*Fotoğraflar: Eren Dağıstanlı
Cengiz İnşaat'ın Rize’deki İkizdere Eskencidere (İşkencedere) Vadisi’nde yapmak istediği taş ocağı projesine karşı direnişin 146’ncı gününde ilk kez "hukuk namına" bir gelişme yaşandı. 21 Nisan'dan beri devam eden direnişte, dün (13 Eylül) ilk kez bilirkişi heyeti İkizdere'de incelemede bulundu.
İş makinası, kolluk kuvveti, biber gazı, özel güvenliği, şirket yetkilisi, valisi, kaymakamı, milletvekili, belediye başkanı ve hatta bakanı geldi Eskencidereye de Rize İdare Mahkemesi ancak davaya gözünü açtı, bilirkişi heyeti nihayet vadide inceleme yaptı.
Bilirkişi heyeti öncesi, Eskencidere köylülerinin avukatları Yakup Okumuşoğlu ve İbrahim Demirci ile buluşup İkizdere’ye doğru yola koyulduk.
Yakup ağabey yorgun…
Gece rüyasına giren mahkeme salonlarını, heyetleri anlatıyor. Rüya kabusa, kabus uykusuzluğa dönmüş.
Heyete sunulacak son raporları yolda inceliyorlar İbrahim ağabey ile…
Bir gün, bir vadi, üç taş ocağı
Üç taş ocağı projesinin bilirkişi keşfi aynı gün yapılacaktı İkizdere’de. İlk keşif için Şimşirli köyüne gidiyoruz.
Bilirkişi heyeti detaylı bir inceleme yapmadan, itirazları üstünkörü dinliyor.
Yarım saat bile sürmüyor belki de doğaya yarım asırdan fazla zarar verecek projenin keşfi.
Ardından SR İnşaat tarafından Cevizlik ve Gürdere köyleri arasında yapılması planlanan taş ocağı alanına geçiyoruz.
Avukatların, ÇED raporunda yer alan flora ve fauna bilgilerinin incelenmesi ile köylülerin içme suyu varlıklarının zarar görüp görmeyeceğinin denetlenmesi talepleri reddediliyor. Duruma dair tutanaklar tutuluyor.
Nihayetinde öğlen saatlerinde bilirkişi heyeti ve avukatlar, 146 gündür yaşam mücadelesi veren Eskencidere Vadisi’ne giriş yapıyor.
İstanbul’dan Ankara’dan dayanışmaya gelenler de gurbette yaşayan İkizdereliler de Karadeniz’in başka yerlerinde doğa talanına karşı mücadele edenler de bilirkişi keşfini takip etmek için oradalar…
Direnişin başından beri mücadeleyi bırakmayan kadınlar yerlerini almış, taş ocağı yapımı planlanan alanın tam karşısında yamaç boyunca oturuyorlar.
Ayşe teyze evlatları gelmiş kadar seviniyor, bu kadar çok destekçiyi görünce. Mücadeleden vazgeçmeyeceğini bir kez daha haykırıyor.
İkizdere’de taş ocağı projesinin gündeme geldiği ilk günden bu yana devam eden, insanları kendi yurtlarından etme çalışması, bir kez daha somut olarak karşımızda duruyor.
Zira, taş ocağına karşı dava açan köylüler, avukatlar ve müdahiller dışarıda beklerken, mahkeme bilirkişi heyeti alana giriş yapıyor.
Davacılar dışarda, davalılar ve heyet içerde. Öyle ya; “Aynılar aynı yere”…
Eskencidereliler öfkeli.
En meşru davalarında bile kapının dışında kalmalarına isyan ediyorlar.
Yakup ağabey, gördüğü kabusun gerçeğe döndüğünden endişeli yapılan haksızlığa itiraz ediyor.
Biraz sonra heyet, alandan kapının önüne geliyor. Sonrasında davacılar, avukatlar ve müdahiller alana alınıyor.
Köşe başı umut
Dayanışma için gelenlerle alanın önünde beklemeye geçiyoruz.
Rize Andon Vadisi’nde HES’lere karşı ineğini satarak dava açan Kazım amca da orada.
Tek başına, yılmadan verdiği mücadeleyi anlatıyor Eskencidereli gençlere.
“Çok kişi olmak, kalabalık olmak çok güzel; ama yalnız da kalsanız bırakmayın” diyor Kazım amca.
Yanından hiç ayırmadığı dava dilekçelerini ve gazete haberlerini gösteriyor Eskencidere’nin gençlerinden Ali ve İhsan’a ve ekliyor:
“Ben bırakmadım, bir kişi de bir kişidir. Belki kaybettiğim zamanlar da oldu; ama vazgeçmediğim içim muvaffak olduğum daha çoktur.”
Cerattepe ve Kazdağları’nda madene karşı direnenler, Validebağ Korusu talana açılmasın diye nöbet tutanlar, Boğaziçi’nde kayyum rektöre karşı direnişi büyüten öğrenciler de dayanışma için alanda.
Her köşede bir tecrübe aktarımı,her köşede umudu büyüten bir sohbet var Eskencidere’de.
İki kamyon hafriyat mı durduracak Ali ağabeyi?
Önceki iki taş ocağının keşifleri gibi olmuyor bu sefer.
Bilirkişi heyeti yaklaşık iki saat sonunda incelemelerini bitiriyor. Ancak yine de alanın tamamına dair bir inceleme yapılamadığını, bununla alakalı da tutanak tutulduğunu söylüyor avukatlar.
Taş ocağı yapılması planlanan alan için açılan yolun bir kısmı hafriyatla kapatılmış durumda.
Belki de ilerisindeki alan görülsün istenmedi.
Tabii bu durum, çalışmalar sırasında ağaç tepelerinde sabahlayan, bütün tehditlere rağmen ağaçlara sarılarak onları savunan Ali ağabeyi durdurmadı.
Ali ağabeyi mi durduracaktı iki kamyon hafriyat? Durduramamış tabii.
Bir şekilde aşmış engeli, yapılan kıyımı tek tek görüntülemiş.
Adaletin T’si
Bilirkişi heyeti Eskencidere Vadisi’nden ayrılıyor bir süre sonra.
Direnişin büyük bir bölümüne ev sahipliği yapan ceviz ağacının altına geçiyoruz.
Keşifle alakalı değerlendirmeler yapılıyor.
Köylüler heyetin dikkatle not aldığından bahsederken bile tedirgin. “Gaz almaya gelmiş olmasınlar” diyorlar.
Hafriyatı aşıp alana nasıl girdiğini anlatan Ali ağabey ise “Eğer bu ülkede adaletin T’si varsa, kaldıysa; bu yağmayı, bu itirazı gören heyet düzgün rapor yazar, mahkemede doğru kararı verir” diyor.
Mahkeme bilirkişi heyeti 30 gün içerisinde bir rapor hazırlayacak, bu raporun durumuna göre de Rize İdare Mahkemesi’nde duruşma görülecek ve İkizdere’nin, Eskencidere’nin geleceğiyle alakalı bir karar verilecek.
“Adaletin T’si” bana önce garip geliyor. Sonra düşününce…
Belki de her alanda “adalet”in son harfinde, son düzlükte, son nefesindeyiz…
“Adaletin T’si var mı kaldı mı?” hep beraber göreceğiz.
(ED/SO/NÖ)