* Fotoğraflar: AA
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, Mayıs ayında yüzde 60’lara varan barajlardaki doluluk oranı bugün itibariyle yüzde 34,73 olarak ölçüldü.
İstanbul'a su sağlayan baraj ve göletler azami 868 milyon 683 bin metreküp su biriktirme hacmine sahipken, mevcut su miktarı 310 milyon metreküp seviyesinde.
Zaten sınırlı olan su kaynakları, iklim krizinin etkisiyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, bilinçsiz tüketim ve evsel, endüstriyel, tarımsal atıklarla yaratılan kirlilikle iyice çıkmaza sürükleniyor.
Sanıldığının aksine, son yıllarda özellikle yaz aylarında belirli bölgelere çok kısa sürede büyük miktarlarda yağış düşmesi sonucu seller meydana gelse de bu tarz yağışlar toprağın verimli hale gelmesine ve yeraltı sularına katkı sağlamıyor.
Peki, bu düşüşün arkasındaki tek sebep iklim krizi ve bilinçsiz tüketim mi, suyun kullanımında yapılan hatalar neler, düşüşü önlemek için ne gibi önlemler alabiliriz sorularının cevaplarını TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Meryem Kayan ile konuştuk.
"Son 10 yıldaki ikinci en düşük seviye"
Kayan, 34,73’e düşen baraj doluluk oranıyla son 10 yıldaki ikinci en düşük orana gerilediğimizi belirterek şunları söylüyor:
“Yağışlı aylarda barajlarda toplanan su, kentin su ihtiyacını karşılarken, yağışsız aylarda ise toplanan suyun tüketimine devam ediliyor. Yaz aylarının yağışsız olması nedeniyle eksilen su tamamlanamıyor ve doluluk oranları azalıyor.
“İSKİ verilerine göre son 10 yılda aynı tarihteki baraj doluluk oranları kontrol edildiğinde, sadece 4 Ekim 2014’te yüzde 22,45 değerine kadar gerilemiş olduğu görülüyor. Buna göre son 10 yılda aynı tarihteki baraj doluluk oranlarına göre yüzde 34,73 ile ikinci en düşük baraj doluluk oranlarına gerilemiş durumdayız.
“Su toplama barajlarında yüzde 15’lik kısmın su alınamayacak çökme bölgesi olduğu düşünüldüğünde mevcut su miktarı kentin 57 günlük su ihtiyacını karşılayacak kapasitede. Melen’den temin edilen su ile bu süre 75 gün civarında olacaktır.”
"Kanal İstanbul: Susuz bir İstanbul"
31 Aralık 2019 TÜİK verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 18,66’sının İstanbul ‘da ikamet ettiğini hatırlatan Kayan, büyük bir nüfusa ve nüfus yoğunluğuna sahip İstanbul’da su temini ve iletiminin büyük önem arz ettiğini ancak mega projelerin bu önemi gözetmediğini belirtiyor:
“Türkiye’nin en büyük nüfusuna sahip İstanbul, barajlardaki su kıtlığı, su yollarını hiçe sayan yapılaşmalar ve kirlilikle birlikte son olarak da İstanbul’u besleyen içme suyu kaynaklarını yerle bir edecek ‘Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Yapı Alanları’ projeleriyle, ‘Susuz Bir İstanbul’ projesine dönüşüyor.”
"En temel sorun havzaların yapılaşmaya açılması"
Kayan’ın aktardığına göre, İstanbul toplam alanı 5 bin 400 km2 olup, yıllık 3-5 milyar m3 yağış alıyor. Su ihtiyacının tamamı yağışların barajlarda toplanması ile karşılanıyor. Kentin yıllık su tüketimi yaklaşık 1,1 milyar m3 olup, kentin su sistemi; yağışların havza alanlarında akış ile barajlarda toplanması ve arıtılarak şebekeye verilmesi esasına dayanıyor.
* ÇMO Başkanı Meryem Kayan
“Bu durumda yağışların en fazla toplanması temel prensip olmalı” diyen Kayan, yağışların barajlarda toplanması için su havzalarına gereksinim olduğunu ancak havzaların hükümet eli ile yapılaşmaya açılarak yok edildiğini ve böylece yağışların barajlarda toplanmasının olanaksız hale geldiğini söylüyor:
“En temel sorun havzaların yapılaşmaya açılması, kentin su ihtiyacının kent havzalarından karşılanması gerekirken komşu illerin su kaynaklarına muhtaç edilmesi. Mesela Kanal İstanbul projesi ile mevcut bazı barajlar yok edilirken Yeni Şehir Rezerv Alanı projesi ile de su toplama havzaları yapılaşmaya açılıyor.
Orman ekosistemlerinde tahribat ve betonlaşma
“Özellikle orman ekosistemleri su döngüsünün çok önemli parçaları. Bu anlamda da İstanbul’da orman ekosistemleri üzerinde yaşanan tahribat, betonlaşma gibi faktörler de İstanbul’un su sıkıntısını çok ciddi anlamda arttıran unsurlar karşımıza çıkıyor.”
Avrupa yakasının su ihtiyacı daha yüksek
İstanbul Avrupa yakasındaki barajlarda doluluk oranları Anadolu yakasındaki barajların doluluk oranlarına göre çok daha düşük ve aynı zamanda Avrupa yakasının su ihtiyacı Anadolu yakasına göre daha yüksek.
Kayan, su kaynakları planlaması yapılırken, İstanbul’un şimdiki ve gelecekteki nüfus ve su ihtiyaçlarının dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, mevcut barajların korunması ve hatta kapasitelerinin arttırılması gerektiğini ifade ediyor.
"Sermaye talan sisteminden vazgeçmeli"
Su kaynaklarının kullanımı konusunda sıkça bireysel önlemlerin, bilinçli tüketimin önemi vurgulansa da Kayan, bunun da önemli olduğunu ancak asıl çözümün sermeyenin yaklaşımında olduğu görüşünde:
“Su canlıların yaşam kaynağı. Suya erişimin kısıtlanması, azaltılması, bireysel su tasarrufu ile çözüme gidilmesi kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Canlıların yaşam kaynaklarından fedakârlık istemek yerine sermayenin havzaları yapılaşmaya açma ve bitmeyen talan sisteminden vazgeçmesi en doğru yaklaşım.
“Bu kapsamda, öncelikle su toplama havzalarımızın kirlenmeye ve yapılaşmaya karşı kesinlikle korunması gereklidir. Yağmursuyu yönetim planlarının uygulamaya konularak yağmursuyu geri kazanım sistemleri teşvik edilmelidir. Özellikle çok su kullanan endüstrilerde atık su geri kazanım sistemleri –gri su uygulamaları- kurulması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Bireysel tüketim alışkanlıkları ve tarımsal faaliyetler
“İstanbul, Anadolu kadar olmasa da tarımsal faaliyetin sürdürüldüğü ve özellikle yeni yerel yönetim ile birlikte tarımsal faaliyetin teşvik edildiği ve arttırıldığı bir il. Tarımsal faaliyetler konusundaki bu çalışmalar çok önemli ve anlamlı. Ancak özellikle su krizi düşünüldüğünde İstanbul için tarımsal su kullanımının da özel olarak organize edilmesi elzem.
“Bunun yanı sıra elbette ki bireysel olarak tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, suyun sonsuz bir kaynak olmadığının fark edilmesi, su tasarrufunu İstanbulluların da yapması şart. Bununla ilgili de yerel yönetimin daha fazla kamu spotu ve çeşitli kampanyalar ile bu bilincin kamuoyunda oturmasını sağlayacak çalışmalar yapması gerekiyor."
Dünyada suBirleşmiş Milletler, WMO ve uluslararası örgütler tarafından hazırlanan bir rapora göre, 2050'ye kadar sel riski altındaki insan sayısının 1,6 milyara çıkması, 2,7 ila 3,2 milyardan fazla kişinin ise su kıtlığı ile karşı karşıya kalmasının bekleniyor. Rapora göre, su kullanımı son 40 yılda yüzde 40 artmış durumda. 2007’de su yüzünden yaşanan anlaşmazlıkların yüzde 71’i anlaşmalarla çözülürken, 2009'da bu oran yüzde 58'e geriledi. İki milyardan fazla kişi, ciddi su sıkıntısı bulunan ülkelerde yaşıyor ve yaklaşık 4 milyar kişi de yılın en az bir ayında su kıtlığıyla karşı karşıya kalıyor. |
(TP)