80’lerden itibaren, yeni bir adalet mekanizması olarak Adalet ve Hakikat Komisyonları belirli bir popülerlik kazandı. Askeri diktatörlüklerden kurtulan, ırkçı rejimleri bertaraf eden, ciddi bir savaş yenilgisi yaşayan, otoriter rejimleri geride bırakan, yani ciddi rejim değişikleri geçiren ülkelerde Hakikat Komisyonları oluştu.
Latin Amerika, Afrika ve bazı uzak Asya ülkeleri yeni bir adalet mekanizması olarak Hakikat Komisyonları’nı işletmeye başladılar.
Bugün Türkiye’de bile bu alanda girişimler var. 78’liler Vakfı’nın öncülük ettiği Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma Girişimi veya yeni faaliyete başlayan Yüzleşme Girişimi gibi.
Gerçek mi, adalet mi?
Yine de Hakikat Komisyonları, akademisyenler ve aktivistler arasında tartışmaya yol açtı. Tartışmanın tarafları kabaca bir sınıflamayla gerçek veya adalet yanlıları olarak adalandırılabilir.
Hakikat Komisyonları adaletin yeni mekanizmaları mı? Yoksa adalet mekanizmasının önemini azlatıyorlar mı? Gerçeği bulmak için insan hakları ihlallerini araştırmanın bedeli suçluların cezalandırılmaması mı? Ulusal sağaltma sürecinin bir parçası olarak gerçekleri anlatmak ve ortaya çıkartmak adaletten bir vazgeçiş anlamına mı geliyor? Bu sorular tartışmalar sırasında havalarda uçuştu, makalelere konu oldu.
İnsan hakları ihlallerinin kurbanları ve kurbanların aileleri, adaletin, suçların ve bu suçu işleyenlerin yargılanmaları ve cezalandırılmaları halinde işlediğine inanıyor. Hakikat Komisyonlarına karşı olan akademisyenler de hukukun üstünlüğünün ve suçların sorumluluğunun adaletin temeli olduğunu hatırlatıyor.
Önce affedelim sonra uzlaşalım
Bu tartışmanın odak noktası kurulan Hakikat Komisyonlarının genel veya kısmi afla el ele gündeme gelmesi. 1978'de Şili’de, 1979'da Brezilya’da, 1983'te Arjantin’de, 1986'da Uruguay’da, 1987'de El Salvador’da önce af ilan edildi, sonra Hakikat Komisyonu kuruldu. Bu aflar genellikle hak ihlallerinden sorumlu olan rejimler tarafından gerçekleştirildi.
Ancak yine de af yetkisine sahip tek Hakikat Komisyonu’nun, Güney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu olduğunu ve diğerlerinin böyle bir yetkisi olmadığını anımsamak gerek.
Madalyonun öbür yüzü
Bu ülkelerin çoğunda Hakikat Komisyonları, kokuşmuş adalet mekanizmalarının veya güvenlik güçlerinin adil yargılanmayı olanaksız kıldığı koşullarda çalıştı. Yani geçiş dönemlerinde iktidar değişikliği sağlansa bile, adaleti gerçekleştirecek devlet kurumlarının eski rejimle ilintisi, adil yargılanmayı neredeyse imkansız hale getirdiğinde komisyonlar devreye girdi.
Katliamların, işkencelerin, ihlalerin detayları kamuoyu ile paylaşıldığı oranda kısmen de olsa sarsılmış adalet duyguları onarıldı. Ayrıca bu komisyonlar siyasal ideolojiler temelinde bölünmüş toplumların, toplumsal fay hatlarının daha da büyümesini engelleme, bir uzlaşma ve sağaltma işlevi de gördü.
Hakikat Komisyonları nedir?
Hakikat Komisyonlarının amacı şu beş hedefle tanımlanıyor:
- Geçmiş ihlalleri araştırmak, ortaya çıkarmak ve resmi olarak tanınmasını sağlamak;
- Kurbanların kendine özgü ihtiyaçlarını karşılamak;
- Adalet ve hesap verilebilir olma durumuna katkıda bulunmak;
- Kurumsal/yapısal sorumluluğu belirlemek;
- Reformlar önermek, uzlaşmayı desteklemek ve geçmiş konusunda çatışmayı azaltmak.
Güney Afrika Komisyonu ve başarısı
Bu alanda Güney Afrika’da kurulmuş bulunan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun çok farklı bir yeri var. 45 yıl süren bir ırk ayrımı/apartheid rejimi sırasında Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) silahlı kanadı, ırk ayrımcı devlete karşı silahlı direniş yürüttü.
Bu süreçte ülke katliamlar, kırımlar, işkence, tecavüz, muhaliflerin hapsi ve beyaz olmayan çoğunluğa karşı şiddetli ekonomik ve sosyal ayrımcılık yaşadı. En fazla sayıda ölüm, ANC ile beyaz hükümetin desteklediği Inkatha Özgürlük Partisi arasındaki çatışmalar sonucunda gerçekleşti.
Güney Afrika’da Hakikat Komisyonu yoğun olarak Nelson Mandela’nın 1994'te Başkan seçilmesinden sonra tartışıldı. Geçiş dönemi adaleti konusunda düzenlenen iki büyük uluslararası konferans, sivil toplum örgütlerinin büyük katkısı ve parlamentoda saatler süren tartışmalar sonucunda Güney Afrika parlamentosu, 1995 ortalarında Ulusal Birliğin Desteklenmesi ve Uzlaşma Yasası’nı çıkardı.
1995 Aralık ayında da Komisyon kuruldu. Üç yıl süren oldukça gergin ve yoğun çalışma sonrasında Komisyon raporlarının değerlendirilmesi 1998’in Ekim ayında yayımlandı. Bütün süreci en şeffaf yaşayan ve çalışmalarının toplumsal tartışmaya dönüşmesini sağlayan belki de tek Komisyon buydu.
Komisyon’un raporu her ne kadar kendi ihlallerini de kapsadığı için artık iktidarda olan ANC yöneticileri tarafından eleştirildiyse de resmen benimsendi. Bunda Mandela’nın tutumu kadar, Komisyonun Başkanlığı’nı yürüten Desmond Tutu’nun da tavrı belirleyici oldu.
Alex Boraine'e dair
Tüm bu süreç boyunca, Güney Afrika toplumun yaralarını sarması, uzlaşmazlıkların giderilmesi sistematik ve yapısal ırk ayrımcılığının ortadan kalkması için mücadele veren bir isim daha var. Profesör Alex Boraine.
1994'te Güney Asfrika’nın apartheid mirasıyla yüzleşmesine yardımcı olmayı amaçlayan Geçiş Döneminde Adalet adlı sivil toplum kuruluşunu kurdu. 1995'te Mandela tarafından Komisyon’un Başkan Yardımcılığına atandı. 98 sonrasında birçok ülkede geçiş döneminde adalet konusunda konferanslara katıldı.
Boraine 98'den beri sürdürdüğü bu çalışmayı bu hafta sonu Türkiye’de gerçekleştirecek.
Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği ve Uluslararası Geçiş Döneminde Adalet Merkezinin (International Centre for Transitional Justice, İCTJ) İstanbul’da ortaklaşa düzenlediği Geçiş Döneminde Adalet Semineri’nde konuşacak.
Dünya üzerinde örneklerin tartışılacağı ve tekniklerin ele alınacağı seminerde, neredeyse sürekli bir geçiş döneminde olan ancak yüzleşme konusunda hiç bir siyasi iradenin görülmediği Türkiye için de geçiş döneminde adaletin önemi ele alınacak. (MÇ/GG)