Makalenin İngilizcesi için tıklayın
2003 yılına kadar Türkiye'de "kamu adına" istihdamda, iş ve işçi bulmada aracılık sağlayan tek kurum "İş ve İşçi Bulma Kurumu" iken o yıl yürürlüğe giren Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) yasası ile önceden kaçak olan "özel istihdam büroları" legal hale getirildi. 35 maddeden oluşan İŞKUR yasasında yıllar içerisinde birçok değişiklik yapılarak "kamucu istihdam anlayışı" özelleştirilerek denetim dışı bırakıldı. Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında uygulanan "güvencesizleştirerek ucuz emek üretme siyaseti" 10 yıl içerisinde Türkiye'yi bir "emek cehennemine" çevirdi.
Aşağıdaki tablo incelendiğinde Türkiye'de nüfus artışından daha yüksek oranda istihdam ve ondan da daha yüksek oranda "sigortalı istihdam" artışı olduğu görülecektir. Ulusal İstihdam Stratejisi'nin uygulanmaya başlandığı 2014 yılından 2022 yılına kadar Türkiye'de toplam nüfus yüzde 10 artarken, istihdam yüzde 19 ve "Sigortalı İstihdam" ise yüzde 24 oranında artmıştır.
İlk bakışta olumlu gibi görünen bu eğilim; reel ücret artışı, ücretin toplam gelir içindeki payı ve çalışma koşulları incelendiğinde olumsuz bir tablo ile karşı karşıya bırakıyor. Türkiye'de "daha çok kişi, daha fazla saatlerle ve daha düşük ücretlerle" çalışmak zorunda kalmış görünüyor.
Asgari ücret 2014-2022 döneminde dolar bazında yüzde 24 azalış gösterirken, dolardaki enflasyon etkisiyle bu azalışın yüzde 40'a vardığı da ifade edilebilir. Türkiye'de asgari ücretin ortalama ücrete yakın olması, durumun vahametini görmemiz için yeterlidir.
Ancak emeğin milli gelirden aldığı payın yarı yarıya azalması, bu süreçte kitlesel yoksullaşmanın boyutunu göstermesi açısından dikkatle incelenmesi gereken bir husustur. Her zaman olduğu gibi bu verilerin kadın ve erkekler arasında, var olan bölgesel eşitsizlik tablosunda daha büyük bir ayrımcılığa yol açtığı da bilinmelidir.
AKP iktidarının neoliberal yoksullaştırma siyasetini "başarılı" bir şekilde emek aleyhine uyguladığını yukarıdaki tablo bize gösteriyor. Tablonun son satırında ise İŞKUR işe yerleştirme sayıları gösterilmiştir. Buna göre 2014 yılında 700 bin kişiyi işe yerleştiren İŞKUR, 2022 yılında bu veriyi neredeyse yüzde 100 artırmış görünüyor. Bazı yıllarda yüzde 100'ü aştığı da biliniyor. 2014-2022 yılları arasında İŞKUR'un işe yerleştirdiği kişi sayısı, Türkiye'deki toplam nüfus artışı sayısından, istihdam artışından, "sigortalı istihdam" artışından daha fazladır.
İŞKUR İstatistik Yıllıkları incelendiğinde, bu süreçte İŞKUR tarafından 9 milyon 732 bin kişinin işe yerleştirildiği, 3 milyon 619 bin kişiye mesleki eğitim, staj ve girişimcilik imkânı sunulduğu iddia edilmektedir.
Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan iki haberden birisi İŞKUR üzerinden "hayali" istihdam yapıldığını ve bu nedenle kapsamlı bir gözaltı ve soruşturmanın yapıldığını, diğeri ise İŞKUR'un 2023 yılı içinde yarım milyondan fazla kişiyi işe yerleştirdiğini iddia ediyordu.
Meşhur "kedi-ciğer metaforunu" kullanacak olursak, İŞKUR bu kadar işe yerleştirme yapıyorsa istihdam artışı nerede? Yapmıyorsa bu istatistikler nasıl hesaplanıyor?
Türkiye'de tüm işe yerleştirmelerin İŞKUR üzerinden yapılmadığı, İŞKUR'un bu alandaki payının giderek azaldığı ve yüzde 30 bandının altına indiği de bilinmektedir. Yani İŞKUR dışında firmaların, bireylerin, çevrimiçi sitelerin ve özel istihdam bürolarının işe yerleştirme ve istihdama aracılık yaptığı bir yerde toplam istihdamın daha fazla olması gerekmez mi?
İŞKUR işe yerleştirmelerinde nitelik, kayıtlılık, istihdam süresi, verilen/alınan mesleki eğitimle uyum ve benzeri denetimler/gözlemler ne kadar yapılıyor ve bunun sonuçları neden kamuoyuna açıklanmıyor?
İŞKUR'un faaliyetlerinin finansmanında işçilerin primlerinden kesilen işsizlik fonunun harcandığını biliyoruz. Dolayısıyla bu fonun, amacı dışında kullanımı anlamına gelen "düzmece istihdam ve işe yerleştirmelerin" engellenmesi gerekiyor. Birçok yerde, ortada işyeri, işçi ve üretim olmadığı halde işe yerleştirme, staj, kurs ve benzeri adlar altında faaliyet yürütüldüğü ve bunların kamuya mal edildiğine dair veriler ve iddialar mevcuttur.
İstanbul Büyükçekmece'de yaşanan gözaltı ve devam eden soruşturmanın ülkenin genelinde yapılması durumunda söz konusu işe yerleştirmelerin aslında hiç olmadığı veya iddia edilen oranlarda/sayılarda olmadığı görülecektir.
Birçok yerde mevcut işletmeler üzerinden ve "mevcut çalışanların yeniden işe yerleştirildiği" görülecektir. Mükerrer istihdamın dışında birçok yerde, paravan işletmelerin üretim yapmadan İŞKUR ve SGK teşviklerinden yararlandırıldığı ciddi bir denetimle açığa çıkacaktır. Yine teşvikle kurulmuş birçok işletmede "asgari ücret ödenme zorunluluğunun" ihlal edildiği ve bu yolla da kamunun zarara uğratıldığı tespit edilecektir.
Hem İŞKUR hem de SGK'nin denetim yetkisini çok sınırlı kullandığı, genellikle kullanmadığı bu yerde, milyonlarca emekçinin sömürüldüğü bu cehennemin kapıları "kamu gücüyle açık tutuluyor." İnsanlar büyük bir işsizlik tehdidi altında, insan onuruna aykırı koşullarda her geçen dönem şartları ağırlaşarak ve yoksullaşarak çalışmak zorunda bırakılıyor.
(SO/VC)