DurDe Platformu ve Antikapitalistler Platformu'nun Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlediği "Hrant Dink'siz 11 yıl Paneli"nde Hrant Dink davası avukatı Hakan Bakırcıoğlu, gazeteci-yazar Ümit Kıvanç, 23. dönem İstanbul milletvekili-yazar Ufuk Uras ve Yıldız Önen konuşmacı olarak katıldı.
11'inci yılda Hrant Dink'in katledildiği Agos Gazetesi'nin önünde 15:00'da toplanma çağrısı yapılan panelde konuşan Hrant'ın arkadaşlarından Ümit Kıvanç, yıllardır çözülmeyen davanın kilit noktalarından olan birer saatlik kamera kayıtlarının yok edilmiş olmasına vurgu yaptı. Hrant Dink'in oğlu Arat Dink ile çevredeki bütün bankaların ve iş yerlerinin kamera kayıtlarına ulaşmaya çalıştıklarını kaydeden Kıvanç, şöyle devam etti:
"Cinayet mahalindeki diğer kişiler gizlendi"
"Aslında söyleyeceğim her şeyi gereksiz kılan yine yıllardır tekrarladığımız inanılması çok zor bir ayrıntı var. Eksikli, gedikli, lumpen gençlerin dahil edildiği ama birer saatin hep boş olduğu kayıt dosyaları var. Bir banka şubesinin güvenlik kayıtları dediğiniz zaman karşınıza şu çıkar. Mesela 1 numaralı kamera, 10:00-11:00, 11:00-12:00 diye saat saat kayıtlar gelir dosyalarda.
"Bizim olayımızda saat 3'e gelinirken ve de 3'ten bir saat sonrası 2 ya da 3 saatlik bölümler yok. Bunları daha o anda gelip polis alıyor. Bu da olabilir, bu çok önemli bir soruşturma olduğu için alabilir. Ama bunlar alındığı zaman bir şey yapılmak üzere alınır herhalde. İncelenecek, soruşturulacak, mahkemeye sunulacak. Halbuki kamera kayıtları yok.
"Kimse bunları göremiyor, nerede olduğu belli değil. Bunlar silinmiş, nasıl silinecek. Hepsinin birden silinmesi mümkün değil, hepsi aynı yerde değil zaten. Tabii ki Trabzon Pelitli'den gelen bir delikanlının üstelik Şişli kalabalığında ne olursa olsun o adrenaliyle bir insan öldürmüş olmanın psikolojisiyle Şişli'den birden bire zıplayıp yok olmasına inanmak mümkün değil. Onu tabii ki birileri aldı kaçırdı tabii ki. O kamera kayıtlarında da bu kişiler gözüküyor. Ayrıca etrafında da bir B planı uygulayacak kişiler var mutlaka. O insanlar da gözüküyor... Onların karşımıza çıkabilmesinin tek imkanı eğer bunların hepsi Fethullahçı ise çıkacaktır, yoksa çıkmayacaktır."
"Klasik Amerikan B sınıfı film senaryosu gibi"
Ümit Kıvanç, "Birincisi Yasin Hayal bir yoksul çocuğu, cebinde parası olmayan bir adam. Ama polise, jandarmaya gidip 'Nasılsınız?' diyen, bir takım şaibeli işlere girip çıkmış bir çocuk" dedi ve şöyle devam etti:
"Alperen Ocaklarında çay ocağında çalışıyor bu olaylar olduğu sırada. Statüsünü belirtmek için söylüyorum. Yani 'Yasin Hayal Hrant Dink'i öldürmeye çalışmış' deniyor, bu kararları verip uygulayacak seviyede biri değil. Trabzon Mc Donald's bombalanması eylemi. Bu eylemde çocuklar yaralandı. Bu eylemde bombayı yapan adam Erhan Tuncel. Erhan Tuncel üniversitedeyken polis tarafından muhbirlik için devşirilmiş bir kişi. Devşirilmesindeki en üyük etken de bana kalırsa Mc Donald's bombalandıktan sonra Yasin Hayal alınıyor, Erhan Tuncel'e de deniyor ki 'Oğlum bak sen elimizdesin, istersek seni yakarız'. Bu klasik Amerikan B tipi film senaryosuna benziyor ama aynen öyle.
"Mc Donald's eyleminden Erhan Tuncel'i erken tahliye ederek çıkarıyorlar. Orada ele geçirilen kanlı pantolonun yok edilmesi vs. bunların hepsi defalarca mahkemelerde konu edilmiş, gazetelerde hepimizin onlarca kez yazıp çizdiği ayrıntılar aslında.
"Dolayısıyla bu iki adam zamanda suç işlemiş, 'icabında' başları yakılabilecek iki adam olarak devletin eline düşüyorlar. Daha sonra kullanılabilir eleman oluyorlar. Olayın devamı bu faktör gözetilmeden anlaşılamaz.
"Yazıcıoğlu fotoğrafı gösteriyorlar"
"Esas katil Ogün ise 17 yaşında, okuma yazması bile şüpheli olan, ailesinin yoksulluğundan dolayı normal şartlarda hayatın kadrine uğramış bir Anadolu delikanlısı. Bu Mc Donald's eylemi çok bariz bir yerel komployken bunun üzerine hiç gidilmemesi, devlet içinden birilerinin bunu soruşturmaması, yeni gelmiş hükümetin de üzerine gitmemesi elimizdeki güçlü kanıtlardan biridir. Bu süreçle ilgili Alperen Ocakları için en küçük bir soruşturmanın yürütülmemesi de çok ilginçtir.
"Çünkü belki Alperen Ocakları yöneticilerinin bu işle hiçbir ilgisi yok ama her iş orada dönmüş. O çay ocağı, onun yanında oturulan yer. Yasin Hayal'in babasına Trabzon'daki bir jandarma telefon açıp Muhsin Yazıcıoğlu'nun resmi var telefonunda onu gösteriyor ve 'Biz onun sözüne bakarız' diyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun bir lafı var 'Bizim tarlayı önceden sürmüşler' diye. Çünkü onun ayrılıp ayrı bir parti kurması aslında MHP'nin devletle iç içe olmasıydı. Bu insanlar içeriye girdiğinde de bunlara para yollayan BBP'ye çok yakın insanlar. Doğrudan oradaki BBP'liler içindedir demiyorum ama herhangi bir şekilde o tarafa dönüp bakılmaması da oldukça ilginçtir.
"Dink'in öldürüleceği evrakı 15 Şubat 2006'da vardı"
Davanın avukatı Hakan Bakırcıoğlu ise, tüm süreci özetlerken, cinayet planının hem İstanbul hem Trabzon Emniyet Müdürlükleri ve Jandarma İstihbarat Başkanlıkları tarafından bilindiğini vurguladı:
"Soruşturmanın hemen başında bir yandan da idari incelemeler gerçekleşti ve şu bilgiler açığa çıktı 15 Şubat 2006 tarihinde Yasin Hayal'in (azmettirici, dava sanığı) Hrant Dink'i öldürmeyi tasarladığını ve bu cinayeti işleyebilecek kapasitede olduğunu ve ileriki günlerde olanakları oluşturulduğunda da bu cinayeti işleyeceğini kayıt altına alan bir evrak oluşturmuşlardı.
"17 Şubat 2006 tarihinde de bu bilgi hem Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı hem de İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'ne iletilmiş. Yine inceleme ve soruşturmalarda Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin en geç 2006 yılı Temmuz ayında Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürmeyi tasarladığı, birkaç kişiyle birlikte hareket ettiği, Trabzon'dan geldiğini. Ev ve Agos gazetesi arasında keşifler yaptığı, krokiler hazırladığı ve silah temin etmeye çalıştığı bilgilerine sahip olduğu sanık ve tanık ifadelerinde açığa çıkmıştı.
"Koruma zorunlu olduğu halde verilmedi"
"2004 yılından başlamak üzere Hrant Dink üzerinde sistematik bir saldırı dalgası bilgisi mevcuttu. Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğuna dair bir haberin Agos'ta manşete taşınmasının ardından 22 Şubat 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanı oldukça ağır ifadeler içeren bir basın metni yayınlamıştı. Bunu takip eden gün 23 Şubat'ta İstanbul Valiliği'ne Hrant Dink çağırılmıştı. 24 Şubat'ta İstanbul Valiliği'nde Vali Yardımcısı Ergün Güngör ile görüşütrüldü ve 25 Şubat'ta Hrant Dink hakkında "Türklüğü aşağıladığı" gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. 26 Şubat'ta da Agos gazetesi önünde bir eylem gerçekleşti. Birbirini takip eden olaylar silsilesi vardı dolayısıyla.
"Biz o tarihten itibaren koruma hizmetleri yönetmeliği için başvuru yapmıştık. Aslında Hrant Dink hakkında somut öldürüleceğine dair bir bilginin olmadığı durumda dahi bu yönetmelik kapsamında koruma altına alınması gerekirken bu gerçekleşmemişti." (PT)