Boğaziçi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Emekli Prof. Dr. Nüket Esen'in Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Savunmama önce 11 Ocak 2016 tarihli metni neden imzaladığımı açıklayarak başlamak istiyorum. 2009 yılında başlayan ve 2014 yılında gelişen, hükümetin başlattığı barış süreci, ülkenin doğusundaki çatışma ortamına son verilebileceği umudunu doğurmuştu. Bu gelişmeleri umutla izlerken 2015 yılının yaz aylarından itibaren durum değişti. Yazılı ve görsel medya, sosyal medya ve insan hakları dernekleri ile çeşitli kuruluşların raporlarını okuyarak olanları takip etmeye çalıştım. Özellikle internet haberlerinde gördüğüm, bazı doğu illerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları sonucu yaşanan açlık ve susuzluk halleri, ölülerin gömülememesi gibi olaylar çeşitli yerleşim birimlerinde yaşayan sivil halkın bu ortamdan ne kadar zarar gördüğünü gösteriyordu. Bir kadının sokakta kalan ölüsünü, bir başka evde kızını gömebilmek için dışarı çıkamadığından onu buzdolabında tutan bir annenin yaşadıklarını okudum ve çok rahatsız oldum.
Söz konusu metni internette gördüm ve diğer birçok uygun bulduğum imza kampanyasına destek verdiğim gibi bu metni de imzalamaya karar verdim. Sıradan halkın acı çekmesine üzülen sorumlu bir vatandaş ve devlet memuru bir akademisyen olarak tek muhatabım olan devletten barış talep etmenin düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Üstelik talep edilen yepyeni bir şey değil, daha önce başlatılan ve sekteye uğrayan barış sürecine geri dönülmesiydi.
Bu sebeplerden dolayı iddianamede bana isnat edilen suçları kabul etmiyorum. Bir edebiyat araştırmacısı olarak yazılı metinler üzerine çalıştığımdan bu bildiriyi bir örgüt propagandası metni olarak okumanın nasıl mümkün olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Zaten iddianamede de bir ispat çabasına girilmeden sonuca varılarak “açıkça anlaşıldığı üzere” veya “sabittir” gibi ifadelerle neden böyle dendiği açıklanmadan suç isnat edilmektedir. Somut delil yerine niyet okuma görülmektedir. Metinde olmayan şeyler varmış gibi mütalaa edilmektedir. Ayrıca iddia edilen söz konusu propaganda için yüzlerce akademisyenin bir yerlerden talimat alarak bu metni imzaladıklarını söylemek son derecede rencide edicidir.
Takdir edersiniz ki dünya birbirinin zıttı olan ikiliklerden oluşmamaktadır. Bir şeyi eleştirmek onun karşısında yer alan şeyi desteklemek veya onaylamak değildir. Egemen bir devlet de eleştirilebilir. Bunu yapan bir metni, hiçbir şekilde cebir, şiddet veya tehdit içeren davranışları meşru göstermeyen bir metni, terör örgütü propagandası olarak okumak son derecede şaşırtıcıdır. Barış talep eden bir metni imzalayan yüzlerce akademisyeni böyle bir suçla suçlamak son derecede üzücüdür.
Burada söylediklerimin ışığında beraatıma karar verilmesini diliyorum. (NE/TP/BK)
* Fotoğraf: http://haberler.boun.edu.tr