Haberin Kürtçesi için tıklayın
1990’lardan bugüne, Türkiye’de kültürel alanda verilen anadili mücadelesini konu alan “Bir Dilin Peşinde - 90’lardan Günümüze Kültürel Alanda Anadil Mücadelesi” Sergisi, Beyoğlu’ndaki Karşı Sanat Galerisi’nde meraklıları ile buluşmaya devam ediyor. Sergi, 17 Haziran'a kadar açık.
TIKLAYIN - "Çıkış Noktamız Habersizlik"
Friedrich Ebert Stiftung, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, Açık Toplum Vakfı desteğiyle düzenlenen sergi için bianet ve Karşı Sanat da dayanışma sağlıyor. Sergi kapsamında dün de bir de panel düzenlendi.
Paneli, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Bilmez yönetti. Panelde ilk olarak Jineps Gazetesi’nden Yaşar Güven konuştu.
Güven: Anadili çalışmalarına yeterli ilgi gösterilmiyor
Güven, Jineps’te dört farklı Kafkas diline yer verdiklerini belirtti. Güven’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* Adigece seçmeli dersler veriliyor, 2012’den beri devam ediyor.
* Dile dair çalışmalar devam edecek. Zorlu bir coğrafyada olduğumuz belli.
* Bütün diller birbirleriyle etkileşim halinde. Bu da dil üzerine çalışanları daha yakınlaştırıyor. Ortak hareket etmemiz gerekli. Çerkesler olarak bunun farkındayız.
* Anadili çalışmalarına yeterince ilgi gösterilmiyor, destek olunmuyor.
Akçiçek: Hemşince çalışmaları GOR’la devam ediyor
Daha sonra Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği’nden (HADİG) Hikmet Akçiçek konuştu. Akçiçek’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* Hopa’ya gittiğinizde eskiden bütün çocuklar Hemşince konuşurdu, aileler konuşmazdı, şimdi tam tersi bir durum var.
* Hemşince dil çalışmaları GOR dergisi üzerinden yürüyor.
* Dergide, Hemşince hikayeler ve bulmaca yer alıyor.
* Hemşinliler Doğu Karadeniz’de yaşıyorlar evet, ama coğrafi olarak Hemşin adını alan yerde Lazlarla birlikte yaşıyorlar. Ayrıca, Sakarya’da da Hemşinliler var.
* Hayatlarında Hemşincenin kolaylaştırıcı bir etkisi olmadığını düşündüklerinden dili öğrenmek istemiyorlar. Dil çalışmalarına yeterince destek sağlanmıyor.
Farqînî: Kürtçe çalışması yapanlar her zaman iktidarın hedefinde
Akçiçek’in ardından Kürt Araştırmaları Derneği'nden Zana Farqînî konuştu. Farqînî’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* Dil aktarımında anneler çok önemli. Anneler, dilin taşıyıcısı oldu.
* 1990’lı yıllarda İstanbul’da otobüsle yolculuk ediyordum. Ben otobüsten indirdiler. Çantamdan, Kürtçe gazete, şiir kitabı ve kaset çıktı. Polis amirine “yakaladık” diye seslendi. Oysa ben kaçmıyordum zaten. Bu olay bile Kürtçe diline bakışı anlatıyor.
* Dil çalışmaları Kürtler açısından her zaman öncelikli bir mesele oldu. Bu çalışmaları yapanlar her zaman iktidarın hedefindeydi.
* Kürtçe dil çalışması yapanlara destek sağlanmıyor.
Değirmenciyan: Ermenice öğretimi yeterli oranda değil
Daha sonra Aras Yayıncılık’tan Sevan Değirmenciyan konuştu Değirmenciyan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* Bizim evimizde Ermenice konuşma konusunda hassasiyet vardı.
* İlk baştan itibaren, “biz” ve “onlar” kavramı vardı.
* Babam beni 6 yaşından itibaren kiliseye götürürdü. Kilise, Ermeni kimliğinin oluşmasında çok etkiliydi.
* Ermenistan’a Türkiye’den ilk üniversite öğrencisi olarak ben gittim, resmi olarak.
* Ermeni halkının okullarında Ermenice öğretiliyor ancak yetersiz.
Bucaklişi: Lazca konuştum diye tekme yedim
Son olarak Laz Enstitüsü’nden İsmail Bucaklişi söz aldı. Bucaklişi’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* İlkokulu köyde okudum. Ortaokulu okumak için kasabaya gittiğimde hiçbir çocuğun Lazca konuşmadığını gördüm. Çok şaşırdım.
* Bir kere okulda Lazca konuştum. Bir öğretmenimiz bana tekme vurdu. Yıl 1982 idi.
* Lazca için ne yapabilirim diye düşünürken üniversitede horon grubu kurduk. Horonda Lazca türkü söylemeye başladık.
* Dilimiz seçmeli ders olarak üniversitelerde öğretiliyor. Ancak bu çalışmalar yetersiz.
Panelin kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Bilmez, Kürtler’in yaptığı dil çalışmalarının bu akanda önemli bir alan açtığına dikkat çekti.
Yoğun katılımın gözlendiği panel, soru cevap bölümü ile sona erdi. (EMK/EKN)