Fotoğraflar: Ata Murat Kalkan, Ozan Acıdere, Boğaziçi Dayanışması
Boğaziçi Üniversitesi'ne Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2 Ocak'ta rektör olarak atadığı Melih Bulu'nun kampüsteki varlığı da geçen bir ayı aşkın süre boyunca yaptıkları da protestoların odağı olmayı sürdürüyor.
Üniversite bileşenleri, Bulu'nun istifasını ısrarla talep ediyor. Bulu ise bunun karşısında "22 yıllık hayalim" dediği bu görevde kalmanın yollarını arıyor.
Şimdiye dek Bulu'nun okulda kadrolaşmasının önündeki en önemli engel, akademisyenlerin onunla çalışmak istememesi ve ona sırt dönmesiydi. Ancak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulacağı duyurulan hukuk ve iletişim fakülteleri, artık, bu "derde" bir çözüm getirebilir.
TIKLAYIN - "İstifayı düşünmüyorum" diyen Bulu, Soylu'ya teşekkür etti
Zira Bulu, Resmi Gazete'de 6 Şubat'ta duyurulan ve "kadrolaşma niyeti taşıdığı" belirtilerek eleştirilen karara dair bir tweet atıp "Cumhurbaşkanımızın imzasıyla kurulan iletişim ve hukuk fakültelerinin Boğaziçi'ne farklı perspektifler ve zenginlikler katacağına inanıyorum" diyerek memnuniyetini çoktan dile getirdi.
Bulu'nun dolaylı ya da doğrudan icraati olarak sayılabilecek konular arasında oldu bittiye getirilemeyen -belki de- tek şey, yardımcılarının "belirlenmesi" oldu. Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu ve Prof. Dr. Mehmet Naci İnci'nin rektör yardımcıları olarak atanması beş haftanın ardından ancak "sağlanabildi."
Geçen günlerde yaşanan ani gelişmelerden biri, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Aday Kulübü'nün (BÜLGBTİ) kapatılması. Kamuoyu ve Boğaziçililer, bu kararı da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un tweetiyle 2 Şubat'ta öğrendi. Böylelikle kulübün kapısına kilit vurulduğu, anahtarın da Bulu'da olduğu ortaya çıktı.
İşte bu süreci, Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu (CİTÖK) Ofis Koordinatörü Cemre Baytok ile konuştuk.
Kulübe kilit vuruldu
Öğrencilerin sergideki bir görsel gerekçe gösterilerek gözaltına alındığı 29 Ocak'tan bu yana kampüste ve kulüpte neler oldu?
29'unda yaşanan, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ kulübünün gece yarısından sonra basılması meselesi aslında. Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (BÜKAK) ile ortak kullandıkları bir oda orası. Genellikle üniversitede odaları birlikte kullanır kulüpler.
Söz konusu sanat eserinin infial yaratması üzerine kulübün basıldığı ve arandığı söyleniyor. Fakat enteresan olan şu ki; sergiyi düzenleyen bu süreçte oluşmuş yeni bir sanat kolektifi. Yani kulüp faaliyeti değil o sanat eserinin bulunduğu sergi. Dolayısıyla ikisi arasında aslında bir sebep sonuç ilişkisi yok.
TIKLAYIN - "Özgürlük olmazsa üniversite üniversite olmaktan çıkar"
Savcılık emriyle kulüp odasının aranmasına karar verildiği zaman da kulübün ilgilileri olan öğrencilere ve danışmanlarına haber verilmiyor. Polis, bina amirlerinin kapıyı açmasıyla içeride arama yapıyor ve tutanak tutuyor. Tutanak, soruşturma gizli denilerek meselenin taraflarına verilmiyor.
TIKLAYIN - "Talebimiz iktidarın üniversitelerden elini çekmesi"
Hafta sonu yasağı geçtikten sonra hem Kadın Araştırmaları Kulubü'nden hem de LGBTİ kulübünden üyeler doğal olarak kulübe girip bakmak istiyorlar. Ben de onlara eşlik ediyorum. Çünkü CİTÖK doğrudan bu kulüplerle birlikte çalışıyor. Kulüp danışmanı iki hoca, bir avukat ve öğrencilerle odanın durumuna bakmak istiyoruz ve fark ediyoruz ki kapı kilitli.
TIKLAYIN - Kampüs "garnizon komutanlığı gibi"
Güvenlikler bize kilidin değiştirildiğini ve anahtarın da olmadığını söylüyorlar. Biz de bu anahtarı nereden edineceğimizi soruyoruz. Bunun, Melih Bulu'nun inisiyatifinde olduğu bilgisini alabiliyoruz. Aynı gün gece yarısı Fahrettin Altun'un tweetiyle resmi yazıyı görüyoruz. Sonrasında da "Bu yazı var mı?" diye peşine düşüyor hocalar ve gerçek olduğu ortaya çıkıyor.
Bulu, Habertürk yazarı Nagehan Alçı'ya verdiği demeçte kulübün Mehmed Özkan tarafından kurulmadığını, bekletildiğini ve "aday kulüp" olarak tutulduğunu söyledi. Bunlar ne anlama geliyor?
Üniversitenin teamülleri gereğince bütün kulüpler önce bir aday kulüplük aşamasından geçerler ve sonrasında kulüp olurlar. Bunu değerlendiren de rektör değildir. BÜLGBTİ'nin bir adaylık sürecinde olduğu doğru. Fakat bu, Mehmed Özkan'ın döneminde de onun tek başına karar verebileceği bir şey değildi. Üniversitenin çeşitli komisyonlarından geçerek ve en sonunda rektöre vararak yapılacak bir şey olacaktı. Bulu, o süreci kendisi baltalamış ve nihai hale getirmiş oldu.
TIKLAYIN - "Liyakatin olmadığı yerde eğitim kalitesi düşüyor"
Yönetim yok
CİTÖK'te bir aydır nasıl bir çalışma düzeniniz var? Size gelen taciz bildirimleriyle ilgili ne yapabiliyorsunuz?
Gerçekten görmeden anlaması zor bir ay geçirdik. Polis ablukasında kampüsler şu anda. Metroların önü kapalı; tek tek geçebiliyorsunuz, çeşitli insanlara GBT yapıyorlar. İçeride de kimi zaman üniformalı polis, çoğu zaman sivil polis var ve varlığını da hissettiriyor.
TIKLAYIN - "Akademik özerklikten vazgeçemeyiz"
Herhangi bir idari ya da akademik işi sürdürmek mümkün değil. Zaten öyle bir konsantrasyonumuz yok. Anlarımız, tamamen yeni gelişmeleri takip ederek geçiyor.
Bana bir başvuru geldiğinde, nitekim böyle birkaç sorun yaşadım, yönlendireceğim bir yönetim yok şu anda. Yani biz üniversitenin her farklı alanında koordineli çalışıyoruz. Bir başvuru geldiğinde başta öğrenci dekanı olmak üzere çeşitli kişilere ileterek çalıştım şu ana dek. Şimdi bir boşluk var arada ve ciddi bir şey yapılması gerektiğinde nasıl yapılacağını tam olarak kestiremiyorum. Şu an biraz hem dışarıdan hem de içeriden destek şeklinde yönlendirmeler yapmaya ve elimden geldiğinde ulaşılabilir olmaya çalışıyorum.
TIKLAYIN - "Tüm bileşenlerimizle karşısındayız Melih Bulu'nun"
Cinsel taciz gibi şikayetler bu tür kriz anlarında ikincil duruma düşer, daha geri plana atılır. İnsanlar hayatını normal bir şekilde sürdürebilme mücadelesi verirken genelde gözden çıkarılanlar böyle meseleler olur. Bunu daha önce de çeşitli durumlarda deneyimlemiştik.
Nasıl bir eylemlilik planlıyorsunuz bundan sonra?
Farklı kesimlerin birbirine açık olduğu ve aslında protesto edilenin ne olduğu mesajının geniş kesimlere ulaştığı bir durum içerisindeyiz, bu çok umut verici. Başlatılmış ve sürdürülebilmiş bu yan yana duruşun, konuşmaların daha fazla artacağı bir şeylere dönüşebileceğini umuyorum. Çünkü kampüsler pandemiden dolayı boş olduğu için konuşma alanları hep internette sıkışıyor. Bir araya gelip daha fazla konuşabilecek bir düzleme ihtiyaç var.
TIKLAYIN - "Demokratik olmayan bir ortamda bilgi üretilemez"
(DŞ)