Haberin İngilizcesi için tıklayın
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar (SETA) Vakfı hakkında, “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporda gazetecileri fişlediği ve hedef gösterdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda, “hedef tahtasına konan ve tehdit edilmek istenen gazetecilerin haklarının korunması ve gazetecilerin hukuka aykırı olarak kişisel verilerini kamuoyu ile paylaşan, gazetecileri fişleme yolu ile kamuoyu nezdinde hedef gösteren bu vakıf hakkında yasal işlem yapılması” talep edildi.
Dilekçede, SETA’nın hazırladığı raporun Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 216. maddesindeki “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama,” TCK’nın 135. maddesindeki “kişisel verilerin kaydedilmesi,” ve TCK’nın 214. maddesindeki “suç işlemeye teşvik” suçlarının unsurlarını taşıdığı belirtildi.
Bugün, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da rapor hakkında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nden suç duyurusunda bulunmuştu.
Veysel Ok: Polis fezlekesini andıran bir belge
MLSA Eş-Direktörü avukat Veysel Ok, suç duyurusu ile ilgili olarak şöyle konuştu:
“SETA Vakfı’nın sosyal medya hesapları üzerinden paylaştığı bu belge bilimsel bir rapor olmaktan uzak olup, bağımsız habercilik yapan gazetecilerin fişlenmesi ve haber anlayışlarının sorgulanmasını içeren, onları terörle ilişkilendiren ve polis fezlekesini andıran bir belgedir.
TIKLAYIN - "Akademik Çalışma Değil, Fişleme Belgesi"
“Gazetecilerin kişisel verilerinin, özgeçmişlerinin, yaptıkları haberlerin, tweet’lerinin hatta retweet’lerinin derlenerek kamuoyu ile paylaşılması onları hedef olarak göstermektir. Belgenin kurgusu ve mantığı da budur. Biz de MLSA olarak SETA Vakfı’nın bu raporu için yargı önünde hesap vermesini talep ettik.
“Ayrıca biz bu tarz büyük bir ‘andıç’lamayı 28 Şubat’ta da gördük. O dönemde fişlenen gazeteciler ve insan hakları aktivistleri yargı yoluyla taciz edildi. Hatta Akın Birdal’a yönelik bir suikast girişimi oldu. Bu yönüyle SETA Vakfı’nın hazırladığı bu belge, aynı zamanda gazetecilerin can güvenliğini de tehlikeye atmaktadır.”
SETA raporu ne diyordu?İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir ve Seca Toker imzalı 196 sayfalık “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporda, BBC Türkçe, DW Türkçe, Amerika’nın Sesi, Sputnik Türkiye, Euronews Türkçe, Independent Türkiye ve CRI Türk (Çin Uluslararası Radyosu) çalışanlarının tamamının özgeçmişleri, sosyal medya etkileşimleri ve daha önce çalıştıkları kurumlar listelendi. Dış basını inceleme iddiasıyla hazırlanan raporda, adı geçen kurumlar “algı çalışması yürütmekle” suçlandı. Raporda, gazetecilerin Twitter hesaplarından retweet yaptıkları paylaşımlara da yer verilirken BirGün, T24, bianet, Evrensel, Cumhuriyet, Diken, DW Türkçe ve Sınır Tanımayan Gazeteciler “hükümet karşıtı söylemleriyle ön plana çıkan mecraların haberlerine yer veren kuruluşlar” şeklinde nitelendirildi. Raporun son bölümünde ise medya kuruluşlarına “haber diline siyasi kimliğin yansımaması için” çalışanların denetlenmesi önerisi yapıldı. Yanı sıra “yayın yapan yabancı medya kuruluşlarının güvenilirliği ve tarafsızlığı” açısından medya kuruluşlarını denetleyen kurul oluşturulması istendi. SETA hakkındaSETA, kendi internet sitesinde yaptıklarını şöyle anlatıyor: “SETA, siyaset, dış politika, ekonomi, toplum ve medya, hukuk ve insan hakları, güvenlik, strateji, eğitim ve sosyal politikalar, Avrupa araştırmaları ve enerji direktörlükleri bünyesinde bilgi üretmeyi ve üretilen bilimsel bilgiyi sorun çözücü formüller halinde sunmayı hedefler. Bu bağlamda SETA; Ankara, İstanbul, Washington D.C., Berlin ve Kahire’deki ofislerinde faaliyetlerine devam etmektedir." |
Andıç nedir?
Türk Dil Kurumu (TDK) “andıç” kelimesini “uyarı veya hatırlatmak için yazılan not, muhtıra” olarak tanımlıyor.
“Andıç” kelimesi Türkiye’de ilk kez 1998’de tartışma konusu oldu. O dönem yakalanan PKK yöneticilerinden Şemdin Sakık'ın soruşturma zaptına, yalan ifadeler eklenerek basına sızdırılmıştı. Bu ifadeler, 25 Nisan 1998’de Hürriyet ve Sabah gazetelerinde iki gün boyunca yayımlandı.
Sakık'a ait olduğu söylenen itirafların yayımlanmasıyla itiraflarda adı geçen gazeteciler işlerinden çıkarıldı ve Akın Birdal suikaste uğradı.
Daha sonradan çıkartıldığı mahkemede Sakık, böyle bir ifade vermediğini açıkladı. Ekim 2000’de gazeteci Nazlı Ilıcak, bütün bunların Genelkurmay istihbaratında hazırlanan bir psikolojik savaş taktiğinin gereği olduğunu gösteren bir belgeyi gazetecilere ulaştırdı ve belgenin yayımlanmasından on gün sonra Genelkurmay, "andıç" adı verilen belgenin varlığını kabul etti. (TP)