* Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
3 bin 713 metrekare alanı ile Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü, son yıllarda birçok önemli sorunla yüz yüze. Kirlilik, işgal, kıyı hattındaki düzensiz yapılaşma gibi sorunların yanı sıra gölü tehdit eden en önemli tehlike ise son yıllarda etkisini belirginleştiren iklim krizine bağlı olarak gelişen kuraklık.
Van Gölü havzasında son yıllarda şiddetli bir buharlaşma yaşanıyor. Yağışların azalması ve yağış şekillerinin değişmesi, Van Gölü'nün çekilerek alan kaybetmesine ve havzadaki birçok küçük gölün kuruyarak yok olmasına neden oluyor.
Göldeki hızlı su kaybının yarattığı tehlikeyi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu ve Van Çevre Derneği Başkanı Ali Kalçık ile konuştuk.
Havzadaki birçok göl tamamen kurudu
Havzada yaşanan su kaybı sadece Van Gölü ile sınırlı değil. Bölgedeki birçok akarsu, baraj ve göl son yıllarda tamamen kurumaya başladı, daha önce sulak olan bir çok alan çorak birer araziye dönüştü. Saray ilçesinde 371 hektar alanı kaplayan Tuz Gölü, aşırı sıcaklık ve buharlaşma nedeniyle tamamen kurudu. Özalp ilçesindeki Akgöl de aynı kaderi yaşadı. Başta bölgenin en büyük barajlarından Zernek barajı olmak üzere birçok dere ve baraj da kuraklıktan nasibini alarak kuruma noktasına geldi.
Bu çekilmelerden insanlar kadar hayvanlar da olumsuz etkileniyor. Kuruyan yerlerde aralarında flamingo gibi kentle özdeşleşen kuşların da olduğu birçok kuş türünün başka yerlere göç ettiği gözlemleniyor.
Havzada bulunan birçok göl ve gölet yağışların azalması ve buharlaşmanın artması ile kurudu.
Fotoğraf: Şenol Balı.
Prof. Dr. Alaeddinoğlu: Yağışlar azaldı, buharlaşma arttı
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Gölü'nün kapalı bir havza olduğuna dikkat çekerek bu durumun bazı dezavantajlara neden olduğunu söyledi. Alaeddinoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Kapalı havzalarda normal şartlarda da göl seviyesi ileri ve geriye doğru hareket eder. Kış aylarında artan, yaz aylarında azalan 30-40 cm'lik bir hareketlilik gözlemlenir. Ancak son 30 yılda küresel iklim krizinin yarattığı sorunlar, kapalı havzanın en büyük sorunu olmaya başladı. Dünya ısındıkça sıcaklık değerleriyle ilgili anomiler yaşanmaya başlandı. Bugün dünya 1 °C lik bir ısınma yaşıyor. Bu ısınma Türkiye'nin de içinde olduğu orta enlemlerde etkisini çok daha fazla gösterdi. Bu sıcaklık geçici bir şey değil."
Havzada buharlaşma oranının geçmişe göre iki-üç kat arttığını ifade eden Alaeddinoğlu, bölgede yağışların azaldığını ve yağış şeklinin de değiştiğini belirtti. Alaeddinoğlu, daha önce kış aylarında ve kar şeklinde düşen yağışların artık yağmur olarak düştüğünü, bunun da yer altı sularının azalmasına, bölgedeki göllerin beslenememesine neden olduğunu vurguladı:
"İklim değişikliği, geçmişte alışılagelen hava olayların değişmesi demek aslında. Artık tahmin edemediğimiz sıcaklık ve yağış değerleriyle karşı karşıya kalabiliriz. Havzada irili ufaklı birçok göl var ve en büyüğü de Van Gölü. Artan buharlaşma bu göllerdeki su seviyesinin düşmesine neden oluyor. Suyun çekilmesiyle Van Gölü 1-2 kilometreyi bulan bir alan kaybetti.
"Ancak özellikle yüksek bölgelerde bulunan ve beslenme alanları az olan birçok küçük göl son üç sezondur tamamen kurumaya başladı. Yağışın azalması, buharlaşmanın artması ve yağış şeklinde yaşanan değişiklik havzanın su döngüsünü değiştirdi. Yağışların şekli değişince geçmişte toprağa sızan karlar azalınca yeraltı suları azalmaya ve göller, barajlar beslenmemeye başlandı. Döngüyü sağlayan bu zincir kırıldı. Yağışlar son zamanlarda yağmur şeklinde olunca yüksek yerlerden doğrudan göle dökülüyor. Buharlaşmanın etkisiyle göle düşen bu sular uzun vadede fayda sağlayamıyor ve göl su kaybediyor."
Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi.
"Su kaybı devam edecek, göçler başlayacak''
"Bu durum artık kalıcı. Kısa süreli iyileşmeler olabilir ama bu uzun vadede sonucu değiştirmeyecek ve havza su kaybetmeye devam edecek. Göl alanı daralmaya devam edecek," diyen Alaeddinoğlu, bölgede yaşanan su kaybının birçok olumsuzluğu beraberinde getireceğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Bu, havzada yaşayan 1 milyon 200 bin insanın yaşamını olumsuz etkileyecek. İçme suyunda sorunlar yaşanacak veya yer altı suların azalmasıyla beraber havzada tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar bu faaliyetlerine devam edemeyecek. Böyle olursa bu insanla göç edecek.
"Aslında son dönemlerde yaptığımız bir çalışmada köy nüfusunun kentlere doğru çok hızlı bir şekilde hareket ettiğini gördük. Bu, iklim değişikliğinin bir sonucu. Yine havzadaki katı atıkların dereler ve akarsular yoluyla göle aktığını biliyoruz. Göl suyunun çekilmesiyle çamura karışan bu çöpler kötü bir kokuya neden oluyor. Bu da çekilmenin bir başka sonucu."
Alaeddinoğlu, insanların iklim krizine adapte olması gerektiğini söyleyerek, mevcut durumun trajediye dönüşmeden bir takım stratejilerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi:
"Bu sorunlar bizim onunla olan mücadelemizi zorlaştırıyor ancak adapte olabiliriz. Sorunun gelecekte yaratacağı tahribatları hesaplanabilir , bilim bunun için var. İçme suyundan, sulama suyuna kadar ihtiyaçlar hesaplanabilir ve bu yönlü stratejiler geliştirilebilir. Havzadaki sorun trajediye dönmeden süreci yönetmenin adımları atılmalı. Bugün dünya bunu yapıyor. 2030 ve sonrası için yaşanacak kırılmanın etkilerini azaltmaya çalışıyor."
Kalçık: Çekilmeler gölün kuzeyinde daha çok hissediliyor
Van Çevre Derneği Başkanı Ali Kalçık ise Van Gölü'ndeki çekilmenin tehlikeli boyutlara vardığını ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:
"Van Gölünün geldiği durum insanın tüylerini ürperten bir manzara. Küresel iklim sorunun sonucu olarak bölgemizdeki su kaybı tehlike sinyali veriyor. Şu an durduğumuz yerde ve 300 metre ilerisinde yüzdüğümüzü hatırlıyorum.
"Göl suyu her geçen gün daha çok geri çekiliyor. Van Gölü'nin güney kısmında çok görünür değil ama kuzey yani Erciş ilçesinin bulunduğu bölgede devasa çekilmeler var, gölün kafa kısmı bu gidişle yok olma noktasına gelecek. Bunun da sebebi gölün o kısmındaki kot farkı. Maalesef bölgedeki göller, dereler kuruma noktasına gelmiş. Havzada çekilmeyen akarsu, baraj veya göl kalmamış."
Tüm dünyayı ilgilendiren bu sorunun kaynağının da insanlar olduğu söyleyen Kalçık, doğaya yönelik kapitalist bakış açısı terk edilmedikçe benzer tahribatların yaşanacağını ifade etti.
Ali Kalçık, Van Çevre Derneği Başkanı.
Van Gölü'ndeki kirlilik ve kuraklık
Van kent merkezinin kıyısında bulunduğu gölün etrafında sekiz ilçe bulunuyor ve toplamda havzada bir milyonluk bir insan nüfusu olduğu biliniyor. Gölün çevresindeki yerleşim birimlerinde yaşayan bu nüfusun kanalizasyon ve katı atıklarının önemli bölümü ise arıtılmadan, doğrudan göle akıtılıyor. Suyun kirlenmesine ve kıyılarda dip çamuru ve çöp yığınlarının oluşmasına neden olan bu durum, insan sağlığının yanı sıra bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve endemik bir balık türü olan inci kefalinin yer aldığı göl ekosistemini de olumsuz etkiliyor. Buharlaşmanın birkaç yıl öncesine kadar katbekat arttığı gölde yer yer 2 kilometreyi bulan çekilmeler söz konusu. En belirgin çekilme ise su derinliğinin diğer kıyılara oranla daha az olduğu Erciş ilçesinin sahillerinde gözleniyor. Son yıllarda gölün çekildiği veya su seviyesinde düşüş yaşandığı yerlerde meydana gelmesi binlerce yıl süren ve "su altı peribacaları" olarak isimlendirilen dikitler (mikrobiyalit) ve tarihi yapılar ortaya çıktı. Kentteki sivil toplum kuruluşları ise söz konusu kararın, en düşük korumaya sahip sit alanlarını ifade ettiğini ve düzenleme ile sit alanı içerisinde yapılacak faaliyet ve yapılaşmaların engellenmediğini belirtmiş, kararın iptali için dava açmıştı. |
(ŞB/TY)