Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak’ın “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldıkları davanın istinaf sürecindeki ikinci duruşması, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nde görüldü.
Duruşmaya tutuksuz sanık Mehmet Altan ile tutuklu sanık gazeteciler Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek katılırken, yazar Ahmet Altan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBIS) ile katıldı.
Duruşmayı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, gazeteci Yasemin Çongar, P24 temsilcileri ve tutuklu gazetecilerin yakınları da takip etti.
Nazlı Ilıcak: Mehmet Altan kararı benim için emsaldir
Duruşmada ilk olarak savunma yapan gazeteci Nazlı Ilıcak, suçlamaları reddetti.
Ilıcak’ın savunması özetle şu şöyle:
* Ofis bloknotumdaki not defterim yazılarımı yazarken yararlandığım bir defter. İsimleri o deftere kaydediyorum. Bunun özel not defterim olduğu o kadar belli. Buna örgüt dokümanı deniyor.
* HTS (telefon görüşmeleri) kayıtlarında adı geçen kişilerle mesleki bir irtibatım vardır. Bunlarla görüştüğüm o dönem hiçbirinin FETÖ ile bağlantısı yoktu.
* Bugün Gazetesi’nden aldığım maaş da suç kanıtı olarak konulmuş. Esas maaş almasaydım bu örgüt üyesi olduğumu gösterirdim. Ben bu gazetede çalıştığım 15 ay boyunca Akın İpek hakkında FETÖ ile ilgili hiçbir soruşturma yoktu.
* Can Erzincan TV’nin FETÖ ile bağlantısı olup olmadığını en bilemem.
* Darbe karşıtı tweetler attım.
* Mehmet Altan kararı benim durumum için de emsaldir.
* Anayasa Mahkemesi benim başvurumu gündemine aldı muhtemelen Ekim’de görüşecek. Mehmet Altan kararı emsal bir karar olduğu için bana da uygulanmasını istiyorum.
*Darbenin medya ayağı olarak alınan gazetecilerin bir çoğu beraat etti sadece biz kaldık bu nedenle yargılanan.
*Ben Atatürkçü bir kadın olarak şeriatçı bir devleti neden isteyeyim?
* Erdoğan’ın eşi ve Abdullah Gül’ün eşi ile yakın ilişkilerim vardı. Yine de yanlış bir şeyler görünce yazdım.
* İki yıldır darbeci, terörist denilerek bir eşya gibi taşınmak, bu ülkenin özgürlüğü içi yaptığım mücadelenin bu kadar yok sayılması beni çok üzüyor. Ormanı kesen baltaya ormanın dediği gibi sapın da benden çıktı. Bu benim canımı çok acıtıyor. Ben hiçbir suç işlemedim.
Ilıcak’ın ardından Zaman Gazetesi’nde çalışan Fevzi Yazıcı savunmasını yaptı. Yazıcı, kendisi hakkında aleyhe beyan veren iki tanığın ifadesi sonucu tutuklandığını belirterek, suçlamaları kabul etmedi.
Mehmet Altan: Suçum olmadığı halde tutuklandım
Yazıcı’nın ardından tutuksuz yargılanan gazetecilerden Mehmet Altan’ın savunmasına geçildi. AYM'nin 11 Ocak 2018'de açıkladığı ve "kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine" hükmettiği kararını mahkeme heyetine okuyan Altan’ın savunmasına özetle şunları söyledi:
* Anayasa ihlal edilerek önce tahliye edilmedim, sonra ağırlaştırılmış müebbetle mahkûm edildim.
* Cumhuriyet tarihinde ilk kez birinci derecede bir mahkeme Anayasa Mahkemesi genel kurul kararını dinlemedi, Anayasal suç işledi.
* Mahkemeniz beni “kişi hürriyeti ve güvenliğimin“ ihlali nedeniyle tahliye etti. Bu, suçum olmadığı halde tutuklandığım anlamına geliyor.
* AYM kararı mahkemenizce kabul edildi. Nitekim bu ihlal nedeniyle devlet bana tazminat ödedi. Her şey ortada ve çok berrak.
* AYM'nin “kanıt yok” dediği dosyada savcı hangi kanıtı, nasıl buluyor?
* Aynı delil, iddialar ve dosya ile en yüksek mahkeme anayasanın çiğnendiğine hükmederken, 1. derece mahkeme nasıl ağırlaştırılmış müebbet cezası verebilir?
Yakup Şimşek: Savcı suç unsurlarını ifade etsin
Mehmet Altan'ın ardından Zaman Gazetesi çalışanı yakup Şimşek savunmasını yaptı. Savunmasında özetle şunları söyledi:
* Tam 793 gündür hapis yatıyorum. Hakkımdaki beş adet iddianın hepsine cevap verdim, bunların dışında tek bir iddia bile yok.
* Savcı "soyut tehlike" kavramını kullanarak aslında somut bir delil olmadığını kabul etti.
* Savcılık gibi yüce bir makamda bulunan bir kişiden, suç olduğunu varsaydığı unsurları ifade etmesini beklerdim.
Ahmet Altan: Beni cezalandıramazlar ben haklıyım
Duruşmada son savunmayı Silivri Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanan Ahmet Altan yaptı. Altan savunmasında özetle şunları söyledi:
* Soyut tehlike yaratmak’ diye bir suç var mıdır? Hangi yasa maddesi ‘soyut tehlike’ yaratmak diye bir suçu belirliyor? Soyut tehlikenin somut delili olabilir mi?
* Savcı herhangi bir örnek sunmadan delil olduğunu söylemek suretiyle Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan hakkında verdiği ve Altan’ın tutuklanmasını haklı gösterecek bir delil bulunmadığını belirten kararı yok saydı.
* Biz, Anayasa’ya uymayı reddeden yargıçlarla savcılar tarafından mı yargılanıyoruz? Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi’ni reddetmek insanı yargıç değil suçlu yapar.
* Beni daha önce yargılayan mahkeme beni hapse attı. Peki, gerçeği ortaya çıkartıp bunu somut kanıtlarıyla insanlara gösterebildi mi? Dosyada tek bir somut delil yok.
* Beni cezalandırmak istiyorlar ama hukukta ve yasada bunun karşılığını bulamıyorlar. Bulamazlar ve bulamayacaklar. Çünkü ben haklıyım.
* Hayatımı bir hücrede geçirmeye aldırmıyorum çünkü kendimi bir çizgi romanın içinde dolaşıyormuş gibi hissediyorum. Hiçbir şey ciddi ve ürkütücü gözükmüyor bana.
Avukatların son savunmalarının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vererek, “ağırlaştırılmış müebbet” cezasını onadı.
Davanın avukatları, davanın Yargıtay'a taşınacağını açıkladı.
Ne olmuştu?
17'den 7 sanığa düştü“FETÖ" soruşturması kapsamında açılan davada yazar Ahmet Altan, kardeşi Mehmet Altan ile gazeteci Nazlı Ilıcak, Zaman gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, eski Taraf yazarı Emre Uslu, gazeteci Tuncay Opçin, Samanyolu Televizyonu'nun Washington temsilcisi Şemseddin Efe, Today's Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Bülent Keneş, Profesör Osman Özsoy, Zaman gazetesinin İsrail muhabiri Abdulkerim Balcı, genel yayın yönetmen yardımcısı Mehmet Kamış ile yönetici Faruk Kardıç, gazetenin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı, Polis Akademisi'nde öğretim görevlisi olan Şükrü Tuğrul Özşengül, Zaman gazetesinin marka müdürü Yakup Şimşek ve gazetenin kültür sanat sayfasında çalışan Ali Çolak ile iddianamede Zaman Gazetesinin 10 Ekim 2015'de yayınlanan ve darbe çağrışımında bulunduğu iddia edilen reklam filmini çektiği tespit edilen ajansın sahibi Tibet Murat Sanlıman yargılanıyordu. Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar Dumanlı, Özsoy, Uslu, Opçin, Balcı, Keneş, Kardıç, Kamış, Efe ve Çolak'ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu sanıkların dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı. Sanıklar: A. Altan, M. Altan, Ilıcak, Yazıcı, Özşengül, Şimşek, Sanlıman. |
Ahmet Altan hakkında kapatılan Taraf gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı dönemde çıkan bazı haberler, üç köşe yazısı, 14 Temmuz tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı yorumlar, HTS kayıtları ve tanık ifadeleri gerekçe gösterilirken, Mehmet Altan hakkında ise iki köşe yazısı, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’la 14 Temmuz’da katıldığı televizyon programı, tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve evinde bulunan altı adet 1 dolar delil olarak sunuluyor.
İddianamede istenen cezalarAltanlar ile Ilıcak için “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçlamasıyla ayrıca 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis; Sanlıman için “örgüte yardım”dan 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar hapis; geri kalan sanıklar içinse “darbeye teşebbüs”ten üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. |
Dava, gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava olma niteliğini taşıyor.
(EK)