Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adaneuer Stiftung’un (KAS) düzenlediği “Gazetecilik ve Nefret Söylemi” konulu panel bugün saat 14.00’te TCG Basın Müzesi’nde gerçekleşti. Panele katılan konuşmacı olarak Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu ve Av. Nazan Moroğlu katıldı, oturum başkanı ise CNN Türk'ten Göksel Göksu’ydu.
Sözü Yasemin İnceoğlu’na bırakmadan önce Türkiye medyasındaki nefret söylemlerini eleştiren Göksel Göksu, “Bizim işimiz olanları olduğu gibi aktarmak, insanlara “bebek katili” gibi sıfatlar vermek değil. Eğer böyle konuşursanız toplumun belli bir kesimini dışlarsınız ve dışladıklarınızın tepkisiyle karşılaşırsınız” diye konuştu.
Yasemin İnceoğlu’nun konuşmasından satır başları ise şöyleydi:
“Nefret söylemi ile nefret suçu arasındaki fark göz ardı edilmemeli. Ancak nefret söyleminin nefret suçuna yol açan ana faktörlerden biri olduğu da unutulmamalı.
“Hrant Dink öldürülmeden önce gazetelerde, ‘Ya Sev Ya Terk Et’, ‘Ermeni Köpeği’ gibi inanılmaz ifadeler yer aldı. Bu toplumu nefret suçuna teşvik değil midir?
“Medya okuryazarlığı dersi RTÜK ve MEB aracılığıyla yani iktidarın elindeki iki kurum tarafından veriliyor. Medya okurlarından ve yazarlarından beklenen tarafsız ve şeffaf, ideolojilerden arındırılmış duruş nasıl ortaya çıkacak?”
İnceoğlu, günümüz siyasi ve toplumsal hayatında “nefret söylemi” ve “ifade özgürlüğü” kavramlarının genellikle karşı karşıya olduğunu ve ifade özgürlüğünün sınırının nefret söylemi olduğunu belirtti.
Nefret söyleminin ise belli bir etnik, dinsel, ekonomik vb. grubu küçük düşüren, hedef gösteren, grupla alay eden veya gruba küfreden ifadeler içerdiğini, kavramın bu çerçevede yasalaşması gerektiğini söyleyen İnceoğlu, hükümetin gazetecilere “nefret söylemi” suçlamasıyla sık sık dava açmasına atıfta bulunarak, hükümetlerin ifade özgürlüğünü sınırlayıcı biçimde hareket etmemeleri gerektiğine yer verdi.
İnceoğlu, Türkiye toplumunun kültüründe “Türklük”, “Sünni Müslümanlık”, “milliyetçilik”, “heteroseksüellik”, “güçlü aile bağlarına sahip olma” gibi bazı olguların var olduğunu, bu kavramların dışında kalanların ise dışlandıklarını, topluma yabancılaştırıldıklarını, medyada ise nefret söylemiyle karşılaştıklarını söyledi. (BOT/HK)
* Panelin ikinci oturumu için tıklayın.