşken onlar kutlama yemeği yediler.
Bu fabrikaya oyuncak fabrikası dediler. Bu fabrikaya ruhsat veren en tepeden en aşağıya herkesten şikayetçiyim.”
Avukatların beyanına geçildi
Müştekilerin beyanlarının ardından müşteki vekilleri taleplerini sunmak için söz aldı. Müşteki vekilleri sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi ve Ali Rıza Coşkun açısından da tutuklama talep etti.
Söz alan Can Atalay “Duruşma esnasında belgeler sunuldu. Bu belgeler, ceza yargılaması usulüne uygun şekilde sunulmadı. Bu belgelerin hiçbiri tahliye gerekçesi değildir. Bu dosya işçilere insan muamelesi yapılması davasıdır. Soma davası ile bu dava aynı. Sonuç öngörülüyor. Sadece ölecek işçi sayısı ile ilgili hesap yapılıyor. Delil gizlendiği kuşkusuz, hiyerarşi kuşkusuz. Ali Rıza Bey vertigoymuş ve 2 gündür duruşmaya gelmedi. Ben de tanımlı vertigoyum. Bugüne kadar hiçbir işimi aksatmadım. Duruşmaya gelmemesi açıkça tutuk sebebidir. Pervane için 12-13 bin lira masraf yapmayan işverenler; 7 işçinin ölümünü, 127 işçinin yaralanmasını kararlaştırıyor. Bu insanlar fındıklığa kaçarak canını kurtarmış. Ruhsat alınırken yapılan sığınak nerede?” dedi.
Avukat Evren İşler ise “Bu bir olası kasıt dosyasıdır. Denetimlerin eksikliğinden, önceden haber verilmesinden ve en önemlisi ruhsatsız bir işletmenin varlığından söz ediyoruz. Bundan ala olası kast göstergesi yoktur” diye konuştu.
Avukat Gülşen Uzuner de "İşverenler açıkça işçilerin yaralanması hususunda örgütlenmişlerdir. Siparişe yönelik üretim baskısı söz konusu. Açıkça, ne olursa olsun diyerek işçiler çalıştırılmaya devam edilmiş. Biz kanunsuzluğa ve işçilerin işinden olma korkusuna karşıyız; işçilerin güvenceli çalışmasını istiyoruz. Bu iş yeri saatli bombaymış. İşveren umursamamış. Patlayıcı madde üretimi yapılan bir iş yerinde, A sınıfı yerine B sınıfı İSG uzmanı çalıştırmak; ihmal değil bir tercihtir" dedi.
Coşkun: İşçileri çalıştırmayı hayır olarak görüyoruz
Avukatların beyanlarının ardından patron Yaşar Coşkun'un savunmasına geçildi. Coşkun savunmasında şunları söyledi:
"Ben avukat değilim hukukçu da değilim. Burada bayağı bir şey öğrendim. Benim suçum varsa cezamı çekeyim. İspatlanmamış suç, suç değildir. Ben şu an suçlu değilim, suçlu adayıyım. Kimseye yetki devri yapmadım. Kanunen sorumlu müdür çalıştırmak zorundaydım. Bu patlama nerede, niçin oldu, neden o kadar büyüdü. Konu bunlar. Çizme, önlük değil.
"MÜSİAD Başkanı olarak kriz zamanında bile ben işyerime işçi aldım. İSG eğitimleri yapıldı. Bölüm bölüm eğitim yapıldı. Müfettişler geldikleri zaman kıyafetleri kontrol ediyorlardı. Zaten kıyafetler kanuna uygun alınıyordu. Havai fişek konusunda mesleki eğitim verecek kimse yoktu. Ben MEB'e yazı yazdım, bu kapsamda eğitim verilsin diye kol açtık.
"Biz 3 gündür yerden yere vuruluyoruz. Sesimiz çıkarmıyoruz. Olası kast falan konuşuldu. Ben bu işin olmasını isteyecek en son kişiyim. Biz işçileri çalıştırmayı hayır olarak görüyoruz, 80-90 yaşına kadar çalıştırmak isteriz. Bunun da dikkate alınmasını istiyorum.
"Gerçekten ben mağdurum, işimin başına geçip tazminatları ödemem lazım. Kul hakkı kaldı üstümüzde. İşçilerde mağdur oluyor öyle."
Ne olmuştu?
Sakarya Hendek’te 15 dönüm üzerine kurulu havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020'de saat bir patlama yaşandı, patlama çevre şehirlerden de hissedildi. Faciada 7 kişi hayatını kaybetti, 127 kişi de yaralandı.
Patlamaya ilişkin daha sonra gözaltına alınan aralarında fabrika sahibinin de bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Soruşturmayı yürüten Hendek Cumhuriyet Başsavcılığı hazırladığı fezlekeyi, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı da aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 7 şüpheli hakkında 27 sayfalık iddianame hazırladı.
İddianamede, sanıkların "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
İddianamede ismi geçen sanıklar şöyle: Patron Yaşar Coşkun (tutuklu), fabrikadaki en yetkili üçüncü kişi Hasan Ali Velioğlu (tutuklu), genel ustabaşı Erşan Öztürk (tutuklu), sorumlu mesul müdür kimyager Asiye Angın (tutuklu), iş güvenliği uzmanı Aslı Bozgurt (tutuklu).
Sorumlu müdür Ahmet Çağrıcı (tutuksuz) ve Yaşar Çoşkun'un babası Ali Rıza Coşkun (tutuksuz).