Fotoğraf: A Great Reckoning / Flickr
Çin, 2019’un sonlarına doğru Dünya Sağlık Örgütü’ne yeni bir vaka bildirdi. Vaka, Wuhan’daki bir balık pazarında ortaya çıkan yeni bir virüsün varlığını haber veriyordu.
Hakkında çok az şey bilinen bu virüsün ileriki zamanlarda koronavirüs ailesinden gelen ve gen dizilimi SARS virüsüyle yüzde 75 benzerlik gösteren yeni bir virüs olduğu anlaşıldı. Bilim insanları bu virüse Covid-19 adını verdi.
Wuhan’da ortaya çıkan bu virüs sadece birkaç gün içinde Çin’in diğer şehirlerine oradan da tüm dünyaya yayıldı.
Ortaya çıkışından beri bilim insanları virüsü tanımlamak, tedavi yöntemi geliştirmek için zamanla yarıştı hala dahi yarışıyor. Doktorlar ve sağlık personeli de hastaları yaşatmak için yoğun bir uğraş içerisinde.
Ama bu yazının konusu ne doktorlar ne de bilim insanları. Bu yazının konusu gazeteciler ve gazetecilik…
Mers 2012’de Ortadoğu ve Arap Yarım Adası’nda 282 kişinin hayatına mal olduğunda gazeteciler sahadaydı. 2014’teki Ebola salgının üç yıl içerisinde 11 binden fazla insanı öldü. Gazeteciler yine sahadaydı.
Sahada olmayan gazeteciler ise en az sağlık personeli kadar evlerinden, ofislerinden, stüdyolardan haber yapma telaşındaydılar. Çünkü kamu yararı ve insanları bilgilendirme arzusu her şeyin üzerindeydi.
Kimi gazeteci bilim insanlarıyla konuştu, doktorlarla röportaj yaptı, kimi gazeteci hükümet yetkililerini takip etti, kimi gazeteci sadece fotoğraf çekti, kimi gazeteci de hastanelerdeki durumu yazdı. Örnekler uzar gider…
Çin baskısı
Aradan sadece birkaç yıl geçti. Bu sefer dünyayı korkutan virüs Çin’den çıktı. Durumu ilk fark eden doktor Li Wenliang insanları hükümetin ihmali konusunda uyarmak istedi. WeChat üzerinden tıp fakültesi öğrencileri ile mesajlaşan Dr. Li hükümetin derin sessizliğine dikkat çekti. Mesajları mikroblog sitesi Weibo'da çok geniş çapta paylaşıldı.
Mesajları fark eden yetkililer 1 Ocak'ta Li ve yedi doktoru sorguladı. Birkaç gün boyunca gözaltında tutulan Dr. Li, “yanlış söylentiler yaydığını” kabul eden bir ifade imzalaması karşılığında 3 Ocak'ta serbest bırakıldı.
Fakat enfekte olan genç doktor 7 Şubat'ta hayatını kaybetti. Ölüm haberi sonrası Dr. Li’nin yüz maskesi takılan bir fotoğrafı saatler içerinde sosyal medya kullanıcıları arasında yayıldı. Fotoğrafla birlikte #WomenYaoYanlunZiyou (İfade özgürlüğü istiyoruz) etiketi sansürlenmeden hemen önce 2 milyondan fazla gönderiye ulaştı.
Bugün durumun rehavetini fark ederek Dr. Li’nin yolundan gitmeye çalışan onlarca gazeteciden haber alınamıyor. O gazetecilerden biri Fang Bin. Wuhan hastanesi önünde çektiği ve sosyal medyadan yayınladığı görüntüde en az sekiz ceset torbası olduğunu söylemişti Bin. Görüntüyü paylaşmasının ardından ise ortadan kayboldu. Kaybolmadan önce Çinli yetkililer Bin'i "yalan haber yapmakla" suçlamıştı.
Çin’de haber alınamayan tek gazeteci Bin değil. Chen Qiushi de yakınlarını kaybetmiş kişilerle konuşmasının ve karantina merkezlerini görüntülemesinin ardından ortadan kayboldu.
Qiushi 30 Ocak'taki paylaşımında, "Korkuyorum, önümde virüs var, peşimdeyse Çin'in yasal ve idari gücü" demiş ve Çin hükümeti aynı Bin gibi Qiushi’yi de yalan haber yapmakla suçlamıştı.
Çin İnsan Hakları Savunucuları örgütüne göre, Çin'de en az 450 kişi salgınla ilgili "söylenti yaydığı" suçlamasıyla cezalandırıldı.
Ren Wu dergisinin son sayısı ise 10 Mart'ta virüsün ilk duyulduğu Wuhan Merkez Hastanesi Başhekimi Ai Fen'in doktorlara uygulanan sansürü eleştirdiği bir röportaj nedeniyle gazete bayilerinden toplatıldı.
Çin vatandaşlarını baskı almaya çalışırken yabancı gazetecileri de sınır dışı etmeyi ihmal etmedi. 18 Mart'ta Çin Dışişleri Bakanlığı ülkede görev yapan New York Times, Washington Post ve Wall Street Journal çalışanı 13 ABD'li gazeteciyi sınır dışı ettiğini açıkladı.
Nijer önce tutukladı sonra vakaları kabul etti
Çin’den tüm dünyaya yayılan koronavirüs gibi gazetecileri baskı altına alma furyası da sadece birkaç ay içerisinde tüm dünyaya yayıldı.
Batı Afrika ülkesi Nijer’de gazeteci Kaka Touda hükümetin reddettiği Covid-19 raporunu yayınlamasından kısa bir süre sonra 5 Mart’ta evine yapılan baskınla gözaltına alındı.
Dört gün boyunca gözaltında tutulan gazeteci 9 Mart’ta mahkemeye çıkartıldı ve "Kamu düzenini bozması muhtemel verilerin dağıtılması" suçlamasıyla tutuklandı.
Hükümet ise 19 Mart'ta ülkenin ilk koronavirüs vakasını doğruladı. Touda şimdi iki kere ertelenen mahkeme gününü bekliyor.
Touda’nın tutuklanmasıyla ilgili France İnter yazarı Sonia Devillers “Salgın başlangıcında Çin'de durum böyleydi. Ama Nijer, Çin Halk Cumhuriyeti değil” yorumunu yaptı.
Hindistan’da polis saldırısı
1,3 milyar insanın yaşadığı Hindistan’da durum gözaltına alma ya da tutuklamanın çok ötesinde. Hindistan Başbakanı Narendra Modi Salı akşamı (24 Mart) televizyondan yaptığı ulusa sesleniş konuşmasıyla sokağa çıkma yasağı ilan etti ve bunu insanlara sadece 4 saat önceden haber verdi.
Sokağa çıkma yasağı gazetecileri kapsamasa da polis Haydarabat ve Delhi'de en az dört gazeteciye saldırdı.
Haber kanalı Aaj Tak’ın muhabiri Naveen Kumar’ı durduran polis basın kartını göstermesine rağmen üç memurun saldırısına uğradı. Bir minibüse çekilen Kumar, çevredeki insanların müdahalesi sonrası serbest bırakıldı.
Rusya’da koronavirüse "Çernobil" sansürü
Rusya'nın medya ve telekomünikasyon sansüründen sorumlu federal yürütme organı Roskomnadzor, radyo istasyonu Ekho Moskvy’den ve bağımsız haber sitesi Govorit Magadan'dan Covid-19 salgınıyla ilgili haberlerini kaldırılmasını emretti.
Ekho Moskvy editörü Vitaly Ruvinsky, bir hastalık uzmanıyla hükümetin Covid-19’la başa çıkma yöntemini Çernobil felaketi dönemi Sovyet yönetimiyle kıyaslayan bir röportaj yapmıştı.
Govorit Magadan ise, yerel bir hastanede yaşamını yitiren birisinin ölüm raporu yayınlamıştı.
18 Mart'ta Roskomnadzor, "yanlış bilginin yayılmasına” karşı cezai önlemler alacağını açıklamış ve gazetecileri "halkı paniğe sürüklememeye” karşı bir uyarı metni yayınlamıştı.
Kamboçya’da başbakan tehdidi
Kamboçya’da ise durum çok daha distopik. 26 Mart itibariyle Kamboçya’da raporlanan 96 vaka var fakat pandemiye karşı en şeffaf olmayan ülkelerin başında geliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2020 yılının Ocak ayından bu yana Kamboçya'daki koronavirüs hakkında bilgi paylaştığı için 17 kişinin tutuklandığını belgeledi.
Tutuklananlar ise halkı kışkırtma, komplo teorileri ve yanlış bilgi yayma da dahil olmak üzere çeşitli ceza kanunu ihlalleriyle suçlanıyor.
Tutuklananlar arasında yer alan Long Phary, 18 Mart’ta gözaltına alınmadan önce Başbakan Hun Sen tarafından tehdit dahi edilmişti.
Venezuela’da özel kuvvetler baskını
Ülkede şiddet verileni raporlayan Monitor de Víctimas projesinde de görev alan serbest gazeteci Darvinson Rojas, koronavirüsle ilgili Twitter , Facebook ve YouTube hesaplarından yaptığı paylaşımlar sonrasında 22 Mart sabahı Özel Kuvvetler tarafından evine yapılan baskınla gözaltına alındı.
Rojas'ın babası oğlundan haber almak için Özel Kuvvetlerin bağlı olduğu FAES merkezine gitti ama yetkililer gazetecinin ellerinde olduğunu reddetti.
13 Mart’ta ise Los Teques kentindeki polis, olası bir koronavirüs vakasını yayınladığı için Radio Cima çalışanı Jesús Torres ve Jesús Manuel Castillo’yu gözaltına aldı. Hastane yetkilileri vakanın varlığını reddederken gazeteciler haber dolayısıyla kamuoyundan özür diledi. İki gazeteci 15 Mart’ta serbest bırakıldı.
Filistin'de kameramana saldırı
Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan bir ve Hamas tarafından kontrol edilen Filistin şehri Rafah’ta 15 Mart’ta güvenlik güçleri, Kan'an Haber Ajansı kameranı Yaser Abu Athara'ya saldırdı.
Athara, Rafah'taki iki okulun karantina bölgesi ilan edilmesini protesto eden eylemcileri cep telefonuyla kayda alıyordu.
Beş polis memurundan şiddet gören Athara’nın telefonuna da el konuldu.
Ürdün, Umman, Fas ve Yemen gazete baskısını askıya aldı
Ürdün, Umman, Fas ve Yemen’de hükümet koronavirüs salgını nedeniyle gazete baskısını ve dağıtımını askıya alan bir kararname yayınladı.
Bu kararı Ürdün 17 Mart’ta virüsün yayılmasını sınırlamak için iki hafta süreyle aldığını duyurdu.
22 Mart'ta ise Fas, Ürdün’ün peşinden gitti ve ikinci bir emre kadar gazete basımını yasakladı.
Yine 22 Mart’ta Umman ülkede yayın yapan tüm gazete, dergi ve diğer yayınlara baskı durdurma ve dağıtımı askıya alma emri verdi. Ayrıca ülkeye ithal yolla gelen yayınların satışını da yasaklandı.
23 Mart'ta Yemen İletişim Bakanlığı 25 Mart - 12 Nisan arasında ülkede basılı gazetelerin yayınlanmasını ve dolaşımını yasaklayan bir kararname çıkardı.
Tayland’da OHAL’le gelen basın özgürlüğü kısıtlamaları
Tayland’da koronavirüs salgınını engellemek için 24 Mart’ta ilan edilen olağanüstü hal kapsamında ise kamuoyunda korkuya ya da yanlış anlaşılamaya neden olacak haberlerin yayınlaması yasaklandı.
En az 30 Nisan'a kadar süreceği açıklanan OHAL, hükümete istenilen haberleri düzeltmeyi emretme yetkisi de veriyor.
Peki ya ifade özgürlüğü olsaydı
Ülke örneklerini çoğaltmak mümkün. Macaristan’dan Meksika’ya, İngiltere’den Türkiye’ye gazetecilik saldırı altında.
En başa dönecek olursak Southampton Üniversitesi'nin yayınladığı bir analizde aktardığı gibi Çin’de basın özgürlüğü olsaydı, koronavirüsün bugün bir salgın haline gelmesi engellenebilirdi.
Ama öyle olmadı. Çin hükümeti halkı uyarmak isteyen kişileri baskıladı. Bugün uluslararası medya Çin makamlarınca tutulan bilgilere ulaşamadığı için dünyayı bilgilendiremedi. Virüsün sonuçlarını öngören çok az sayıda insanın çabaları ise yeterli olmadı.
Çin hükümeti şeffaf olsaydı ve uluslararası medya tam olarak bilgilere erişebilseydi, uluslararası toplumun krizi ele alma şekli çok daha farklı olacaktı ve daha iyi bir kriz yönetimiyle salgın riski azaltılmış olacaktı.
Şimdi Çin’in peşinden diğer ülkeler de gidiyor. Peşi sıra ifade özgürlüğü rafa kaldırılıyor. Hükümetler bunu yaparken her ne kadar dezenformasyonla mücadele ettiklerini söylese de gazetecilerin baskı altına alınarak susturulması, bir yandan dezenformasyonla da mücadele eden gazetecilerin halkı doğru bilgilendirmemesi anlamına gelir. Sonuçları ise dünyanın bugün geldiği durumu doğrurur. (HA)
Kaynaklar: RSF, CPJ, HRW, Chinese Human Right Defenders, medRxiv, contrapunto.com