Yıl sonunda "kendimizi Avrupa'da görüyoruz" diyerek birlik ile buzları eritme sinyali veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Ocak'ta da büyükelçiler ile biraraya geldiği toplantıda AB ile ilişkileri yeniden rayına oturtmak için hazır olduklarını söyledi.
2021'de Türkiye'yi bekleyen dış politika başlıkları arasında Akdeniz'deki krizden, Biden döneminde ilişkilere pekçok madde var.
Mini dizimizin ikinci günü Emekli Büyükelçi Yalım Eralp ve Akademisyen-gazeteci Soli Özel'e sorduk.
Yalım Eralp: Çok ciddi reformlar lazım
Erdoğan'ın "Türkiye'nin kaderi Avrupa'da" söylemiyle söze başlayan emekli büyükelçi Yalım Eralp, "Somut adımlar atmak lazım, 'kaderi Avrupa'da' demekle olmaz bu iş" diyor ve ekliyor:
"Mutlaka çok büyük, ciddi reformlar lazım. Ha bunu yapabilir mi, kuşkuluyum. Ama şu önemli; hakikaten ne Rusya ile ne Amerika ile bizim büyük ortak düşüncelerimiz olabilir.
"Türkiye 7., ABD 77. kattan bakıyor"
Batı dünyası içinde yer almak başka ama onlar gibi görmek başka. Şunu anlatmak istiyorum:
Türkiye, dünyaya yedinci kattan bakıyor mesela. Amerika 70'inci kattan bakıyor. Dolayısıyla gördükleri şeyler farklı.
Dünyaya yedinci kattan baktığınız zaman başka bir dünya görürsünüz. Avrupa, bize daha yakın bu bakımdan. Onun için Cumhurbaşkanı'nın tespiti doğru.
Ama o tespiti yerine getirmek lazım. Bunu yapabilmek için de ciddi reformlar gerekiyor.
Hem ekonomide ama özellikle siyasette."
"Başta ifade özgürlüğü..."
Bu reformları sıralarken "Düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargının bağımsızlığı gibi çok temel konularda, çok ciddi ve azımsanmayacak reformlar gerekiyor" vurgusu yapan Eralp, şöyle devam ediyor:
"Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara ilk geldiğinde, 2000-2004 arası yaptı. Ama ondan sonra geriye gittik.
2002 yılında basını düşünün, düşünce özgürlüğünü düşünün, şimdiyi düşünün.
Eğer Avrupalı olmak istiyorsanız bir ileri, bir geri yapamazsınız."
"Akdeniz krizini ancak hukuk çözer"
Eralp, Akdeniz kriziyle ilgili sorumuza ise şöyle yanıt verdi:
"Şimdi bu, diplomasi ve hukuk yoluyla aydınlatılabilecek bir mesele.
Kolay bir soru değil, ne Yunanistan, ne Türkiye tek başına 'bu benim münhasır bölgem' diyebilir. Hukuken geçerli değildir.
Yunanistan için de geçerli değildir, bizim için de. Bu ancak anlaşmalar yoluyla çözülür.
İlk önce müzakereler denenmeli, müzakereler sonuçsuz kalırsa Adalet Divanı'na (Lahey) gitmek lazım.
Medeni ülkeler böyle yapar."
"Bu devirde silahla çözülen sorun yok"
"Bu sorunu silah zoruyla halletmek mümkün değildir" diyen Eralp, sözlerini şöyle bitiriyor:
"Zaten silah yoluyla bu devir hiçbir şeyi halletmek mümkün değildir.
Bakın Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül olayları sonrası silaha 5 trilyon dolar yatırdı.
Peki netice alınmış mı bundan? Yoo. Benim vurgulamak istediğim bunlar."
Soli Özel: Yakınlaşma şaşırtıcı değil
"Türkiye'nin İngilizce'de charm offensive denilen türden sorunlu olduğu tüm ülkelere yönelik ilişkilerde bir onarım ve yakınlaşma hedefine yönelmesi şaşırticı değil" şeklinde konuşan Akademisyen Soli Özel devam ediyor:
"Trump yönetiminin gitmesiyle birlikte Türkiye'nin çevresinde olayların akışının da değişmesi, Ankara'nın son dört yıldaki kadar rahat hareket etme alanı bulamayacağı öngörülüyor.
Bunun da ötesinde Trump döneminde ve onun bitecek olmasının da etkisiyle özellikle Ortadoğu'da kayda değer gelişmeler yaşandı.
Filistin meselesinin bir kenara atılarak İsrail ve Arap ülkeleri arasında diplomatik ilişkilerin kurulması, 1949'da İsrail'i tanıyan Türkiye'nin bu gelişmeye anlaşılması mümkün olmayan bir tavırla karşı çıkması, bölgedeki yegane müttefiği Katar'ın tüm boyutları henüz bilinmeyen bir anlaşmayla kendisine karşı düşmanca hareket etmiş olan Suudi Arabistan'la barışması, bu değişen panoramanın bazı unsurları.
"Gerginlik politikalarının mantığı kalmıyor"
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yeni başkan Biden döneminde Türkiye ve ABD ilişkilerine değinen Özel, yeni sayfayı şöyle yorumluyor:
"Görevi devralacak Biden yönetiminin dış politikadaki önceliklerinden birisinin ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerini onarmak, Atlantik ittifakını ve NATO'yu güçlendirerek daha uyumlu işler hale getirmek olduğu gözönünde bulundurulduğunda,
Ayrıca Çin ile rekabetinde demokrasi konusunu gündeme getireceğini beyan etmesine bakarak Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde zor bir yol üzerinden yeni bir sayfa açılması beklenebilir.
Atlantik ilişkilerinde iyileşmeyi bekleyen, Türkiye konusunda ise ABD'nin izleyeceği politikaya kendi tercihlerini endeksleyeceğini beyan etmiş AB ile ilişkileri düzeltmek tıpkı Washington ile ilişkileri onarmak kadar önem taşıyor Ankara açısından.
Ayrıca ekonomik krizden çıkabilmek için gerekli kaynak akışlarının da genellikle Batı'dan geldiği, sıcak para niteliğindeki fon akışlarının bile Türkiye'nin Batı ile ilişkilerine bir ölçüde önem verdiği de düşünüldüğünde gerginlik politikalarını sürdürmenin pek bir mantığı kalmıyor."
"Rusya'nın tepkisi merak konusu"
"Kısacası Ankara, inandırıcılığı zayıf da olsa bir yeni sayfa açma peşinde. AB de bu oyunu oynamayı kendi çıkarları açısından uygun buluyor.
"2021'de Türkiye dış politikası açısından önde gelen sorun ABD ile ilişkilerdeki sorunların nasıl aşılacağıdır.
S-400 krizinin daha fazla yaptırıma yol açmadan ve bu füzeler Türkiye'den dışarı çıkarılmadan sona erdirilmesi Ankara'nın hedefidir ancak bunun nasıl gerçekleşeceği henüz belli değil. Rusya'nın ne tepki vereceği de bir merak konusu.
"En büyük risk yalnızlığın derinleşmesi"
Katar-Suudi Arabistan yakınlaşması eğer Müslüman Kardeşler konusunda bir mutabakat içeriyorsa o zaman Türkiye'nin de bu örgütle arasına mesafe koyması gerekecektir.
Bu bağlamda bu yıl açısından en büyük risk ABD ile S-400, PYD ve Halkbank gibi sorunlar nedeniyle yeni bir ilişki çerçevesinin oluşturulamaması ve Türkiye'nin diplomatik yalnızlığının sürmesi veya derinleşmesidir."
(PT)
Mini dizinin ilk günü için tıklayın: "Türkiye'nin yalnızlığı kendiliğinden olmadı"