* Fotoğraflar: AA
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un deniz salyası/müsilaja karşı açıkladığı 22 maddelik eylem planını Prof. Dr. Mustafa Sarı ve hidrobiyolog Levent Artüz’e sorduk.
Bakan Kurum, Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısının ardından alınan ortak kararlar doğrultusunda Marmara Denizi’nin tamamını yüzeyde ve derinde etkisi altına alan müsilaja karşı mücadelenin 22 madde doğrultusunda başlayacağını duyurmuştu.
Söz konusu maddeler, bilim insanlarının sıkça dile getirdiği Marmara’daki atık yükünün azaltılması, derin deşarj gibi yıllardır uygulanan ve Marmara Denizi’ni yok eden yöntemlerin değiştirileceği bilgisini kapsadı.
Prof. Dr. Sarı ve Artüz eylem planını hem içerik bakımından hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın söz konusu yöntemlerin Marmara’ya zarar verdiğini nihayetinde kabul etmesi açısından olumlu değerlendirdi.
Ancak asıl mücadele şimdi başlıyor. Sarı ve Artüz, eylem planı doğrultusunda hızlıca bir uygulamaya geçilmezse Marmara’yı çok daha kötü senaryoların beklediğini söylüyor.
Prof. Dr. Sarı: İrade ortaya koyuldu sıra uygulamada
Müsilajın bu sene ilk görülmeye başladığı Kasım 2020’den bu yana yaptıkları çağrıların nihayet olumlu bir sonuca kavuştuğunu anlatan Prof. Dr. Sarı, “Geç kaldık ama 7 ay sonra da olsa bunun olmuş olmasından son derece mutluyum. Tüm taraflar bir araya geldi. Daha önemlisi tüm taraflar çalıştayda konuşup tartıştılar, görüşler eylem planına bir şekilde yansıdı ve kameraların karşısında 7 belediye başkanı çevre ve şehircilik bakanı ile beraber eylem planının altına imza attılar. Benim için çok ümit ve memnuniyet verici” diyor.
TIKLAYIN - Büyüakın: Marmara'yı fosseptik çukuru gibi kullanmışız
Fakat, eyleme dökülmemiş sözlerin Marmara Denizi’nde hiçbir şekilde etkisi olmayacağını da ekleyerek şöyle devam ediyor:
“Bu süre içerisinde sürekli dedik ki üç tane temel tetikleyici var: iklim değişikliğine bağlı deniz yüzeyi sıcaklıklarının artması, Marmara’nın orijinal yapısı gereği iklim şartlarının da etkisiyle deniz durağanlığının fazla olması ve sonuncusu da atık yükü. Diğer iki parametreyi yönetemeyiz, bir parametre kalıyor elimizde, o da atık yükünün azaltılması dedik.
“Şimdi eylem planına baktığım zaman hem evsel hem tarımsal hem endüstriyel hem de denizcilik sektöründen kaynaklanan atıkların bertaraf edildikten sonra Marmara Denizi’ne bırakılması yönünde bir irade var. Şu anda mevcut eylem planı bir irade beyanı aslında ve yarından itibaren bazı maddeleri de uygulamaya geçecek.
“Fayda için hemen uygulama şart”
“Anladığım kadarıyla bunun daha detaylı uygulama safhalarını entegre, bütünleşik strateji raporunda göreceğiz. Bu yüzden eylem planının hazırlanmış olması çok olumlu bir hareket ve eğer olduğu gibi uygulamaya aktarırsak da Marmara Denizi’nin hayrına bir hareket. Ancak metinler yazıldığı kağıtlardan değil yasalar gibi gücünü uygulamadan alırlar.
“Dolayısıyla bu acil eylem planının Marmara Denizi’ne fayda sağlayabilmesi için hemen uygulanması gerekiyor. Ne yapılması gerekiyorsa bunların hemen yapılması ve uygulamaya geçmemiz lazım.
“Aksi takdirde, çok güzel konuşmalar yapabiliriz, çok güzel kararlar alabiliriz ama uygulama olmazsa önümüzdeki yıllarda Marmara Denizi bizi müsilajıyla daha çok karşılar ve yavaş yavaş denizimizi kaybederiz. Sonuçta karar olumlu ama uygulaması hızlandırılarak hemen yapılmalı.”
“40 yılda yaptık, 40 günde çözüm beklemeyelim”
Prof. Dr. Sarı, Marmara Denizi’ndeki hem dipsel hem yüzeysel mevcut görünümün ne zaman sona ereceği hususunda da yine eylem planının uygulanmasına ve hızına dikkat çekiyor:
“Müsilajın ortadan kalkması için ona etki eden üç temel tetikleyiciden en az bir tanesinin ortadan kalkması ya da azalmasıyla mümkün. Onun için bu eylem planı müsilajı bir anda ortadan kaldırmaz. 40 yılda Marmara Denizi’ni bu hale getirdik, 40 günde çözüm beklemeyelim. Ancak ekosistemler yaşayan sistemlerdir.
* Suyun altında sabit yaşayan süngerler ve mercanlar müsilajdan çok fazla zarar gördü
“Bakan Kurum’un yaptığı açıklamada yüzde 40 atık yükünü azalttığımızda 5 yılda Marmara Denizi’nin normal haline döneceği yönünde beyanları var. Anladığım kadarıyla bunun arkasında da bir akademik çalışma var, simülasyon yapıldı ve bir veriye dayanarak kendisi bunu söylüyor. Ben bir bilim insanı olarak bilime güveniyorum. Eğer bir veri toplandı ve bu veriye dayalı olarak simülasyon yapıldıysa 5 yılda Marmara Denizi’nde düzelme yönünde iyileşme olacaktır. Fakat dediğim gibi uygularsak, atıkları Marmara Denizi’ne vermekten vazgeçersek.”
Artüz: Konuşabilmek için uygulamada görmemiz lazım
Hidrobiyolog Levent Artüz de “Bakanın herkesin ortak fikriyle Marmara Denizi’nin deşarjlardan dolayı kirletildiğini ve bugün bu duruma geldiğini kabul etmiş olmasından mutluluk duydum, ölsem de gam yemem” diyerek eylem planını olumlu yönde değerlendiriyor.
Ancak Artüz’e göre, planın içeriğinin değerlendirilmesi için henüz erken. “Maddelerin altının kanunla, düzenlemelerle nasıl doldurulacağı çok önemli” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Mesela derin deşarj yönetmeliğinde düzeltme diye bir madde var, halbuki Marmara Denizi’ni artık hiçbir şekilde alıcı ortam olarak kullanamazsınız. Bir başka maddede sıfır atıktan söz ediliyor, sıfır atık denizin alıcı ortam olmaktan çıkarılması demek zaten. Dolayısıyla bu planın altı doldurulmadan, kanuna dönüştürülmeden söz söylemek şu an için mümkün değil.
“Bir de nasıl dönüştürüleceği meselesi var; o aşamada parametreler ve kurallar devreye girecek. Örneğin eylem planında fabrikalara kirlenme konusunda önlem için zaman verileceği, yoksa kapatılacağı söyleniyor. Bakıyorsunuz, baca gazları konusunda da aynı şey yapıldı, uyarılar, planlar vs. ama sonra bu süre uzatıldı. O nedenle, en ayrıntılı halini resmi bir çerçeveden görmemiz lazım ki doğru mu yanlış mı bilelim.”
“Haliç’teki temizliğin sonuçları”
Bakan Kurum, eylem planına ilişkin açıklamaları sırasında “Haliç’i nasıl temizlediysek Marmara’yı da öyle temizleyeceğiz” şeklinde bir cümle sarf etmişti. “Eğer doğruysa yandım allah” diyen Artüz, nedenini şöyle açıklıyor:
“Marmara’yı berbat eden Haliç’i temizlemeye kalktıklarında uyguladıkları yöntemdi. Bedreddin Dalan’ın 1980’lerin ikinci yarısında ‘Haliç gözlerimin rengi gibi olacak’ dediği yöntemin sonuçlarını yaşıyoruz.”
“Durum sanılandan daha vahim”
Eylem planının yanı sıra müsilaja karşı Marmara Denizi’nde ilan edilmiş bir seferberlik var ve “Deniz salyadan temizleniyor” haberlerini sıkça görüyoruz. Ancak Artüz’ün söylediğine göre böyle bir şey zaten mümkün değil:
“Marmara Denizi Ekim 1989’da öldü. O dönem Marmara Denizi’nin Akdeniz’den gelip Karadeniz’e giden alt akıntısının konveyör olarak kullanılıp atıkların seyrelmesi umularak buraya deşarjın sonucu bugün yaşadığımız nihai ürün oldu. Marmara Denizi feryat etti ve göz göre göre bu hale geldi. O zamandan sonra olanlar çok önemli şeyler değil aslında çünkü 124 tane balık türünün olduğu, biyoçeşitliliğin çok zengin olduğu bir denize tekrar kavuşmamız mümkün değil. Ancak hala burada yaşayan birçok canlı var ve kalan canlıların yaşayacağı bir ortam da yok o zamandan bu zamana. Durum sanılandan yahut da algılanandan çok daha vahim.
“Temizlemek gibi bir şey de mümkün değil, emeğe de yazık paraya da yazık. Dostlar alışverişte görsün gibi bir iş bu. Yani elinize süpürge alıp gidip kumsalda kumları süpürmekten bir farkı yok. Bu iş böyle halledilmez. Biz bir denizi el birliğiyle, planlayarak öldürdük. Şimdi bunun altından nasıl kalkacağımızı oturup planlıyor olmamız lazım. Bir önlem alınırsa şu anki halinden biraz daha iyi bir pozisyonda devam edecek, yani müsilaj her sene yerine 3 veya 5 senede bir gözükecek, insanları çok rahatsız etmeyecek halde olacak. Ancak eğer ciddi bir önlem alınmazsa, yani alıcı ortamı olarak kullanılmaya devam edilirse Marmara Denizi bundan çok daha kötü senaryolarla karşımıza çıkacak.”
Müsilaj nedir, neden ortaya çıkar?Balıkçıların nez, köpük ya da salya olarak tanımladığı müsilaj tek hücreli bitkisel canlılardan bir tür fitoplankton olan Gonyalux fragilis’in yoğun çoğalması ve oluşturduğu renk sarmalı. Sakin denizlerde kendini daha çok gösteren müsilaj, doğal olmasına rağmen aşırı çoğalınca ekosisteme zarar verebiliyor. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) sarı, beyaz, renkli çamurumsu bu maddenin son iki yıldır, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’nde suyun üstünde ve altında sıkça görülmeye ve yayılmaya başladığını belirtiyor. Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorununa 2007 yılından bu yana dikkat çeken Marmara Çevresel İzleme Projesi (MAREM) ise bu tür anomalilerin denizde kirlenme düzeyinin göstergesi olduğuna işaret ediyor. Proje yöneticisi Levent Artüz çok yapışkan, bulaşkan bir yapıya sahip olan müsilajın denizdeki canlıların sonunu getirebileceğini vurguluyor. Balık yumurtalarının büyük çoğunluğunun denizin yüzeyinde bulunduğuna ve yüzeydeki yumurtaların müsilajın içinde hapsolarak yaşama şanslarını kaybettiğini belirten Artüz larvalar için de aynı şeyin söz konusu olduğunu kaydediyor. Artüz'ün 1+1'de aktardığı bilgilere göre müsilaj zamanla, hareket edemeyen (sesil) midye, istiridye, tunikatlar gibi canlıların üzerine de çöküyor, deniz çayırlarını örtüyor ve ışıkla temaslarını kesiyor. Öte yandan uzmanlar müsilajın nedenlerini ise kıyıların doldurulması ve atıklar nedeniyle denizdeki oksijen kaybı ve küresel iklim değişimine bağlı olarak Akdeniz havzasında sıcaklıkların yükselmesi şeklinde açıklıyorlar. Marmara Denizi ne durumda?Deniz yüzey sıcaklığı verilerine bakıldığında, Marmara Denizi'nin sıcaklığı bu yıl 40 yıllık ortalama verinin 2,5 derece üzerinde, yani 2,5 derecelik bir anomali söz konusu. Marmara Denizi'nin çevresinde yaklaşık 25 milyon insan yaşıyor. Türkiye'nin endüstrisinin yarıya yakını da Marmara Denizi'nin çevresinde yer alıyor. Yani evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların tümü doğrudan ya da dolaylı olarak Marmara Denizi'ne gidiyor. Ne yapılmalı?Bilim insanları müsilaja karşı yapılması gereken en önemli şeyin Marmara'ya arıtılmamış atığın boşaltılmaması olduğunu söylüyor. İklim değişikliğini de dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası geliştirilmesi için çalışmalara bir an evvel başlanılması da bir diğer öneri olarak sunuluyor. |
(TP)