Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'dan çekilmesi, Taliban'ın piyonlarını ardı ardına sürmesi ve kazanımlar elde etmesi, Türkiye'nin Kabil Havalimanı kontrolüne talip olması ve Taliban'ın Kabil'deki kazanımı ardından Erdoğan'ın sözleri bir yazda gelişti.
Türkiye'nin eski Erbil Başkonsolosu, uluslararası ilişkiler uzmanı ve yazar Aydın Selcen bu hızlı gelişmeleri, mevcut durumu ve Türkiye'nin tavrını bianet'e yorumladı.
ABD'nin çekilmesi ardından Taliban ilerleyişi hızlı gelişti. Bu kadar hızlı bir ilerleyiş ve kazanımlar öngörülebilir miydi?
Esasen son günlerde ABD istihbarat, dışişleri ve silâhlı kuvvetlerinden sızdırılan bilgi ve belgelere bakılırsa, Afganistan devlet yapısının çok kısa sürede çökeceğinin öngörüldüğü ancak bu alandan gelen bilgilerin karar alıcılar tarafından gözardı edildiği ortaya çıkıyor.
Belki şaşılacak bir durum yok zira çekilme kararı siyasi ve ABD seçmeni tarafından ezici çoğunlukla desteklendiğine de şüphe yok.
"Ani çekilmenin diplomatik faturası"
Buna karşılık, 300-350 bin mevcutlu bir ordunun, 70-75 bin mevcutlu düzensiz bir milis gücü karşısında, donanımı daha üstün olduğu halde, 11 gün içinde ortadan yok olması herhalde beklenmiyordu.
ABD kendi özel müfettiş ("SIGAR") raporuna göre yirmi yılda Afganistan'a yeniden inşa için 145 ve savaş giderleri için 837 milyar dolar harcamış. Tanık olunan apar topar, darmadağınık çekilmenin bir de ölçülemeyecek diplomatik faturası var.
Kendi siyasal sisteminin ve tarihinin özelliklerine göre ABD'de yurttaş yönetimin aldığı kararları başkanla bağdaştırır, öyle anarken ("Biden çekilme kararı" gibi), başta müttefikler ve diğer ülkeler ile paydaşlar bu tür gelişmeleri "ABD'nin kararı, adımı" diye anlıyor, öyle yorumluyor. Bu ayrım üzerine düşünmek gerekecek sanıyorum.
ABD Doha'da Taliban'la masaya oturup, toptan çekilme kararını da duyurduktan sonra, Kabil'in pek fazla seçeneği de yoktu. Yolsuzluk yönetimi yok oldu.
Taliban'ın "2.0" sürümü nasıl?
Taliban ılımlı mesajlar veriyor söylemde ancak uygulamadaki haberleri biliyorsunuz. Taliban farklı bir yola giriyor mu gerçekten? Söylemler sadece bir PR çalışması mı?
Taliban "2.0" sürümüyle Çin'e (Uygurlar konusunda) ve Hindistan'a (Keşmir konusunda) çiçekler attı, bir heyeti Moskova'yı ziyaret etti. İçeride, kadınlar ve Şii Hazaralar gibi kırılgan toplum kesimlerine görece daha insaflı yaklaşacağının işaretlerini verdi.
Devlet-altı bir yapı hatta bir tedhiş örgütü olarak 40 yıllık iç savaş ve çalkantıdan bunalmış halka belirli bir istikrar vaat etmiş oldu.
Taliban'ın güvenilir anlatıya göre Pakistan istihbarat servisi ISI'nin yaratısı olduğu düşünülürse, belki müttefiki ABD'ye El Kaide, Osama bin Ladin, nükleer silâhların yayılması gibi dosyaların ardından yeni bir kazık attığı anlaşılan Pakistan'ın muhataplık ve müttefiklik statüsünün Vaşington'da ne yöne evrileceğini de herhalde yakından izlemek gerekecek.
Bir adım geri çekilip, konuya daha geniş pencereden bakarsak, Taliban'ın, "kanlısı" olduğu IŞİD'den, IŞİD'in ihvancılık vs gibi türlü İslâmcılık akımlarından özde farkı yok.
İslâmcılık ile demokrasinin bağdaşmayacağı, laik-seküler olmayan bir düzende demokrasi ve insan haklarından söz edilemeyeceği açık.
Taliban tarihsel/toplumsal olarak, vahabilik (Suudi Arabistan) denli koyu deobandilik hareketine, o medreselere ve Afganistan nüfusunun yüzde 40'ını oluşturan Peştunların "peştunvali" denilen törelerine yaslanıyor.
"Ankara'nın Kabil ısrarı gerekçelendirilemez"
Erdoğan'ın "Taliban'ın ılımlı mesajlarını memnuniyetle karşıladığı" yönündeki açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? İstenildiği gibi Kabil Havalimanı'na konuşlanılmış olsaydı şu an nasıl bir tablo olurdu?
Ankara'nın ABD çekilir ve NATO görevi sona ererken, Taliban'la anlaşarak 600 kişilik birliği Kabil Havalimanı'nda tutmak ısrarını ben gerekçelendiremiyorum.
ABD yalnızca düzenli tahliye için geçici olarak bunun altı katı büyüklükte 6000 kişilik bir birlik konuşlandırdı o havalimanına.
Türkiye, Taliban'a rağmen Taliban'ı mı savunacak, Taliban "çekilme" isterken orada neden ve nasıl kalınacak, bu görevi Türkiye'ye kim verdi, kendi talipse bu göreve nedeni nedir, "kardeşlik hukuku" denilen şey her neyse o ne zamandır uluslararası ilişkilerde ittifakların, yazılı anlaşmaların yerini aldı, bu ve bunun gibi soruların yanıtı bende yok.
TIKLAYIN - Afganistan: Taliban karşı, Ankara ısrarlı
"Mülteci konusunda 'beyhudelik' mevcut"
Mülteciler konusuna muhalefetin tepkileri de eleştiriliyor. Şu an mülteciler konusunda nasıl tavır almalı size göre Türkiye?
Düzensiz göç konusu siyasi bir konu ve yaklaşan seçimler bağlamında diğer tüm konuları da ya doğrudan etkiliyor, ya öyle bir potansiyele sahip. Yüksek perdeden içi boş, çözüm önermeyen itirazlarla kendini iyyi hissetmek kolaycılık.
İklim değişikliğinin de ivmesini artıracağı küresel düzensiz göç öyle bir konu ki, ne tek başına herhangi bir ülkenin bu alanda sorun giderici politikalar geliştirmesi olası, ne ülkelerin kafa kafaya verip birlikte bir çözüm bulmaları. Dolayısıyla bir "beyhudelik" durumu sözkonusu.
Türkiye'nin yapabilecekleri de kısıtlı. Kendi sınırlarının denetimini sıkı tutmak.
Sınırötesi ve denizaşırı askeri harekâtlardan kaçınmak, süregidenleri sona erdirmek veya hangi durum oluştuğunda bunların sona ereceğini ikna edici ve akılcı bir biçimde iç ve dış kamuoyuna açıklamak.
Ülkemizde başta Suriyeliler, diğer sığınmacıların büyük çoğunluğunun artık burada kalıcı oldukları bilinciyle, uluslararası yardım (başta AB + BM) da alarak bu kişilerin topluma entegrasyonları ve çocuklarının eğitimini sağlayacak politikalar üretip, uygulamak.
Tek başına değil, üyesi ve adayı olunan ittifaklar, uluslararası kuruluşlarla, altına imza attığı anlaşmaları da dikkate alan politikalar geliştirmek, kaynak yaratmak. Tüm bunlar yapılsa bile, sorunun belki onyıllarca bizimle kalacağı da herhalde teslim edilmeli.
NOT: Aydın Selcen'in Afganistan konusunu ayrıca yorumladığı Gündem Dışı programını izlemek için tıklayın.
(PT)