Haberin İngilizcesi için tıklayın
Sanat, bugüne kadar ifade özgürlüğünün en temel alanlarından biri olmasına rağmen hiçbir zaman sadece bir ifade biçiminden ibaret olmadı, hep bunun ötesine uzandı. Kültürel çeşitliliği besledi, toplumsal sorunların bir yansıması oldu. Hatta kimi zaman toplumsal değişimlerin tetikleyicisi konumuna geldi.
Belki de tam olarak sanatsal ifade özgürlüğünü kısıtlayanların güdüsü sanatın bu değişimi yapabilecek gücü olduğunu bildiklerindendir. Freemuse de benzer bir görüş paylaşıyor. Sanatsal ifade özgürlüğünü ve kültürel çeşitliliği savunan bağımsız bir uluslararası sivil toplum kuruluşu olan örgüt hazırladıkları raporlarla dünyada sanatsal ifade özgürlüğünün fotoğrafını çekiyorlar. Bu raporlardan biri de geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Rapordaki çarpıcı bilgiler ışığında kuruluşun İcra Direktörü Dr. Srirak Plipat’la bir söyleşi gerçekleştirdik.
"Milliyetçilik ve popülizm yükselişte"
25 Şubat’ta dünyada sanatsal özgürlüğün durumunu aktaran bir rapor yayınladınız. Bir de sizden dinleyebilir miyiz, 2020 sanatsal ifade özgürlüğü açısından dünyada nasıl geçti? Ne gibi hak ihlalleri yaşandı?
2020 sanatçılar ve kültür çalışanları için zorlu bir yıl oldu. İşleri iptal olduğu için geçim kaynaklarından olmakla kalmadılar kendilerini ifade etme özgürlükleri ve yaratma hakları da daha önce hiç olmadığı kadar kısıtlandı. Tüm bunlar dünyanın pek çok yerinde milliyetçiliğin ve popülizmin yükselişe geçtiği bir bağlamda gerçekleşti. Pek çok hükümet ve iktidar partisi, siyasi görüş olarak sağa kaymaya devam ediyor.
Bu durum sanatsal özgürlüklerin karşı karşıya kaldığı kısıtlamaların giderek artmasına sebep oldu. Örneğin, geçtiğimiz sene öldürülen sanatçıların sayısının bir önceki seneye oranla ikiye katlanarak dokuzdan 17’ye yükseldiğini gördük. Hapisteki sanatçıların sayısı da yüzde 15 artış göstererek, 71’den 82’ye yükseldi. Kovuşturmaların sayısı 23 iken dört kat artarak 109 oldu.
Covid-19 salgını dünyada sanatsal ifade özgürlüğünü nasıl etkiledi?
2020 boyunca doğrudan pandemiyle ilişkili vakalara baktığımızda Cezayir, Fas ve Tunus’ta dört sanatçının hapse atıldığını, dokuz ülkede 48 sanatçının yargılandığını ve 10 ülkede 13 sanatçının gözaltına alındığını görüyoruz. Sanatçıların Covid-19’la ilişkili olarak hangi gerekçelerle susturulduğuna baktığımızda ise çoğunlukla pandemiyle ilgili dezenformasyon yayma suçlamasıyla karşı karşıya kaldıklarını anlıyoruz.
Bazı sanatçılar pandemi döneminde protestolara katıldıkları için, bazıları ise bu dönemde hükümetleri eleştiren sanat eserleri yarattıkları için susturuldu.
"Gözaltı ve tutuklamaların çoğu Rusya ve Türkiye'den"
Raporda 2020'de belgelenen sanatsal özgürlük kısıtlamalarının yüzde 26'sının Avrupa'da gerçekleştiğini görüyoruz. Bu dünyanın kalanına oranla daha yüksek bir rakam. İfade özgürlüğünün dünyanın geri kalanına oranla daha iyi olduğu bir kıtada kısıtlamaların bu denli yüksek olmasını siz neye bağlıyorsunuz?
Yüzde 26 oranında sanatsal ifade özgürlüğü kısıtlaması gerçekten endişe verici bir durum. Bu rakam bize siyasal radikalleşme eğiliminin ve yükselen milliyetçilik ile otoriterleşmenin Avrupa Birliği’ni ve genel anlamda Avrupa’yı nasıl etkilediğini gösteriyor. Bazı sansür vakaları Avrupa çapında münferit olarak tespit edilirken kovuşturma, gözaltı ve tutuklama vakalarının çoğu Freemuse’un düzenli olarak yüksek sayıda sanatsal ifade ihlali tespit ettiği Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde kaydedildi.
Rusya’ya bakacak olduğumuzda sanatsal ifadenin umumi toplantılar kanunu uyarınca engellemelerle karşı karşıya kaldığını, sanatçıların yetkililerin izni olmadan kamusal alanlarda sanatsal gösteriler düzenledikleri için veya LGBTİ+ temalı sanat eserleri yüzünden tutuklandığını ve para cezasına çarptırıldığını görüyoruz.
Türkiye’de ise Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması ve yasaklı Kürt örgütleri ile sözde bağlantıları sanatçıların kovuşturma ile karşı karşıya kalmasının temel sebepleriydi. Belarus’ta onlarca sanatçı Ağustos ayındaki seçimlerin ardından başlayan protestolara katıldıkları için tutuklandı ve haklarında davalar açıldı.
Freemuse Fransa, Birleşik Krallık, Polonya, Belçika ve Sırbistan’da da daha yüksek sayıda vaka tespit etti. Bu ülkelerde sanatsal ifadenin sesini kısarken öne sürülen gerekçeler hükümetlerin Covid-19 pandemisine tepkisini ve başka politikalarını eleştiren sanat eserlerini sansürleme, sanatçıların Siyah Yaşamlar Önemlidir protestolarına katılmasını engelleme ve LGBTİ+ ifadeleri kullandıkları için dava açma şeklinde değişkenlik gösteriyordu.
"Hükümet vakaların yüzde 90'ından sorumlu"
Bu dönemde Türkiye’de sanatçılara yönelik ne gibi hak ihlalleri tespit ettiniz?
Türkiye’de hükümet yetkilileri sanatsal özgürlüklerin kullanılmasının önünde büyük bir engel oluşturmayı sürdürdü. Öyle ki, 2020’de Freemuse’un tespit ettiği tüm ihlal vakalarının yüzde 90’ından sorumluydular. Özellikle Kürt sanatçılar ve kültür merkezleri devlet yetkililerinin hedefi olmaya açıktı.
Örneğin, “terör örgütü üyeliği” ve “yasadışı örgüt propagandası” suçlamasıyla altı yıl hapis cezasına çarptırılan şarkıcı ve sinemacı Hozan Canê, 30 Eylül 2020’de serbest bırakıldı, fakat davası devam ediyor. Kürt halk sanatçısı Ferhat Tunç da terörle mücadele kanunundan ilk defa ceza aldığı 2012’den bu yana yetkililerin sürekli denetimi altında. Sanatçı “halkı alenen kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla 20 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor.
Tespit edilen ihlallerin yarısından fazlasının ardında Terörle Mücadele Kanunu’nun muğlak çerçevesi ve üslubu ile kriminalize edilen Cumhurbaşkanı’na hakaretler yatıyordu. Grup Yorum üyeleri birçok kez tutuklandı, konserleri yasaklandı ve provalarını yaptıkları İdil Kültür Merkezi pek çok defa basıldı. Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek “ölüm orucu” sebebiyle Nisan ve Mayıs 2020’de hayatını kaybetti.
Türkiye’deki sanatçılar çevrimiçi mecralarda paylaştıkları siyasi yorumları sebebiyle sürekli sorunlarla karşılaşıyor. Meclis 29 Temmuz’da sosyal medyanın daha sıkı kontrol edilmesine izin veren yeni bir yasayı kabul etti; söz konusu yasa sosyal medya şirketlerinin platformlarında yayınlanan içeriklerle ilgili şikayetlere cevap vermek üzere yerel temsilciler atamasını şart koşuyor.
Yetkililer sosyal medyadaki muhalefeti izleyip “uygunsuz”, siyasi olarak “tartışmalı” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” addedilen içeriklere davalar açarken bu yasa kabul edildi.
"Türkiye darbe girişiminden beri kötüye gidiyor"
Önceki yıllara oranla Türkiye’de bu yıl ne gibi değişimler gözlemlediniz? Türkiye’de sanatsal ifade özgürlüğünün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve şu anki durum gelecek için bize ne söylüyor?
Türkiyeli yetkililer yıllardır sanat yoluyla ve sanatçılar tarafından yükseltilen muhalif sesler de dahil olmak üzere her türlü siyasi muhalefeti sistematik olarak bastırmakta kararlı. Bu, aynı zamanda Freemuse’un Türkiye’de tespit ettiği sanatsal özgürlük ihlallerinin çoğunun Türkiye’deki akademisyenler, gazeteciler ve aktivistler gibi diğer grupların problemlerini de mükemmel bir biçimde yansıttığı anlamına geliyor.
Ülkedeki durum 2016’da darbe girişiminden bu yana sürekli kötüye gidiyor. Yetkililer muhalif sanatçıları yargılamak için Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesini sürekli kötüye kullanıyor.
2020’de yeni sosyal medya yasasının yürürlüğe girmesi, yetkililerin ifade özgürlüğünü kullanma açısından halihazırda gergin olan bir ortamda dijital alan da dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü daha da sınırlamak için nasıl ek araçlar bulduğunu gösteriyor.
Kürt sanatçılar Cumhurbaşkanın Erdoğan’ın hedefi olmayı sürdürüyor; terör örgütlerinin destekçisi olarak yaftalanmadan kendi anadillerinde sanat üretip sanatlarını geliştiremiyorlar.
Türkiye’nin sanatsal özgürlüklerinin durumunu geliştirebilmek adına uluslararası hukukun gerekliliklerini yerine getirmesi, ifade özgürlüğünün hiçbir engelleme olmadan kullanılabileceği bir alan yaratması ve vatandaşlarının sonuçlarından korkmadan kendilerini özgürce ifade edebileceği bir ortam oluşturması gerekiyor. Cumhurbaşkanına hakaret yasası da kaldırılmalı, çünkü söz konusu yasal düzenlemenin devlet başkanlarının sonuçlarından korkmadan denetim ve itiraza tabi olduğu demokrasilerde yeri yok.
"Sanatçılara zulmedilerek muhalefeti susturulmayı amaçlıyor"
Dünya genelinde sanatçıların belgelenen hapis cezalarının yüzde 74'ü hükümetin politikalarını ve uygulamalarını eleştirmekle ilgiliydi. Devletler sanata ve sanatçıya neden düşmanmış gibi bir yaklaşım sergiliyor?
Dünyanın her yerinde sanatçılar ve sanat eserleri mesajlarıyla toplumlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olabiliyorlar. Hükümetlerin yetkilileri eleştiren sanatçıları hedef alan eylemleri hükümet karşıtı gösteri düzenledikleri veya bu gösterilere katıldıkları için sanatçılara zulmederek siyasi muhalefeti susturmayı amaçlıyor. Yetkililere hakaret ettiği iddiasıyla getirilen yaptırımlar da sanatçıların muhalif seslerini susturmak için kullanılıyor.
2021’de sanatçıların kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için devletlerden/hükümetlerden beklentileriniz neler?
Dünya çapında hükümetlerin ifade özgürlüğüne ilişkin yasal düzenleme, politika ve uygulamalarını uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmesi gerekiyor. İfade özgürlüğünün sadece nötr ve olumlayıcı bilgiler için değil, eleştirel, şok edici, bazen rahatsız edici ve incitici düşünceler için de geçerli olduğunu kabul etmeliler. Dahası, meşru gerekçeleri ifade özgürlüğünü kısıtlamak ve sanatçıların sesini gayri meşru bir şekilde bastırmak için kötüye kullanmaktan vazgeçmeliler. Fakat tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı ve sadece bir sağlık krizi olmaktan öteye geçen Covid-19 krizini düşündüğümüzde sanatsal özgürlüklerin durumunda yaşanabilecek bir gelişme ihtimali pek umut verici görünmüyor.
Freemuse hükümetlerin pandemiyi daha otoriterleşmek ve her türlü eleştiri ve muhalif sesi batırmak için adeta bir silah gibi kullandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok olumsuz gelişmeden endişe duyuyor.
(HA)
*Çeviri: Selay Dalaklı