Yeni lise sisteminin detayları, 18 Mayıs'ta Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından açıklanmasının ardından tartışmalar da başladı. Yeni sistem, ders saatlerinin azaltılması, kariyer derslerinin müfredata eklenmesi ve tatil sürelerindeki değişiklikleri de beraberinde getirdi. Bununla birlikte her zaman tartışma konusu olan din dersi yine zorunlu dersler arasında. Eğitim Fakültesinden Yardımcı Doçent Melike Acar, yeni eğitim sistemi ile ilgili bianet'in sorularanı yanıtladı
Melike Acar, Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünün ardından Yüksek Lisans derecesini San Francisco Eyalet Üniversitesi'nde Gelişim Psikolojisi alanında aldı. Acar, Doktora çalışmasını ise Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de İnsan Gelişimi ve Eğitim alanında tamamladı.
"Yeni sistem 1990'larda denenmişti"
Yeni eğitim sistemi neler getiriyor? Yeni ne var? Derslerin azaltılması, tatil sürelerinde değişiklik ve "yapay zekâ uygulamaları", "bilgi kuramı" gibi kariyer derslerinin yer almasını olumlu gelişmeler olarak görebilir miyiz?
Yeni orta öğretim eğitim sistemi 1990'ların ortalarında denenen ve başarısız olduğu gerekçesiyle apar topar kaldırılan 'kredili' sistemin bir benzeri. Dolayısıyla çok da yeni değil. Bu sefer esnek ve modüler eğitim sloganıyla tanıtıldı. Zorunlu ders sayısı azalmış, yaz tatili kısaltılmış ve öğrencilere kendi ilgi ve becerileri doğrultusunda seçmeli ders alma fırsatları tanınmış. Ne kadar özgürlükçü değil mi? Ayrıca, kariyer danışmanlığı ve kişisel gelişim vurgusu da yapmış. Bu söylem eğer çok içeriğine takılmazsanız çağın ruhuna çok uygun, onun için özellikle eğitimin özelleşmesi gerektiğini düşünenler tarafından olumlu değerlendiriliyor.
"İyi ve kötü okul arasındaki makas daha da açılacak"
Ben öyle düşünmüyorum. Bu uygulama ile vatandaşın kamusal kaliteli eğitim hakkına bir darbe daha inecek, iyi okul ve kötü okul arasındaki makası daha da açacak ve bundan da en çok yoksul kesimlerin çocukları zarar görecektir. 90'ların ortalarında da kredili sistem üniversite giriş sınavlarında başarıyı artırır gerekçesiyle büyük bir hevesle uygulanmaya başlanmıştı. Ancak o zamanki öğretmen sayısı ve kalitesi sistemin vadettiği seçmeli dersleri açmaya yetmedi, dersler boş geçmeye başladı. Biz de 'zorunlu seçmeli ders' kavramıyla o yıllarda tanışmış olduk. 90'lı yıllardan bugüne öğretmen kalitesinde yükselme olduğunu gösteren hiçbir veri yok elimizde.
Mesela bir devlet lisesinde öğrenciler robotik ya da yapay zekâ dersi seçse bu dersi hangi dersin öğretmeni verebilecek? Öğretmen yok gerekçesiyle ya açılmayacak ya da dışarıdan velilerin sponsorluğunda öğretmen getirilecek. Bir yandan da mevcut öğretmenler için sertifika programları ve kurslar açıldığını göreceğiz. Ama bütün bu sertifikasyon sürecinin öğretmeni ne kadar yetkin kılacağı, dahası öğretmenlerin böyle bir motivasyonunun olup olmadığı belirsiz. Motivasyonları olsa bile eğitim tamamen pragmatist bir süreç olarak işleyecek. Piyasaya getirisi olmayan ve paraya dönüşmeyeceği düşünülen hiçbir eğitim faaliyeti önemsenmeyecek.
"Tatil süresi değişikliği büyük şehirlere göre yapılmış"
Tatil süresindeki değişiklik de tamamen büyük şehirlerde yaşayanları düşünülerek yapılmış. Yaz tatilinin uzun tutulmasının gerekçelerinden biri çocuk ve gençlerin yazın bağ-bahçe işlerine yardım etmesiydi. Artık Türkiye'de tarım yapılmadığına göre şehirlerde yaşayan çocuklu aileler dönem ortasında iç turizmi canlandırsın diye düşünmüş olabilirler. Başka koşullar altında olsa Bilgi Kuramı ve Uygulamaları dersi beni çok heyecanlandırabilirdi. Ancak, din dersinin zorunlu olduğu, ahlâklı olmanın dindar olmakla eşitlendiği ve evrim kuramının çocuklara uygun olamadığı gerekçesiyle müfredattan çıkarıldığı bir siyasi kültürde dersin içeriği ve yöntemiyle ilgili ciddi endişelerim var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "hak ihlali" olarak kararları olmasına rağmen hâlâ din dersinin zorunlu olmasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Din dersi 12 Eylül Askeri Darbesinden beri zorunlu ders ve sıklıkla siyasi malzeme olarak kullanılıyor. Ben de ilkokul 4. sınıftan liseye mezun olana kadar zorunlu din dersi gördüm. Hatırladığım din dersinin milli güvenlik dersi ile birlikte en çok kopya çekilen ders olduğu. Bu dersin resmi adı Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi ve MEB dersin neden zorunlu olduğunu "bu bir dinler tarihi ve kültürü dersi" diye gerekçelendiriyor.
Fakat ders adı, içeriği, işleniş biçimiyle Sünnî İslam'ı tebliğ ediyor, dinler arasında hiyerarşi kuruyor ve korku imgelerini de sık sık kullanıyor. Bu haliyle, başka inanç sisteminden gelenleri, inanmayanları, inanıp da dini emirleri yerine getirmeyenleri dışlıyor.
"Din dersi pedagojik açıdan sembolik şiddet"
Ben kendi öğrencilik tecrübelerime de dayanarak din dersinin pedagojik açıdan bir sembolik şiddet olduğunu ve hiçbir çocuğun buna maruz bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca din dersleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Din ve Vicdan Özgürlüğü maddesine de aykırı.
Bir de yıllar içerisinde liseye geçiş sınavlarında din kültürü dersinden gelen soruların sayısı ve ağırlığı artırıldı. Din dersinden muaf olan Müslüman olmayan grupların da 'iyi' bir okula yerleşebilmek amacıyla zorla din dersi sorularını cevaplamak zorunda kalması durumu var. Bu da bir hak ihlalidir.
"Kapsayıcı ve demokratik okul ortamı"
Zorunlu din dersine ek olarak sistem zaten dörder yıllık üç kademeden oluşan 12 yıllık eğitimin her kademesinde "Hz. Muhammed'in Hayatı, Kur'an-ı Kerim ve Temel Dini Bilgiler (I-II)" gibi dersler seçmeli ders havuzunda mevcut. Ayrıca Milli Eğitim'in Din, ahlâk ve değerler eğitimi için çeşitli vakıf ve düşünce kuruluşlarıyla iş birliği yaptığını da biliyoruz. Bence din derslerinin seçmeli olması gerekir ama bu seçme sürecinin mahalle baskısıyla zorunlu seçmeliye dönüşmemesi için öncelikle okul ortamının kapsayıcı demokratik olması gerekiyor.
"Bakanlık öğrenci ve öğretmenlerin görüşünü aldı mı?"
Son olarak sürekli değişen eğitim sistemi ve eğitim uygulamalarını çocuk hakları açısından nasıl yorumlarsınız?
Yapılandırmacı ve öğrenci merkezli eğitim kavramları Milli Eğitim Bakanlığı belgelerinde ve yönetmeliklerinde bol bol geçer. Ama Milli Eğitim Bakanlığı çocuk ve gençleri algılayan, düşünebilen, seçim yapabilen, sorgulayan, söz sahibi olan özneler olarak tanımlamıyor. Eğitim sistemi sürekli büyüklerin ideal dünya, ideal vatandaş tanımına göre değişip duruyor. Acaba yeni sisteme karar verirken lise öğrencilerinden ve öğretmenlerinden görüş aldı mı Bakanlık? Eğitimin en önemli paydaşları öğrenciler ve öğretmenler. Onların dahil edilmedikleri her sistem değişikliği sosyal mühendislik projesidir. (AÖ)