Arel Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümünden Öğr. Gör. Onur Buğra Kolcu'nun Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Burada sanık olarak yer almamın sebebi olan barış bildirisini, iddianamede geçen delilsiz ve dayanaksız iddialar bütününe dayanmayan bir motivasyonla imzalamış bulunmaktayım. Metinde imzamın bulunmasının temel sebebi ulusal ve uluslararası hak örgütlerinin duyurduğu ağır insan hakları ihlalleridir.
Sokak ortasında cenazelerin kaldığı ve çatışma ortamının cenazelerin kaldırılmasına izin vermediği, ailelerin evlatlarının cenazesini buzdolabında saklamak zorunda kaldığı koşullar altında ihtiyacımız olan kimliklerden arınarak yaşanan insani drama karşı çatışmasızlığı ve diyaloğu savunmak ve sağlamaya çalışmaktır.
Bu kapsamda yasal hakkım olan ifade özgürlüğü çerçevesinde barış talebinde bulundum Bir başka ifadeyle insani bir sorumluluk ve yurttaşlık bağıma dayanarak barış çağrısının bir parçası oldum.
Bahsi geçen koşullarda “Barış için Akademisyenler” olarak duyurduğumuz metin ülkedeki ölüm sessizliğinde Türkiye halklarının vicdani bir yansıması olmuştur.
Bu nedenle şahsıma açılan davayla yargılanan altında imzam olan metin değil, vicdanım ve barış içinde yaşama irademdir. Yaşam hakkını savunmanın yargılanabilir bir durum olmadığını düşünüyorum.
İddianamede belirtildiğinin aksine metinde şiddet eylemlerini övücü ibare bulunmamaktadır. Metin şiddet karşıtı ve şiddet ortamının son bulması için yapılan bir çağrı niteliğindedir.
Metinde bağlı bulunduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne açık bir çağrı yer almakta ve muhataplık yurttaşlık bağı üzerinden kurulmaktadır.
“Barış Süreci”‘ne tekrar dönülmesi ve çatışmasız huzurlu bir ortamın yaratılmasını isteyen bir metinde imzamın olması, bu ülkede yaşayan her bir birey gibi hakkımdır.
Kendi ülkemde barış içinde yaşamak ve insani değerlerle hayatımı sürdürmek istiyorum. Barış talebi bu hayalin bir sonucudur.
Yargılanması gereken yaşam hakkını, ifade özgürlüğünü hiçe sayan siyasi tercihlerdir. Metin bu açıdan mevcut politikalara eleştiri niteliği de taşımaktadır.
Şayet “propaganda” olarak görülecekse, olsa olsa yaşam hakkının kutsallığına vurgu yapan ve bunun propagandası üzerine kurulmuş bir durumdan bahsedilebilir.
Özetle davaya konu olan metin ifade özgürlüğü kapsamında vatandaşı olduğum ülkemin yönetenlerine yapılan barışçıl bir çağrıdır ve eleştiridir.
Bu kapsamda yargı makamından beklentim ifade hürriyetimi koruma altına alması ve yasaların bana sağladığı özgürlük alanını siyasi konjoktürden bağımsız biçimde garanti altına almasıdır.
Hakkımda iddia edilen ve somut verilere dayanmayan suçlamaları kabul etmiyor beraatımı talep ediyorum. (OBK/TP)