* Görseller: Pixabay, AA
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, 24 Şubat'ta Ukrayna'nın işgali ile başlayan savaş karşısında Rusya'ya yönelik ekonomik ve diplomatik yaptırımlar açıklamaya devam ediyor.
AB üyesi 27 ülke son olarak AB Komisyonu'nun önerdiği ve hazırladığı beşinci yaptırım paketini dün (7 Nisan) kabul etti.
AB dönem başkanı Fransa'nın yaptığı açıklamaya göre, Rusya'dan ithal edilen kömüre yönelik ambargonun yanı sıra AB ülkelerinin limanlarının Rusya gemilerine kapatılması ve Rusya bankalarına yaptırımların kapsamının genişletilmesi de öngörülen diğer yaptırımlar arasında.
Deutsche Welle'nin (DW) haberine göre, söz konusu kömür ithalatı ambargosu bugün AB'nin resmi gazetesinde yayınlandıktan sonra 120 gün içinde resmen yürürlüğe girmiş olacak. Diğer bir deyişle, ambargonun Ağustos başından itibaren geçerli olacağı tahmin ediliyor.
Öte yandan, Avrupa ülkelerinin Rusya'dan gelen kömüre ne kadar bağımlı olduğu düşünüldüğünde, ambargo kararının yürürlüğe girmesi için uzunca bir süre öngörülmesi pek de şaşırtıcı değil.
AB'nin resmi istatistik kurumu Eurostat'a göre, 2019 yılında AB ülkelerinin ithal ettiği kömürün yüzde 47'si Rusya'dan geliyordu.
Tevekkeli değil, karara ilişkin konuşan Almanya Şansölyesi Olaf Scholz de "[Ambargonun] daha hızlı hayata geçirilmesi elbette çok iyi olur, ancak hem hükümetlerin hem de şirketlerin buna ihtiyacı var" dedi.
Peki doğalgazda durum ne? Enerji kaynakları konusunda Rusya'ya bağımlılıklarından kurtulmak isteyen ülkeler ne planlıyor?
Doğalgaz ithalatı: Veriler ne diyor?
Eurostat'ın 2020 verilerine göre, AB ülkeleri doğalgazın yüzde 38.1'ini Rusya'dan ithal ediyordu. Almanya için ise bu oran yüzde 55'ti. 2020 yılında Avrupa'nın boru hatları üzerinden Rusya'dan aldığı toplam 167,7 milyar metreküplük doğalgazın 56,3'ünü Almanya almıştı.
Hal böyle olunca, başta Şansölye Olaf Scholz ve Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck olmak üzere Almanyalı hükümet yetkilileri savaşın başladığı 24 Şubat'tan bu yana Rusya'dan alınan fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak için temaslarını sürdürüyor.
Son olarak, Olaf Scholz'ün bugün Londra'da İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile bir araya geleceği açıklandı.
Konuyla ilgili bir tweet atan Johnson, "Olaf Scholz'ü bugün Birleşik Krallık'ta ağırlamayı dört gözle bekliyorum. Rus enerjisine olan bağımlılığı bitirmeye yönelik prensipli kararlılığını olumlu karşılıyorum. Rusya'nın işgaline nasıl karşılık verdiğimiz bundan sonraki yıllarda uluslararası düzeni de tanımlayacak. Putin'in suçlarının cezasız kalmasına izin veremeyiz" dedi.
Peki, devletlerin tavırları söyledikleri kadar "prensipli" mi?
"Sorumlu bir enerji politikası"
Şimdiye kadar yaşananları yeniden hatırlamak gerekirse, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in doğalgaz alımında ödemelerin dolar veya euro yerine ruble ile yapılmasını öngören kararnameyi imzalamasının ardından Letonya, Litvanya ve Estonya doğalgaz ithalatını durdurmuştu.
Almanya ve İngiltere'nin izlediği yol ise biraz daha tartışmalı.
TIKLAYIN - ABD ve İngiltere'den Rusya petrolüne ithalat yasağı
Aslına bakılırsa, Rusya-Ukrayna savaşı başlamadan bir gün önce, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'nın ayrılıkçı bölgeleri Donetsk ve Luhansk'ı tanıması ve bölgeye asker gönderilmesi emrini vermesinin ardından Almanya hükümeti bir açıklama yaparak Kuzey Akım 2 (Nord Stream 2) doğalgaz boru hattı için onay sürecini durdurmuştu.
Savaşın başlamasıyla 27 Şubat'ta Ukrayna gündemiyle toplanan Federal Meclis'te konuşan Şansölye Scholz de, "bağımlılığın düşürülmesi için enerji politikasında değişiklik yapacaklarına" işaret etmişti.
"Sorumlu bir enerji politikasının ekonomi ve iklimin yanı sıra güvenlik için de önemli olduğunu" söyleyen Scholz, bu bağlamda hem yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılacağını hem de kömür ve gaz rezervlerini artıracaklarını duyurmuştu. Scholz, ayrıca hükümetin Brunsbüttel ve Wilhelmshaven'da iki sıvı gaz terminali inşa edilmesi kararı aldığını açıklamıştı.
Rusya yerine Katar ve BAE
Şansölye Scholz'un bu açıklamasını Ekonomi Bakanı Habeck'in Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yaptığı ziyaret takip etti.
Almanya'nın Handelsblatt gazetesinin de aktardığı üzere, özellikle Katar dünyanın en büyük Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG) ihracatçısı olarak öne çıkıyor, enerji konusunda Rusya'ya alternatif arayan Almanya bu iki ülke sayesinde Rusya'ya bağımlılığı azaltmayı hedefliyordu.
Bu ziyareti Almanya iç siyaseti açısından ilginç kılan bir nokta vardı:
Aralık 2021'de Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal Hür Demokratik Parti'nin (FDP) koalisyonu ile kurulan "trafik ışığı" hükümetinin Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck olmuştu.
Özellikle iklim krizi ile mücadele ve insan hakları gibi konularda öne çıkan Yeşiller'in bir mensubu olan Habeck göreve geldikten birkaç ay sonra sıvılaştırılmış doğalgaz almak için insan hakları ihlalleriyle öne çıkan iki ülkeye resmi bir ziyaret gerçekleştiriyordu.
Robert Habeck sonrasında kendisini özetle şu sözlerle savunacaktı: "Siyaset, gerçekliğe göre pozisyon almak ve ellerinizi kirletmektir. Ve işe giriştiğinde ellerin kirli olduğu için şikayet etmemektir..."
Daha fazla nükleer reaktör?
İngiltere Başbakanı Johnson da bu süreçte benzer bir yol izledi. BBC'nin haberine göre, Johnson 16 Mart'ta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne giderek "karşı karşıya olduğumuz yeni gerçeklikle baş etmek için" "enerji güvenliği ve diğer konularda" müzakerelerde bulundu.
Fakat bu ziyaret özellikle hak savunucuları tarafından sert bir dille eleştirildi. Çünkü söz konusu ziyaret, Suudi Arabistan 81 kişiyi idam ettikten yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşmişti. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi ve veliaht prens Muhammed bin Salman'ın rolü hakkındaki tartışmalar ise halen sürüyordu.
İngiltere'nin bu noktadaki politikalarının eleştirildiği bir diğer nokta ise şüphesiz nükleer enerji ile ilgili.
Geçtiğimiz günlerde yeni enerji stratejisini duyuran İngiltere hükümetinin yaptığı açıklamaya göre, İngiltere'yi enerji alanında "daha bağımsız" hale getireceği belirtilen plan, ülkedeki mevcut nükleer santrallere sekiz yeni nükleer reaktörün daha eklenmesi anlamına geliyor.
Yönetime bağlı "Great British Nuclear" adında yeni bir nükleer planlama biriminin kurulduğunu da duyuran açıklamada, yeni projelerin acilen gündeme alınarak finanse edilmesinin hedeflendiği ifade edildi.
Buna göre, hükümet yaklaşık 120 milyon sterlin yeni kaynak ayırarak "Anglesey'deki Wylfa sahası da dahil olmak üzere 10 yıl içinde mümkün olan en kısa sürede bir dizi projeyi ilerletmek için" çalışacak.
"Enerji güvenliğini" sağlamayı amaçlayan plan rüzgar, güneş ve hidrojen enerjisi üretimini de artırmayı öngörse de, İş ve Enerji Bakanı Kwasi Kwarteng, "Kuzey Denizi'ndeki enerji üretimini en üst seviyeye çıkarırken, ucuz ve yenilenebilir kaynaklar ile nükleer kapasitemizi artırmak, önümüzdeki yıllarda enerji bağımsızlığımızı sağlamanın en iyi ve tek yoludur" diyor.
11 AB ülkesinden "yeşil enerji" çağrısı
Tüm bunlar olurken, 11 AB ülkesi dün ortak bir açıklama yaparak Rusya'ya olan enerji bağımlılığını bitirebilmek için ülkelere iklim değişikliği politikaları konusunda müzakereleri hızlandırma çağrısı yaptı.
Duvar'ın Reuters'tan aktardığına göre, Almanya, Avusturya, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, Letonya, Lüksemburg ve Slovenya açıklamasında, "Şimdi cesur olma ve yeşil enerjiye kararlılıkla geçme zamanı. Herhangi bir gecikme veya tereddüt, enerji bağımlılığımızı yalnızca uzatacak. Bu nedenle paket üzerindeki müzakereler hızlandırılmalı" dedi.
Söz konusu çağrının yerine getirilmesi durumunda iklim önerilerinin 2030 yılına kadar AB gaz kullanımını yüzde 30 oranında azaltacağı tahmin ediliyor. (SD/AÖ)