Fotoğraf: Hikmet Adal / bianet
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Libya’da yaşamını yitirdikten sonra Manisa’da toprağa verilen MİT görevlisinin cenazesiyle ilgili haberler nedeniyle tutuklu olan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, muhabir Hülya Kılınç, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ile Yeniçağ yazarı Murat Ağırel dört ay sonra hakim karşısına çıktı.
Çağlayan’daki İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlayan davada tutuklu gazetecilerin yanı sıra yurtdışında bulunan gazeteci Erk Acarer ile CHP Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi Eren Ekinci de yargılanıyor.
Ara kararını açıklayan mahkeme Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser'i adli kontrol şartıyla tahliye etti. Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel ve Eren Ekinci'nin ise tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Yurt dışında bulunan Erk Acarer için ise yakalama kararının devamına hükmetti. Bir sonraki duruşmanın 9 Eylül'de görülecek.
TIKLAYIN - "Onlar tutukluyken hiçbirimiz özgür değiliz"
Gazeteciler hakkındaki iddianame7 Mayıs'ta hazırlanan iddianamede gazetecilerin Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 329/1. maddesi ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27. maddesi gereğince cezalandırılmaları isteniyor. Gazeteciler 7 yıldan 18 yıla kadar hapisle yargılanıyor. TCK 329/1: "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir." MİT Kanunu 27. madde: "Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin basın ve madya yoluyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması hâlinde üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir. |
Koronavirüs nedeniyle duruşma salonuna tutuklu gazetecilerin yakınlarından sadece altı kişi alındı. Yine sadece altı gazetecinin duruşmayı izlemesine izin verildi. Birçok sanık yakını ve gazeteci dışarıda kaldı.
Tutuklu gazeteciler salona getirilirken CHP Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi E.E duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Duruşma başlamadan önce Hülya Kılınç, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan 4 ay sonra ilk kez fotoğraflandı.
Fotoğraf: İsmail Saymaz / Twitter
Ağırel: İddianame bana göre niyetnamedir
Duruşmada ilk olarak Murat Ağırel savunma yaptı. Ağırel savunmasında paylaşımını sosyal medyadan derledeiğin sonrasında ise hesabının ele geçirilerek paylaşımın silindiğini söyledi.
8. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından adli kontrol şartı ile serbest bırakıldığını hatırlatan Ağırel, bir gün sonra 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nce tutuklandığını söyledi. Olmayan suçlamalarla 120 gündür cezaevinde bir odada tek başıma tutulduğunu söyleyen Ağırel özetle şöyle konuştu:
"Hakkımdaki suçlamalar, ne bir somut delile dayanıyor ne de vicdana sığıyor. İddia makamının tarafınıza sunduğu iddianame bana göre bir niyetnamedir. Ben yazamdan önce de MİT görevlisi sosyal medyada haber olmuştu.
19 Şubat’ta muhtarın paylaşımına denk geldim. Şehitlerimizin baba adı, adresi, defin yeri bildiriliyordu. Yorum kısmında da şehidimiz hakkında bilgi ve fotoğraflar vardı. Ancak iddianamede fotoğrafın ilk benim tarafımdan paylaşıldığı iddia ediliyor. Ama ilk ben paylaşmadı.
"Odatv haberi ile benim paylaşımım arasında 11 gün var. Odatv haberinden Barış Terkoğlu gözaltına alınınca ancak haberim oldu. Haberin içeriği hakkında bilgi sahibi olduğumda ise şaşırdım. Zira ben tören yapılmadığını biliyordum. Bunu da paylaşımımda belirtmiştim.
"Bu konuda iddia makamının sunduğu tek bir delil yoktur. Bu yanlış bir tahmin, niyetten ibarettir. Devletin en güçlü, en tecrübeli ve en kapsamlı araç gereçlerine sahip olan MİT, terör savcıları, emniyet birimleri böyle bir durum olduğunda daha önceki davalarda olduğu gibi şemaları ile birlikte sunmaz mıydı? İddia makamının bu iddiasının daha bizler savcılık makamında ifade dahi vermeden sosyal medyada dile getirilmesinin tesadüf olduğunu umut ediyorum."
TIKLAYIN - Murat Ağırel'in savunması - Tam metin
Keser: Haber açık kaynaklardan elde edildi
Murat Ağırel'in savunmasının ardından Yeni Yaşam gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser söz aldı. Kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Keser, 4 aydır hukuksuz şekilde tecrit altında tutulduğunu söyledi. Haberin açık kaynaklardan derlendiğini söyleyen Keser özetle şöyle konuştu:
"24 Şubat'ta yayımlanan haberler nedeniyle cezalandırılmam isteniyor. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Bu haber özel bir kasıtla değil, haber verme saikiyle, çok sayıda haberler derlenerek yapılmıştır. Açık kaynaklardan elde edilmiştir bu haberin içeriği. Haberde yaşamını yitiren kişinin MİT mensubu olduğu yazılmamıştır. Haberin içeriği daha önce yayımlanan haberlerden derlenmiştir. Bu suçlamaların hukuki ve maddi dayanağı da yoktur. Dört aydır cezaevinde ve tecritteyim. Bu süre içinde eşimi sadece bir kez görebildim. Tutuklanmadan önce kalbimde sorun vardı. Cezaevinde de böyle bir problem yaşadım. Cezaevi müdürü tedaviye devam etmem gerektiğini, ancak Covid-19 nedeniyle sevk edemeyeceğini söyledi."
Tutukluluk durumundan eşi ve çocuğunun maddi olarak da olumsuz etkilendiğini belirten Aydın Keser, tahliyesini talep etti.
Çelik: Cumhurbaşkanı bir şey diyorsa gazeteci merak eder
Keser'in ardından Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik "Dört aydır tecrit altında olduğumuz için konuşmayı unuttuk, dilim sürçerse affola" sözleriyle savunmasına başladı. Bir çok yayının olayı haberleştridiğini aktaran Çelik şöyle konuştu:
"Zaten medyanın yüzde 95'i AKP'nin elinin altında, yüzde 5'i bağımsız ve kendi çabalarıyla yapmaya çalışıyor. Örneğin İzmir'de bir camide marş okunuyor. Böyle olduğunda sorumlular bulunur, kadın cinayeti olur faili konuşulmaz. Dolayısıyla gazetecilik ters yüz edildi biraz.
"Bir ülkede Cumhurbaşkanı Libya'da birkaç tane şehit var diyorsa, gazeteci merak eder. İnsanın aklına yurt dışında bir şehit olduğu için doğrudan asker geliyor. Sosyal medyada yakınları paylaşım yapıyor, fotoğraflar paylaşılıyor. Gazeteci açık kaynaklardan tarama yapar. Bilgiye ulaşınca mantığa oturuyorsa doğrudur dersin, bunu yapmak için talimat almam gerekmez. Eğer Cumhurbaşkanı birkaç tane şehit var diyorsa o kadarla yetinmen gerek. Bu nasıl bir gazetecilik?
"O dönem kimi gazeteler de bu iddiayı haberleştirdi. Birkaç tane şehidin kim olduğu da o zaman belli değil. Bizim iki haberimiz suçlama konusu. Bir tanesi basılı gazetede, bir tanesi internet sitesinde yayınlandı. Ancak savcı diyor ki ilk olarak Yeni Yaşam gazetesi basılı gazetede yayınlamıştır. Odatv'nin haberinin tamamı iddianamede. Ancak bizim haberlerin içeriği yazmıyor yalnızca başlıklar verilmiş. Haberin içeriğinde ne vardı peki?
"Muğlak ifadelerle suçlama yöneltildi"
"Yeni Yaşam gazetesi, P24 ve Yeniçağ gazetesinde yazılanları derlemiştir. Onları hedef göstermiyorum, gazetecilik yapmışlardır. Haberlerimiz iddianamede yer almamış, hayat hikayeme yer verilmiş, muğlak ifadelerle suçlama yöneltilmiştir. Bizim suçlamalara karşı yaptığımız savunma da yer almamış.
"Biz İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından önce serbest bırakıldık. Kararda haberin daha önce yayınlandığı gibi gerekçeler vardı. Sonra hakkımızda yakalama kararı çıkarıldığını öğrendik. Tutuklanacağımı biliyordum. Haberimin arkasında duruyorum. Haber ortada. İnsan sormadan edemiyor: Her şey ortadayken biz neden hedef alındık?
"MİT Kanunu gazeteciliğin elini kolunu bağlıyor. Ben önceden bilemem kim MİT mensubu kim değil. Açık kaynaklardan kopyala-yapıştır şekliyle aldığım haberler nasıl casusluk yapmış olabilirim? Devletin gizli kalması gereken bir bilgiyse bu, savcılık haberden sonra neden 12 gün bekledi bizi ifadeye çağırmak için? Herkes MİT mensubu olabilir. Ben bir haberi yaparken sen MİT'çi misin diye mi sorayım?
"Gerekirse 4 yıl yatarız ama bu ülke kaybediyor"
"Biz bu haberi yayınlarken bu insanların kimlik bilgilerinden bihaberiz. Gizli kalması gereken bilgi nedir bunu da söylemiyor iddianame. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Libya'da olduğu bilgisiyse bu gizli bir bilgi değil. Bu bilinen bir şey. Erdoğan bizzat kendisi söylüyor MİT'in orada olduğunu. Biz gazetecilik yapıyoruz, bir kamu görev yapıyoruz. Talimat almayız. Bu işe başlarken Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe gibi isimlerden feyz aldım. Bir ifşa kastımız yok. Bu haberden sonra Ümit Özdağ, MİT mensubu olduklarını açıklamış. Manisa'daki cenazeye MİT çelenk yollamış. Kimse orada herhangi bir önlem almamış.
"Dört yıl da gerekirse yatarız. Basın şehitlerinin anısına ses çıkarmam. Ama bu ülke kaybediyor. Basın özgürlüğü endeksinde son sıralardayız. Bana kişisel olarak ne kaybettirecek? Böyle küçük bir olaydan, böyle büyük bir suç yaratmak doğru değildir. Vicdanlarda zaten beraat etmişiz, özgürüz. Mahkemeye düşen de bunu hukuken tasdiklemek. Bunun haber olduğunu, ifşa kastının olmadığını size sunuyorum."
Kılınç: Ben yalnızca gazetecilik yaptım
Çelik'in savunmasının ardından OdaTV muhabiri Hülya Kılınç söz aldı. 20 yıllık gazeteci olduğunu ve hayatında ilk defa bu kadar ağır bir suçlamayla karşılaştığını belirten Kılıç suç teşkil eden herhangi bir fiili olmadığını söyledi:
"Hazırladığım haberde; şehidin kimliğini, ailesini, görevini ve diğer MİT personelini deşifre etmedim. Haberde çok özenli ve dikkatli bir üslup kullandım. Eğer deşifre amacım olmuş olsaydı, şüphesiz çok farklı bir haber hazırlardım ve çok farklı cümleler kullanırdım.
"Şehidin ailesinin ve akrabalarının incinmemesi için hem haber öncesi görüşmemde, hem de haberi hazırlarken çok dikkat ettim. Ben yalnızca gazetecilik yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım.
"Tekrar ediyorum. Haberin amacı "Şehidimizin Manisa'da defnedilmesi ve şehidimize hak ettiği resmi törenin yapılmaması"dır. Suç teşkil eden herhangi bir fiilim yoktur. Suç işleme niyet ve kastım bulunmamaktadır.
"Suç işlediğime inanmıyorum. (Yalnız ben değil, beni tanıyan, olayı inceleyen vicdanı olan ve makul akla sahip hiç kimsenin de benim suçlu olmadığım konusunda hemfikir içerisinde olduklarını biliyorum.)
"Ben de herkes gibi, bu suçlamanın Odatv'nin "fincancı katırlarını ürkütmesi" nedeniyle yapıldığını düşünüyorum. Umarım yanılırım. Mahkemenizden tutukluluğumun kaldırılmasını ve beraatimi talep ediyorum.
TIKLAYIN - Hülya Kılınç'ın savunması - Tam metin
Pehlivan: İlk Erdoğan'dan öğrendik; Libya'da MİT'in de görev yaptığını
Kılınç'ın ardından Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan savunmasına başladı. 9 yıl önceki tutukluluğunu hatırlatan Pehlivan, "Neyse ki; Fethullahçılar gibi bilgisayarıma belge yüklemediler, direkt haberi suç delili yaptılar, diye sevinmeli miyim üzülmeli miyim?" dedi.
Libya'da MİT'in görev yaptığını ilk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan duyduuklarını söyleyen Pehlivan özetle şöyle konuştu:
"9 yıl önceki Odatv davasında; Fethullahçılar bilgisayarımıza MİT belgelerinin yanı sıra sahte dokümanlar da yerleştirmişti. Kendi yazdıkları gerçek dışı örgüt talimatları üzerinden, haberlerimiz suç olarak gösterilmişti
"Tarihin tekerrürüne bakın ki; o davada ''Halkı kin ve düşmanlığa tahrik'' ile suçlanmama delil neydi biliyor musunuz? Odatv'de yaptığımız şehit cenazesi haberleri!
"Ne acı! Aradan 9 yıl geçti, ben yine şehit cenazesi haberi ile tutukluyum. Neyse ki; Fethullahçılar gibi bilgisayarıma belge yüklemediler, direkt haberi suç delili yaptılar, diye sevinmeli miyim üzülmeli miyim?
"Libya'ya TSK ve MİT mensuplarının gittiğini, Libya'da şehitlerimiz olduğunu, şehitlerimiz arasında MİT mensuplarının da olduğunu, şehit olmalarının nasıl gerçekleştiğini, şehitlerin açık kimliklerini / fotoğraflarını / memleketlerini / mezarlarının nerede olduğunu, hangi görevlerde ne kadar süre çalıştıklarını ve ailelerinin kimlik bilgilerini...
"Sırasıyla...
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtar Cemali Merter, onlarca sosyal medya hesabı, milletvekili Ümit Özdağ ve onlarca haber sitesi ile gazeteden öğrendik.Bize sürekli dava açanlar, ölümle tehdit edenler, hapse atanlar şunu anlamıyor...
"Barış Terkoğlu ile yazdığımız Metastaz'ın birinci sayfasında, kitabımızı ithaf ettiğimiz iki kişi var: 'Adil bir gelecekte yaşamaları için Arya'ya ve Ali Derya'ya...' Onlar bizim çocuklarımız.
"Biz, çocuklar adil bir gelecekte yaşasın diye bu çileli yolu seçtik. Ne kadar başarılı olduk ya da olacağız o gelecek için, ileride tarih kitapları yazar.
"Ama çocuğum yarın ''peki, o günlerde sen ne yaptın'' diye sorarsa, başımı eğmeden gözlerinin içine bakıp anlatacağım bir mücadeleyi miras bırakmak istiyorum. Gerisi lafügüzaf."
TIKLAYIN - Barış Pehlivan'ın savunması- Tam metin
Terkoğlu: Katillerin yapamadığı işe savcılar talip oldu
Pehlivan'ın savunmasının ardından Barış Terkoğlu savunmasını yaptı. Terkoğlu savunmasında "Biz Odatv gazetecileri, bu mahkemede sanık olmadan önce yıllarca iktidar içindeki çetelerden beslenen sürülerin hakaretleriyle, tutuklayın çığlıklarıyla, ölüm tehditleriyle terbiye edilmeye çalışıldık. Sonumuzun El Kaidecilerin Charlie Hebdo dergisini katletmesi gibi olacağını söyleyen kamu görevlileriyle bile karşılaştık. Nihayetinde katillerin yapamadığı işe savcılar talip oldu" dedi.
Sözlerini "Ümit Özdağ ile ilgili soruşturma, açıklama yaptığı gün değil, hafta değil, benim gözaltına alındığım gün, yani 4 Mart 2020'de başlatılmış. Ortadaki tablo çok açık. İstanbul'daki savcıları da Ankara'daki savcıları da hatta MİT'i de birileri harekete geçirdi. O "birileri" kimse, Odatv'den başlamak üzere herkese tezgâh kurdu" diye sürdüren Terkoğlu, "Tıpkı 9 yıl önce bizi örgütle suçlayan kişilerin bir örgüt üyesi çıkması gibi, acaba bugün de karşımızda kamu görevlilerinin ve tabii siyasi uzantılarının olduğu bir organizasyonla mücadele ediyor olabilir miyiz?" diye sordu.
TIKLAYIN - Barış Terkoğlu'nun savunması - Tam metin
Ekinci: Dahil olmadığım bir şeyin içerisindeyim
Barış Terkoğlu'nun ardından Eren Ekinci savunma yaptı. Suçlamaları kabul etmeyen Ekinci "Vatanını milletini seven bir insan olarak vatanına ihanetle suçlanıyorum. Salondaki sanıkları Hülya Kılınç dışında tanımıyorum. Caminin içinde ve dışında fotoğraf çektim, bu konuda bilgilendirilmemiştik. Fotoğraf ve video çekenler vardı. Hülya hanım aradı buluşmak istedi, ama mümkün olamayacağını söyledim. Elimde şehit cenaze fotoğrafları olup olmadığını sordu. O ana kadar şehidin TSK mensubu olduğunu biliyordum. Doğrudan dahil olmadığım bir şeyin içerisindeyim. Üstüme atılan suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Savunmaların ardından mütalaasını veren savcı, Ferhat Çelik, Aydın Keser, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Eren Ekinci'nin tutukluluğunun devamını istedi. Yurt dışında bulunan Erk Acarer'in ise yakalama kararının devamını istedi.
Gelecek celseye kadar ises esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için ek süre talep etti.
Avukatlar beraat talep etti
Savcının mütalaasının ardındansa sanık avukatları söz aldı. Ağırel'in avukatı Murat Ağırel'in avukatı Ruşen Gültekin, "İddianame ne anlatıyor anlamıyoruz, bu insanlar kovsanız gitmez" dedi. Gültekin şöyle konuştu:
"Bugün yargılama konusu olan iki kişi bu vatan için şehit olan kişiler. Bu yargılamanın ruhu açısından Türkiye'nin Libya'yı işgali değil, Libya'nın doğru bir yere gidebilmesi için oraya giden unsurlarla gurur duyarız. Ben ülkemde adalet olduğuna inanıyorum ve bunu sağlamak için de elimden geleni mücadeleyi yapmak istiyorum. Bu mahkemenin huzurunda arz edildi. Benim müvekkilimin bütün bilgileri internetten toplamıştır. Murat'ı kesseniz Türkiye ile ilgili bir bilgiyi kimseye vermez.
Bu iddianame tevkif edilmeliydi ve sizin önünüze ayrı ayrı gelmeliydi. Bu iddianamede ne anlatılıyor biz anlamıyoruz. Bugün Türkiye'de tutuklama kanayan bir yara. Murat'ın kızı uyumuyor artık. Tutukluluk artık bir tutsaklık haline geldi. Vicdanınıza sesleniyoruz. Bu insanların kaçma şüphesi yok kovsanız gitmez. 16 kilo verdi bu çocuk içeride evlat özlemi. Adli kontrol talebiyle tahliyesini talep ediyoruz."
Kılıç: Mahkemeniz adil bir değerlendirme yapabilir
Aydın Keser'in avukatı Sercan Korkmaz savunmada, "Söylenecek hiçbir şey kalmadı. Şapkadan tavşan çıkartamayacağız. İddianamenin ciddiyetsizliği ortada ama ciddiyeti olan bir durum ise salgın ortamıdır" diye konuştu.
Ferhat Çelik'in avukatı Özcan Kılıç ise savunmasında "30 yılda en rahatsız olduğum dava bu oldu" dedi. Kılıç şöyle konuştu:
"Bu haber 19-20-21-22 günlerinde yayınlanmış. Vefat eden MİT mensupların görevdeyken değil, vefat edildiği haberleri yapılıyor. 22 Şubat'ta ihale Murat Ağırel'e yıkılıyor. Mailleri hackleniyor. Vefat etmiş cenaze haberi yapıyorsunuz. Sanki görevdeyken ifşa ettiniz, hayatlarını tehlikeye attığı gibi gösteriliyor. Hakikaten mantığa uygun değil. 30 yılda en rahatsız olduğum dava bu oldu.
"Bu tür davalarda haber olur. Asliye cezaya çıkarsanız, zaten asliye cezalıktı bir maddeyle ağır cezalık oldu. AYM'nin kararı tarifi çok ayıp bir şey. 2010'lar toplu davalar vardı, biz televizyonlara gazetelere bakıldığında kim tutuklanacak kim bırakılacak bilirdik.
"Müvekkillerimizin ifadeleri karşılaştırıldı haber yapıldı Sabah gazetesinde. Basın hepsinin hükmünü verdi. Bu örgüt davası değil, MİT görevlilerini deşifre etmiş değil, hakaret değil. Üç savcının imza atmış olması özel karakteristik bir örnek olmuş. Mahkemeniz hukuki ve adil bir değerlendirme yapabilir."
Ülgen: İddia makamı bir zoru başarmak istemiş
Kılıç'ın ardından Hülya Kılınç'ın avukatı Celal Ülgen söz aldı:
"İddia makamı bir zoru başarmak istemiş. Bir tarafında Yeniçağ bir tarafında Odatv bir tarafında Yeni Yaşam almışlar, bir örgüt oluşturabilir miyiz diye iddianame yazmışlar. İddianameyi hazırlayan savcı suç olarak MİT Kanunu 27. maddeyi gösterdi. Peki iddianamede 329 nereden çıktı?
"Temel bir olay var iddianamenin hukuki değerlendirme bölüm AYM'nin kararından ve Yargıtay'ın Berberoğlu kararından kopyalanarak alınmıştır. İddianamedeki hukuki değerlendirme bölümü sözcük hatalarına kadar oradan alınmıştır. Bu olayda Hülya Kılınç için 329 uygulanamaz. Mit kanunu 27/3 geldiğimiz zaman burada özgülü bir suçtan bahsetmeliyiz. Bir şeyin farkındayız. Mahkemenizi suçlamıyorum. Türkiye'de uzun bir sürerdir hukuk tutulması yaşıyoruz. Buradan çıkış yolu aramamız gerekiyor. Müvekkillerimizin tahliyesini talep ediyoruz."
Ersöz: Hepsi haber, hepsi gazetecilik faaliyeti
Daha sonra Barış Pehlivan'ın avukatı Hüseyin Ersöz savunma yaptı:
"Soruşturma aşamasında bir sürü hukuksuzluk yaşandı belki bunlar sizin önünüze gelmedi. Müvekkillerimiz avukatsız tutukluk incelemesine maruz kaldı. İddianamenin ortasında bu suçlarla ilgisi olmayan iki olayı da koydular. Biri Barış Pehlivan'ın darp meselesi ve Ağırel hakkında iki farklı karar verilmesi.
"Sizin vicdanlarınız hukuk adamlığınıza yönelik savunmalar gerçekleşti. Gazeteciliği tartışacağımız yer burası olmamalı. Her akşam tartışma programlarında koca koca adamlar çıkıp Libya'da ne olacak diye konuşup Cumhurbaşkanı'nın söylediklerinin peşine düşmeyeceksiniz. Kusura bakmayın gazetecilik bu değil.
"Hepsi haber, hepsi gazetecilik faaliyeti, hepsi ifade hürriyeti kapsamında. Bir de şunu hiç tartışmadık, Ankara'da Ümit Özdağ hakkında fezleke var. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı hem MİT Kanunu hem 329'dan yaparken neden Ankara sadece MİT Kanunu'ndan fezleke hazırladı. Ortada gazetecilik faaliyetinden başka bir şey yoktur. Talebimiz haksız bir şekilde tutuklanmış hayatlarından 19 ayı çalınmış olan ve üstüne 3,5 ayda eklenmiş müvekkillerimizin tahliyesini talep ediyoruz."
Akalın: Bugüne kadar tutuklu kalmasını kötü yargılama
Barış Terkoğlu avukatı Yiğit Akalın da şöyle konuştu:
"Huzurdaki davada Odatv özelinde hiçbir suç unsuru yoktur. Biz izah edememişiz. Barış Terkoğlu hala neden tutuklu. İddianamede Terkoğlu'nun isminin geçtiği yerlerde o da haberi biliyordur diye bir şey yok. Sadece sorumlu haber müdürü olması nedeniyle yazıyor.
"Müvekkilimin huzurda olmaması gerekiyor. Huzurda 329'dan tutuklu değiliz, esas hakkında savunma yapmıyoruz. Tahliye talebinde bulunuyorum. 27/3'ten tutuklandığım için 27/3'ten tahliye talebinde bulunuyorum. Hayatım boyunca kimse için beraat talebinde bulunmadım bulunmam da ama Terkoğlu'nun derhal beraat etmesi gerekiyor. Bugüne kadar tutuklu kalmasını kötü yargılama olarak görüyorum. Başta müvekkilim olmak üzere hepsinin tahliyesini talep ediyoruz"
Eminağaoğlu: Derhal beraat kararı verilmelidir
Erk Acerer'in avukatı Ömer Faruk Eminağaoğlu ise "Müvekkillim 3 yıldır yurt dışında. Suç işlediği söylendiği süreçte de yurt dışındaydı. Gaip konumdadır. Bu yüzden hakkında yakalama kararı verilemez. Gaip sanık için ne yapılır? Bulunduğu ülke ile suçluların iade anlaşması uygulanır? İade talebinde bulunur, geçişi tutulmaya göre Türkiye götürülür. MİT şehitleri bu yasa kapsamına girmez. 27. maddenin uygulanma koşulları yoktur. Her şeyden önce burada yargılananlar için derhal beraat kararı verilmelidir" dedi.
Üç gazeteciye tahliye
Verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser'i adli kontrol şartıyla tahliye etti. Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel ve Eren Ekinci'nin ise tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Yurt dışında bulunan Erk Acarer için ise yakalama kararının devamına hükmetti. Bir sonraki duruşmanın 9 Eylül'de görülecek.
(HA/NÖ)