*Çizim: Nazım Hikmet Richard Dikbaş
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Onur Yaser Can için yürütülen mücadelenin 12. yılında, dört polis Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar ile bilirkişi Zafer Kökdemir hakkında açılan davanın beşinci ve karar duruşması Çağlayan’daki İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma daha büyük olan 14. Ağır Ceza Mahkemesinin salonuna alındı ve 10.30'da başladı. Sanıklar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) katıldı.
Duruşmada, savcının 7 Nisan'da verdiği esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma ve beyanlar dinlendi. Savcı sanık polisler Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar'in 'resmi belgede sahtecilik' ve 'resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek' suçlarından cezalandırılmasını talep etmişti. Bilirkişi Zafer Gökdemir'in ise beraatına karar verilmesini istemişti.
"İnsan hakları onuru için..."
Mahkeme ilk olarak katılanlara söz verdi. Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Can söz aldı.
Yargılamada işkence ve intahara sürükleme suçlarını açık bir şekilde ortaya koydukları delillerle mahkemenin görmezden gelemeyecek şekilde somutlaştırıldığını söyledi:
"Polislerin kendi çıkarları doğrultusunda işledikleri bu suçlar nedeniyle önce abimi ardından anne ve babamı kaybettim.
"Evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi bozma suçlamalarında vereceğiniz kararda bunları göze almanızı, en üst sınırdan ceza vermenizi istiyorum.
"Sanıkların yargılamayı ciddiye almadığı ve yalan beyan vererek adaleti yanılttıklarını siz de gördünüz. İndirime gitmemenizi istiyorum. İnsan hakları onuru için bunu talep ediyorum.
"İşkence ve intihara sürükleme konusunda da suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Adalet ancak böyle yerini bulacaktır."
"Üst sınırdan hüküm kurulmalı"
Ezgi Can'dan sonra söz alan avukatları Ümit Erdem ise "Sanıklar lehlerine olan detayları hatırlayıp aleyhlerine olan konuları hatırlamıyorlar" dedi.
"'Gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma', 'resmi belgede sahtecilik', 'resmi belgeyi bozma, yok etme' suçlarının işkence suçunun devamı ve intihara sürükleme suçunun da öncülü niteliğinde olduğunu belirten Erdem mahkemenin üst sınırdan hüküm kurmasını ve indirim yapmamasını istedi.
Avukat Tuğçe Duygu Köksal ise dosyanın geçtiği aşamaları anlattı ve "Mahkemenin işkence ve kötü muameleden suç duyurusunda bulunması gerekmektedir" dedi.
Ardından mahkeme iddia makamına söz verdi. İddia makamının esas hakkındaki mütalaasını tekrarlaması üzerine sanıklar savunma yapmaya başladı.
Aydın: Dava dosyasını değil işkenceyi konuşuyoruz
İlk olarak söz alan Hakan Aydın, FETÖ soruşturmasında ceza aldığını ve ihraç edildiğini söyledi. Aydın, ihraç edilmeden önce ve Can'ın gözaltına alındığı esnada çalıştığı birimde teknik takipten sorumlu olduğunu, ancak amir eksikliğinden kaynaklı fiziki takip de yaptığını dile getirdi.
Can'ı bir uyuşturucu çetesi hakkında bilgi almak için gözaltına aldıklarını ve asıl hedefin o olmadığını ifade eden Aydın, çıplak arama, işkence ve sahte belge düzenleme iddialarını reddetti.
Aydın "Soruşturmanın açılış sebebi evrakta sahtecilik ve tahribattı ama davanın başından beri işkence ve kötü muamele konuşuyoruz" dedi.
Aydın işkence ve kötü muameleye ilgili yargılamanın da daha önce yapıldığını belirterek "Soru sorularak, ağzımız aranılarak bir şey bulabilir miyiz ümidiyle sorular soruldu. Yargılamanın çerçevesindeki sorulara cevap verdim" diye konuştu.
Karar arası
Daha sonra da bürodaki işleyişi ve Onur Yaser Can'ın gözaltına alınmasına giden süreci anlattı.
Bu sırada Ezgi Can "Açık açık yalan söylüyor" diyerek araya girdi. Mahkeme başkanı Can'ı "Duruşma salonundan atmak zorunda bırakmayın beni" diyerek uyardı.
Savunmasına devam eden Aydın, FETÖ'den yargılandığı davalara değindi. Yaşadığı travmalardan bahsetti. Mahkeme başkanı bu kez "Bunun dosyayla ne alakası var" diyerek Aydın'ı uyardı.
Sanıkların savunmalarının ardından Ezgi Can söz istedi. Ancak mahkeme usulü gerekçe göstererek Can'a söz vermedi.
Can bunu üzerine "Hâlâ adaleti şaşırtmaya çalışıyorlar" diye tepki gösterdi.
Mahkeme duruşmaya karar arası verdi ancak bir süre belirtmedi.
İzleyiciler salonun dışına çıkartıldı. Ayrıca güvenlik görevlileri aranın ardından salona izleyici alınmayacağını söyledi. Gazetecilerin tepki göstermesi üzerine "Siz değil, izleyiciler alınmayacak" dedi.
Mahkeme, işkence suçlamasıyla ilgili hüküm kurmadı
Mahkeme aranın ardından kararını açıkladı. Duruşma salonunun kapısının açılmasıyla birlikte kararı okumaya başlayan mahkeme polis Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar'a "resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" başlıklı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 205. maddesi uyarınca önce 4 yıl hapis cezası verdi. Ardından sanıkların kamu görevlisi sıfatıyla suçu işlediklerine kanaat getiren mahkeme, cezayı 6 yıla çıkarttı.
Bilirkişi Zafer Kökdemir'i ise beraat ettiren mahkeme, işkence suçlamasıyla ilgili ise bir hüküm kurmadı ve bu konuda takdiri savcılığa bırakarak dosyayı savcılığa gönderdi.
Ezgi Can karara "Adaletiniz batsın" diyerek tepki gösterdi. Duruşma salonundan çıkışta da izleyicilerle gücenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı.
Can: Temyiz edeceğiz
Duruşma sonrası avukatlar ve Ezgi Can adliye önünde bir basın açıklaması yaptı. Can, mahkemenin polisi koruma refleksi gösterdiğini söyledi, işkence iddialarına ilişkin temyize gideceklerini belirtti.
Can "Biz mücadeleye ara vermeden devam edeceğiz. Evrakta sahtecilik suçu 15 yıllık bir zaman aşımına tabi. O yüzden 2 yıldan az bir zamanımız kaldı. Bu konuyla ilgili yoğun takibin ve mücadelenin devam etmesi lazım. Biz işkence iddialarımız ve intihara sürüklemeyle ilgili süreci yeniden başlatacağız. Adaleti maalesef hep kırıntı olarak veriyorlar bize. Keşke bu mahkemeler daha cesur karar verebilseler" diye konuştu.
Can ailesinin avukatları da kararı değerlendirerek indirime gidilmemesinin olumlu olduğunu ancak evrakta sahtecilik suçundan hüküm kurulmamasına ilişkin temyize gideceklerini, işkence suçunun ise takipçisi olacaklarını ifade etti.
TIKLAYIN - Onur Yaser Can: 4 polis 12 yıl sonra hakim karşısında
Ne olmuştu?28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010'da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. Can, götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. "Çıkış Doktor Raporu" da işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi. Salıverilmesinin ertesi günü polislerin telefonla arayarak, tutanaklardaki "tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçesiyle yeniden emniyete çağrılan ve başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlanan Can, bir avukata başvurdu. İfadesi işkence altında iki kez alınmış olmasına rağmen, polisler üçüncü kez emniyete çağrınca Can, 23 Haziran 2010'da oturduğu evin balkonundan kendini atarak intihar etti. Can arkadaşlarının ısrarıyla o gece karakolda neler yaşadığını sırasıyla yazmıştı. O notta, “Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” ifadeleri yer alıyordu. Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından adalet mücadelesi başlatan Can ailesi, bir sonuç alamadı. İşkence iddialarına takipsizlik veren savcılık, Onur Yaser Can’ı gözaltına alan iki polis hakkında, gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan ilk yargılama sonunda 2 polis memuru 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. 15 Mayıs 2012’deki ilk yargılamaya ilişkin karar duruşmasına katılan anne Hatice Can, oğlunun acısına daha fazla dayanamayarak 2 Mart 2014’de oğlunun intihar etmek için seçtiği yolu seçti ve evinin penceresinden atlayarak intihar etti. Baba Mevlüt Can da 8 Ekim 2019’da ana atar damarın yırtılmasına bağlı iç kanama sonucu 62 yaşında hayatını kaybetti. Aileden geriye küçük kardeş Ezgi Can kaldı. Yargıtay, yerel mahkeme tarafından verilen kararı usul yönünden bozunca dava yeniden görülmeye başladı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamada, Onur Yaser Can'ın emniyetteki görüntülerine ve orada yapılan işlemelere ilişkin imajın(birebir kopya) yer aldığı CD'nin emniyette bulunmadığı, yine incelenmek üzere görüntülerin ve bilgilerin yer aldığı imajın da güvenlik gerekçesi ile bilirkişi Zafer Kökdemir tarafından kırıldığı ortaya çıktı. Mahkeme 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. İtirazlar sonucu soruşturma izni verilmemesine ilişkin karar geçen yıl kaldırıldı ve polisler hakkında dava açıldı. Davada, biri meslekten ihraç edilen başkomiser olan 4 polis, ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’, bir bilirkişi ise ‘gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından 30 Eylül'de yargılanmaya başladı. |
(HA/AÖ)