* Görsel: İthaki Yayınevi.
İthaki Yayınları çalışanları, yayınevinin "küçülme" gerekçesi ile tazminat hakkı olmayan çalışanları işten çıkardığını, eski çalışanları da istifaya zorladığını duyurdu.
Yayınevi çalışanları, asgari ücret düzeyinde düşük ücretlerle çalıştıklarını, ikinci altı ayda yapılacak zam ile ilgili yayın yönetmeni ve yayınevi sahibi Ünal Koçak arasında yapılan görüşmeden sonuca ulaşılamadığını öne sürdü.
İthaki Yayınları, konuya dair henüz bir açıklama yapmadı.
Umut-Sen'e konuşan yayınevi çalışanları, yaşadıkları süreci şöyle anlattı:
"Temmuz sonlarında, İthaki'nin yayın yönetmeni olan arkadaşımız, yayınevi çalışanlarına ikinci altı ayda (yani asgari ücret görüşmeleri sonrasında) ekonomik koşulların yol açtığı mağduriyetleri dengeleyecek bir zam yapılmasını istedi ve patron Ünal Koçak'la görüştü. Zaten birçoğumuz asgari ücret düzeyinde ve diğer sektörlere nazaran oldukça düşük rakamlara çalışıyorduk.
"Hatta asgari ücret zammı sonrasında maaşı asgarinin altında kalanlar olmuştu. Yayın yönetmeniyle patron arasında geçen bu görüşmede bir sonuca varılamadı ve biz de ağustos başında yatırılacak maaşlarımızı beklemeye başladık.
Mesai saatleri
"Ağustos başında zamlı (ama yine bizim taleplerimizin ve piyasa koşullarının oldukça gerisinde kalan) maaşlarımız hesaplarımıza yatırıldı. Pek memnun olmadık ama yapacak bir şey yoktu. Temmuz başından beri evlerden çalışıyorduk ve ağustos ayında da bu şekilde devam edeceğimiz iletilmişti. Fakat, sanırım zamlı maaşların yatırıldığı gün (yani 8 Ağustos'ta) şirketin İnsan Kaynakları bölümünden, yayın yönetmenimizi de incitecek ve zan altında bırakacak bir dille, hepimize bir toplu mail gönderilerek 'evden çalıştığımızın tespit edildiği, bunun yayın yönetmenimizin kendi başına aldığı bir karar olduğu ve yönetime haber verilmediği, 17 Ağustos sabahı herkesin mutlaka ofiste olması gerektiği, olmayanlar hakkında tutanak tutulacağı'nı belirten bir mail aldık.
"Dahası, mesai bitiş saatimiz de 18:00'dan 18:30'a uzatılmıştı. Uzaktan çalışma kararı, tabii ki de genel müdürün ve dolayısıyla patronun bilgisi dahilinde alınmış bir karardı. Neyse, hemen hemen hiçbirimizin şimdiye dek muhatap olmadığı İnsan Kaynakları'ndan böyle ani ve tehdit edici bir email alınca, hepimizi afallayıp korktuk. Bunun ardından, yayın yönetmenimiz istifa ederek hepimize bir veda mesajı gönderdi. Tabii burada istifa etti değil de ettirildi desek daha doğru olur, çünkü topluca gönderilen o mail ve mailde doğruca yayın yönetmenimize yöneltilen suçlayıcı tavır, yenilir yutulur cinsten değildi. Asıl sorun bizim haklarımızken, neredeyse kafasına göre ofise gitmeyen insanlar gibi lanse edilmiştik.
Muhatap yok
"17 Ağustos sabahı, mailde bizden istedikleri gibi İstanbul, Kadıköy'deki yayınevi binasına geldik. Hemen herkes bize bir açıklama yapılır, yayın yönetmenimizin istifasının ardından işlerin nasıl yürütüleceği konusunda en azından geçici bir çözüm sunulur diye düşünüyordu. Yayın yönetmeni yayıncılık için önemli bir konum, işleri kim toparlayacak, neyi kime soracağız vs... Haliyle patronun ya da en azından bir yöneticinin bizlerle konuşarak sorularımıza yanıt vereceğini düşünüyorduk. Fakat patron bir yana, yetkili hiç kimse yayınevine uğramadı. Büyük bir huzursuzluk içinde beklemeye başladık. Ortada bir muhatap olmaması söylentileri de çoğalttı. Patron şöyle sinirliymiş, şunu şunu yapacakmış gibi dedikodular, duyumlar gelmeye başlamıştı.
"Biz ne yapacağımızı bilmez ve panik halde beklerken, bu sefer 22 Ağustos'ta, İK'dan ikinci bir mail geldi: Kadıköy'deki İthaki Yayınevi binasının boşaltılacağı, 18 Eylül'den itibaren tüm yayınevi çalışanlarının İçerenköy Penguen kitabevinin bulunduğu ana merkezde çalışmaya başlayacağı söyleniyor ve taşınma hazırlıklarını tamamlamamız 'önemle' rica ediliyordu. Daha önce buna dair en ufak bir konuşma, bilgilendirme olmamıştı. Mailin dilindeki ton da hesaba katıldığında, bunun yeni 'sopa' olduğunu tabii ki anlamıştık. Bunun ardından da ne İK'dan biri, ne patron, ne genel müdür karşımıza çıkmış, hiçbiri bizimle yüz yüze konuşmaya tenezzül etmemişti. Şoke olmuştuk.
İşten çıkarmalar
"Nihayet 23 Ağustos'ta iki arkadaşımızı aradılar ve İçerenköy'e çağırdılar. Gelirken dizüstü bilgisayarlarını da yanlarında getirmelerini söylediler. 24 Ağustos'ta İçerenköy'e giden bu arkadaşlarımız 'küçülme operasyonuna gidildiği' söylenerek kovuldu ve henüz 2-3 ay önce kadroya geçtikleri için kıdem tazminatı da alamadılar. Bunun üzerine yayınevindeki huzursuzluk had safhaya ulaştı, hiçbirimiz yarın başımıza ne geleceğinden emin olamıyor ve her an aranmayı bekliyorduk. Zaten 25 Ağustos Cuma günü, yine kıdem tazminatına henüz hak kazanamamış üç arkadaşımız, aynı gerekçelerle pazartesi günü İçerenköy'e çağrıldı ve böylece onların da kovulacağı kesinleşti.
"Anladığım kadarıyla kıdem tazminatı olanları istifaya zorluyorlar, her hareketleriyle gözdağı veriyorlar."
Haberin tamamı için tıklayın.
(TY)