Fotoğraf ve videolar: Eren Dağıstanlı
İkizdere'de itirazın 60. günü/ Eren Dağıstanlı
İkizdere'de "analı kızlı" direniş: Tek ağaç kalana kadar umut var
Avukatı anlatıyor: 6 maddede İkizdere'deki taş ocağı hukuksuzlukları
İyidere Lojistik Limanı’nın dolgu çalışması için; İkizdere Eskencidere Vadisi, Ethone (Gürdere) köyünde Cengiz İnşaat tarafından yapılması planlanan taş ocağı projesine karşı köylüler 60 gündür fiili olarak direnişlerine devam ediyor.
TIKLAYIN - "Kuşlar bile ağaçlardaki yuvalarından düşüp ölüyor"
21 Nisan 2021 sabahı iş makinalarının köye gelmesiyle direnişe başlayan köylüler kimi zaman iş makinalarının önünde kimi zaman ağaçlara çıkarak kimi zaman da pasif direnişlerle mücadelelerini sürdürüyor.
TIKLAYIN - İkizdere'de direnen kadınlar: Cengiz, dozerini al da git!
60 gündür itirazlarını Meclis dahil her alanda belirten yöre sakinleri, tek ağaç kalana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtiyor.
"Yerlerde sürüklendik"
Jandarmanın müdahalesi sırasında annesini yerlerde görüp memlekete gelen Derya Ekşi yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Kendi çocuklarımı bıraktım koşa koşa geldim. Başka tutunacak dalımız yok tek annemiz var. Biz de buraya geldik, direndiğimiz için çok çektik. Sürükleyerek getirdiler beni, bel fıtığım var, çok ağrım oldu. Biz burada yanlış bir şey yaptığımızı düşünmüyoruz. Bizim burası doğup büyüdüğümüz yerler. Bu derede öğrendik biz yüzmeyi. Bu derenin içinde büyüdük, çünkü gidecek başka bir yerimiz yok”
"Direnişe geldim"
Çanakkale’de bir firmada çalıştığını ancak direnişe geldiği için işinden edildiğini belirten Ekşi, şunları vurguluyor:
“Annemin rahatsızlığı sebebiyle izin almıştım. Ancak burada da direnişe katılınca, işten çıkarıldım. Sorun değil, çalışmak istedikten sonra iş bulmak zor değil.
"Yine de geri geldim buraya. Yine de burada direnmeye devam ediyoruz. En son piknik yapmak için ormana gittik. Sürekli yollarımızı kesiyorlar, bir şey yapmaya kalksak hemen ceza geliyor. Benim de şu anda iki tane cezam var. Başka var mı bilmiyorum, gelecek mi onu da bilmiyorum?”
'Ürettikleri çözüme kendileri de inanmıyor'
“Dün sularımız çamur akıyordu, yine isyanlardaydık. Sürekli suyumuzu kesiyorlar, buradan bağırıyoruz, çağırıyoruz. Suyu yeniden veriyorlar, ama yine çamur. Ne tuvalete ne yemeğe, ne temizliğe ne çamaşıra hiçbir şeyde hiç su kullanamadık. İçme suyunu hazır alıyoruz şu anda.
"En son suyumuz mavi olarak aktı. Sağlık ocağından geldiler numune için, almadılar suyu, neymiş anında akması lazımmış almaları için. Kaymakamlığa başvuru yapmamızı, bu şikayet üzerine gelip alalım dediler. Firma yetkilileri suyun böyle aktığını görünce kendini aklamak için kendileri numune aldırıp göndermek istemişler.
"Bu sürekli böyle akmıyor, ara ara akıp kesiliyor. Artık o arada dinamit mi patlatıyorlar, başka bir şey mi katıyorlar suya bilmiyoruz. Yemek yaptık, yemekleri yiyemedik. Deterjan kokuyor yemekler. Daha o sudan yemek yapmadık zaten. Dediğim gibi hazır su alıyoruz, onla yapıyoruz.”
“Evimizin önüne bırakmıyorlar bizi. Ahıra inecek yengem, ahırın kapısında asker bekliyor. Toz dumandan balkona, cama çıkamıyoruz. Yok yolları sulayalım, yok şöyle yapalım, yok böyle yapalım. Çözüm üretiyorlar; ama çözümlerine kendileri de inanmıyorlar. Gece sesten uyuyamıyoruz. Kamyonların biri gidiyor, biri geliyor.
"Yağmur yağdığında da inmekte çıkmakta zorlanıyorlar. Ne diyebilirim ki? Buraları bize bıraksınlar. Biz kimseden, devletten bir şey görmedik bugüne kadar. Biz çok çok zengin bir aile değiliz.
"Zenginlik içinde yaşamadık, kimseden de bir şey beklemedik. Annemiz bizi çay parasıyla, süt parasıyla okuttu. Biz kendimiz çocukluğumuzda ceviz toplardık, onları satıp kitap defter alırdık. Biz devletten bir şey beklemiyoruz, onlar da bizden bir şey istemesinler. Bıraksınlar bizi. Buralar bizim, başka bir yerimiz yok.”
"Bir ağacımız kalana kadar direnişe devam"
Taş ocağına karşı direnişin ilk günlerinde jandarmanın gazlı müdahalenin hedefinde olan Derya Ekşi’nin annesi Ayşe Baş, cezalardan korkmadığını ve direnmeye devam edeceğini belirtiyor.
Baş şöyle sesleniyor:
Herkesin kendilerini duyduğunu ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan çıt çıkmadığını belirten Ayşe Baş: “Sesimizi duyurduk diyorlar, dış memleketlere kadar herkes duydu. Herkesi sorsan uyandırdık. Görümcem Ankaralara kadar gitti konuşmalar yaptı. Ama yine de Tayyip’ten bir çıt çıkmadı. Biz yine direniş yapıyoruz. Bir ağacımız kalana kadar oraya çıkacağız. Yukarı önlerine gidiyoruz; ama yol vermiyorlar."
"Bakma biz cesur çıktık"
Ayşe Baş, jandamanın gazlı müdahalesi sırasında yaşadıklarını da anlatıyor:
“Kepçenin önüne atlayalım derken ben fenalık geçirdim. Gaz yedik. Sinir damarlarım boşaldı. O komutana bir telefon geldi. Kulak kesildim. Siz, üç beş kadını mı geçemiyorsunuz, vur geç dendi. Beni m belimden aşağım zaten çok yok. Askerler önümde, ben onların önünde.
"Onlar üzerime gelince ben ayaklarımı kurtaramadım. Önlerinde tuttukları o nedir? Korkuluk mu, tablalar (Kalkanları kastediyor)… Ben ayaklarımı çekeyim derken zor kendimi kurtardım. Ben gaz da nedir bilmem. Ağzım, gözüm doldu, geriye düştüm. Bağırmaya çalışıyorum, sesim de çıkmıyor, elle işaret ediyorum. Baktım ki arkadaşlar da hep aynı, herkes yerlere seriliyor. Bizim canımız çıkmadı. Bizi orada Başbakanımız (Cumhurbaşkanını kastediyor) öldürdü de biz bakma cesur çıktık.
"Suya gittik, derelere. Başımızı suya soktuk. Biz oraya canımızı zor kurtardık. Çok ağladım… O bizi çok ağlattı. Allah karşılarına koysun. Bu yaşta kadının orucunu da bozdular orada, bize çok ızdırap ettiler”
"Korkmuyorum"
Kendisine de sokağa çıkma yasağından kaynaklı ceza geldiğini belirten Ayşe Baş son olarak şunları vurguluyor:
“Kaç tane ceza geldi. Ne kadar gelirse yine sopam elime yokuş yukarı gideceğim. Geldi ceza, gelsin, korkmuyorum. Koyun beni oraya, ben yaşlı kadınım keşke baksınlar beni. Bugün gelen şeyleri doldurdum, yolladım. Bakalım ne edecekse etsin. Ama malımı vermemek için direneceğim, yokuş yukarı gideceğim."
"Burası sokak değil, orman"
Pandemi önlemleri kapsamında sokağa çıkma kısıtlamasına uymadıkları gerekçesiyle ceza kesilen köylülerden Cemal Demirhan kendisine 900 TL’den 4 ayrı ceza geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Şu anda cezalar başladı gelmeye. Bahçede, ormanda, ailemle birlikte gezdiğim için. Köylülerimin yanına gittim diye ceza geldi. Burası sokak değil burası orman. 100 kişiye yakın insana ceza gelmiş sanırım; ama rekor bende 4 tane. Biz ormanı korumaya çalışıyoruz, köylülerimizle beraber. Biz burada yaşıyoruz.
"Evimiz 200 metre ileride. Bu toz dumanın içinde nasıl olacak? Sular gidecek. Ormanlar zaten yok oluyor. Arıcılık yapıyorlar burada. Fakat ormanda ceza yazılmasını ilk defa duyuyorum.
"Sokağa çıksak başımızın üstüne; ama burası sokak değil ki burası orman. Ormana çıkana ceza yazılıyorsa millet çaylıkta bahçede çalışıyor o zaman onlara da ceza yazsınlar. Biz taş ocağı yapılması düşünülen yere çıktık, hiçbir olay da yapmadık orada durduk. Yine diyorum orası sokak değil, orası orman; orman bölgesi."
İkizdere’de ne oluyor?Rize’nin İkizdere ilçesinde yapılacak olan lojistik liman inşaatında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan taş ocağı için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, ilçedeki İskencedere Vadisi’nde acele kamulaştırma kararı alındı. Bunun üzerine köylüler harekete geçerek, vadinin girişine çadır kurup nöbet tutmaya başlarken, alınan kararı da yargıya taşıdı. Ancak inşaatı gerçekleştirecek olan Cengiz Holding çalışanları 21 Nisan’da vadiye girerek taş ocağı için yol açma çalışmalarına başladı. Jandarma eşliğinde gelen şirket çalışanları, vadi girişine çadır kurup nöbet tutan vatandaşlardan çadırlarını kaldırmalarını istedi. Nöbet tutan vatandaşların tepkilerine rağmen çadırlar kaldırılırken, jandarma vadi girişine barikat kurdu. Kısa sürede iş makineleri çalışmaya başlarken, bölge halkı da vadiye akın etti. Vatandaşlar, vadide çalışma yapan firma yetkilerinin herhangi bir izinlerinin olmadığını, yapılan çalışmanın yasa dışı olduğunu söyledi. Direnen köylüler, eylemleriyle iş makinalarının alandan ayrılmasını sağladı. TIKLAYIN - "Köylüler gözyaşları içinde ağaçların sökülmesini izliyor" Kolluk kuvvetleri köylülere sokağa çıkma yasağına uymamaktan dolayı para cezası uyguladı. Köylüler cezalara rağmen direnmeye devam etti. 25 Nisan Pazar günü, yolları kesilen köylüler orman içlerinden iş makinalarının yanına geldi ve faaliyetin durmasını ve jandarmanın çekilmesini istedi. Jandarma çekilmedi ve direnişin sürmesi üzerine köylülere biber gazı ile müdahale etti. Müdahale esnasında bazı kadınlar yaralandı, köylüler de gözaltına alındı. Aralarında İkizdere Dernekleri Federasyon Başkanı Ziya Yıldırım’ında olduğu köylüler daha sonra serbest bırakıldı. Köylülere 3 günlük sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle de para cezası kesildi. Direnişe rağmen inşaat sürerken Cengiz İnşaat’ın 3 Mart'ta kapasite artışı talebiyle başvuru yaptığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 11. Bölge Müdürlüğü’nün, şirkete yeni bir taşocağı açması için izin verdiği ortaya çıktı. Doğal sit alanıCengiz Holding’in açmak istediği taş ocağı, doğal sit alanı olan İkizdere-İşkence Vadisi’nde yer alıyor. Vadi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Termal ve Kış Turizmi Yeni Destinasyonu” olarak belirlenmiş durumda. Yörede bir yandan da Bakanlık tarafından “örnek yayla” modeli uygulanacak. Dolayısıyla bölge hem örnek yayla hem doğal sit alanı hem de turizm alanı olarak geçiyor. Ünlü Anzer ballarının yapıldığı Anzer Yaylası, Çamlık Mesiresi, Çağrankaya Yaylaları ve Ovit sınırları da İkizdere içinde yer alıyor. İlçenin ekonomisi genel olarak tarıma dayalı. Başlıca tarım ürünleri çay ve patates ancak az miktarda kivi, mısır, armut ve fındık da yetiştiriliyor. Yaylacılık metoduyla sığır ve koyun beslenirken arıcılık da bölgedeki bir diğer geçim kaynağı.
|
(ED/EMK)