*Fotoğraf: AA (Arşiv).
Beyrut limanında onlarca yıllık hükümetin kötü yönetimi ve yolsuzluğunun ardından, 4 Ağustos 2020'de tarihin nükleer olmayan en büyük patlamalarından biri limanı paramparça etti ve şehrin yarısından fazlasına zarar verdi.
Patlama, tarımda yüksek nitratlı bir gübre olarak yaygın olarak kullanılan, ancak aynı zamanda patlayıcı üretmek için de kullanılabilen yanıcı bir kimyasal bileşik olan tonlarca amonyum nitratın patlamasından kaynaklandı.
Amonyum nitrat yükü, Kasım 2013'te Moldova bayraklı Rhosus gemisiyle Beyrut limanına girmiş ve 23 ve 24 Ekim 2014'te Beyrut limanındaki hangar 12'ye boşaltılmıştı.
Beyrut limanında meydana gelen patlamada Lübnan, Suriye, Mısır, Etiyopya, Bangladeş, Filipinler, Pakistan, Filistin, Hollanda, Kanada, Almanya, Fransa, Avustralya ve ABD vatandaşları da dahil olmak üzere 218 kişi hayatını kaybetti.
"Bizi içeriden katlettiler"
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) raporunda yer alan ifadelerde iki yaşındaki oğluyla birlikte limanın önünden geçmekte olan Mirna Habboush, patlamada sağ gözünü kaybetti ve sağ koluna ağır hasar verdi.
Mirna, "Hiçbir şey göremedik. Kana basıyorduk. İnsanların yırtık uzuvlarına basıyorsunuz... 'Yardım etmeme yardım edin' diye seslenen sesler duydum. Ama kimseye yardım edemedik" dedi.
Bir gönüllü, Mirna'nın oğlunu motosikletle yakındaki bir hastaneye götürdü ve Mirna onu yoldan geçen başka bir arabayla takip etti.
"Bunu kafamdan silemezsin. Anılarımdan iptal edemezsin. İptal edemezsin. Yaşadığım bir buçuk saat. Bir buçuk saatlik korku. Bir buçuk saatlik ağrı. Patlamanın kendisi, videolarda gördüğünüzde ve gözlerinizle gördüğünüzde bir fark var" diyor ve ekliyor:
"Hayatım değişti. İlk ay kendimi kabullenemedim. Oğlum iki ay yanıma gelmedi. Benden korkuyordu... Hala hayatta olsak da içimizde ölüyüz. Bizi içeriden öldürdüler. Bizi içeriden katlettiler."
300 binden fazla insan
En az 150'si fiziksel engelli olmak üzere 7 bin kişiyi yaraladı; tarifsiz psikolojik zarara neden oldu; ve 77 bin daireye zarar vererek 300 bin'den fazla insanı yerinden etti.
Yaşları 2 ile 15 arasında değişen en az üç çocuk hayatını kaybetti. 31 çocuk hastaneye kaldırıldı, 1.000 çocuk yaralandı ve 80 bin çocuk evsiz kaldı.
Patlama 163 devlet okulunu ve özel okulunu etkiledi ve Beyrut'taki sağlık merkezlerinin yarısını işlevsiz hale getirdi ve Beyrut'taki özel işletmelerin yüzde 56'sını etkiledi.
Ulaşım, enerji, su temini ve sanitasyon dahil olmak üzere altyapıda ve belediye hizmetlerinde toplam 390-475 milyon ABD Doları tutarında büyük hasar meydana geldi.
Dünya Bankası'na göre, patlama tahmini olarak 3,8-4,6 milyar dolar arasında maddi hasara neden oldu.
Havaya gaz ve oksitler salındı
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) raporuna göre patlama ayrıca, patlamanın bir sonucu olarak tutuşmuş olabilecek diğer materyallerden gelen toksinlerle potansiyel olarak havaya salınan amonyak gazı ve nitrojen oksitler saldı.
Amonyak gazı ve nitrojen oksitler hem çevreye hem de solunum sistemine zararlı.
Yıkımın, muhtemelen doğrudan maruz kalma veya toprak ve su kirliliği yoluyla sağlığa zarar verebilecek tehlikeli kimyasallar içeren 800 bin tona kadar inşaat ve yıkım atığı oluşturduğu tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), patlamadan kaynaklanan çevresel bozulmayı temizlemenin maliyetinin 100 milyon doların üzerinde olacağını tahmin ediyor.
Şu anda bilindiği üzere kanıtlar, Rhosus'un nakliye belgelerinde belirtildiği gibi amonyum nitratın Mozambik'e yönelik olup olmadığı veya malzemenin hedeflenen varış noktasının Beyrut olup olmadığı konusunda soruları gündeme getiriyor.
Cezai açıdan ihmaller
Halihazırda mevcut olan kanıtlar, birden fazla Lübnanlı yetkilinin, en azından, Rhosus'un kargosunu almasında Lübnan yasalarına göre cezai açıdan ihmalkar olduğunu gösteriyor.
Lübnanlı yetkililerin eylemleri ve ihmalleri, yaşam için makul olmayan bir risk yarattı. Uluslararası insan hakları hukukuna göre, bir devletin yaşama yönelik öngörülebilir riskleri önlemek için harekete geçmemesi, yaşam hakkının ihlalidir.
Buna ek olarak, kanıtlar bazı hükümet yetkililerinin amonyum nitratın limandaki varlığının ölümle sonuçlanabileceğini öngördüğünü ve ölüm riskini zımnen kabul ettiğini kuvvetle göstiyor.
İç hukuka göre bu, olası kastla adam öldürme ve/veya kasıtsız adam öldürme suçuna denk düşebilir. Aynı zamanda uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yaşam hakkının ihlali anlamına gelir.
700 sayfadan fazla bulgu
Hazırlanan raporda 700 sayfadan fazla bulgu ve belge yer alıyor. Rapor ayrıca, birden fazla Lübnanlı yetkilinin Lübnan yasalarına göre cezai olarak ihmalkar olduğuna dair kanıtlar olduğu sonucuna varıyor.
HRW, Cumhurbaşkanı Michel Aoun, geçici Başbakan Hassan Diab, Devlet Güvenliği Genel Müdürü Tony Saliba ve sorgulanmak üzere aranan diğer eski bakanların risklerden haberdar olmalarına rağmen halkı korumak için harekete geçmediklerini ileri sürüyor.
Lübnan devlet başkanı ofisinden rapora ilişkin herhangi bir yorumda bulunmazken Saliba, kendi kurumunun yasal görev alanı dahilinde elinden gelen her şeyi yaptığını, yetkilileri uyarmak için yasal raporlar hazırladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı: İfade vereceğim
Aoun, kimsenin kanunların üzerinde olmadığını söyleyerek ifade vermeye hazır olduğunu duyurdu.
HRW raporunu, gözden geçirdiği resmi belgelere ve cumhurbaşkanı, geçici başbakan ve ülkenin devlet güvenlik sorumlusu da dahil olmak üzere üst düzey yetkililerle yapılan çok sayıda görüşmeye dayandırıyor.
Soruşturma, sevkiyatın Beyrut limanına getirilmesinden sonra olan olayları takip ediyor ve çeşitli resmi kurumlara yönelik tekrarlanan tehlike uyarılarını kayda geçiriyor.
Raporda, "Kanıtlar, bazı hükümet yetkililerinin amonyum nitratın limandaki varlığının ölümle sonuçlanabileceğini öngördüğünü ve ölüm riskini zımnen kabul ettiğini kuvvetle gösteriyor" deniliyor.
Yargıç Tarek Bitar liderliğindeki patlamayla ilgili Lübnan soruşturması durmuş vaziyette. Politikacılar ve üst düzey güvenlik görevlileri henüz sorgulanmadı ve dokunulmazlıklarının kaldırılması talepleri engellendi.
(PT)