Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın dosyasını “yargı işbirliği” adı altında bu ülkeye teslim eden, 30 yıllık Musa Anter cinayetinde dosyaya zamanaşımı getiren Türkiye, Ses Kocaeli gazetesi imtiyaz sahibi Güngör Arslan’ın öldürülmesiyle ilgili dosyayı sonuçlandırmak içir hızla yol alırken, Uğur Mumcu cinayetinde 30 yıldır bombacıyı “arıyor”.
16 Haziran’da Diyarbakır merkezli operasyonda 16 Kürt medya çalışanının tutuklanmasının ardından, 29 Ekim'de Ankara Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında dokuz gazeteci daha tutuklandı. Tutukluluğa itirazın “savcı izinde” diye değerlendirilmemesine tepki gösteren avukat Resul Temur, “Amaç yargılamak değil, doğrudan işleyemez hale getirecek şekilde cezalandırmaktır” dedi. Türkiye, darbe girişiminden beri ilk kez “en çok gazeteci tutuklayan” ülkeler kategorisine girdi.
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 10 gazeteci ve medya temsilcisi gözaltına alındı. Ayrıca Sade Vatandaş isimli kanalın sahibi Mehmet Koyuncu da, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde sokak röportajı yaptığı sırada gözaltına alındı. Gözaltılardan dördü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilişinin 24’üncü yılında birçok kentte yapılan eylemlerde yaşandı.
İstanbul Kadıköy’de düzenlenen Adalet Nöbeti’nde polisin HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü’ye küfrederek tokat atmasını görüntüleyen Artı TV kameramanı Zeki Kaya gözaltına alındı, kamerasındaki görüntüler silindikten sonra serbest bırakıldı. Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ümit Zileli de, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda gözaltına alındı. Kuzey Kıbrıs merkezli Havadis gazetesi genel yayın yönetmeni Başaran Düzgün da "sakıncalı olduğu" gerekçesiyle Türkiye’ye alınmadı.
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ikisi yerel, en az sekiz gazeteci ve medya temsilcisi saldırıların hedefi oldu, en az üçü tehdit edildi. Saldırılardan dördünde Emniyet güçlerinin adı geçerken, üçünü ise (Tele1, Zeybek TV vs) gazetecilere tahammülsüz vatandaşlar gerçekleştirdi. Geçen yılın aynı dönemde beş gazeteci saldırıya uğramıştı. Gazeteci-yazar Timur Soykan, tarikatteki çocuk istismarını ulusal gündeme taşıdıktan sonra, tehditler aldı.
Toplumsal eylemler veya seçim süreçlerinde gazeteci ve medya temsilcilerinin polis (Gökhan Biçici, Beyza Kural, Bülent Kılıç, vd) veya diğer kesimlerce (Yavuz Selim Demirağ) hedef alınmasıyla ilgili cezasızlığa karşı kayda değer bir mücadele yürütülüyor. Bu dönemde mahkeme, bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a İstanbul’daki YÖK eylemini izlediği sırada “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” diyerek ters kelepçeli gözaltı girişiminde bulunarak şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisini sadece 'iş ve çalışma hürriyetinin ihlali' suçundan adli para cezasına mahkum etti. Oysa ki Anayasa Mahkemesi, onur kırıcı muamele tespitiyle ihlal kararı vermişti. Onur Yürüyüşü’nü izleyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın 27 Haziran’da darp edilip gözaltına alınmasıyla ilgili takipsizlik kararı kaldırıldı. Diğer bir güzel haber de, Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’nın “Basın Kartı” ayrımcılığına karşı hukuk mücadelesini kazananlara Berkant Gültekin’in de katılması oldu.
Kamuoyu vicdanını yaralayan Uğur Mumcu cinayeti gibi dosyalarda ise gözlenen “olağan” prosedür, adalet arayışına olan güveni derinden sarsıyor. Gerçeğe ulaşmada iktidardan beklenen irade, dosyaların siyasi niteliği arttıkça azalıyor.
Ne yazık ki Türkiye’de yerel mahkemeler, “Cumhurbaşkanına hakaret” maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair Venedik Komisyonu tavsiyesi ve AİHM’in Ekim 2021’de verdiği Vedat Şorli kararına rağmen, Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesiyle ilgili yargılamaları sürdürüyor. Son üç ayda, Sabahattin Önkibar ve Mehmet Emin Kurnaz’a verilen cezayla birlikte, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten bu yana mahkum olan gazetecilerin sayısı 73’ü buldu. Bu dönemde TCK 299. maddenin yeni sanıkları Levent Gültekin ve Mustafa Sönmez oldu.
Gazeteci cinayeti dosyaları
Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen Suudi Arabistarmı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın dosyasını “yargı işbirliği” adı altında bu ülkeye teslim eden, 30 yıllık Musa Anter cinayetinde dosyaya zamanaşımı getiren Türkiye, son dönemde, Ses Kocaeli gazetesi imtiyaz sahibi Güngör Arslan’ın öldürülmesiyle ilgili dosyayı sonuçlandırmak amacıyla hızla yol alırken, Uğur Mumcu cinayetinde 30 yıldır bombacıyı “arıyor”.
Güngör Arslan cinayeti
Arslan cinayetinde mütalaa sunuldu: Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ses Kocaeli gazetesi imtiyaz sahibi Güngör Arslan’ın 19 Şubat’ta iş yerinde silahla öldürülmesiyle ilgili altısı tutuklu toplam 14 kişiyi yargılamaya devam etti. 21 Kasım’da görülen üçüncü duruşmada savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Ses Kocaeli internet haber sitesinde aleyhinde çıkan haberlere tepki ve sonrasında çıkacak haberlere mani olmak için işlerini yaptırdığı Burhan Polat’a, Güngör Arslan’ı öldürmesini söylediği gerekçesiyle “tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Aynı ceza Burhan Polat için de istendi. Burhan Polat'ın bu işi yakın arkadaşları olan sanıklar Ramazan Özkan, Ferhat Yıldırım ve Hasan Emre Çelik'e söylediği ve olay öncesinde sanıkların birlikte keşif yaparak bilgi topladıklarına değinen savcı, daha sonra sanık Ramazan Özkan'ın cinayeti işlediğini belirtti. Mütalaaya sanıkların yakalandıktan sonra yalan ifadelerle kolluk kuvvetlerini yanlış yönlendirmeye çalıştıklarını da ekleyen savcı, sanıklar Ferhat Yıldırım ve Hasan Emre Çelik hakkında "Tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım etmek" suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep etti. Sanıklar Can Yılmaz, Kadir Yıldırım ve Özgür Taşkıran'ın da “suçluyu kayırma” suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Erdal Tilki, Erdal Yıldırım, Yadigar Başyurt ve Abdullah Yürük için de, “Suç delillerini değiştirmeye teşebbüs” suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapis talep edildi. Sanık Ramiz Saatçi'ye ise “Tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etmek” suçundan beraat verilmesi, “Ruhsatsız ateşli silah bulundurmak” suçundan ise 3 yıla kadar hapis verilmesi istendi. Mütalaada Emrah Yıldırım için beraat talep edildi. Mahkeme, mütalaaya karşı savunma hazırlıkları için taraflara 9 Ocak 2023'e kadar süre verdi (21 Kasım).
Arslan cinayeti ikinci duruşmasında: Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Güngör Arslan cinayetini yargıladığı davanın duruşmasına, tutuklu sanıklar Ramazan Özkan, Burhan Polat, Ersin Kurt, Ferhat Yıldırım, Hasan Emre Çelik ve Ramiz Saatçi ile tutuksuz sanıklar Yadigar Başyurt, Kadir Yıldırım ve Erdal Yıldırım katıldı. Taraf avukatları duruşmadaydı. Celsede Arslan'ın eşi Suna Arslan ve kızı Nazlıcan Arslan ve yakınları da hazır bulundu. Gelen belgelerin okunup dosyaya konulmasının ardından söz verilen tutuklu sanık Ramazan Özkan, Arslan'ın ailesine başsağlığı diledi. Olay yerine Arslan'ı öldürmek için değil, korkutmak amacıyla gittiğini ifade eden Özkan, “Pişmanım, keşke böyle bir olay yaşanmasaydı” dedi. Özkan 7 Eylül’de görülen ilk duruşmada haber yaptırma isteğiyle Arslan’ın iş yerine gittiğini söylemişti. Söz verilen Ferhat Yıldırım, “Ramazan'ın maktulü tehdit edip vurması ile bilgim yok. Silahın alınmasına da katkım olmadı. Tek suçum Ramazan'ı o gün evden çağırmak” dedi. Mahkeme heyeti de sanıklardan Özkan, Kurt, Polat, Yıldırım, Çelik ve Saatçi'nin tutukluluk hallerinin devamına karar vererek davayı 21 Kasım'a bıraktı (10 Ekim).
Umut Davası
Mumcu’yu öldüren bombacı Demir “kaçak”: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu’nun aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve Interpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i gıyabında yargılıyor. 15 Aralık’ta görülen duruşmada mahkeme, Demir hakkında “kaçak” kararı verdi. Duruşmada söz alan avukatlar Yalçın Akbal ve İlhan Cihaner, mahkemeden Mumcu cinayetine ilişkin TBMM Araştırma Komisyonu raporunu ekleriyle birlikte talep etti. Talebi kabul eden mahkeme, yargılamayı 30 Mart’a bıraktı. Oğuz Demir, gazeteci Ahmet Taner Kışlalı’nın 1999'da bombalı saldırıda öldürülmesi dahil 17 cinayet ve eylemin sorumlusu olarak “Anayasal düzeni ihlal” gerekçesiyle yargılanıyor. Ancak bu kişi 30 yıldır yakalanamadı (15 Aralık).
Umut Davası'nda ikinci yargılamada “iyi halli” cezalar: Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 90’lı yıllarda Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı gibi gazeteci ve aydınların öldürülmesini kapsayan Umut Davası’ndan üç sanığı mahkum etti. Anayasa Mahkemesi’nin bozma kararından sonra yeniden yargılanan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, ilk yargılamada olduğu gibi, "yasadışı silahlı suç örgütü yöneticiliği”nden “iyi hal” ile 12 yıl 6 ay hapse mahkum edildi. Karar duruşmasını TGS Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş da izledi. 2019’da iddia makamının mütalaasında sanıkların benzer şekilde cezalandırılmasını talep etmesine rağmen dosyada sanıklara aradan geçen zaman zarfında son sözleri sorulmamış ve hüküm bugüne kadar ertelenmişti (9 Kasım)
Tutuklamalar
16 Haziran’da Diyarbakır merkezli operasyonda 16 Kürt medya çalışanının tutuklanmasının ardından da Ankara Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 29 Ekim'de dokuz gazeteci daha tutuklandı. Tutukluluğa itirazın “savcı izinde” diye değerlendirilememesine tepki gösteren gazetecilerin avukatı Resul Temur, “Amaç yargılamak değil, doğrudan işleyemez hale getirecek şekilde cezalandırmak” dedi. Türkiye, bu tutuklamalarla darbe girişiminden beri ilk kez “en çok gazeteci tutuklayan” ülkeler kategorisine girdi.
Aygül’e tutuklama ve tahliye: Bitlis'in Tatvan ilçesinde yaşanan bir çocuğa cinsel istismar haberi nedeniyle gözaltına alınıp “Dezenformasyon” düzenlemesi uyarınca (TCK 217/A) 14 Aralık’ta tutuklanan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, gazeteci Sinan Aygül, 22 Aralık’ta tahliye edildi. Aygül, genç bir kıza yönelik cinsel taciz olayında emniyet görevlilerinin de bulunduğunu iddia ettikten ve kendisini arayan Bitlis Valisi’yle konuştuktan sonra özür dileyip düzeltme yapmasına rağmen tutuklanmıştı. Aygül, gözaltında olduğu sırada Twitter hesabı üzerinden, “3 saat önce yaptığım taciz haberinden dolayı halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla gözaltına alındım. Polisler tarafından şu an evde arama yapılıyor. Gözaltına alınıp karakola götürüleceğim. Ben bir gazeteciyim #gazeteciliksucdeğildir" paylaşımı yaptı. Haberden sonra Bitlis Valisi Oktay Çağatay'ın kendisini aradığını belirten Aygül, “Konunun hassasiyetine istinaden haber yapmakta gecikmemek için acele ettim ancak bu aşamada valiliğin bu konudaki beyanı, aksini ispatlayamadığım müddetçe, esastır. Konu ülkenin de gündeminde olan hassas bir konudur, doğruluğuna kesin kanaat getirmeden kamuoyuyla paylaşmam doğru olmadı. Konunun her daim olduğu gibi kamuoyu adına takipçisi olacağım ancak teyit etmeden paylaştığım için tüm kamuoyundan özür diliyorum” şeklinde bir açıklama daha yapmıştı (14 - 22 Aralık).
Tutukluluğa itirazı görecek “izinde”: Ankara merkezli 25 Ekim’de başlatılan soruşturma kapsamında ve dokuz kentte yapılan operasyonda gözaltına alınıp 29 Ekim’de tutuklanan dokuz gazeteciyle ilgili avukatlarının tutuklamaya karşı yaptıkları itiraz, “savcı izinli olduğu” gerekçesiyle işleme konulmadı. Avukatlar, dosyanın Sulh Ceza Hakimliği’ne de gönderilmediği, aylık tutukluluk incelemesinin ise 20’nci günde tutuklama kararı veren hakimlikçe yapıldığını duyurdu. Avukat Resul Temur, “Amaç yargılamak değil, doğrudan işleyemez hale getirecek şekilde cezalandırmaktır. Kürt basınına yönelik soruşturmanın Ankara merkezli yürütülmesinin başka bir nedeni bulunmamaktadır” dedi (2 Aralık).
Dokuz Kürt medya çalışanı tutuklandı: Ankara merkezli soruşturma kapsamında 25 Ekim'de gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ile JİNNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandı. Savcılığın "örgüt üyeliği" suçlamasıyla hakimliğe sevk ettiği Kürt medya çalışanları hapishaneye gönderildi. MA'nın Ankara bürosunda bir süre stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan ise yurtdışı yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Savcılık, "soruşturma içeriğinin öğrenilmesi halinde soruşturmanın amacının tehlikeye düşebileceği" gerekçesiyle dosyaya gizlilik getirdi "suçun vasıf ve mahiyeti"ne dayanarak da 24 saat avukatla görüşme yasağına karar verdi (29 Ekim). |
Tahliyeler
Bitlis Tatvan'daki çocuğa cinsel istismar haberi nedeniyle gözaltına alınıp “Dezenformasyon” düzenlemesi uyarınca (TCK 217/A) 14 Aralık’ta tutuklanan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve gazeteci Sinan Aygül, 22 Aralık’ta tahliye edildi. Kapatılan DİHA Ajansı muhabiriyken “örgüt üyeliği” gerekçesiyle aldığı 8 yıl 9 aylık hapis cezası nedeniyle hapiste bulunan Nedim Türfent, 6 yıl 6 ay hükümlü kalıp “gerekli infazı tamamladığı” gerekçesiyle tahliye oldu.
Aygül’e tutuklama ve tahliye: Bitlis'in Tatvan ilçesinde yaşanan bir çocuğa cinsel istismar haberi nedeniyle gözaltına alınıp “Dezenformasyon” düzenlemesi uyarınca (TCK 217/A) 14 Aralık’ta tutuklanan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve gazeteci Sinan Aygül 22 Aralık’ta tahliye edildi (22 Aralık).
Nedim Türfent'e tahliye: KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) muhabiri Nedim Türfent, aldığı 8 yıl 9 aylık hapis cezası üzerinden 6 yıl 6 ay tutuklu kaldıktan sonra "gerekli infazı tamamladığı" gerekçesiyle Elazığ Karakoçan K-1 Tipi Kapalı Cezaevi'nden tahliye oldu. Türfent, Yüksekova'da ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan hak ihlallerini haberleştirdikten sonra 13 Mayıs 2016'da "terör örgütü üyesi olmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" iddialarıyla tutuklanmıştı. Türfent'in ilk duruşmasında, 24 tanıktan 13'ü ifadelerinde işkence gördüklerini ve zorla ifade verdiklerini beyan etmişti. 10'u açık, 1'i gizli tanık olmak üzere 11 tanıktan 4'ü ise işkence altında kendilerine kağıt imzalatıldığını kaydetmişti. Bunlara rağmen Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi, Aralık 2017'de Türfent'e 8 yıl 9 ay hapis cezası vermişti. 21 Nisan'da MLSA Hukuk Birimi, gazeteci Nedim Türfent'in davasını AİHM'e taşıdıklarını açıkladı (29 Kasım). |
Gözaltılar
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 11 gazeteci ve medya temsilcisi, gözaltına alındı. Ayrıca, Sade Vatandaş isimli Youtube kanalının sahibi Mehmet Koyuncu da, Kocaeli Gebze'de sokak röportajı yaparken gözaltına alındı. Gözaltılardan dördü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilişinin 24’üncü yılında birçok kentte yapılan eylemlerde yaşandı. İstanbul Kadıköy’de düzenlenen Adalet Nöbeti’nde polisin HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü’ye küfrederek tokat atmasını görüntüleyen Artı TV kameramanı Zeki Kaya gözaltına alındı, kamerasındaki görüntüler silindikten sonra serbest bırakıldı. Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ümit Zileli “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla, ve soL sitesi yazarı Fatih Yaşlı da, “devlet kurumlarını aşağılamak” suçlamasıyla gözaltına alındı. Kuzey Kıbrıs merkezli Havadis gazetesi genel yayın yönetmeni Başaran Düzgün da sakıncalı olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye alınmadı.
Yaşlı’ya “devlet büyükleri” gözaltısı: Akademisyen ve Sol sitesi yazarı Fatih Yaşlı, 19 Aralık’ta Ankara Şehirlerarası Terminal'de otobüsten indirilerek, bir ihbar ve sonrasında Siber Suçlar Müdürlüğü tarafından hazırlanan dosya gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Söz konusu dosyada “delil” olarak Yaşlı'nın sosyal medya paylaşımları gösterildi. Hakkında “devlet kurumlarını aşağılamak”, “devlet büyüklerine hakaret” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik" gibi suçlamalarda bulunulan Yaşlı, ifade verdikten sonra serbest bırakıldı (19 Aralık).
Kaya’ya gözaltı: Hasta ve infazı yakılan tutuklular için İstanbul Kadıköy’de düzenlenen Adalet Nöbeti’nde polisin HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü’ye küfrederek tokat atmasını görüntüleyen Artı TV kameramanı Zeki Kaya gözaltına alındı, kamerasındaki görüntüler silindikten sonra serbest bırakıldı. Kaya, “Beni ters kelepçeleyerek gözaltına aldılar. Görüntüleri çektiğim için aldılar. HDP’li Ferhat Encü’ye tokat attıkları sırada sadece ben vardım. Beni görünce direk üzerime doğru koştular. Beni hemen ters kelepçe yaparak gözaltına aldılar. Kameramı incelemek için de başka bir araca götürdüler” dedi (18 Aralık).
Sade Vatandaş’a Gebze'de gözaltı: Sade Vatandaş isimli Youtube kanalının sahibi Mehmet Koyuncu, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde sokak röportajı yaptığı sırada gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakılan Koyuncu, sosyal medya hesabından paylaştığı videoda yaşadığı “keyfi” muameleyi anlattı. Kolunun polisler tarafından bükülmeye çalışıldığını söyleyen Koyuncu, gözaltı kararının olmadığını belirtti (26 Kasım).
Kadın gazetecilere gözaltı ve “başlarım haberine”!: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'nde İstanbul Beyoğlu’nda Valiliği’nin yasakladığı eylemleri izleyen medya temsilcileri, polisin keyfi engelleme ve gözaltılarıyla karşılaştı. Taksim, Tünel ve çevresinde birçok kadını gözaltına alan polis, aralarında Candan Yıldız’ın da olduğu medya temsilcilerini ittirerek müdahale alanlarının dışına çıkardı, bazı gazeteci gruplarının etrafına kalkanlı çevik kuvvet gücü yerleştirerek hareket etmelerini engelledi. BirGün'den İsmail Arı’nın paylaştığı görüntülerde polisin “Haber takibi yapıyorum” dediği gazeteci Havva Gümüşkaya'yı ittirerek “Başlarım haberine” dediği duyuluyor. Polis müdahalesi sonucu aralarında BirGün gazetesi editörü Yaren Çolak'ın da olduğu kadınlar gözaltına alındı (25 Kasım).
KKTC’li gazeteciye Türkiye yasağı: Kuzey Kıbrıs merkezli Havadis gazetesi genel yayın yönetmeni Başaran Düzgün “N82 kodu” gerekçe gösterilerek Türkiye’ye alınmadı. Türkiye’ye girişine izin verilmeyen Başaran Düzgün, bir süre İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bekletildikten sonra ilk uçakla KKTC’ye geri döndü. Daha önce de eski KKTC Cumhurbaşkanlığı Basın Koordinatörü Ali Bizden, Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir, eski BRT müdürlerinden gazeteci Aysu Basri gibi medya temsilcilerinin de Türkiye’ye girişine izin verilmemişti (17 Kasım).
Ağgöz’e gözaltı: Ankara Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun yürüttüğü soruşturma kapsamında sabah saatlerinde İstanbul, Ankara ve Diyarbakır dahil olmak üzere toplam dokuz kentte yapılan ev baskınlarında, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Zemo Ağgöz de gözaltına alındı. 45 günlük bebeğini anneannesine bırakan Ağgöz, gözaltı süresi sonunda ev hapsi kararıyla serbest bırakıldı (25 - 27 Ekim).
Zileli’ye gözaltı: Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ümit Zileli, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında İzmir’deki Adnan Menderes Havalimanı’nda gözaltına alındı. Zileli, savcılığın “Pazartesi günü mesai bitimine kadar adliyeye gidip ifadesini verebilir” talimatı üzerine serbest bırakıldı. Zileli, gelen tebligatlara cevap vermediği gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, ancak kendisine ulaşan herhangi bir tebligatın da olmadığını dile getirdi. Yazılarında zaman zaman sert eleştirilerde bulunduğunu ancak hiçbir zaman hakaret içermediğini söyleyen Zileli, suçlama konusunun da tam olarak ne olduğunu ifade vermek için gideceği savcılıkta öğreneceğini belirtti (28 Ekim).
Polis “canlı bomba” diye gazetecinin kapısını kırdı: Sözcü gazetesi muhabiri Sayime Başçı’nın İstanbul Şişli’deki evi bir canlı bomba ihbarı gerekçe gösterilerek gece saat 2 sularında polislerce basıldı. Dairenin kapısını koçbaşıyla kıran polis, müdahale etmek isteyen komşularını “İçeri girin, karışmayın!” diyerek uyardı. Komşuların ısrarı sonucu Başçı’yla telefonda konuşan polisler, Başçı’nın Adana’da olduğunu öğrendi ve ihbarın asılsız olduğu anlaşıldı (13 Ekim).
Türkiye’nin “Kırmızı bülteni” ile Olgun’a Yunanistan’da gözaltı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Londra’ya yerleştiğini duyuran gazeteci Akın Olgun, 13 Ekim’de İngiltere’den Yunanistan’a tatil için gittiğinde Türkiye’nin 90’lara ait siyasi bir dosyayı gerekçe yaparak çıkarttığı “kırmızı bülten” kapsamında gözaltına alındı. Daha önce çıktığı yurt ışı gezilerinin hiçbirinde sorun yaşamayan ve Britanya’dan Yunanistan için 5 Ekim günü biletini alan Olgun için, 6 Ekim’de kırmızı bültenle arama emri çıkarıldığı anlaşıldı. Gazeteci, bir aydan fazla gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı (13 Ekim).
“Öcalan” eylemlerinde dört haberciye gözaltı: PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilişinin 24’üncü yılında birçok kentte yapılan eylemlere polis sert müdahale etti. Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde aralarında Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Mazlum Engindeniz ve JINNEWS sitesi muhabiri Rabia Önver'in de olduğu 20 kişi gözaltına alındı. İstanbul İstiklal Caddesi, Kadıköy ve Esenyurt'ta yapılan yürüyüşlerde Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Esra Solin Dal ve Ömer İbrahimoğlu dahil en az 26 kişi gözaltına alındı (9 Ekim).
Diyarbakır’da iki gözaltı: Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Eylem Akdağ ve gazeteci Azat Taşkın, gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in öldürülmesinin Diyarbakır’da 3 Ekim’de protesto edildiği eylemde gözaltına alındı. “2911 Sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanunu'na muhalefet etmek” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla hakkında işlem yapılan ikisi haberci altı kişi, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından iki gün sonra serbest bırakıldı (5 Ekim).
Saldırı, tehdit, engelleme
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ikisi yerel, en az sekiz gazeteci ve medya temsilcisi saldırıların hedefi oldu, en az üçü de tehdit edildi. Saldırılardan dördünde Emniyet güçlerinin adı geçerken üçünü ise (Tele1, Zeybek TV vs) gazetecilere tahammülsüz vatandaşlar yaptı. Geçen yılın aynı döneminde beş gazeteci saldırının hedefi olmuştu. Gazeteci - yazar Timur Soykan, dini cemaatteki çocuk istismarını ulusal gündeme taşıdıktan sonra tehditler aldı.
İstanbul’da iki Tele1 gazetecisine saldırı: İstanbul Esenler’de bir grup, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararını yurttaşlara soran TELE1 Youtube ekibinden muhabir Hude Gürbüz ve kameraman Furkan Durmaz'a saldırdı. Gürbüz, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sürtük” ve “çürük” sözlerini de sorması üzerine bir grubun tekme ve yumruklu saldırısına maruz kaldı. Kanal, gazetecilere saldıranlar hakkında en kısa sürede yasal işlem başlatılması için suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi (20 Aralık).
Kadıköy’de Taştan’a darp: Hasta ve infazı yakılan tutuklular için İstanbul Kadıköy’de düzenlenen Adalet Nöbeti’nde polis, Artı TV muhabiri Umut Taştan’ı yerde tekmeledi, başından yaralanmasına neden oldu. Taştan kısa süreli bilinç kaybı yaşadı (18 Aralık).
Bartın’da Tekin’e polis şiddeti: Bartın’da, futbol maçı çıkışında protesto düzenleyenlere orantısız güçle müdahale eden polis, olayı görüntüleyen gazeteci Halil Tekin’e şiddet uyguladı. Saldırıyı kınayan Basın Konseyi yaptığı açıklamada, Tekin’in polisçe yerde sürüklendiği, dizleriyle sırtına basılarak ters kelepçe takmaya kalkışıldığını bildirdi. Olaydan sonra çamurlanan kıyafetlerini değiştirmek için aracına geçen Halil Tekin, bu sırada kalp spazmı geçirdi. Ambulansla hastaneye kaldırılan Halil Tekin, tedavi altına alındı (11 Aralık).
"Çocuk istismarı"nı ortaya çıkaran Soykan ve Ağırel'e tehdit: İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in altı yaşında imam nikahı ile 'evlendirdiği' kızının yaşadığı istismarı, dava dosyalarından ortaya çıkaran gazeteci Timur Soykan, troller, haberi "din düşmanlığı malzemesi" olarak görenler ve istismarı savunan çeşitli kesimler tarafından "#TimurSoykanTutuklansın etiketiyle tehdit edildi. Misvak'ın tweetinin ardından "Timur Soykan Yargılansın" hastagiyle hedef gösterme kampanyası başlatıldı. Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu da, böyle bir olayın yaşanmadığını öne sürerek medya lincine katıldı. Sonraki günlerde Soykan ile birlikte soruna değinen gazeteci Murat Ağırel de tehdit aldı (8-9 Aralık). |
Ali Öz’e polis şiddeti: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'nde İstanbul Beyoğlu’nda Valiliği’nin yasakladığı eylemleri izleyen medya temsilcilerinden foto muhabiri Ali Öz, fotoğraf çekerken polis saldırısına uğradı. 40 yılı aşkın bir süredir mesleğini yürüten Öz’e yönelik şiddet, TGC tarafından da kınandı (25 Kasım).
“Zeyrek TV muhabiri”ne saldırı: YouTube'da yayın yapan ve sokak röportajlarıyla tanınan Zeyrek TV muhabiri İstanbul'un Bağcılar ilçesinde saldırıya uğradı. Bir grubun saldırdığı muhabirin darp edildiği anlar cep telefonu kamerasıyla kayda geçti (24 Kasım).
Rûdaw TV, Özdağ’ın hedefinde: Rûdaw TV muhabiri Ömer Sönmez, Taksim’de gerçekleştirilen bombalı saldırıyla ilgili Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Adem Taşkaya’nın, avukat Jiyan Tosun'u hedef gösteren sözlerini Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a sorunca, bir partilinin “Rudaw efendim, PKK'nın kanalı” şeklinde yönlendirmesiyle, “Zafer Partisi iktidarında Rûdaw TV Türkiye sınırları içerisine giremeyecek” şeklinde karşılık aldı. Özdağ daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Zafer Partisi iktidarında Rudaw, K24 gibi milli bütünlüğümüze düşman kanalların Türkiye'de değil yayın yapmasına, bir kare görüntü çekmesine ve yayınlamasına izin vermeyeceğiz” sözlerini sarf etti (16 Kasım).
Soylu’dan Payzın’a “Soros”lu saldırı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Halk TV program sunucusu Şirin Payzın’ı, “İktidar değişince(!) Yanındaki majestelerinin hukukçusu ile temennileri Süleyman Soylu’yu içeride görmekmiş. Kana susamış vampirler... Bir Başbakanın iki Bakanın kanını içtiler, yetmedi. Batı'nın ve Soros’un Operasyon Çocukları... Elinizden geleni ardınıza koymayın” sözleriyle hedef aldı. Payzın ise Soylu’ya şu yanıtı verdi: “Sayın Bakan, ifademdeki kastın bu olmadığı sizin de paylaştığınız düzeltmemden (yanlış anlaşılmasın diye) ve açıklamamdan anlaşılmış olmalı. Sözlerimin mesajı hukukun bir gün herkese lazım olacağıdır. Hukukun siyasetten arındırılarak bağımsız olması hepimizin arzusu ve ihtiyacıdır” (10 Kasım).
“Fincancı” eyleminde gazeteciye şiddet: Polis, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve gözaltına alınan gazeteciler için akşam saatlerinde İstanbul Kadıköy’deki Süreyya Operası önünde yapılmak istenen basın açıklamasına müdahale etti ve görev yapan çok sayıda gazetecili ergelledi. Bir kadın polis, Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer’in boğazını sıktı. Gazetecinin telefonuna ve basın kartına da el konuldu. Yaşadıklarını anlatan Nazlıer, “İlk defa bu şiddete maruz kalmadım, daha önce de yaşadım. Ama bu şiddet, bugünlerde artmaya başladı. Biz gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” dedi (26 Ekim).
Şarköy’de oğul gazeteciye saldırı, babaya tehdit: Tekirdağ Şarköy’de çıkan Şarköy’ün Sesi gazetesinin editörü Deniz Önal, CHP'den Şarköy Belediye Başkanı seçilen Alpay Var'ın ağabeyi Alper Var’ın saldırısına uğradı. Var, Deniz Önal’ın gazetenin imtiyaz sahibi olan babası Yakup Önal’ı da ölümle tehdit etti. Yakup Önal saldırının gerekçesi olarak gazetede yayınladıkları ve Alpay Var’ın odağında olduğu bir usulsüzlük ve evrakta sahtecilik soruşturmasının haberini gösterdi. Deniz Önal saldırıdan sonra Şarköy Devlet Hastanesi'nden darp raporu aldı ve emniyete giderek ifade verdi. Önal “Yumruk atma anını gören yaşlı bir kadın ifade verdi, bize saldırı, ölüm tehdidi ve hakaret kaldı. Gözaltı olmadan saldırgan serbest bırakıldı. Ne yazık ki durum bu. Bizi Şarköy'de yaşatmayacaklarmış” diye konuştu (3 Ekim).
Soylu sorudan kaçtı, çene okşadı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, vatandaşların hanelerine bilgileri dışında “yabancı” ibaresi konulduğu şeklinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’i gündeme getirdiği iddiaları kendisine sormak isteyen FOX TV muhabiri Fırat Irmak’ın sözünü, çenesini okşayıp “Canım benim” diyerek kesti. Ardından gazetecilerden uzaklaştı (7 Ekim).
Hak arama ve cezasızlık
Toplumsal eylemler veya seçim süreçlerinde gazeteci ve medya temsilcilerinin polis (Gökhan Biçici, Beyza Kural, Bülent Kılıç, vd) veya diğer kesimlerce (Yavuz Selim Demirağ) hedef alınmasıyla ilgili cezasızlığa karşı kaydadeğer bir mücadele yürütülüyor. Bu dönemde mahkeme, bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a İstanbul’daki YÖK eylemini izlediği sırada “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” diyerek ters kelepçeli gözaltı girişiminde bulunarak şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisini, sadece 'iş ve çalışma hürriyetinin ihlali' suçundan adli para cezasına mahkum etti. Oysa ki Anayasa Mahkemesi, onur kırıcı muamele tespitiyle ihlal kararı vermişti. Onur Yürüyüşü’nü izleyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın 27 Haziran’da darp edilip gözaltına alınmasıyla ilgili takipsizlik kararı, kaldırıldı. Diğer bir güzel haber de, Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’nın “Basın Kartı” ayrımcılığına karşı hukuk mücadelesini kazananlara Berkant Gültekin’in de katılması oldu.
Kamuoyu vicdanını yaralayan Uğur Mumcu cinayeti gibi dosyalarda gözlenen “olağan” prosedür, adalet arayışına olan güveni derinden sarsıyor. Gerçeğe ulaşmada iktidardan beklenen irade, dosyaların siyasi niteliği arttıkça azalıyor.
Mumcu’yu öldüren bombacı Demir “kaçak”: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu’nun aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve Interpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i gıyabında yargılıyor. 15 Aralık’ta görülen duruşmada mahkeme, Demir hakkında “kaçak” kararı verdi. Duruşmada söz alan avukatlar Yalçın Akbal ve İlhan Cihaner, mahkemeden Mumcu cinayetine ilişkin TBMM Araştırma Komisyonu raporunu ekleriyle birlikte talep etti. Talebi kabul eden mahkeme yargılamayı 30 Mart’a bıraktı. Oğuz Demir, gazeteci Ahmet Taner Kışlalı’nın 1999'da bombalı saldırıda öldürülmesi dahil 17 cinayet ve eylemin sorumlusu olarak “Anayasal düzeni ihlal” gerekçesiyle yargılanıyor. Ancak bu kişi, 30 yıldır yakalanamadı (15 Aralık).
Gazetecilere şiddet soruşturulacak: İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi, TGS’nin itirazını kabul ederek, Gezi Parkı eylemlerinin 9. yıldönümündeki anmada görevli gazetecilerin polis koridoruna alınarak darp edilmesi ve hedef gözetilerek yüzlerine biber gazı sıkılması, hakarete ve tehdide maruz kalmasıyla ilgili olarak yargıya yeşil ışık yaktı. Daire, “4483 sayılı yasanın 2. maddesi hükmü gereği ceza soruşturması yapılmasının idari izne bağlanmasına gerek bulunmadığı” gerekçesiyle İstanbul Valiliği’nin soruşturma izni vermemesi kararını kaldırdı. 31 Mayıs 2022’deki eylem sırasında Halk TV’den Erdinç Yılmaz ve Ozan Demiriz, Tele 1 TV muhabiri Engin Açar ve kameraman Umutcan Yitük, Gazete Fersude muhabiri Hayri Tunç, dokuz8haber sitesi muhabiri Fatoş Erdoğan, Karşı Mahalle muhabiri Sezgin Kartal’ın aralarında bulunduğu gazeteciler, polis koridoruna alınarak darp edilmiş, hedef gözetilerek yüzlerine biber gazı sıkılmış, hakarete ve tehdide maruz kalmışlardı. Evrensel gazetesinden Meltem Akyol, BirGün’den Gökay Başcan, Halk TV’den Ozan Demiriz, Flash TV’den Dilan Polat, Nil Derin Aydoğdu ve Sevda Doğan ise ters kelepçeli şekilde gözaltına alınmış ve saatlerce bu şekilde bekletilmişti (6 Aralık).
Kural'a şiddet davasında "eksik" cezalar: bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural'a İstanbul'daki YÖK eylemini izlediği sırada "Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size" diyerek ters kelepçeli gözaltı girişiminde bulunarak şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisine açılan dava, para cezaları verilmesiyle sonuçlandı. İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi, sekizinci duruşma sonunda, sanık polislerden N.D.'yi 'iş ve çalışma hürriyetinin ihlali' suçundan 6 bin TL adli para cezasına mahkum etti. Bu cezanın da 10 taksitle ödenmesine hükmederek cezayı erteledi. Diğer sanık polisler K.A. ve Y.Ş.'yi de aynı suçtan 10 taksitle ödenecek 6 bin TL adli para cezasına mahkum eden mahkeme, sanık polislere daha önce de başka bir dosyada ceza verildiği ve ertelendiği için verdiği cezayı ertelemedi. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin "kötü muamele" gerekçesiyle verdiği ihlal kararından sonra açılan davada sadece "çalışma hürriyetini ihlal"den cezalandırmaya gitmiş oldu. Kural da, bianet'e, "Ceza verilmesi suçun tespiti açısından olumlu ancak cezanın sembolikliği ve yaşananları çalışma hakkının engellenmesine indirgemesi hala eksik kalan yan. Bu karar polislerin sahada gazetecilere yönelik davranışlarını ne kadar etkiler bilemem ama en azından bir kez daha düşünmeye sevk eder umarım" dedi (1 Aralık). |
Deniz Önal’a saldırıya takipsizlik: Tekirdağ Şarköy Başsavcılığı, Şarköy’ün Sesi gazetesi editörü Deniz Önal’ın, 29 Eylül gecesi CHP'den Şarköy Belediye Başkanı seçilen Alpay Var'ın ağabeyi Alper Var’ın yumruklu saldırısına uğramasıyla ilgili yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Var’ın kendisini de ölümle tehdit ettiğini duyuran gazete sahibi Yakup Önal, Var’ın Deniz Önal’a önce “Sen Yakup Önal'ın oğlu musun” dediğini, “Evet” yanıtı alınca da yumruk attığını bildirmişti. Aldığı yumruk darbesiyle ana caddeye doğru koşan Deniz Önal’a, Alper Var’ın “Sıra babanda. Onu da öldüreceğim. Şarköy’de sizi yaşatmayacağım” diyerek kovaladığı da gündeme gelmişti. Şarköy Başsavcılığı, Deniz Önal’ın şikayetine rağmen resen açtığı dosyayı “yeterli ve inandırıcı delil yok” diye sonuçlandırdı; Var’ın hakaret ve tehditlerinin yer aldığı videoyu ise görmezden geldi. Yakup Önal karara hem oğlunun hem de kendisinin itiraz edeceğini söyledi. Baba Önal, “Bakıyoruz, polis hiçbir şey yapmamış. İki kişinin kamera kaydı vardı. Onları almış, tahkikat dosyasına koymuş. Ancak video çekenlerin ifadelerini almamış. Bir bankanın kamera kayıtları vardı, onları almamış. İş yerlerinin kameraları vardı. O kayıtları da almamış. Dosyaya iki video olmasına rağmen sadece bir videoyu savcıya teslim etmiş. Savcı da kendisine gelen dosyadaki videoyu çözümletmemiş” diye konuştu (29 Kasım).
AFP muhabirine şiddet ve gözaltıya takipsizlik kaldırıldı: İstanbul’da Onur Yürüyüşü’nü izleyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın 27 Haziran’da darp edilmesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulması üzerine MLSA avukatlarının “kötü muamele ve çalışma hürriyetini kısıtlamak” gerekçesiyle yaptığı suç duyurusu, henüz ceza davasına dönüşemedi. İstanbul Valiliği, 9 Ekim'de, suç duyurusu hakkında “soruşturma izni verilmemesine, disiplin soruşturması açılmasına gerek olmadığına ve dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar vermişti. MLSA avukatı Erselan Aktan’a göre, itirazları sonucunda İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, valiliğin “soruşturma izni verilmemesi” kararını kaldırdı. Şiddet ve gözaltıyla ilgili savcılığın izne gerek duymadan soruşturma açması bekleniyor (25 Kasım).
Biçici’ye şiddet davası sanık polisleri bekliyor: İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “hak ihlali” kararının ardından beş polise, dokuz8haber sitesi genel yayın yönetmeni Gökhan Biçici’ye şiddet uygulamaktan dokuz yıl sonra açılan davaya devam etti. Beş polise, “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırları aşmak”, “hakaret” ve “basit yaralama” suçlamalarıyla açılan davanın üçüncü duruşmasında, fotomuhabiri Mürsel Çoban tanık olarak dinlendi. Çoban, “Olay günü polisin Gökhan’a müdahale ettiğini ve boynundaki basın kartını çektiğini gördüm. Ne oluyor diye tepki gösterdiğimde polis sen karışma dedi. Gökhan’ın gözaltına alınma anını fotoğraflayıp alandan ayrıldım” dedi. Biçici’nin avukatı Metin İris, sanıkların işkence suçunu işlediklerini belirterek dosyanın niteliği itibariyle ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep etti. Mahkeme, ifadesi alınmayan sanık polis Y.U. hakkında yakalama emri çıkarılmasına, sanık A.E. hakkında çıkarılan yakalama kararının beklenmesine karar verdi. Gezi Direnişi sırasında eylemleri takip ederken 16 Haziran 2013’te İstanbul’un Şişli ilçesinde polisin şiddetine maruz kalan Biçici’nin şikayetine verilen takipsizlik, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “hak ihlali” kararının ardından İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce kaldırılmıştı. Dava 23 Şubat 2023’e kaldı (22 Kasım).
Erdoğan ve Akgül polis şiddetine karşı ifade verdi: Dokuz8haber haber sitesi muhabiri Fatoş Erdoğan ve serbest foto-muhabiri Yasin Akgül, Suruç katliamının 20 Temmuz 2021’de İstanbul’da protesto edildiği eylemi izlerken polis şiddetine maruz kalmasıyla ilgili şikayeti kapsamında 17 Kasım’da MLSA avukatı Emine Özhasar eşliğinde İstanbul Savcılığı’nda ifade verdi. Başvuruda, savcılıkça sorumlu polislerin kimliklerinin tespiti de istenmişti. Anmayı takip eden Fatoş Erdoğan ve Yasin Akgül yanı sıra Avrupa Basın Fotoğraf Ajansı'ndan (EPA) Erdem Şahin, Dokuz Sekiz İnternet Sitesi'nden Fatoş Erdoğan, Fransız Haber Ajansı'ndan (AFP) Bülent Kılıç, Cumhuriyet Gazetesi'nden Kübra Köklü, serbest muhabirler Emre Orman, Ozan Acıdere ve Zeynep Kuray polisin kalkan ve plastik mermileriyle yaralanmıştı (17 Kasım).
CHP’den BTK için şikayet: CHP milletvekili Gürsel Tekin, İstanbul Taksim'deki İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım’da yaşanan bombalı saldırının ardından sosyal medyanın Anayasa ve yasalara aykırı olarak erişime kapatılması ve “bant daraltma” kararı nedeniyle, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı ve sorumlu diğer kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Tekin, BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu’nun, Taksim'deki patlama için başsağlığı mesajını, kısıtlama getirdiği Twitter'dan yazmasına da tepki gösterdi. Tekin, “Ülkenin en büyük şehrinin merkezinde bir patlama olmuş. İnsanlar ölmüş, yaralanmış, herkes merak içinde ama toplumun buna ilişkin haber alma hakkı yok. Neden? BTK Başkanı uygun görmüyor da ondan. Ama kendisi başsağlığı mesajını Twitter'dan yayımlamayı biliyor” dedi. Tekin, “Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerine engel olmaları nedeniyle ilgili kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacağız” dedi (14 Kasım).
Demirağ’a saldırı davası Şubat’ta: Cumhur İttifakı’nı eleştiren gazetecilerden Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın 10 Mayıs 2019’da Ankara’daki evinin önünde uğradığı saldırıyla ilgili dava, soruşturmanın iki yıl sürüncemede kalması ve Ankara 54. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi arasında uyuşmazlığın çözülmesinden sonra devam ediyor. Ankara İstinafın yetkili kıldığı Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi, Adem Y., Emrah Y., Ali A., Furkan Ç., Necmettin İ. ve Orhan Ç.’yi yargılamaya 28 Şubat 2023’te devam edecek. Demirağ gibi avukatı Erhan Tokatlı da, sürecin başından beri, saldırının basit yaralama değil, “insan öldürmeye teşebbüs” olduğunu belirtip davanın Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesini talep ediyor (2 Kasım).
Üç gazeteciye şiddet ve gözaltıya suç duyurusu: Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasına tepki olarak Ankara Ulus’ta da yapılmak istenen basın açıklamasını izlerken polisin gözaltına aldığı Kaos GL sitesi genel yayın yönetmeni Yıldız Tar, Mezopotamya Ajansı muhabiri Deniz Nazlım ve gazeteci Sibel Yükler keyfi gözaltı işlemi ve şiddet için suç duyurusunda bulundu. Gazeteciler, kolluk görevlileri hakkında “işkence”, “hakaret”, “suçu bildirmeme” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından şikayetçi oldu. MLSA’ya göre suç duyurusunda, Nazlım’ın göğsü ve ensesine sert darbeler aldığı, kolları çevrilip yumruklanarak ters kelepçe işlemine maruz kaldığı, dakikalarca yerde sürüklendiği, sözlü ve fiziksel saldırıya uğradığı; Tar’ın alana girmek üzereyken kolluk görevlilerinin sözlü tacizine maruz kaldıktan sonra çok sayıda çevik kuvvet polisince tekme, tokat ve yumruklu saldırıya uğradığı, Yükler’in de vücudunun çeşitli yerlerine darbeler aldıktan sonra yere yatırıldığı ve sırtına basılarak ters kelepçe işlemine maruz kaldığı belirtildi (2 Kasım).
Gazetecileri engelleyen polislere takipsizlik bozuldu: Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği, Ankara’da 10 ayrı olayda gazetecilerin görevini yapmasını engelleyen polisler hakkında TGS Ankara Şubesi’nin 25 Mart 2021’de yaptığı suç duyurusunda savcılığın 27 Nisan’da verdiği takipsizlik kararını kaldırdı. Hakimlik, savcılıktan gazetecileri engelleyen polislerin eylemlerinin ‘zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması’ mı yoksa ‘görevi kötüye kullanma’ suçu mu olduğuna karar verip, ona göre işlem yapmasını istedi. (30 Ekim).
Darptan takipsizlik yetmedi, gazeteciye dava açıldı: Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesi, Baro başkanlarının Çoklu Baro Yasası’na yönelik protestoları izlerken darpla gözaltına alınan ve şikayeti takipsizlikle sonuçlanan gazeteci Sibel Hürtaş’ı, “polise direnmek” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Gözaltına alındığı araçta boğazının sıkıldığını açıklayan ve olaydan sonra iki gün iş göremez raporu alan Hürtaş, üç yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Hürtaş, “Ben gazeteciyim, kamu adına mesleğimi icra ediyorum. O gün orada kamu görevini engelleme suçu gerçekleştiyse, polisler benim haberi izlememi engelleyerek gerçekleştirmiştir. O gün orada o haberi izlemekteki ısrarım, gazetecilik yapma ısrarım, suç olarak gösterilmeye çalışılmıştır” demişti. Şikayetçi sadece bir polisin katıldığı duruşma sonunda mahkeme, katılmayan diğer üç polisle ilgili zorla getirme kararı aldı. Hürtaş, polislerin kendisine kestiği idari para cezasının daha sonra mahkeme tarafından iptal edildiğini belirtti. Yargılama, 30 Mart 2023’e kaldı (27 Ekim).
Gültekin “basın kartı” davasını kazandı: Gazeteci ve birgun.net sitesi yayın koordinatörü Berkant Gültekin, 1 Haziran 2019’da geçerlilik süresi dolan basın kartının hiçbir tatmin edici açıklama yapılmadan üç yıldır yenilenmemesi nedeniyle Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’na karşı açtığı davayı kazandı. Ankara 3. İdare Mahkemesi, uzun “inceleme” süresinin zımni ret anlamına geldiğini vurgulayarak, oy birliğiyle söz konusu işlemde hukuki isabet bulunmadığına hükmetti. İletişim Başkanlığı’nın, “… davacının suç aracı olarak istismar ettiği basın kartına ilişkin idari işlemlerin değerlendirme sürecinin; basın kartlarını istismar etmeyen basın mensuplarına kıyasla daha uzun sürmesinin olağan olduğu” şeklindeki savunması kabul görmedi. bianet Proje Danışmanı ve IPS İletişi Vakfı Başkanı Nadire Mater, Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, Evrensel Ankara Temsilcisi Birkan Bulut ile geçtiğimiz aylarda yitirdiğimiz Aydın Engin de İletişim Başkanlığına karşı kendilerine verilmeyen basın kartı için açtıkları davaları kazanmışlardı (17 Ekim).
Soruşturmalar, açılan/süren ceza davaları, kararlar
BİA Medya Gözlem Raporu, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 171 gazeteci ve medya temsilcisinin, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu ile 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gibi düzenlemelerden yargılandığını, dokuzundan da maddi ve manevi tazminat talep edildiğini gösteriyor. Ayrıca raporda, 32 gazeteciye ilişkin dosyalarda takip edilen uzun İstinaf ve Yargıtay süreçleri de, Demokles’in Kılıcı altında görev yapmanın ağırlığını gözler önüne seriyor.
2022'nin son üç ayında “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “hakaret”, “kin ve düşmanlığa tahrik”, “devleti aşağılamak”, “örgüt propagandası” ve “suçu övmek” iddiasıyla yargılanan 12 gazeteci beraat etti. Ancak aynı dönemde 14’ü “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “kamu görevlisine hakaret”, “örgüt propagandası” ve “örgüte yardım” gerekçeleriyle toplam 21 yıl 3 ay 22 gün hapis ve 8 bin 720 TL de adli para cezasına mahkum oldu.
Soruşturmalar
Medya Ekranı YouTube sayfası yöneticisi ve eski Medyascope sitesi muhabiri Mehmet Selçuk Ada hakkında, İstanbul Beyoğlu’ndaki İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım’da meydana gelen patlamanın ardından, “Seçim kampanyası başlattılar” şeklinde tweet paylaştığı gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.
Ada’ya “Dezenformasyon” soruşturması: Medya Ekranı YouTube sayfası yöneticisi ve eski Medyascope sitesi muhabiri Mehmet Selçuk Ada hakkında, İstanbul Beyoğlu’ndaki İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım’da meydana gelen patlamanın ardından, “Seçim kampanyası başlattılar” şeklinde tweet paylaştığı gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Ada'ya, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma için Emniyet’ten aranğında kendisi hakkında Dezenformasyon Yasası’nın 29. maddesi uyarınca soruşturma başlatıldığı söylendi. Ancak ifade tutanağında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan soruşturma açıldığı belirtildi. Gazeteci, soruşturma kapsamında henüz ifade vermeye gitmeden hükümete yakın medya organlarında kendisi hakkında soruşturma açıldığına dair haberlerin geçtiğini söyledi ve “Gazetecilik suç değildir” dedi. Ada, “Belli ki birileri benim bildirimlerimi açmış, tweet atmamı bekliyordu. Önce kendimi savunmaya çalıştım fakat aynı anda onlar da yorum ile beni resmi makamlara şikayet ediyor, hakaret ve tehdit ediyorlardı ve bu hesapların büyük çoğunluğu fake hesaplardı. Baş edemeyeceğimi anlayınca ben de tweeti kaldırdım” ifadelerini kullandı (19 Kasım).
Açılan ve süren davalar
BİA Medya Gözlem Raporu, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 171 gazeteci ve medya temsilcisinin, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu ile 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gibi düzenlemelerden yargılandığını gösteriyor.
Evrensel’den Kınacı’ya “kin” davası: Bakırköy 21. Asliye Ceza Mahkemesi, Sakarya’da Kürtçe konuştukları için iki yurttaşa saldırılması ile ilgili yapılan “Sakarya'da ırkçı saldırı: Baba hayatını kaybetti, oğlu tedavi altında” başlıklı haber nedeniyle Evrensel gazetesi sorumlu müdürü Görkem Kınacı’yı, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Savunmasında halkı kışkırtmaya dair suçlamaları asla kabul etmediklerini belirten Kınacı, haberin içeriğine ve hazırlanış sürecine dair bilgiler verdi. Suçlamaya konu olan haberde, maktulün ve yaralanan kişinin yakınlarının beyanlarına ve bu anlatımları kamuoyuna duyuran Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun aktarımlarını kullandıklarını belirten Kınacı, haberde İHD ve TİHV gibi insan hakları örgütlerinin demeçlerine de yer verdiklerini dile getirdi. Kınacı, davanın açılması için başvuru yapan Sakarya Valiliği'nin açıklamasına da aynı haberde eksiksiz ve görünür şekilde yer verdiklerinin de altını çizdi. Hakim, cinayet davasının görüldüğü Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak dava dosyasının istenmesine karar verdi. Ayrıca, Evrensel gazetesine de müzekkere yazılarak söz konusu habere basılı gazetede yer verilip verilmediğinin tespitinin yapılmasını ve yer verildiyse mahkemeye sunulması da istendi. Dava, 4 Nisan 2023’te sürecek (22 Aralık).
Bakur belgeseline dava Yargıtay’ı bekliyor: Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi, barış sürecinde çekilen “Bakur” belgeseli nedeniyle ilk yargılamada 4 yıl 6’şar ay hapse mahkum edilen gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve yönetmen Çayan Demirel’i, İstinafın bozma kararı sonrası, yeniden yargılamaya devam etti. 22 Aralık’ta görülen üçüncü duruşmada mahkeme, Mavioglu'nun “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nde temyiz incelemesinde olan dava dosyasının sonucunun beklenmesine karar verdi. Mavioğlu hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının devamına da hükmedildi. Yargılamaya 28 Mart 2023'te devam edilecek (22 Aralık).
Özgürlükçü Demokrasi için hapis istendi: İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, KHK ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi çalışanı altı gazeteciyi, “örgüt üyeliği” “örgüt propagandası”, “örgüt yayınlarını basmak ve yayınlamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, daha önce sunduğu esas hakkındaki mütalaasını yineleyerek gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, Mehmet Ali Çelebi, Hicran Urun, Pınar Tarlak, yazı işleri müdürü İshak Yasul ve imtiyaz sahibi İhsan Yaşar’ın “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası”, “örgüt yayınlarını basmak ve yayınlamak” iddiasıyla cezalandırılmasını talep etmiş, daha önce beraat alan Pınar Tarlak için de aynı iddialardan ceza istemişti. Mahkeme heyeti, 15 Eylül’de görülen duruşmada, Uzun, Çelebi, Hacıoğlu ve Yasul’un TCK 220/7 maddesinde düzenlenen “örgüte yardım” suçu kapsamında ek savunmaların alınmasına karar vermişti. Dosyada, İstinaf kararı doğrultusunda dosyanın bilirkişi tarafından rapora yansıtılması istendi. MLSA’ya göre gazetecilerin avukatı Özcan Kılıç da, karar sonrası, “Bir gazetenin gazetecilik yaptığına kim karar verebilir? Sadece gazeteciler karar verebilir. Nasıl bir heyet oluşturacaklar?” diye sordu. Dava, bilirkişi raporunun gelmesi için 22 Mart 2023’e bırakıldı (21 Aralık).
Akın ve Sarısözen’e “TMK” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yeni Yaşam gazetesi sorumlu müdürü Osman Akın ve gazetenin köşe yazarı Veysi Sarısözen’i “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Sarısözen hakkında verilen yakalama kararının infazının beklendiği davanın 21 Aralık’taki duruşmasında bu konuda gelişme yaşanmadığı bildirildi. Yargılama 23 Mart 2023’e kaldı (21 Aralık).
Cihan’a “kişisel veri” davası: İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi, devlet içindeki kadrolaşmayı gösterdiği öne sürülen Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) belgelerini yayımlayarak “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak” (TCK 136/1) ile suçlanan gazeteci Metin Cihan’ı yargılamaya devam etti. MLSA’ya göre, 14 Aralık’ta görülen duruşmada Cihan’ın avukatı, “Soruşturma aşamasında polis tarafından hazırlanan raporun, kovuşturma aşamasında polis tarafından teyit edilmesini bekliyoruz” diyerek dosyanın polis olmayan tarafsız bir kişi tarafından incelenmesini ve hukuka uygun bir rapor hazırlanmasını talep etti. Savcı ise “dosyanın geldiği aşama” gerekçesiyle bilirkişi raporunun beklenmesi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme hakimi ise, “Önce bir bilirkişi raporu gelsin” diyerek bilirkişi kararından rücu edilmesi talebini reddetti. Dava, 8 Mart 2023’e kaldı (14 Aralık).
Gazeteci Fıstık’a “Rektör” davası: Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin isimleri savcılığa bildiren atanmış rektör Naci İnci hakkındaki haberleri nedeniyle Gerçek Gündem sitesi muhabiri Fırat Fıstık hakkında “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme ve yayma” iddiasıyla dava açıldı. 6 Ekim 2021 tarihli “Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci öğrencileri polise isim isim ihbar etti: Öğrenciler tutuklandı” haberi nedeniyle Fıstık ve site sahibi Ozan Buz, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde TCK’nın 136. Maddesi uyarınca iki yıldan dört yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. 9 Aralık’ta başlayan davada Fıstık, “Haber içeriğinde müştekiye ait herhangi bir kimlik, adres bilgisi, kişisel veri yayınlamadım. Suçlamaları kabul etmiyorum ve beraatimi istiyorum” dedi. Ozan Buz’a yazılan talimata yanıt beklendiği dava 15 Mart 2023’e bırakıldı (9 Aralık).
Hayko Bağdat’a “kin” davası: Gazeteci Hayko Bağdat hakkında 14 Nisan 2017’de ozguruz.org sitesinde yayımlanan “Erdoğan hakkında son yazım" başlıklı yazısı ile dört Twitter paylaşımı nedeniyle açılan davaya, İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Bağdat’ın, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla hapsi isteniyor. Yargılama 29 Mart’ta kaldı (7 Aralık).
Haskoloğlu’na “kişisel veri” davası: İstanbul Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığı'nın şikayetiyle başlatılan soruşturma kapsamında, “kişisel bilgileri hukuka aykırı yolla ele geçirdiği” iddiasıyla 19 Nisan'da tutuklanıp 27 Nisan'da serbest bırakılan gazeteci İbrahim Haskoloğlu’na dava açtı. Hakkında 12 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandığını sosyal medyasında duyuran gazeteci, “Türk vatandaşlarının kişisel verilerinin ortada olduğunu gösterdiğim haberlerim nedeniyle bugün hakkımda 12 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Verilerinize sahip çıkamayanlar için hiçbir soruşturma başlatılmadı. Bu bana değil, sizin haber hakkınıza verilen cezadır” dedi (5 Aralık).
Vice News ekibinin "örgüte yardım" davası: Diyarbakır'da 2015'te tutuklandıktan sonra sınırdışı edilen Vice News muhabiri Jake Hanrahan ve kameramanı Philip Pendlebury hakkında açılan dava, gazetecilerin bulundukları Britanya'dan verdikleri ifadelerin altı yıl sonra dosyaya girmesiyle yol alabilecek. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur gibi ilçelerde yaşananlara ilişkin belgesel çekimi yapmak amacıyla geldikleri Diyarbakır'da 2015'te tutuklanan ve ardından sınırdışı edilen gazeteciler Hanrahan ve Pendlebury, tercüman Mohamed İsmael Rasool ve rehber Abdurrahman Direkçi hakkında "örgüte bilerek isteyerek yardımda bulunmak suretiyle üye olmak", "Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" ve "örgüt propagandası yapmak" iddialarıyla 15 yıldan 67 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Mahkeme, İngilizce olarak gönderilen savunmaların Türkçe'ye çevrilmesi için karar aldı. Süreç Adalet Bakanlığı üzerinden işleyecek. Yargılama 28 Mart 2023'e kaldı (29 Kasım). |
“FETÖ Medya Yapılanması” dosyası yeniden: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, “FETÖ Medya Yapılanması” dosyası kapsamında yeniden yargıladığı gazeteciler Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Cemal Azmi Kalyoncu, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Ünal Tanık, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız’ın davasına iş yoğunluğu nedeniyle devam edemedi. Yargılama, dosya üzerinden görülerek 7 Şubat 2023’e bırakıldı. Yargıtay,16. Ceza Dairesi, 16 Mart 2020’de söz konusu gazetecilere “örgüt üyeliği” suçundan verilen hükümleri bozarak, sanıkların “suça konu eylemlerinin örgüt üyesi olarak kabul edilmelerine yeterli olmadığına” hükmetti. Bu nedenle tahliye olan altı gazeteci, 4 Kasım 2020’de yeniden yargılanmaya başlamıştı (29 Kasım).
Kuray’a “Eylem izledin” davası: Hapishanelerdeki tecride karşı dönemin HDP milletvekili Leyla Güven’in 2019’da başladığı açlık grevine destek için yapılan eylemi takip ederken dokuz kişiyle birlikte gözaltına alınan gazeteci Zeynep Kuray’ın “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla yargılanmasına devam edildi. Davanın ikinci duruşmasında mahkeme, sanık Hüseyin Yarıcı’nın adres tespiti için Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazılmasına, yurtdışına iltica ettiği iddiasının araştırılıp mahkemeye bildirilmesine, avukatların tefrik taleplerinin sonraki aşamalarda değerlendirilmesine karar verdi. Davaya 9 Şubat 2023’te devam edilecek (24 Kasım).
Aykol, Kaya ve Kızılkaya’nın 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Hükümeti, yargı organlarını veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve “Türk milletini, Cumhuriyetini ve Meclisi alenen aşağılama” suçlamalarıyla KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yönetmenleri Hüseyin Aykol, Zana Kaya ve sorumlu müdürü İnan Kızılkaya ile Kürt siyasetçi Hatip Dicle’yi yargılamaya devam etti. 22 Kasım’da görülen duruşmada mahkeme, bir kez daha Hatip Dicle hakkında çıkarılan yakalama infazının beklenmesine karar verdi. Dava, 14 Mart 2023'e ertelendi (22 Kasım).
Kahraman’ın TMK davası: Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Yüksekova Haber sitesinde çıkan 2017 ve 2018'e ait Rojava ve Afrin’e dair yazıları nedeniyle gazeteci İskender Kahraman’ı, “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılıyor. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, dosyada takipsizlik kararı verilerek Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş ancak uyuşmazlığın çözülmesiyle dosya yeniden Ankara’ya taşınmıştı. Kahraman, davayı “Gazetecilere, yazarlara, düşünen insanlara, bilim insanlarına açılan bu gibi davalardan artık bir an önce vazgeçilmelidir. Ki benim hiçbir yazımda ve düşüncemde şiddet veya propaganda içeren tek bir cümle yoktur, bulamazsınız” sözleriyle eleştirmişti. Gazetecinin 7 yıl 6 ay hapsinin istendiği yargılama, 21 Mart 2023’e bırakıldı. (21 Kasım).
Batum’a “kin” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017-2019 döneminde Twitter hesabından, Güneydoğu’daki hak ihlallerine tepki gösterdiği, ekonomik krizin yurttaş üzerinden etkileri ile “saldırgan” dış politikasından söz ettiği ve Katar’ın uçak verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği için gazeteci Rüstem Batum’u hapis istemiyle yargılıyor. 17 Haziran 2019’da “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla açılan dava, Batum hakkında çıkarılan yakalama kararının infazını bekliyor. Gazeteci hakkında 19 Ekim 2018’de yakalama kararı çıkarılmıştı. Yargılama 28 Şubat 2023’e bırakıldı (10 Kasım).
Ataklı’ya “kin” davası: Tele1 kanalında yayınlanan “Gün Başlıyor” programının 21 Mayıs 2021 tarihli bölümündeki sözleri gerekçe gösterilerek hakkında dava açılan gazeteci Can Ataklı’nın “halkın bir kesimini alenen aşağılamak” suçlamasıyla yargılandığı davanın üçüncü duruşması, İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. MLSA’ya göre, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 20 Mayıs’taki Rize ziyareti sırasında çıkan olayları tepkiyle yorumlayan Ataklı hakkında “Toplumda Rize ve Rizelileri öne çıkararak hakaret ve iftiralarda bulunduğu” iddia edildi. İddianamedeki 40 müşteki arasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Rize İl Başkanlığı da bulunuyor. Mahkeme, mütalaasını hazırlaması için dosyayı iddia makamına naklederek, Ataklı’nın duruşmalara katılma zorunluluğunu kaldırmıştı. Son duruşma için avukatların gösterdiği mazereti kabul eden mahkeme, yargılamayı ileri bir tarihe bıraktı (10 Kasım).
KCK Basın” davasında 46 sanık: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 yıldır devam eden “KCK Basın” davasından 46 gazeteci ve medya çalışanını “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya 26. duruşmayla devam etti. Gazeteci Ravin Sterk’in avukatı Sercan Korkmaz, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar hakkında bir Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) soruşturması bulunduğunu hatırlattı, söz konusu soruşturmanın sonucuna ilişkin kararın dosyaya dahil edilmesini bir kez daha talep etti. Mahkeme, HSK soruşturmasının akıbetinin yeninden sorulması için karar aldı. Yargılama ise 16 Şubat 2023’e kaldı (1 Kasım).
Coşkun ve Pehlivan'a "Gürlek" davası: İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, akademisyen, gazeteci, avukat ve siyasetçilere verdiği hapis cezalarıyla adını duyurduktan sonra Adalet Bakan Yardımcılığına getirilen hâkim Akın Gürlek'in şikayetiyle bu kez gazeteci Canan Coşkun ve Barış Pehlivan'ı "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" iddiasıyla yargılıyor. Gürlek, Coşkun ve Pehlivan'ı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çalışanlarını terör örgütleriyle ilişkilendirerek özel teftiş başlatmasına dayanak yapılan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) davasına ilişkin haberleri nedeniyle İstanbul Başsavcılığına şikayet etmişti. Pehlivan'ın avukatı Hüseyin Ersöz, heyet başkanı hakim Zafer Daşkın'ın daha önce Pehlivan hakkında tutuklama kararı verdiğini hatırlatarak, başkanın davadan çekilmesini, aksi takdirde reddi hakim talepleri olduğunu belirtti. Coşkun'un avukatı Abbas Yalçın da, müvekkilinin haber, Pehlivan'ınsa televizyon demeci nedeniyle yargılandığını anımsatarak iki vaka arasında fiili bağlantı bulunmadığı için dosyaların ayrılmasını talep etti. Yargılama, reddi hakim talebinin bir üst mahkemece değerlendirilmesi için 17 Ocak 2023'e bırakıldı (27 Ekim). |
Gazeteci Arı’ya “kişisel veri” cezası: İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesi, Ekim 2020’de Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık ile Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan’a kesilen para cezalarının belgelerini yayınladığı için BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı’yı, “verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirmek veya yaymak” iddiasıyla iki yıl hapse mahkum etti. Mahkeme, hükmün açıklanmasını da geriye bıraktı. Gazetecinin avukatı Tolgay Güvercin’in AİHM kararlarına atıf yapan savunmasına rağmen mahkeme, hükmü TCK’nın 136/1 maddesinden kurdu. 11 Ekim’de mütalaasını sunan duruşma savcısı, Arı’nın Kerem Kınık’ın kişisel veri niteliğindeki ödeme dekontundaki banka hesap bilgilerini karartmadan, açıkça görülecek şekilde yayınladığını savunmuş ve gazeteci için ceza istemişti (27 Ekim).
Yoksu’nun “Kürdistan” davası: İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlar yoluyla “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla gazeteci Metin Yoksu’yu yargılamaya başladı. İddianamede, Yoksu’nun, 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamında hayatını kaybedenlerin Gazi Mahallesi’ndeki cenaze töreninde çektiği haber fotoğrafında gözüken “Kürdistan” ibaresi suç sayıldı. Ayrıca Yoksu’nun paylaşımını basın yayın yoluyla yapması nedeniyle cezada artırıma gidilmesi de talep edildi. 26 Ekim’de başlayan davada Yoksu, Batman’dan dava için İstanbul’a gelerek savunma yaptı. Gazeteci, kurumların ve örgütlerinin propagandasını yapmak gibi bir amacının olmadığını söyledi, “Amacım barış gazeteciliğidir” dedi. Buna karşın esas hakkında mütalaasını sunan duruşma savcısı, Yoksu için cezalandırma talep etti. Gazeteci ve avukatı Ali Deniz Ceylan’a son savunmalar için 18 Nisan’a kadar süre verildi (26 Ekim).
Tunççelik ve Coşkun’un “eylem” davası: Gazeteciler İrfan Tunççelik ve Ümit Turhan Coşkun, 11 Barış Annesi ile birlikte “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılanıyor. Barış Anneleri ve haber takibi yapan gazetecilere yöneltilen suçlamalar, 8 Kasım 2018'de başlayan açlık grevleri nedeniyle Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde 10 Mayıs 2019'da yapılan eylem görüntülerine dayandırılıyor. Duruşmada söz verilen avukat Emrah Öztürk, gazetecilerin eşyalarına el konulduğu ve bu şekilde mesleklerinin yapılmasının önüne geçildiğini belirterek, eşyaların verilmesini istedi. Ara kararını açıklayan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, iddia makamının talebinin kabul ederek, ek bilirkişi raporunun hazırlanması için yargılamayı 7 Şubat 2023’e bıraktı (25 Ekim).
Ataklı’ya “kin” davası: Tele1 kanalında yayınlanan “Gün Başlıyor” programının 21 Mayıs 2021 tarihli bölümündeki sözleri gerekçe gösterilerek hakkında dava açılan gazeteci Can Ataklı’nın “halkın bir kesimini alenen aşağılamak” suçlamasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması, İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. MLSA’ya göre, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 20 Mayıs’taki Rize ziyareti sırasında çıkan olayları tepkiyle yorumlayan Ataklı hakkında “Toplumda Rize ve Rizelileri öne çıkararak hakaret ve iftiralarda bulunduğu” iddia edildi. İddianamedeki 40 müşteki arasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Rize İl Başkanlığı da bulunuyor. Mahkeme, mütalaasını hazırlaması için dosyayı iddia makamına naklederek, Ataklı’nın duruşmalara katılma zorunluluğunu kaldırdığı yargılamayı da 10 Kasım’a bıraktı (20 Ekim).
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin altı yıldır sanık: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenliği davasından yargılanan ve 17 Temmuz 2019’da beraat ettikleri halde kararları istinaftan dönen Şebnem Korur-Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin'i yeniden yargılamaya devam etti. Sadece Önderoğlu’nun katıldığı yeniden yargılamanın beşinci duruşmasında, 2018’de AKP milletvekili aday adaylığıyla gündeme gelen hakim Murat Bircan için ikinci bir reddi hakim talebi yapıldı. Daha önce reddi hakim talepleri reddedilen Önderoğlu ve avukatı Abbas Yalçın, duruşma başlangıcında bu durumdan dolayı rahatsızlıklarını yineledi. Ardından söz verilen Findancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, Bircan’ın durumunun adil bir yargılamaya engel oluşturduğunu belirterek reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme, söz konusu talebi değerlendirmesi için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşıdı. Yargılama Fransa’da yaşayan Nesin’in ifadesi için yazılan istinabe yazısına yanıtın beklenmesi için 1 Şubat 2023’e bırakıldı. Üç sanık, “örgüt propagandası”, “suçu ve suçluyu övmek” ve “suç işlemeye alenen tahrik” iddiasıyla 14 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılanıyor. İlk yargılama sonunda Temmuz 2019’da verilen beraat kararları, İstanbul İstinaf Mahkemesi’nce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fincancı’yı kamuoyu önünde hedef almasından bir hafta sonra Ekim 2020’de bozulmuştu. Mahkeme, itirazlara rağmen bu karara 3 Şubat 2021’de uymaya karar vermişti (19 Ekim).
Ayşegül Doğan’a yeniden yargılama: Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, KHK ile kapatılan İMC TV program koordinatörü Ayşegül Doğan’ı, Demokrotik Toplum Kongresi üyeleriyle yaptığı röportajlar ve katıldığı etkinlikler nedeniyle “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya yeniden başladı. Doğan’ın, mahkemenin 7 Aralık 2020’de verdiği 6 yıl 3 aylık hapis cezasının 10 Mart’ta Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nce bozulması üzerine yeniden yargılanmasına karar verilmişti. Hapis cezası “eksik araştırma ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile hüküm kurulması” gerekçesiyle bozulmuştu. 17 Ekim’de davasına devam edilen Doğan’ın yurtdışı yasağının kaldırılması ve hakkında derhal beraat kararı verilmesi yönünde avukatlarının ilettiği talepler reddedildi. Mahkeme, duruşmaya katılmayan tanıklar hakkında zorla getirme kararı alarak, yargılamayı da 25 Ocak 2023'e bıraktı (17 Ekim).
Saymaz’a “kişisel veri” davası: Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Kayseri'de bir savcının eşine yönelik muameleyi gerekçe yaparak hastane basmasını, Hürriyet gazetesi için Mart 2020’de haberleştiren gazeteci İsmail Saymaz’ı, zincirleme şekilde “kişisel verileri ele geçirip yayımlamak” iddiasıyla yargılamaya 4 Ekim’de devam edecekti. Ancak hakim izinli olduğu için yargılama ikinci kez ertelenerek bu kez 10 Ocak 2023’e bırakıldı. Esas hakkındaki savunmaların yapılması beklenen davada savcı, gazetecinin cezalandırılmasını talep etmişti. 28 Haziran’da görülen duruşmada mahkeme, Saymaz’ın gazeteci olup olmadığını İletişim Başkanlığı’na sorulmasına ve buna dair belgelerin istenmesine karar verdi. Gazetecilerin avukatları Aslı Kazan ve Serdar Laçin talimatlı duruşma için İstanbul Adliyesi’nde yerlerini aldı ancak “mazeretsiz katılmadıkları” kabul edildi. Dokuz yıl hapsi istenen Saymaz, İstanbul Adliyesi’nde SEGBİS üzerinde verdiği ifadesinde “Kaynağımı açıklamam. Kamu açısından önemi varsa haberi yaparım. Savcı Bey nasıl gücünü hastane personelini karşı kullandıysa davayı Niğde’de açtırarak bana karşı kullanmaya çalışıyor. Hiç duruşmaya gelmedi. Bunu meslek dayanışmasıyla açıklarım” demişti (4 Ekim).
Yayla’ya “gösteri” davası: Batman 1. Asliye Ceza Mahkemesi, aralarında gazeteci İdris Yayla ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 28 kişinin, 2016 yılında Batman’da yapılan kayyım protestolarına katıldıkları gerekçesiyle “2911 sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanununa muhalefet” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, bir kez daha, üç sanık hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Dava, 12 Ocak’a kaldı (4 Ekim).
Göcekli’ye “TMK” davası: İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, sosyal medya paylaşımları ve demokrathaber.org sitesinde yayınlanan haberler nedeniyle Demokrat Haber Genel Yayın Yönetmeni ve İmtiyaz Sahibi Mehmet Göcekli’yi “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılıyor. P24 tarafından takip edilen duruşmada, Göcekli’nin avukatı Ceren Kalı hazır bulundu. Kalı, müvekkilinin savunmasının istinabe yoluyla alınmasını talep etti. Mahkeme, istinabe talebini kabul ederek davayı 16 Şubat 2023'e erteledi (4 Ekim).
Yücel’in 301 ve 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Almanya merkezli Die Welt gazetesi için 2016’da yazdığı haberleri gerekçe yaparak gazeteci Deniz Yücel’i ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve “Devlet kurumlarını aşağılamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. İddianamede, Yücel hakkında, Die Welt'te 26 Ekim 2016'da “Kürdün annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016'da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri" nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. İddianamede, Basın Kanunu'na göre 6 aylık sürede dava açılabileceği, ancak yazının savcılıkça öğrenilmesinden itibaren dava açma süresinin başladığı, mahkemenin 11 Eylül 2020'de suç duyurusu yapmasıyla savcılığın suçlamayı öğrendiği kaydedildi. 29 Eylül’de görülen duruşmada mahkeme, bir kez daha, Yücel’in yaşadığı Almanya’dan ifade vermesi için yazılan istinabeye yanıt verilmesinin beklenmesine karar verdi. Dava 24 Ocak 2023’e kaldı (1 Ekim).
Yurttapan ve Estukyan’ın “terör” davası: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Modernite dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ramazan Yurttapan ve Agos gazetesi Ermenice Editörü Pakrat Estukyan dahil beş kişiyi, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılamaya ikinci duruşmayla devam etti. MLSA’ya göre Yurttapan, Estukyan ve avukatların hazır bulunduğu davada hakim, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan ve daha sonra aralarında “hukuki ve fiili bağ” olduğu gerekçesiyle birleştirilen dosyada Yurttapan’ın ifadesinin olmadığını söyledi. Dergide Osmanlı’dan Türkiye’ye geçişi ve sosyal yapıyı inceleyen bir makale yazdığını söyleyen Estukyan, “Savcılık beni terör örgütü propagandası yapmakla suçladı. Suçlamaya konu olan yazı içerisinde geçen YPG/ YPJ gerillası ifadesi savcılık tarafından propaganda olarak değerlendirilmiştir. Oysa gerilla sözcüğünü Türk Dil Kurumunun tanımı kapsamında kullanılmıştır. Propaganda yapmak gibi bir amacım olmamıştır” diye konuştu. Mahkeme, sanık avukatı Özcan Kılıç’ın savunmaları tamamlanan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmaları yönünde yaptığı talebi kabul etti. Birleşen dosyada, savunması alınmayan sanıkların dinlenilmesi için tebligat yazılması karara bağlandı. Dava, 1 Şubat’a kaldı (1 Ekim).
Dört gazeteciye “Kaçak” davası: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesinde çıkan “Boğaz’da kaçak var” haberi nedeniyle gazetenin muhabiri Hazal Ocak, foto-muhabiri Vedat Arık ve yazı işleri müdürleri Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey’i, yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un şikayetçi olduğu dosyada, dört gazetecinin “terörle mücadele eden bir kişiyi hedef göstermek” ve “özel yaşamın gizliliğini ihlal” iddialarıyla cezalandırılmasını talep etmişti. Mahkeme heyeti, terörle mücadele kapsamında Altun’a herhangi bir görev verilip verilmediğinin öğrenilmesini yönündeki talebi ve zabıtaların beraat dosyaları istemini reddetmişti. Mahkeme, esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyayı yeniden duruşma savcısına nakletti. Yargılama ,1 Şubat 2023’e kaldı (1 Ekim).
Turhan ve Öztaş’a “gösteri” davası: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi, HDP’li belediyelere kayyum atanmasına karşı Kadıköy’de gerçekleştirilen protesto gösterisini haberleştirdiği için ETHA Ajansı muhabiri Tunahan Turhan ve Özgür Gelecek muhabiri Taylan Özgür Öztaş’ı, “Gösteri ve Yürüyüş Kanununa muhalefet”ten yargılıyor. Davanın altıncı duruşmasında sanık avukatlarının mazeretini kabul eden mahkeme, yargılamayı 28 Şubat 2023’e bıraktı (1 Ekim).
Soylu’dan soruşturulan Ağca’nın “aşağılama” davası: İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, İslam’da şarap tüketiminin yasaklanmasını 25 Aralık 2020'de sosyal medyasından mizahi tarzda eleştiren gazeteci Baransel Ağca’yı, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” (TCK 216/3) suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Ağca’ya dair süreç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun çıkar ilişkilerine dair iddiaları işleyen tweet'leriyle ilgili Emniyet Siber Suçlar Şube Müdürlüğü’nün 26 Nisan 2021’de hazırladığı sekiz sayfalık Araştırma Raporu ile başladı ancak Aralık 2020’de paylaşılan ilgisiz söz konusu tweet'e dava açılmasıyla sonuçlandı. Duruşmada Ağca'nın avukatı Baran Kaya, iddianamenin hukuka uygun olmadığını savunarak, müvekkilinin tarihçi olduğunu aktardı ve şöyle dedi: "Tarihe konu olan bir olayı kaba olarak anlaşılabilecek bir biçimde dile getirmiştir. Dini değerlerin aşağılanması kastı yoktur. Yargılanan gazetecilik faaliyetidir. AİHM, İsmailova v. Azerbaycan kararında gazetecilik faaliyetinin başka bir olayla ilişkilendirilerek dahi yargılanmasını ihlal saymaktadır. Söz konusu karar, AİHM’in kilit kararlarındandır. Derhal beraat verilmesini talep ediyoruz.” Ancak mahkeme, yargılamaya ve Ağca’nın adresinin bildirilmesi için süre verilmesine karar verdi. Yargılama, 17 Ocak 2023’e kaldı (1 Ekim).
Sonbahar, Karakurt ve Cihan’ın “direnme” davası: Antalya 25. Asliye Ceza Mahkemesi, Antalya’da 2015’teki G20 Zirvesi protestolarını takip ederken gözaltına alınan alınan gazeteciler Eylem Sonbahar, Sema Karakurt, Metin Cihan’ı “görevi yaptırmamak için direnme” suçlamasıyla yargılıyor. Toplam 17 kişinin yargılandığı dava, avukatlar mazeret sunarak duruşmaya katılmadıkları için 18 Ocak 2023’e kaldı (1 Ekim).
Keleş'e "hakaret ve direnme" davası: İstanbul 56. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Sultan Eylem Keleş'i "kamu görevlisine hakaret" ve "görevi yaptırmamak için direnmek" suçlamalarıyla yargılamaya başladı. Keleş, birikmiş maaşlarını ve tazminatlarını alamadan işten çıkarılan BİMEKS işçilerinin patronları Prof. Dr. Vedat Akgiray'ın ders verdiği Boğaziçi Üniversitesi kampüsü önünde yapmak istediği eylemde gözaltına alınmıştı. Ardından Keleş'e bu iki suçlamadan dava açılmıştı. 13 Eylül'de görülen ilk duruşmaya Keleş katılmazken avukatı Merve Kurhan duruşmada hazır bulundu. Kurhan, "Sanığı bu celsede hazır edemedik, bir dahaki celsede hazır ettikten sonra savunmamızı yapacağız" dedi. Mahkeme sanık müdafilerine talepleri doğrultusunda ek süre verilmesine karar vererek davayı 16 Şubat 2023'e bıraktı (1 Ekim). |
Kararlar
Beraat kararlarının temyiz edilmesi, mahkumiyetlere karşı verilen hukuk mücadelesinin yıllara yayılması, gazeteci, köşe yazarı veya medya temsilcilerine ilişkin yargı kararlarının, tepelerinde yıllarca Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılmasına ve mesleği tedirginlik içerisinde yürütülmesine neden oluyor. Melis Alphan, Alican Uludağ, Pelin Ünker, Bülent Şık, Abdurrahman Gök, Ece Sevim Öztürk, Redhack dosyasından yargılanan dört gazeteci, Cumhuriyet gazetesi ve Taraf gibi pek çok dosya, yıllardır hapis tehdidi altında yaşayan gazetecilerin aklanmaları önünde engel oluşturuyor.
Son üç ayda, Zaman gazetesinin dört eski köşe yazarının “örgüte yardım”, gazeteci Hayri Demir’in de “örgüt proprgandası”ndan yargılandıkları davalardan toplam 13 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası çıktı. İlk derece ve üst mahkemeler bakımından ise Uğur Dündar, Çağrı Sarı, Arif Koşar, Zübeyde Sarı, Barış Barıştıran, Canan Coşkun, Ali Açar ve Can Uğur gibi gazetecilere verilen beraat kararları veya bu yönde verilmiş kararların onanması sevindirici gelişmelerdendi.
Demir’e “üyelik” beraati ve “propaganda” hapsi: Kuzey ve Doğu Suriye’de yaptığı haberler gerekçe gösterilerek, “Basın yoluyla örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” iddiasıyla hakkında 32 yıla kadar hapis istenen gazeteci Hayri Demir, Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “PKK üyeliği” suçlamasından delil yetersizliğinden beraat etti ancak “PKK propagandası” suçlamasından mahkum edildi. Demir'in 1 Eylül 2014 ve 31 Mart 2015'te sosyal medyada yer alan paylaşımlarında örgüt propagandası yaptığını iddia eden mahkeme heyeti, Demir'e 2 yıl 9 ay 22 gün hapis cezası verdi. Demir'in yurtdışına çıkış yasağı kaldırılırken, verilen hapis cezasında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildi. Demir, Kuzey ve Doğu Suriye'de yaptığı haberler nedeniyle 32 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu (21 Aralık).
Gök’e “propaganda” cezası İstinafa taşındı: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sosyal medya hesabındaki haberler ve haberlere ait görseller gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası” suçlamasıyla gazeteci Abdurrahman Gök’e verdiği 1 yıl 6 ay 22 günlük hapis cezasının gerekçesini açıkladı. Ancak mahkeme gerekçeli kararında, ne gazetecilik kimliğine ne de Gök’ün paylaşımlarının yaptığı haberler olduğu bilgisine yer verdi. Gök’ün gazeteci olduğu da gerekçeli kararda yer almadı. Ayrıca Gök, YPG’liler ve onlara ait sembollerin görselini paylaşmakla suçlanmasına rağmen mahkeme YPG’nin 2014’te Türkiye tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilmediğini bilgisini de gerekçeli kararında belirtmedi. Gök’ün dosyası, mahkumiyet kararının temyiz edilmesi üzerine Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 9. Dairesi’ne taşındı (12 Aralık).
Bülent Şık’a İstinaf beraati Yargıtay’da: Sağlık Bakanlığı’nca kanserin etkilerine dair gizlenen araştırmasının sonuçlarını bianet sitesi ve Cumhuriyet gazetesine yazdığı için “göreve ilişkin sırrı açıklama” suçlamasıyla 1 yıl 3 ay hapis cezası verilen gıda mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık'a, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği beraat kararı, Sağlık Bakanlığı itirazı nedeniyle kesinleşmedi. Şık’ın dosyası, Yargıtay’a taşındı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13’üncü Ceza Dairesi, açıklanan raporun TCK 258. maddesi kapsamına giren “gizli belge” niteliği taşımadığını belirterek, Şık’ın beraatine karar vermişti (12 Aralık).
Öztürk’e “örgüt” cezasına bozma: Yargıtay 3. Ceza Dairesi, “Deniz Kuvvetlerinin en karanlık günü: 15 Temmuz” başlıklı belgeseli, televizyon programlarındaki açıklamaları ve Twitter paylaşımları yoluyla “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne üyelik” iddiasıyla İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gazeteci Ece Sevim Öztürk’e 11 Aralık 2018’de verdiği 3 yıl 1 ay 1 günlük hapis cezasını, bozdu. 18 Ekim’de verilen kararda Yargıtay, bozma ilamında, “yüksek de olsa bir olasılığa dayalı olarak sanıkların cezalandırılmasının ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaştırmayacağını” yazdı. Kararda, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerinin yerleşik uygulamalarına göre, ceza hukukunun genel prensiplerinden olan şüpheden sanık yargılanır ilkesi uyarınca bir suçtan cezalandırılmanın temel koşulunun, suçun kuşkuya yer verilmeyecek şekilde ispat edilmesine bağlı olduğunu, kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı…” ifade edildi (10 Aralık).
Tunç’a “kin” beraati: Gazeteci Hayri Tunç, Maraş’ta 1978’de yaşanan katliamın tanıkları ve yakınları ile yapılan röportaj, 10 Aralık 2016’da sosyal medyada paylaştığı haber ile yaptığı yorumlar nedeniyle İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “kin ve düşmanlığa alenen tahrik” iddiasıyla yargılanıyor. 6 Aralık’ta görülen duruşmada esas hakkında mütalaasını sunan duruşma savcısı, Tunç’un cezalandırılmasını talep etti. Söz verilen Tunç ise gazeteci olduğunu, ifadelerin düşünce açıklaması olarak ele alınması gerektiğini ifade etti. Avukatı Arzuhan Halis da müvekkiline yönelik suçlamayı reddetti. Mahkeme, kısa bir aranın ardından Tunç’a yönelik atılı suçun unsurunun oluşmadığına hükmederek, beraat kararı verdi. Yazar Aziz Tunç’un “Beni sen öldür” kitabı için aldığı ve gazeteci Tunç’un paylaştığı röportaj, Maraş Katliamı'nda öldürülen Hasan Yüzüak’ın annesi Xaney Ana’nın yaşadıklarını anlatıyor. Xaney Yüzüak, röportajda, katledilen oğlundan geriye bir fotoğraf dahi kalmadığını ve ömrünün geri kalanını bir parkta gizli gizli ağıt yakarak geçirdiğini söylüyordu (6 Aralık).
Sarı'ya "kin"den beraat: İstanbul Bakırköy 24. Asliye Ceza Mahkemesi, sosyal medya paylaşımları yoluyla "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği" iddiasıyla gazeteci Zübeyde Sarı'yı üç yıla kadar hapis istemiyle yargıladığı davada, beraat kararı verdi. Mahkeme, duruşma savcısının "paylaşımların halkı kin ve düşmanlığa teşvik edecek nitelikte değil, kamu güvenliği açısından da açık ve yakın tehlike yok" yönündeki mütalaası doğrultusunda, gazeteciyi akladı. MLSA avukatları, savundukları Sarı hakkında hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesi'nin hukuka aykırı olduğuna hükmettiği "sanal devriye" yöntemi ile elde edilen 11 sosyal medya paylaşımından oluştuğunu ifade emişlerdi. Suçlanan sosyal medya paylaşımları arasında "Dersim katliamı" ve "Kobani" ifadelerini içeren sosyal medya paylaşımları da bulunuyordu (1 Aralık). |
Dört “Zaman” yazarına hapis: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, cezaları Yargıtay tarafından bozulan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne, Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan ile yazı işleri müdürü Mehmet Özdemir’i yeniden yargıladığı davada, bu kez “üye olmamakla birlikte örgüte yardım” gerekçesiyle Türköne’yi 3 yıl 9 ay, Bulaç, Alpay ve Alkan’ı da 2 yıl 6 ay hapse mahkum etti. Mahkeme, hakkında yakalama emri bulunan Mehmet Özdemir’in dosyasını tefrik etti. Yargıtay, Alpay, Alkan, Türköne, Bulaç ve Özdemir’in, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla aldıkları hapis cezaları “eksik inceleme” gerekçesiyle bozmuştu. İlk yargılama sonunda Türköne 10 yıl 6 ay, Bulaç ve Alpay ise 8 yıl 9’ar ay hapse mahkum edilmişti. Yeniden yargılama kapsamında 7 Nisan’da esas hakkında mütalaasını sunan savcı, Bulaç, Alpay, Türköne ve Alkan’ın “üye olmamakla birlikte örgüte yardım” gerekçesiyle cezalandırılmasını talep etmişti. Türköne’nin avukatı Aynur Tuncer, kararı temyiz edeceklerini bildirdi (28 Kasım).
Redhack cezaları İstinafta onandı, Okatan hariç: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi, Redhack’in sızdırdığı eski Enerji Bakanı Berat Albayrak'a ait elektronik e-postaları haberleştiren gazeteciler Ömer Çelik, Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Derya Okatan, Eray Sargın ve Metin Yoksu’ya “örgüte üye olmak”, “örgüt propagandası yapmak”, “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” iddialarıyla verilen cezaları onadı. Gazetecilere verilen beraat ve hapis cezalarına dair Albayrak’ın vekilinin yaptığı itirazı değerlendiren İstanbul 27. Ceza Dairesi, “örgüte üye olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” yönünde yapılan itirazın Albayrak’ın suçtan zarar görmediğini ve bu nedenle davaya katılma hakkının da olmadığı belirterek, yapılan istinafın başvurusunun yersiz olduğunu kaydetti. Daire, bu nedenle bu yönlü talebi reddetti. Daire, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine Okatan’a, “kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirmeye” dair verilen beraat kararını da bozdu ve sorumlu müdürü olduğu Etkin Haber Ajansı’na (ETHA) gönderilen verileri haberleştirmesinin suç olduğunu ileri sürerek yeniden yargılama istedi. Ayrıca Okatan’a “örgüt propagandası” iddiasıyla verilen beraat kararanın da bozulmasını hükmetti (24 Kasım).
Uludağ’ın İstinaf davası: Gazeteci Alican Uludağ’ın, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’a ilişkin Tweeti nedeniyle “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçundan verilen 10 aylık hapis cezasının istinaf duruşması, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi’nde görüldü. İddia makamı, mütalaasında gazeteciye daha önce verilen cezanın yerinde olduğunu ileri sürerek yine cezalandırma istedi. Daha önce ifade veren gazeteci Uludağ, gazeteciliğe 2008’de Cumhuriyet gazetesinde başladığını, 12 yıldır da Ankara’da yargı muhabirliği yaptığını ifade etmişti. Twitter paylaşımında suç unsuru görmediğini, kimseyi de hiçbir örgüte hedef göstermediğini söyleyen Uludağ, davanın Yüksel Kocaman’ın bir yargı muhabiri olarak yaptığı haberlerden dolayı kendisine had bildirme, susturma ve sindirme amacıyla açtırdığı bir intikam alma davası olduğunu savunmuş, “Bir yargı muhabiri olarak, bir yargı üyesi olan Yüksel Kocaman’ın siyasi kişilik olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafı, Twitter hesabımdan ‘eleştiri’ hakkımı kullanarak paylaştım” demişti. Ankara Sheraton Otel’de düzenlenen gösterişli düğününden hemen sonra Kocaman’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmesiyle ilgili tweeti nedeniyle gazeteciye 3 Şubat 2021’de 10 ay hapis cezası verilmişti. Yargılamaya, 1 Şubat 2023’te devam edilecek (23 Kasım).
Sarı ve Koşar’a 301’den beraat: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Evrensel gazetesinde 15 Mart 2016’da yayımlanan “Polis Nusaybin’de halkı taradı: 3 yaralı” başlıklı habere verilen ertelemeli beş aylık hapis cezasının Yargıtay’da oybirliğiyle bozulması nedeniyle dönemin sorumlu müdürü Çağrı Sarı ve imtiyaz sahibi Arif Koşar’ı “Emniyet teşkilatını alenen aşağılamak” iddiasıyla yeniden yargıladığı davada, bu kez beraat kararı verdi. Yargıtay, söz konusu suçun unsurlarının bulunmadığını belirterek 6 Haziran 2017’de verilen mahkumiyet kararının bozulmasına hükmetmişti. 15 Kasım’daki yeniden yargılama duruşmasına, Sarı ve Koşar katılmazken avukatları Devrim Avcı, Yargıtay kararı doğrultusunda beraat talep etti. 22 Kasım’a bırakılan yargılamada mahkeme, “üzerlerine atılı bulunan suçlarından, yüklenen fiilin kanunda tanımlanmamış olması” gerekçesiyle Koşar ve Sarı’nın beraatlerine karar verdi (22 Kasım).
Çandar’ın “Kırmızı fularlı kız” davasına durdurma: İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi, Gezi eylemleri sırasında “kırmızı fularlı kız” olarak tanınan ve Rojava’da IŞİD’in öldürdüğü Ayşe Deniz Karacagil hakkında 30 Mayıs 2017’de yaptığı paylaşım nedeniyle gazeteci yazar Cengiz Çandar’ı “suçu ve suçluyu övme” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, yargılamanın 22 Kasım’da görülen sekizinci duruşmasında, duruşma savcısının mütalaası doğrultusunda dosyanın tefrik edilmesine ve yeni bir esas numarası altında kaydedilmesine karar verdi. 29 Eylül’de savcı, Çandar’ın avukatı Erselan Aktan’ın “derhal beraat” yönünde ilettiği talebin bu aşamada karara bağlamanın gereği olmadığı yönünde görüş bildirmişti. Yargılama, bir süredir Çandar'a ait istinabe evraklarının dönüşünü bekliyordu (22 Kasım).
Ünker'in "Paradise Papers" haberi Yargıtay'da: Cumhuriyet gazetesinin eski muhabiri Pelin Ünker, "Paradise Papers" (Cennet Belgeleri) belgelerinde adı geçen dönemin başbakanı Binali Yıldırım ve oğullarının Malta'da off-shore olarak şirket kurduğu bilgisini haberleştirdiği için açılan "iftira" davasında halen hapis tehdidi altında yaşıyor. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 8 Ocak 2019'da verdiği 13 ay 15 günlük hapis cezasını bozmasına rağmen dosya, Binali Yıldırım'ın oğulları Bülent ve Erkam Yıldırım'ın "iftira"dan verilen düşme kararına itiraz etmesiyle Yargıtay'a taşındı (5 Kasım). |
Alphan beraat edemedi: Gazeteci Melis Alphan’a 2015’deki Newroz kutlamalarında Diyarbakır’da çektiği bir fotoğrafı sosyal medya hesabında yayınladığı için “örgüt propagandası” iddiasıyla yapılan yargılamadaki beraat kararı, savcıların itirazı nedeniyle Yargıtay’a taşındı. 21 Mayıs 2021’de İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, toplanan delillerden atılı suçun unsurlarının oluşmadığına ve yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğine hükmederek, beraat kararı vermişti. Ancak ilk derece ve istinaf yargılamalarında yapılan itirazlar sonucu beraat kesinleşmedi. Süreci “büyük bir haksızlık” olarak nitelendiren Alphan, suç unsuru olarak gösterilen fotoğrafın 2015’te Diyarbakır’da devletin izniyle gerçekleştirilen ve TRT dahil tüm televizyon kanallarında yayınlanan Newroz kutlamalarından bir kare olduğunu ifade etmişti (3 Kasım).
Cumhuriyet davası cezalarına usulden bozma: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Cumhuriyet gazetesi eski yazar ve yöneticileri hakkında “silahlı terör örgütüne yardım” suçlamasıyla açılan davada, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12 gazeteci ve medya çalışanı yönünden verdiği mahkumiyet hükümlerini, usulden bozdu. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bazı sanıklar hakkındaki bozma kararı sonrası yeniden görülen davada, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi kararında direnmişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, yerel mahkemenin direnme kararında usule ilişkin eksiklikler nedeniyle bozma kararı verdiği, esas yönünden inceleme yapmadığı öğrenildi. Mahkeme direnme kararında, “örgüte üye olmamakla birlikte yardım” gerekçesiyle Akın Atalay'a 7 yıl 13 ay 15 gün, Mehmet Orhan Erinç'e 6 yıl 3 ay, Mehmet Murat Sabuncu ve Ahmet Şık'a 7 yıl 6'şar ay, Bülent Utku'ya 4 yıl 6 ay, Aydın Engin'e 7 yıl 6 ay, Hikmet Aslan Çetinkaya'ya 6 yıl 3 ay, Güray Tekin Öz, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ile Önder Çelik'e 3 yıl 9'ar ay hapis cezası vermişti. Dava dosyası, Ceza Genel Kurulu'nun bozma gerekçeleri doğrultusunda yerel mahkemece tekrar görülecek (26 Ekim).
Barıştıran’a TMK’dan ikinci beraat: Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK) canlı yayınladığı gerekçesiyle 16 Mart 2021’deki ilk yargılamada aldığı beraat kararı bozulan Özgür Gün TV’nin sorumlu müdürü Barış Barıştıran’ı, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yeniden yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı gazeteci için cezalandırma isterken mahkeme, 13 Ekim’deki karar duruşmasında Barıştıran’a yöneltilen suçla ilgili delil yetersizliği bulunduğuna hükmetti. Karar öncesi söz verilen Barıştıran’ın avukatı Resul Temur, televizyonda yapılan canlı yayınının haber alma hakkı ve kamu yararı kapsamında olduğunu belirtti. Müvekkilinin yaptığı yayınla ilgili bu davada yapılan değerlendirmelerin. gazetecilere yönelik bir otosansür çağrısı olduğuna dikkat çekti. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi, Barıştıran hakkında verilen beraat kararını, 10 Eylül 2021'de bozmuştu (13 Ekim).
Dündar’a “Peker’i övme” davasında beraat: Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sosyal medya hesabından Sedat Peker'i etiketleyerek 25 Eylül 2021’de paylaştığı bir tweet ve yaptığı bir konuşma nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun şikayetiyle yargılanan gazeteci Uğur Dündar’ı, ilk duruşmada akladı. “Suçu ve suçluyu övme” suçlamasından hapsi istenen gazeteci, savunmasında “Türkiye'de televizyonculuk tarihinde suçu ve suçluları kovalamak anlamına gelen soruşturmacı gazeteciliği başlatan benim. Televizyonculuk tarihinde 50 küsur yıldan fazla suç ve suçlularla mücadele etmiş bir haberciyim. Atılı suçtan yargılanmak şahsıma ve kariyerime bir hakarettir” dedi. Dündar'ın avukatı Celal Ülgen de “Suçu ve suçluyu övme suçunun gerçekleşebilmesi için ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olması gerekir" dedi. Mahkeme, Dündar ve avukatının talepleri ile duruşma savcısının beraat yönünde sunduğu mütalaası doğrultusunda gazeteciye beraat verdi. Kararda, Dündar'ın atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunamadığına hükmedildi. Gazeteci, “Hayatım mafyalar, suç örgütleri, hırsızlar, hortumcular, uyuşturucu baronlarıyla mücadele etmekle geçti. Sedat Peker hakkında da haber yaptım. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki artık halk, onu bir suç örgütü lideri olarak değil, temiz toplum savaşçısı olarak görüyor” sözleri nedeniyle yargılanıyordu (12 Ekim).
İstinaf “Taraf” cezalarını bozdu: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (İstinaf), “Balyoz” davasından çeşitli hapis cezalarına mahkum edilen Taraf gazetesinin eski yöneticileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ve muhabir Mehmet Baransu hakkında 4 Mart’ta verilen cezaları, hukuka aykırılık (CMK 289) gerekçesiyle bozdu. Oybirliğiyle alınan kararda azami tutukluluk süresini dolduran Baransu’nun, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse tahliye edilmesine hükmedildi. Mersin Limanı’nda gümrükte ele geçirilen genetiği değiştirilmiş (GDO) pirinç hakkında yaptığı haberle ilgili yargılandığı davada 19,5 yıl hapis cezası alan Baransu, hüküm özlü olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Yargılamanın “Egemen Harekat Planı” ile ilgili olduğunu açıklayan Çongar ve Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, istinaf mahkemesinin bozma kararıyla ilgili, “Bugün İstanbul 27. Ceza Dairesi'nde kamuoyunda ısrarla ismi Balyoz Kumpas Davası yapılan davanın incelemesinde, CMK 289 gereği verilen kararın hukuka aykırı bir karar olduğu hüküm altına alınmış, ilk derece mahkemesi olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararının bozularak ilk derece mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilmiştir. Eksik inceleme nedeni olarak da Kurtuluş Tayiz’in tanık sıfatı ile duruşmaya davet edilmesine ve sanıkların hukuki durumunun yeniden tayini gerektiğine karar verilmiştir. Bundan sonraki aşamada, ilk hüküm kaldırılmış olduğundan ilk derece mahkemesi tarafından yeninden yargılama yapılacaktır” dedi (10 Ekim).
Üç gazeteciye “Berkin” beraati kesinleşti: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Gezi Parkı Direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın soruşturmayla ilgili haberler nedeniyle gazeteciler Canan Coşkun, Ali Açar ve Can Uğur için verilen beraat kararını onadı. Üç gazeteci İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “terörle mücadelede görev almış kamu görevlisini hedef göstermek” iddiasıyla yargılandıkları davadan 7 Ekim 2021’de beraat etmişlerdi. Ancak iddia makamının itirazı üzerine dosya İstinaf Mahkemesi’ne taşınmıştı. Canan Coşkun ve Ali Açar, 11 Mart 2016’da Cumhuriyet’te yayımlanan "Berkin Elvan'ı vurduğu iddia edilen polis görev yerini hatırlamadı", Can Uğur ise BirGün’ün internet sitesindeki “Berkin soruşturmasındaki gizlilik kararının sebebi: Katilin itibarı zedelenmesin” başlıklı haberleri nedeniyle yargılanıyordu. 7 Ekim’de savcının itirazını reddeden İstanbul İstinaf, kararı kesinleştirdi (7 Ekim).
Cumhurbaşkanı'na hakaret davaları
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 16 gazeteci ve karikatüristin adı (Levent Gültekin, Mustafa Sönmez, Hayko Bağdat, Deniz Yücel, Julien Serignac, Gerard Biard, Laurent Sourisseau, “Alice”, Rüstem Batum, Velat Öztekin, Mehmet Emin Kurnaz, Ender İmrek, Ahmet Sever, Sabahattin Önkibar, Engin Korkmaz ve Erk Acarer) “Cumhurbaşkanı’na hakaret” gerekçesine dayandırılan davalarda geçti.
Gültekin ve Sönmez’e yönelik kovuşturmalar yeniyken mahkemeler, Azadiya Welat gazetesi eski muhabiri Velat Öztekin’i beraat ettirdi. Sabahattin Önkibar ve Mehmet Emin Kurnaz ise yargılama sonunda 11 ay 20 gün hapse mahkum edildi. Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ümit Zileli’nin İzmir’deki Adnan Menderes Havalimanı’nda gözaltına alınmasıyla gazeteci hakkında bu suçlamadan soruşturma yürütüldüğü anlaşıldı. Ayrıca İstinaf, Diyarbakır Asliye Ceza Mahkemesi’nin gazeteci Hakkı Boltan’a verdiği hapis cezasını “aleyhte” bozdu.
Ne yazık ki Türkiye’de yerel mahkemeler, “Cumhurbaşkanı'na hakaret” maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair Venedik Komisyonu tavsiyesi ve AİHM’in Ekim 2021’de verdiği Vedat Şorli mahkumiyeti varken, Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesiyle ilgili yargılamaları sürdürüyor.
Boltan’a “Cumhurbaşkanı” cezası bozuldu: Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Cizre'de 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında Rohat Aktaş'ın hayatını kaybetmesiyle ilgili basın açıklamasındaki sözleri nedeniyle Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nin gazeteci Hakkı Boltan’a verdiği cezayı bozdu. İstinaf mahkemesi, Diyarbakır 12’nci Asliye Ceza Mahkemesi'nin gazeteci Hakkı Boltan’a AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'na hakaret ettiği gerekçesiyle verilen hapis cezasını az buldu, cezanın üst sınırdan verilmesini istedi. Boltan'a, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla 1 yıl 2 ay 17 gün, Davutoğlu’na hakaretten ise 10 ay hapis cezası verilmişti. Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, yeni bir hüküm kurmak üzere yeniden yargılama yapması bekleniyor (19 Aralık).
Gültekin’e “Erdoğan” davası: Gazeteci Levent Gültekin’e, “Cumhurbaşkanı topluma açıkça yalan söylüyor” sözleri nedeniyle Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla dava açıldı. Gültekin, Twitter hesabından yaptığı paylaşımla davayı, “Nur topu gibi yeni bir dava geldi. ‘Cumhurbaşkanı topluma açıkça yalan söylüyor’ cümlemi hakaret kabul etmiş, ceza davası açmışlar. Siyaset yasağı da gelirse bunu muhalefetten bilirim, çünkü yargı muhalefetin kontrolünde :)” sözleriyle duyurdu. Gazeteci, 30 Mart’ta İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak (17 Aralık).
Sönmez’e “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, 24 Kasım’da Twitter hesabından paylaştığı bir mesajda “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ettiği iddiasıyla gazeteci ve iktisatçı Mustafa Sönmez hakkında dava açtı. 5 Aralık’ta açılan dava nedeniyle 2 Şubat 2023’te İstanbul Anadolu 38. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak olan Sönmez’in, “Cinnet halindeki Saray, bankadaki dövizlerimize çöker mi meşhur sorusu yine nüksetti. Soranlara, 'Bilemem' diyorum ama ekliyorum. Bankalardaki tüm mevduatın yüzde 56'sı döviz. Hangisine çöksün? Nasıl ayıklasın? Merak etmeyin, kolay değil o işler. Oraya varmadan yolcudur Abbas kardeşiniz” sözleri nedeniyle hapsi isteniyor (9 Aralık).
Hayko Bağdat’ın “Erdoğan” davası: Gazeteci Hayko Bağdat hakkında 14 Nisan 2017’de ozguruz.org sitesinde yayımlanan “Erdoğan hakkında son yazım" başlıklı yazısı ile dört Twitter paylaşımı nedeniyle açılan davaya, İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Bağdat’ın, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla hapsi isteniyor. Yargılama, 29 Mart’ta kaldı (7 Aralık).
Charlie Hebdo’nun “Cumhurbaşkanı” davası: Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 28 Ekim 2020 tarihli bir karikatürde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” gerekçesiyle Fransa merkezli haftalık Charlie Hebdo dergisinin dört temsilcisini yargılamaya, üçüncü duruşmayla devam etti. Davada, derginin genel direktörü Julien Serignac, yazı işleri müdürü Gerard Biard, genel yayın yönetmeni Laurent Sourisseau ve karikatürist “Alice” 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanıyor. Bir kez daha mahkeme, Adalet Bakanlığı’ndan, sanıkların açık kimlik, adres bilgilerinin ve savunmalarının tespiti için Ankara Başsavcılığı’nca düzenlenen yurtdışı istinabe yazısıyla ilgili dönüş bekliyor. Davanın başından beri sanıkların ifadelerine başvurmak için uğraşan mahkeme, yargılamayı 13 Haziran 2023’e bıraktı (1 Aralık).
Batum’un “Erdoğan” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017-2019 döneminde Twitter hesabından, Güneydoğu’daki hak ihlallerine tepki gösterdiği, ekonomik krizin yurttaş üzerinden etkileri ile “saldırgan” dış politikasından söz ettiği ve Katar’ın uçak verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği için gazeteci Rüstem Batum’u 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılıyor. 17 Haziran 2019’da “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan dava, Batum hakkında çıkarılan yakalama kararının infazını bekliyor. Gazeteci hakkında 19 Ekim 2018’de yakalama kararı çıkarılmıştı. Yargılama, 28 Şubat 2023’e bırakıldı (10 Kasım).
Öztekin’e “Cumhurbaşkanı” beraati: Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, kanun hükmünde kararname ile kapatılan Azadiya Welat gazetesi eski muhabiri Velat Öztekin’i, 2015-2016 yıllarında Facebook sayfasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili paylaştığı iki karikatür nedeniyle yargıladı. Mahkeme, suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Öztekin’i beraat ettirdi. Diyarbakır Savcılığı’nca 12 Ekim 2021'de hazırlanan iddianamede, Öztekin “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ile suçlanıyor. Suç unsuru olarak öne sürülen ilk paylaşımda Öztekin, dünyaca ünlü karikatürist Carlos Latuff’un çizdiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın efsanevi boksör Muhammed Ali’nin cenaze töreninde konuşma yapma talebinin reddedilmesini anlatan karikatür ve gazetecinin “Yazıyı okuyamadım ama mesajı net anladım bazen söze gerek kalmıyor” şeklindeki yorumu yer alıyordu (8 Kasım).
Zileli’ye “Cumhurbaşkanı” soruşturması: Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ümit Zileli, “Cumhurbaşkanı'na hakaret” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında İzmir Adnan Menderes Uluslararası Havalimanı’nda gözaltına alındı. Zileli, savcılığın “Pazartesi günü mesai bitimine kadar adliyeye gidip ifadesini verebilir” talimatı üzerine serbest bırakıldı. Zileli, gelen tebligatlara cevap vermediği gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, ancak kendisine ulaşan herhangi bir tebligatın olmadığını dile getirdi. Yazılarında zaman zaman sert eleştirilerde bulunduğunu ancak hiçbir zaman hakaret etmediğini söyleyen Zileli, suçlama konusunun da tam olarak ne olduğunu ifade vermek için gideceği savcılıkta öğreneceğini belirtti (28 Ekim).
Kurnaz’a “Erdoğan” cezası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 25 Mayıs 2021 tarihli “Çetelerin iktidarı” başlıklı Pazar eki yazısı yoluyla MHP lideri Devlet Bahçeli ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Birgün gazetesi politika editörü Mehmet Emin Kurnaz'ı “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle mahkum etti. Mahkeme, Bahçeli ve Erdoğan’a ayrı ayrı hakaretin söz konusu olduğuna kanaat getirerek, 11'er ay 20'şer gün hapisle cezalandırdığı Kurnaz ile ilgili hükmün açıklanmasını geri bıraktı. 8 Eylül’de görülen duruşmada ifade veren Kurnaz, “Ben gazeteciyim. Kamu yararı doğrultusunda haber yaptım. Beraatımı talep ediyorum” demişti. Avukatı Ali Deniz Ceylan da, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin “çete” ifadesine dair verdiği bozma kararını sunarak, “çete” ifadesinin suç olmadığını söyledi. Ceylan, müvekkilinin yaptığı haberde kullandığı ifadelerde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi kastetmediğini, Sedat Peker ile Alaattin Çakıcı’yı kastettiğini kaydetti (20 Ekim).
Baro, TCK 299’u Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne taşıdı: Diyarbakır Barosu, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasının iç hukukta kullanılmasıyla ilgili, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne Rule 9.2* kapsamında başvuru yaptı. Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ihlal kararlarının iç hukukta uygulanmasına yönelik, “cumhurbaşkanına hakaret” suçuna ilişkin Vedat Şorli/Türkiye ihlal kararı gereğinin yerine getirilmesi amacıyla yapıldı. Baro, AİHM’nin Şorli/Türkiye kararı kapsamında, Sözleşmenin 46. Maddesi hükmü gereğince “Cumhurbaşkanı'na hakaret” suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesinin yürürlükten kaldırılması gerektiğini belirtti (18 Ekim).
İmrek’in “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul Bakırköy 44. Asliye Ceza Mahkemesi, 31 Temmuz 2021 tarihli “Saraylara harcanan o paralarıyla kaç yangın uçağı alınırdı?” yazdığı için Evrensel gazetesi köşe yazarı gazeteci Ender İmrek’i “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla yargılamaya başladı. Türkiye, Venedik Komisyonu çağrısı ve AİHM’in Ekim 2021’de verdiği Vedat Şorli mahkumiyetine rağmen TCK’nın 299. maddesini ifade özgürlüğünü hukuka aykırı şekilde kısıtlamak için araçsallaştırmaya devam ediyor. Gazetecinin 4 yıl 8 ay hapsi isteniyor. 18 Ekim’de görülen ilk duruşma sonunda mahkeme, yargılamayı 10 Ocak’a bıraktı (18 Ekim).
Sever’in 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” şüphesiyle T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i, Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 299’dan yargılamaya devam etti. Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine geri dönüş bekleyen mahkeme, yargılamayı 31 Ocak’a bıraktı (6 Ekim).
Korkmaz’ın “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası: Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şube Başkanı Engin Korkmaz’ı bir ihbar sonucu, “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Duruşmada savcı, gazetecinin cezalandırılması yönünde mütalaa sundu. Mütalaaya karşı beyanda bulunan Korkmaz, paylaşımlarının basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kapsamında görülmesi gerektiğini ifade ederek, beraatini istedi. Yargılama, 6 Şubat 2023'e kaldı (3 Ekim).
Önkibar’a “Cumhurbaşkanı” cezası: İstanbul 53. Asliye Ceza Mahkemesi, kendisine ait YouTube kanalında dile getirdiği düşünceler yoluyla “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği” iddiasıyla gazeteci Sabahattin Önkibar’ı, 11 ay 20 gün hapse mahkum etti. Kamuoyunda 26 Eylül’de gündeme gelen mahkumiyete tepki gösteren Önkibar, sözlerinde suça yorumlanacak bir ifadesinin olmadığını, cezanın seçim öncesi yıldırma ve susturma için verildiğini savundu. Gazeteci, “Soruyorum, Cumhurbaşkanı da ben de Ankara’da ikamet ediyoruz. Sözde suçun işlendiği yer de Ankara. Öyle iken Saray avukatı davayı neden ısrarla İstanbul Anadolu Adliyesi'nde açtı, ki itiraz edilmesine rağmen yargılama orada yapıldı. Ne var bunun perde gerisinde?” dedi (1 Ekim).
Yücel’in 301 ve 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Almanya merkezli Die Welt gazetesi için 2016’da yazdığı haberleri gerekçe yaparak gazeteci Deniz Yücel’i "Cumhurbaşkanına hakaret" ve “devlet kurumlarını aşağılamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. İddianamede, Yücel hakkında, Die Welt'te 26 Ekim 2016'da “Kürdün annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016'da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri" nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. İddianamede, Basın Kanunu'na göre 6 aylık sürede dava açılabileceği, ancak yazının savcılıkça öğrenilmesinden itibaren dava açma süresinin başladığı, mahkemenin 11 Eylül 2020'de suç duyurusu yapmasıyla savcılığın suçlamayı öğrendiği kaydedildi. 29 Eylül’de görülen duruşmada mahkeme, bir kez daha, Yücel’in yaşadığı Almanya’dan ifade vermesi için yazılan istinabeye yanıt verilmesinin beklenmesine karar verdi. Dava, 24 Ocak 2023’e kaldı (1 Ekim).
Acarer’in “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Erk Acarer'i BirGün gazetesinde çıkan “Herkese var, Berkin’e yok” yazında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılıyor. Mahkeme, Almanya’da yaşayan gazeteciyle ilgili yakalama emrinin infazını bekliyor (1 Ekim).
Hakaret ve tazminat davaları
Ceza davaları
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında en az 28 gazetecinin adı, “hakaret” gerekçesiyle açılan ceza davalarında geçti. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın şikayetiyle altı habercinin yargılandığı bu dönemde, 7 gazeteci toplam 5 yıl 5 ay 20 gün hapis ve 8 bin 720 TL adli para cezasına mahkum edildi. Mahkumiyetlere Bilal Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Antalya Adliyesi'nde görev yapmış bazı savcılara yönelik “hakaret” gerekçe oluşturdu. Üç aylık dönemde gündeme gelen yedi gazeteciye dava yeniyken, 5’i de beraat etti.
Tacizi haberleştiren Karafazlı'nın “hakaret” davası: Rize 4. Asliye Ceza Mahkemesi, öğrencilerin taciz ve mobbingle suçladığı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) öğretim üyelerinden Doç. Dr. Serkan Hacıcaferoğlu'nun açtığı davada ÇGD Rize Temsilcisi ve gazeteci Gençağa Karafazlı'yı yargılamaya devam etti. Duruşmada ifade veren gazeteci, “Ne yapmış, Gençağa Karafazlı görevini yapmış. Nedir bu görev? Bu öğretim görevlisi hakkında kadın ve erkek öğrenciler şikâyette bulunmasına rağmen hiçbir yasal işlem yapılmıyor. Sadece ‘dikkat edin ilişkilerinize’ deniyor. Ama öğrenciler hakkında soruşturma açılıyor… Ben halkın haber alma ve yayma hakkını savundum, kimseye hakaret etmedim” demişti. 20 Aralık’ta görülen duruşma, şikayetçi öğrencilerin tanıklığı için 1 Mart 2023’e bırakıldı (20 Aralık).
Öncü’ye ilk duruşmada “Soylu” beraati: İstanbul Küçükçekmece 22. Asliye Ceza Mahkemesi, Özgürüz’ün YouTube kanalında 3 Mayıs 2021 tarihinde çıkan “Ülkenin başına Hortum Süleyman kesilmek isteyen bir İçişleri Bakanı var!” başlıklı program nedeniyle gazeteci Onur Öncü’yü “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılamaya başladı. Mahkeme, hakaret suçunun unsurları oluşmadığından beraat talep eden duruşma savcısının mütalaası doğrultusunda Öncü’yü beraat ettirdi (19 Aralık).
Boltan’a “Davutoğlu” cezası bozuldu: Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Cizre'de 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında Rohat Aktaş'ın hayatını kaybetmesiyle ilgili basın açıklamasındaki sözleri nedeniyle Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesinin gazeteci Hakkı Boltan’a verdiği cezayı bozdu. İstinaf mahkemesi, Diyarbakır 12’nci Asliye Ceza Mahkemesinin gazeteci Hakkı Boltan’a AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'na hakaret ettiği gerekçesiyle verilen hapis cezasını az buldu, cezanın üst sınırdan verilmesini istedi. Boltan'a, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla 1 yıl 2 ay 17 gün, Davutoğlu’na hakaretten ise 10 ay hapis cezası verilmişti. Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesinin, yeni bir hüküm kurmak üzere yakında yeniden yargılama yapması bekleniyor (19 Aralık).
İnal'dan Özcan'a "hakaret ve iftira" davası: İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu'nun "Cendere" kitabında yer alan rüşvet iddiaları nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal'ın açtığı "hakaret" ve "iftira" davasında gazeteci ve bianet sitesi eski yayın yönetmeni Nazan Özcan'ı yargılamaya başladı. "Erdoğan'ın avukatının rüşvet iddialarını haberleştiren gazetecilere dava" haberi nedeniyle yargılanan Özcan, duruşmaya avukatı Meriç Eyüboğlu'yla birlikte katıldı. Mustafa Doğan İnal ise duruşmaya katılmadı. Avukatı Ömer Faruk Karagüzel ise salondaydı. Özcan, savunmasında "Bu şikayet, basın özgürlüğüne yapılan bir saldırı ve basın özgürlüğünü yok etmeye yönelik kötü niyetli bir tutumun göstergesi, başka açıklaması yok" dedi. İnal'ın avukatı Ömer Faruk Karagüzel ise şikayetlerinin devam ettiğini belirterek davanın kabulünü istedi. Mahkeme yargılamayı 22 Mart 2023'e bıraktı (8 Aralık). |
İleri Haber’den iki gazetecinin “İnal” davası: İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın, rüşvet pazarlığı yaptığı iddialarının yer aldığı tweetleri haberleştirdikleri için İleri Haber sitesi eski yayın yönetmeni Doğan Ergün ve dönemin sorumlu müdürü İzel Sezer’i yargılamaya, dördüncü duruşmayla devam etti. İki gazeteci, davaya konu edilen haber nedeniyle “alenen hakaret”, “kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin basın ve yayın yoluyla hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi” ve “iftira” suçlamalarıyla yargılanıyor. Duruşma savcısı, iki habercinin de cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaların hazırlanması için 14 Mart’a kadar süre verdi (8 Aralık).
Saymaz’a Şenocak davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Uşşaki lideri Fatih Nurullah Şaban’ın müridinin 11 yaşındaki kızını istismardan tutuklandığı süreçte yaşanan tartışmalarda ilahiyatçı İhsan Şenocak’ı “Taliban'ın muadilleri” sözleriyle eleştirdiği için gazeteci İsmail Saymaz’ı, “hakaret” iddiasıyla yargılamaya başladı. İlk duruşmada, Şenocak’ın avukatı Huzeyfe Furkan Karakuş, duruşmaya geç başladığı için hakime, “Biz seni bekledik, sen de beni bekle” diyerek namaz kılma talebinde bulundu. Hâkimin kendisine “Kaza et” demesi üzerine Karakuş, "Hiçbir kanun hâkime ibadet hürriyetini kısıtlama, bunun üzerine tahakküm eder şekilde ‘kaza et’ gibi tavsiyelerde bulunma hakkını vermez” diye tepki gösterdi. Yargılama, 4 Nisan 2023’e kaldı (8 Aralık).
Kınacı ve Yılmaz’a “Albayrak” davası: Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak’ın şikayetiyle, Sedat Peker’in iddialarına dair haberler nedeniyle Evrensel gazetesi sorumlu müdürü Görkem Kınacı ve imtiyaz sahibi Kürşat Yılmaz’a “hakaret” ve “iftira” iddiasıyla dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nca açılan dava, 7 Mart 2023 saat 11.30’da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlayacak. Serhat Albayrak, aynı haberler nedeniyle tekzip kararı aldırmış ve bu önemli iddiaları haberleştirdiği için Evrensel’e yönelik “Gazetecilik etiğini ayaklar altına aldığı” şeklinde suçlamaların da yer aldığı tekzip metnini 10 Ekim 2022 günü manşetten yayımlatmıştı (6 Aralık).
Tutel’in “Wushu” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Türkiye Wushu Federasyonu (TWF) Başkanvekili Abdurrahman Akyüz ve kızı Elif Akyüz’ün şikâyetiyle BirGün gazetesinin spor editörü Eren Tutel’i, “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Son görülen duruşmada mahkeme savcısı, gazetecinin cezalandırılması yönünde mütalaa sundu. Gazeteci, Abdurrahman Akyüz’ü sporculara namaz kılma zorunluluğu getirdiği ve bir kişiyi Alevi olduğu için ulusal takım kampından kovduğu iddiasını gündeme getirmişti. Basın mensuplarının pandemi gerekçesiyle salona alınmadığı duruşmada Tutel, haberleri kamuyu aydınlatmak amacıyla yaptığını belirtti. TWF’deki usulsüzlükleri belgeleriyle haberleştiren ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Spor Haberi Ödülü’ne layık görülen Tutel duruşmada, “Konuştuğum sporcular milli takımda yer alan sporculardır ve kendilerine Abdurrahman Akyüz tarafından mobbing uygulandığını söylemişlerdir. Federasyonun sporculardan uluslararası turnuvalara katılmak için 6 bin lira gibi bir meblağ talep ettiği ve sporcuların masraflarının buradan karşılandığı sporculara açıklanmıştır” dedi. Mahkeme heyeti, avukatların mazeretini kabul ederek esas hakkında mütalaaya karşılık savunma yapabilmeleri için avukatlara süre tanıdı. Yargılama, 14 Şubat 2023’e kaldı (17 Kasım).
Beş gazeteciye "Albayrak" soruşturması: Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak, Sedat Peker'in iddialarına dair yapılan haberler nedeniyle Evrensel gazetesi yöneticilerinden yazı işleri müdürü Erdi Tütmez, sorumlu müdürü Görkem Kınacı ve imtiyaz sahibi Kürşat Yılmaz'dan şikayetçi oldu. Şikayet sonucu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu "hakaret" ve "iftira" gerekçeleriyle soruşturma başlattı. Gazete, Ağustos'ta Sedat Peker'in çok sayıda bürokrat ve şirket yöneticisini de kapsayan yolsuzluk iddialarını 29 Ağustos 2022 tarihli "Derin Sessizlik" manşeti ve devamındaki "Borsadaki rüşvet ağı Saray'a kadar uzandı" başlıklı haber ve 31 Ağustos 2022 tarihli "Saray'a dayanan Peker ifşaları cesur savcı ile temizlenemez" başlıklı yazı ile gündeme getirmişti. Serhat Albayrak, aynı haberler nedeniyle tekzip kararı aldırmış ve bu önemli iddiaları haberleştirdiği için Evrensel'e yönelik "Gazetecilik etiğini ayaklar altına aldığı" şeklinde suçlamaların da yer aldığı tekzip metnini 10 Ekim 2022 günü manşetten yayımlatmıştı. Şikayet üzerine, Yılmaz, Tütmez ve Kınacı, 17 Kasım'da İstanbul Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nda ifade verdi. Gazeteciler ifadelerinde, söz konusu iddiaların haberleştirilmesinde kamu yararı gözettiklerini, ülke gündeminde daha önce de üst sıralarda yer bulan bu iddiaların tartışılmasının ve araştırılmasının kronikleşmiş yolsuzluk ağlarının çözülmesine katkı sunacağını düşündüklerini belirtti. Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak şikayetiyle, Sedat Peker'in iddialarına yer veren Yeni Yaşam gazetesine "hakaret" ve "iftira" iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında gazetenin genel yayın yönetmeni Mehmet Fatih Çelik ve sorumlu müdürü Osman Akın savcılığa ifade verdi. İfade verme işlemine eşlik eden gazete avukatı Sercan Korkmaz, gazetecilerin eyleminin basın ve ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğunu dile getirdi (17 Kasım). |
İki gazeteciye AKP’li vekil soruşturması: Diken haber sitesinde çıkan “Adli yıl açılış töreninin yayıncılığını ‘kapan’ AKP’ye yakın şirket Sağkan’ı sansürledi” başlıklı haber nedeniyle sitenin sorumlu müdürü Fatih Gökhan Diler ve Ankara temsilcisi Altan Sancar hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturmanın AKP Ankara milletvekili Ali İhsan Arslan’ın “hakaret ve iftira” gerekçesiyle yaptığı şikâyet üzerine başlatıldığı açıklandı. Başvuruda Arslan’ın şirketle resmi ya da gayri resmi ilgisinin bulunmadığı öne sürüldü. Yargıtay’da düzenlenen adli yıl açılış töreninde Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşması canlı yayınlanırken Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan’ın konuşması sansürlenmişti. Şikayet üzerine Sancar, ifadeye çağrıldı (16 Kasım).
Dört gazeteciye “Bilal” cezası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Bilal Erdoğan'ın şanslı arkadaşı” ve “Arkadaş ihale zengini” başlıklı haberler nedeniyle gazetenin genel yayın koordinatörü Serkan Ozan, sorumlu yazı işleri müdürü Olcay Büyüktaş Akça, internet sorumlu haber müdürü Ozan Yurtoğlu ve haberleri yapan muhabir Hazal Ocak’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın şikayetiyle yargılamaya devam etti. 8 Kasım’daki karar duruşmasında duruşma savcısı, gazetecilerin cezalandırılması yönünde 8 Şubat’ta sunduğu mütalaasını tekrarladı. “Hakaret ve iftira” suçlamasıyla iki yıla kadar hapis istenen gazeteciler, 7 Haziran’daki esas hakkındaki savunmalarında “arkadaş” kelimesinden nasıl hakarete varıldığına anlam veremediklerini ve gazetecilik faaliyeti nedeniyle yargılanmamaları gerektiğini ifade etmişlerdi. Son duruşmada da mütalaaya karşı savunma yapan Hazal Ocak ve Serkan Ozan beraatlerini istedi. Ancak mahkeme, Serkan Ozan, Olcay Büyüktaş Akça, Ozan Yurtoğlu ve Hazal Ocak’a “hakaret” suçundan ayrı ayrı 2 bin 180 TL adli para cezası verdi. Mahkeme hakimi, 3 bin TL’nin altında kalan cezaya ilişkin kararın, miktarı itibariyle kesin olduğunu söyledi (8 Kasım).
Özbey’e “iftira”dan takipsizlik: Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, Cengizler Yol Yapı Sanayi ve Ticaret AŞ Şirketi’nin yol yapım işlerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına Twitter hesabında yer veren gazeteci Emrullah Özbey’e ilişkin “iftira” soruşturmasında takipsizlik kararı verdi. Kararda, ifadelerin eleştiri mahiyetinde olduğu, kurum hakkında paylaşımlar nedeniyle herhangi bir soruşturma veya yasal işlem başlatılmadığı da hatırlatılarak “suçun yasal unsurları oluşmamıştır” denildi. Gazeteci, yol yapım ihalesine katılan diğer iki şirketin daha düşük fiyat teklif etmelerine karşın ihaleyi kazanamadıklarını yazmıştı (1 Kasım).
İstismarı yazan Kepenek’in “hakaret” davası: İzmir Selçuk Asliye Ceza Mahkemesi, altı yaşındaki çocuğunu istismar ettiği için tutuklanan, daha sonra da adli kontrol şartıyla serbest bırakılan R.Y.’nin şikayetiyle, haberi kamuoyuna duyuran bianet.org kadın editörü Evrim Kepenek’i “hakaret” iddiasıyla yargılıyor. R.Y. ve avukatının katılmadığı, Kepenek ve avukatı Meriç Eyüboğlu’nun SEGBİS üzerinden katıldığı duruşmada mahkeme, Eyüboğlu’nun konuyla ilgili çıkmış haberleri dosyaya sunması için süre verdi. 9 Aralık 2021 tarihli iddianame çıkmadan önce Rize Ardeşen Şehit Halis Karoğlu Polis Merkezi Amirliğine giderek ifade veren Kepenek’in hapsi isteniyor. Yargılama, 21 Şubat 2023’e kaldı (1 Kasım).
Doğan Akın’a “İnal” beraati: T24 haber sitesi yayın yönetmeni Doğan Akın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın şikayetiyle İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davadan beraat etti. Gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun birlikte kaleme aldığı “Metastaz 2: Cendere” kitabında yer alan iddiaları duyuran 7 Aralık 2020 tarihli haber nedeniyle İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan Akın’ın “hakaret ve iftira” iddiasıyla hapsi isteniyordu (27 Ekim).
Dündar ve Kızılkaya’nın “hakaret” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, kapatılan Özgür Gündem ile dayanışmak için başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılan gazeteci Can Dündar ile gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya'yı, İstanbul Adliyesi eski 1. Sulh Ceza Hakimi Bekir Altun’a yönelik ifadeler nedeniyle “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanmaya devam etti. Dündar ve Kızılkaya, “Saray rejiminin en kullanışlı hakimi” başlıklı bir yazı nedeniyle 2 yıl 4 ay hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkeme, 19. duruşmada, Dündar hakkındaki yakalama emrinin infazını bekliyor. Dava, 30 Mart 2023’e bırakıldı (27 Ekim).
Kurnaz’a “Bahçeli” cezası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 25 Mayıs 2021 tarihli “Çetelerin iktidarı” başlıklı Pazar eki yazısı yoluyla MHP lideri Devlet Bahçeli ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Birgün gazetesi politika editörü Mehmet Emin Kurnaz'ı, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle mahkum etti. Mahkeme, Bahçeli ve Erdoğan’a ayrı ayrı hakaretin söz konusu olduğuna kanaat getirerek, 11'er ay 20'şer gün hapisle cezalandırdığı Kurnaz ile ilgili hükmün açıklanmasını geri bıraktı. 8 Eylül’de görülen duruşmada ifade veren Kurnaz, “Ben gazeteciyim. Kamu yararı doğrultusunda haber yaptım. Beraatımı talep ediyorum” demişti. Avukatı Ali Deniz Ceylan da, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin “çete” ifadesine dair verdiği bozma kararını sunarak, “çete” ifadesinin suç olmadığını söyledi. Ceylan, müvekkilinin yaptığı haberde kullandığı ifadelerde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi kastetmediğini, Sedat Peker ile Alaattin Çakıcı’yı kastettiğini kaydetti (20 Ekim).
Üç haberciye “Fidan” beraati: Evrensel gazetesi sorumlu müdürü Görkem Kınacı, BirGün gazetesi haber müdürü Uğur Şahin ve birgun.net sitesi sorumlu müdürü Uğur Koç, Anayasa Mahkemesi üyesi İrfan Fidan'ın “iftira ve kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yaptığı şikayet nedeniyle İstanbul Beykoz 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya devam etti. Mahkeme “iftira ve hakaret suçlarından cezalandırılması için her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin bulunmadığına" hükmederek Görkem Kınacı, Uğur Şahin ve Uğur Koç’un beraatlerine karar verdi. İddianamede gazetecilere yöneltilen suçlamalara Evrensel ve BirGün’ün web sitelerinde 11 Ekim 2020 tarihinde yayımlanan haberler delil olarak gösterilmişti. Mütalaasını sunan duruşma savcısı, “haberde kullanılan ifadeler düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamındadır” demişti (19 Ekim).
Tunceli Emek ve ANKA’ya “hakaret” ve “Sansür Kanunu”ndan takipsizlik: Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın yaylacılar için yaptırılan beş adet portatif tuvalet için 12 Ekim’de resmi açılış törenini haberleştiren Tunceli Emek Gazetesi imtiyaz sahibi Hüsniye Karakoyun ve sorumlu müdürü Mahmut Karakoyun ile ANKA Haber Ajansı’na karşı Tunceli İl Özel İdaresi’nin “hakaret" iddiası ve “Sansür Yasası”na dayanarak yaptığı şikayeti, takipsizlikle sonuçlandırdı. 19 Ekim’de verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, “suç tarihinin 13 Ekim 2022 olduğu dikkate alındığında, 7418 Sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun henüz yürürlükte olmadığı için ayrıca ilgili kanun hükümleri uyarınca şüpheli hakkında değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla şüpheliler hakkında atılı suçun yasal unsurlarının oluşmaması sebebiyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi” denildi. Hakaret şikayetine dair incelemede ise, “Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi; sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. İnceleme konusu somut olayda; şüphelilerin sorumluları olduğu internet haber sitelerinde müşteki ile ilgili asılsız haberler yapılmak suretiyle müştekinin itibarsızlaştırılmaya ve küçük düşürülmeye çalışıldığının iddia edildiği anlaşılmaktadır” tespiti yer aldı (19 Ekim).
Eren ve Karabay’a hapis: İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi, “Yargıda 'Antalya' operasyonunda ‘İstanbul' ayrıntısı: Atanan savcılar neyin göstergesi?” başlıklı haberde, İstanbul Başsavcı Vekilleri Zafer Koç ve Yakup Ali Kahveci başta olmak üzere Antalya Adliyesinde yapılan görevlendirmeleri haberleştiren Gerçek Gündem haber sitesinden iki gazeteciyi, hapse mahkum etti. Dokuz gün arayla iki duruşma gören mahkeme, daha ikinci duruşmada sorumlu müdür Faruk Eren ve site editörü Furkan Karabay'a “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla 2'şer yıl 3'er ay hapis cezası verdi (13 Ekim).
Sever’e “hakaret” davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabının yazarı T24 sitesi yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i, Mustafa Şentop ve Mustafa Varank’a hakaret iddiasıyla yargılamaya devam etti. Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine geri dönüş bekleyen mahkeme, yargılamayı 31 Ocak’a bıraktı (6 Ekim).
Altan’ın “hakaret” davası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yazar Ahmet Altan’ı, 16 Mart 2008 tarihli Taraf gazetesinde çıkan “Darbe hazırlığı ya da Kemalizmi kapatmak” başlıklı yazısında dönemin Yargıtay C. Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya “görevinden dolayı hakaret ettiği” iddiasıyla yeniden yargılanmaya devam etti. Altan ve avukatının katılmadığı duruşmada, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki dosyanın Yargıtay’dan dönüp dönmediğinin sorulmasına karar veren mahkeme, davayı 26 Ocak 2023'e erteledi (4 Ekim).
Bursalı, Terkoğlu ve Çiçek’e “İnal” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Barış Terkoğlu’nun Barış Pehlivan ile birlikte kaleme aldığı “Metastaz 2: Cendere isimli kitapta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal hakkında yer alan iddialara ilişkin gazeteci Can Bursalı’nın Independent Türkçe sitesi için Terkoğlu ile yaptığı söyleşi nedeniyle gazetecileri yargılamaya başladı. 3 Aralık 2020’de yayımlanan söyleşi nedeniyle Independent Türkçe sitesi genel yayın yönetmeni Nevzat Çiçek, Bursalı ve Terkoğlu'nun “hakaret” ve "iftira” iddiasıyla hapsi isteniyor. Yargılama, 26 Ocak 2023’te sürecek (1 Ekim).
Keleş’e “hakaret ve direnme” davası: İstanbul 56. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Sultan Eylem Keleş’i “kamu görevlisine hakaret” ve “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamalarıyla yargılamaya başladı. Keleş, birikmiş maaşlarını ve tazminatlarını alamadan işten çıkarılan BİMEKS işçilerinin patronları Prof. Dr. Vedat Akgiray'ın ders verdiği Boğaziçi Üniversitesi kampüsü önünde yapmak istediği eylemde gözaltına alınmıştı. Ardından Keleş’e bu iki suçlamadan dava açılmıştı. 13 Eylül’de görülen ilk duruşmaya Keleş katılmazken, avukatı Merve Kurhan duruşmada hazır bulundu. Kurhan, “Sanığı bu celsede hazır edemedik, bir dahaki celsede hazır ettikten sonra savunmamızı yapacağız” dedi. Mahkeme sanık müdafilerine talepleri doğrultusunda ek süre verilmesine karar vererek ,davayı 16 Şubat 2023’e bıraktı (1 Ekim).
Hukuk davaları
Ekim, Kasım ve Aralık aylarında Sedef Kabaş, Mehmet Kızmaz, Cumhuriyet ve Evrensel gazeteleri; Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜGVA, SADAT ve Kastamonu Üniversitesi Rektörü Ahmet Hamdi Topal’ın kişilik haklarını ihlal edildiği” gerekçesiyle toplam 75 bin TL tazminata mahkum edildi. Bu dosyaların dışında, sekiz gazeteci, üç haber sitesi ve üç gazetenin adı da, toplam 945 bin 101 TL tutarında açılan tazminat davalarında geçti. Bu davalardan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın Independent Türkçe sitesi, muhabir Can Bursalı ve Barış Terkoğlu’na açtığı 300 bin TL’lik kısmı mahkemece reddedildi.
Kabaş’a 25 bin TL, ABC Şirketi’ne 25 bin TL’lik “Erdoğan” cezası: İstanbul 41. Asliye Hukuk Mahkemesi, 14 Ocak’ta katıldığı televizyon programındaki konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kişilik haklarına saldırıda bulunduğu, haysiyet ve onuruna yönelik ağır hakaret ve iftirada bulunduğu” iddiasıyla gazeteci Sedef Kabaş'ı, 35 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Mahkeme, Erdoğan’ın avukatları Ömer Faruk Karagüzel ve Ferah Yıldız’ın dilekçelerinde talep ettikleri 250 bin TL’lik tazminatı kısmi olarak kabul ederek, 35 bin TL’lik kısmını kararına yansıttı. Kararda, diğer davalı şirket olan ABC Radyo, Televizyon ve Dijital Yayıncılık AŞ’nin de 25 bin TL manevi tazminat ödemesine hükmedildi (21 Aralık).
Evrensel’e 100 bin TL’lik dava: Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, AKP Bursa milletvekili Mustafa Esgin'in şikayetiyle, Sayıştay belgeleri üzerinden yapılan “AKP’li belediyelerden usulsüzlük aktı” başlıklı haber nedeniyle Evrensel gazetesini 100 bin TL’lik manevi tazminat davası çerçevesinde yargılamaya başladı. 2021’deki Sayıştay raporlarında Bursa’da belediyenin 4 mahallede 7 sokağı AKP'li milletvekilinin hastanesine ve Bursa Osmangazi Belediye Spor Kulübü'ne otopark olarak tahsis ettiği ortaya çıkmıştı. Aynı belediyenin 1 milyon 250 bin vererek “Uzay ve Havacılık” şirketine de ortak olduğu da, Sayıştayın belgeleriyle birlikte birçok mecrada haber olmuştu. Evrensel haberinin “gerçek dışı ve yanıltıcı” olduğunun ileri sürüldüğü dosyada Esgin’in avukatı Muhammet Yasin Namlı, haberin Sayıştay raporundan olduğu gibi alınmadığını ve çarpıtıldığını iddia etti. Gazete temsilcileri ise, savunmalarında haberin Sayıştay raporundan alıntı yapılarak hazırlandığını, davacının siyasi bir kişi olup AKP milletvekili olduğunu, manevi tazminat şartlarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini istedi. Evrensel gazetesi avukatı Devrim Avcı, haberde sadece Bursa Belediyesi değil, farklı belediyeler açısından da haber yapıldığını ve haberin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında görülmesi gerektiğini belirtti. Mahkeme, davayı 23 Mart 2023’e bıraktı (15 Aralık).
Evrensel'e 10 bin TL ceza: Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Ahmet Hamdi Topal’ın, Sayıştay raporlarında kendisine ilişkin bilgileri haberleştiren Evrensel gazetesine açtığı 20 bin TL’lik manevi tazminat davasında, 10 bin TL’lik mahkumiyete karar verdi. Sayıştay raporlarında Kastamonu Üniversitesi Rektörü Ahmet Hamdi Topal’ın kuzenini müdür, okul arkadaşını da rektör yardımcısı olarak ataması bilgileri yer almış, bunun haberleştirilmesi üzerine Evrensel’e dava açılmıştı. Gazete avukatı Devrim Avcı savunmasında haberin, Sayıştay’ın raporunda geçen hususlar kapsamında hazırlandığını belirterek, “Dava konusu haber, dava dilekçesinde belirtildiği üzere karalama kapsamında değil. Yargıtay, Danıştay gibi ülkemizdeki üçüncü büyük kurum raporuna dayanılarak hazırlanmıştır. Sayıştay raporunda bir hususun tespit edilmiş olması, o durumun haber yapılması açısından, basın açısından yeterli kabul edilmektedir. Kaldı ki bu belge bir resmi devlet belgesidir” ifadelerini kullandı (15 Aralık).
Bülent Şık, bianet ve Gerçek Gündem'e tazminat davası: SBS Bilimsel Bio Çözümler Sanayi ve Ticaret AŞ adlı şirket, "Gıda Dedektifi" sitesinde yer verdiği ürünleri bianet ve Gerçek Gündem haber siteleri için kaleme aldığı yazılarda "kötülediği ve şirkette ticari kayba neden olduğu" iddiasıyla akademisyen ve köşe yazarı Bülent Şık hakkında 101 TL maddi ve manevi tazminat davası açtı. Şık ve iki haber sitesine ilişkin dava, İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldı. Ancak Şık'ın avukatları görevsizlik talebiyle dosyayı İstinafa taşıdı (12 Aralık). |
Ocak’ın “Berat Albayrak” davası: İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, 20 Ocak 2020'de yayımlanan “Damat işi biliyor” başlıklı haber nedeniyle, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Cumhuriyet gazetesi muhabiri Hazal Ocak hakkında açtığı 200 bin TL’lik manevi tazminat davasında, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce aynı haberden gazeteci hakkında daha önce verdiği beraat kararının, istinaf mahkemesinde kesinleşmesini bekliyor. 6 Aralık’ta görülen dava, 4 Nisan 2023’e ertelendi (6 Aralık).
Bursalı, Terkoğlu ve Independent’e 300 bin TL’lik davaya ret: İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi, Barış Terkoğlu’nun Barış Pehlivan ile birlikte yazdığı “Metastaz 2: Cendere" isimli kitapta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal hakkında yer alan iddialara ilişkin Independent Türkçe sitesi muhabiri Can Bursalı ve söyleşi yaptığı Terkoğlu hakkında açılan tazminat davasını, reddetti. İnal, Independent Türkçe, Bursalı ve Terkoğlu’dan toplam 300 bin TL’lik manevi tazminat talep ediyordu. İnal’ın tarafı davanın kabulünü isterken, Independent Türkçe'nin avukatı davanın reddini talep etmişti. Terkoğlu’nun avukatı da haberin gerçek olduğunu belirterek, aynı talepte bulunmuştu (6 Aralık).
Önal’a “müteahhit” davası: Tekirdağ’daki Şarköy’ün Sesi gazetesi yazı işleri müdürü Yakup Önal hakkında, gazetenin 12-18 Ocak 2022 tarihli sayısında çıkan “Torpilli müteahhidin kaçak katına göz mü yumuluyor?” başlıklı haberdeki “torpilli müteahhit” ifadesi nedeniyle 75 bin TL’lik manevi tazminat davası açıldı. Gazeteci, Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yargılanıyor (10 Kasım).
Kaya’ya “Demirören”den tazminat davası: Medya Koridoru sitesi genel yayın yönetmeni Canan Kaya, 26 Kasım 2021’de yayımlanan “Demirören yolun sonuna yaklaşıyor: Ziraat Bankası 'kayyumları' ne istedi? Tarihleriyle açıklıyoruz!” başlıklı haber nedeniyle 20 bin TL tazminat istemiyle yargılanıyor. Yargılamaya, Demirören Medya Grubu’nun itibarı zedelendiği ve kişilik haklarının ihlal edildiği suçlamalarıyla yargılanan Kaya ve savunmanlığını üstlenen MLSA avukatları katıldı. Demirören Medya Grubu avukatı Serkan Yalavaç’ın da hazır bulunduğu duruşma, dava dosyasının Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun kararı ile kurulan İstanbul 39. Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılma kararının okunmasıyla başladı. Mahkeme, Demirören Medya Grubu’nun “haksız rekabet” ile ilgili yaptığı suç duyurusunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına yapılan itirazın sonuçlanıp sonuçlanmadığının öğrenilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar verdi. Yargılamaya 9 Şubat 2023’te devam edilecek (1 Kasım).
Cumhuriyet’e “TÜGVA” cezası: Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA), 23 Ekim 2021 tarihli “Ensar, TÜRGEV, TÜGVA paralel terör örgütü gibi” haberi nedeniyle gazeteci Mehmet Kızmaz ve Cumhuriyet gazetesi aleyhinde açtığı manevi tazminat davasında karar çıktı. İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi, ikinci duruşma sonunda davayı kısmen kabul ederek, Cumhuriyet gazetesinin TÜGVA’ya 15 bin TL tazminat ödemesine karar verdi. Mehmet Kızmaz’ın katılmadığı duruşmada, davanın reddedilmesini talep eden avukatı Damla Çaltepe ile TÜGVA’nın avukatı Seçkin Koç, hazır bulundu (19 Ekim).
Evrensel’e SADAT cezası: İstanbul Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yusuf Karadaş'ın 19 Ekim 2021 tarihli “İktidarın karanlık örgütü SADAT” yazısında “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” gerekçesiyle Evrensel gazetesine 15 bin TL tazminat cezası verdi. Gazete avukatı Devrim Avcı, dosyayı İstinaf’a taşıyacak. Yazısında SADAT’la ilgili iddiaları aktaran Karadaş, SADAT’ın kurucusu Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin kendi sözlerine de yer vermişti. Mahkeme, “karanlık örgüt” ve “savaş aygıtı” gibi kelimelerin kişilik hakkını zedeleyici nitelikte olduğuna hükmetti (17 Ekim).
Sözeri’ye tazminat davası: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 7 Nisan 2019 tarihli “AK Parti’ye kim oy kaybettirdi?” başlıklı yazı nedeniyle Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak’in şikayetiyle Evrensel gazetesi köşe yazarı Ceren Sözeri’yi, 200 bin TL manevi tazminat talebiyle yargılamaya devam etti. Duruşmada, Albayrak’ın avukatı dosyadaki eksik hususların giderilmesini istedi. Sözeri’nin avukatı Devrim Avcı ise sosyal ekonomik durumunu yeniden bildirmek için süre istedi. Yargılama, 1 Mart’a ertelendi (5 Ekim).
Varank’tan BirGün’e 50 bin TL’lik dava: Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, kuzeni Sedat Varank'ın aldığı 208 milyon TL’lik ihaleyi 4 Eylül 2022 tarihli “Varank’ın kuzeni köşeyi döndü” başlıklı haberle gündeme getiren BirGün gazetesine tazminat davası açtı. Varank, Haber Emlak Konut’un Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamaya dayanan haber nedeniyle gazete ve gazete Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Aydın ile muhabir İsmail Arı’dan 50 bin TL talep etti (1 Ekim).
Diasporadan haberler
Türkiye, gıyaplarında yargılanan veya soruşturma konusu edilen Ragıp Zarakolu ve Bülent Keneş gibi gazetecilerin yaşadıkları ülkelerden Interpol aracılığıyla veya diplomatik yollarla iadelerini talep ediyor. Gazeteci Amberin Zaman, Kürt Sorunu’na ilişkin haberleri nedeniyle hedef alındı. Gazeteci Akın Olgun da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Londra’ya yerleştiğini duyurduktan kısa süre sonra çıkarılan bir kırmızı bülten yoluyla Yunanistan’da tutuklanıp serbest bırakıldı.
İsveç’ten Keneş’in iadesine ret: İsveç mahkemesi, “FETÖ örgütü” şüphelisi ve Today's Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Bülent Keneş'in Türkiye'ye iadesini reddetti. AFP haber ajansı, mahkemenin kararını okuyucularına son dakika koduyla duyurdu. Mahkeme, Keneş’in iadesinin önünde hukuki engeller olduğunu belirtti. Ankara, İsveç'in NATO üyelik sürecine onay vermek için, İsveç'ten sığınma talep eden bazı isimlerin Türkiye'ye iadesini şart koşmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile düzenlediği basın toplantısında, “Şu anda FETÖ terör örgütünden İsveç’te olan bir tanesi var ki, ismini de vereceğim, Bülent Keneş, mesela bu teröristin Türkiye’ye deport edilmesi bizler için büyük önem arz ediyor” demişti (19 Aralık).
NATO üyeliği için “iade” talebi: Türkiye, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’in diplomaside dillendirdiği gibi, İsveç'in NATO üyeliğini onaylamak için, aralarında “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılanan gazeteci-yazar Ragıp Zarakolu ve Temmuz 2016 darbe girişiminden sorumlu tutulan Fethullah Gülen Terör Örgütü’ne mensup oldukları gerekçesiyle Bülent Keneş gibi medya temsilcilerinin iadesini istiyor. Hak örgütleri, temel demokratik haklar konusunda mahkemelere saygı gösterilmesini talep ederken, iadeler konusunda İsveç’e “bu işin sonu gelmez” mesajı veriyor. Adalet Bakanlığı, Ekim 2018’de, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Interpol kararını işleme koymuştu. İsveç Savcılığı, Zarakolu’nun Türkiye’ye iade edilmemesini 2019 Eylül’e ait bir mütalaayla talep ederken, İsveç Yüksek Mahkemesi de 18 Aralık 2019 tarihinde verdiği nihai kararında iade talebini reddetmişti (2 Aralık).
Gazeteci Zaman röportaj yaptı diye hedef: 24 TV kanalı, “Türkiye’yi karalayan haberci” başlığıyla gazeteci Amberin Zaman’ı hedef gösterdi. Haberde, “PKK/YPG hayranı gazeteci Amberin Zaman bir kez daha gündemde. Türkiye'nin Pençe-Kılıç Harekatı sonrası Suriye PKK'sının elebaşı Şahin Cilo ile fonlanan medyası için görüştü. Üstelik Amberin Zaman bunu ilk kez yapmıyor” denildi (23 Kasım).
Gazeteci Amberin Zaman hedef: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nın İngiltere ziyaretinde bir araya geldiği gazeteci Amberin Zaman, görüşmeden “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile Londra'da bir araya gelip sohbet etmek çok yüreklendiriciydi gerçekten. Her şey çok güzel olacak” notuyla fotoğraf paylaştıktan sonra sosyal medyada hedef yapıldı. Tehdit ve hakaretlere de maruz kalan gazeteciyi, hedef alanlar arasında AKP'ye geçen milletvekili Mehmet Ali Çelebi ile birlikte Bolu Belediye Başkanı CHP'li Tanju Özcan da vardı (4 Kasım).
Türkiye’nin “Kırmızı bülteni” ile Olgun’a Yunanistan’da gözaltı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Londra’ya yerleştiğini duyuran gazeteci Akın Olgun, 13 Ekim’de İngiltere’den Yunanistan’a tatil için gittiğinde Türkiye’nin 90’lara ait siyasi bir dosyayı gerekçe yaparak çıkarttığı “kırmızı bülten” kapsamında gözaltına alındı. Daha önce çıktığı yurtdışı gezilerinin hiçbirinde sorun yaşamayan ve Britanya’dan Yunanistan için 5 Ekim günü biletini alan Olgun için, 6 Ekim’de kırmızı bültenle arama emri çıkarılmış. Gazeteci, bir aydan fazla gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı (13 Ekim).
Almanya’dan Güven’in iadesi istendi: Türkiye, “FETÖ üyeliği”nden hakkında dava bulunan gazeteci Cevheri Güven'in, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hazırladığı talepname doğrultusunda Almanya'dan iadesini istedi. İade dosyası Adalet Bakanlığı’nca, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Almanya'ya gönderildi. Kapatılan Nokta dergisinde genel yayın yönetmenliği yapan Güven, 3 Kasım 2015'te "halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik etmek" suçlamasıyla tutuklandı. 29 Aralık 2015'te yurtdışına çıkış yasağı konularak adli kontrol şartı ile tahliye edildi. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden iki gün önce "tankın eli kulağında" paylaşımı yaptı. 2017’de Murat Çapan ile birlikte 22,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu olaydan sonra Murat Çapan, Yunanistan'a kaçmaya çalışırken yakalandı. Cevheri Güven ise önce Yunanistan’a, ardından da Almanya'ya geçti (12 Ekim).
Yeni baskı araçları: İlan yasağı, keyfi akreditasyon, Sansür Kanunu
Yıllardır akreditasyon yasağına alıştırılan gazeteciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 28 Ekim’de katılacağı “Türkiye'nin Yüzyılı” programına davet edilince şaşkına döndü. Daha 10 gün önce Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçilen Muhterem İnce’nin yemin töreni haberini takip etmek isteyen gazeteci Alican Uludağ, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca davetli listesinden çıkarılmıştı. Uludağ’ın basın kartı aynı dönem içerisinde iptal edildi. Benzer şekilde, TGS Ankara Şube Başkanı gazeteci Sibel Hürtaş da, “Dezenformasyon Yasası” teklifini izlemek için gittiği TBMM nizamiyesinden içeri alınmayacaktı.
Tunceli Emek ve ANKA’ya “hakaret” ve “Sansür Kanunu”ndan takipsizlik: Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın yaylacılar için yaptırılan beş portatif tuvalet için 12 Ekim’de resmi açılış töreni yapılmasını haberleştiren Tunceli Emek Gazetesi imtiyaz sahibi Hüsniye Karakoyun ve sorumlu müdürü Mahmut Karakoyun ile ANKA Haber Ajansı’na karşı Tunceli İl Özel İdaresi’nin “hakaret" iddiası ve “Sansür Yasası”na dayanarak yaptığı şikayeti, takipsizlikle sonuçlandırdı. 19 Ekim’de verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, “suç tarihinin 13 Ekim 2022 olduğu dikkate alındığında, 7418 Sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun henüz yürürlükte olmadığı için, ayrıca ilgili kanun hükümleri uyarınca şüpheli hakkında değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla, şüpheliler hakkında atılı suçun yasal unsurlarının oluşmaması sebebiyle, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi” denildi. Hakaret şikayetine dair incelemede ise, “Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi; sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir” tespiti yer aldı (19 Ekim).
Cumhurbaşkanlığından bir garip davet: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 28 Ekim'deki "Türkiye'nin Yüzyılı" programına Çiğdem Toker, Nevşin Mengü, Soner Yalçın, Uğur Dündar, İsmail Saymaz, Özlem Gürses, İsmail Küçükkaya, Fatih Portakal ve Deniz Zeyrek de davet edildi. Uzun süredir Erdoğan'ın programlarını yerinde takip etmeyen gazetecilerin bu programa gidip gitmeyecekleri ise tartışma konusu oldu. Kısa Dalga'dan Ersan Atar'a konuşan Fatih Polat, "Cumhurbaşkanının davetine icabet eden meslektaşlarımı yadırgamam. Ama 'yeni bir başlangıç' gibi birtakım imaj hesabına dayalı halkla ilişkiler faaliyeti amaçlanıyor belli ki. Bence Cumhurbaşkanı kendisine dava açtığı gazetecilerle onların tüm sorularına açık bir program yaparsa bunun bir anlamı olabilir. Onun açtığı davadan yargılanmış bir gazeteci olarak, böyle bir programa seve seve katılırım. Hatta sonucunda yeni bir dava riski bile olsa" dedi. Toplantıya ilk önce katılacağını açıklayan Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, "Ancak dün akşam saatlerinde çalıştığım gazeteye kurumsal yasağın sürdüğünü, muhabir arkadaşlarımın toplantıyı izleyemeyeceğini öğrendim ve kafam karıştı. Böyle bir durum olursa, uygulamanın 'takiye'den, bizim de 'konu mankeninden' ne farkımız olacak? O nedenle son kararımı toplantı gününe kadar kurumsal yasağın seyrine göre belirleyeceğim" diyerek çifte standarda tepki gösterdi. Gazeteci Cengiz Erdinç ise yaklaşımını, "Gazeteci kamu meydanında bir aristokrattır. Gözleriyle, zihniyle, sorularıyla, toplumun bilme hakkını temsil ettiği için ve 'kamu meydanında' böyledir. Siyasetin medyatik bir gösteriye dönüştüğü noktada gazetecilerin temas ve mesafe sınırını koruması gerektiğini, böyle bir gösterinin parçası olmaması gerektiğini düşünüyorum" sözleriyle özetledi. Can Ertuna da davetin gazetecilerin ve sivil toplum örgütlerinin 'sansür yasası' olarak adlandırdığı dezenformasyon yasasının tüm itirazlara rağmen bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylandığını anımsatarak, "Peki acaba o davete katılan gazeteciler bu ve başka konularda kendisine rahatlıkla soru sorup yanıtları yayımlayabilecekler mi? Eğer bu olursa bu kez sadece parti ve lider değil, gazeteciler ve toplum da faydalanmış olur bu buluşmadan" dedi. Gazeteci Banu Güven de, toplantıdan dışlananlara, "Bu gazetecilerin toplantıya çağrılması, AKP'nin ulaşamadığı kesimlere ulaşma ve bir ihtimal bazı gazetecileri ehlileştirme ümidiyle alakalı. Erdoğan'ın herhangi bir toplantısına asla katılamayacak ve ona soru soramayacak gazeteci sayısı, bu programa davet edilenlerden kat be kat fazla. Bunu asla unutmamalı. Erdoğan'ın 2018 Almanya ziyaretinde Merkel ile ortak basın toplantısına Can Dündar da katılacak diye fenalık geçirdiğini de unutmayın" sözleriyle dikkat çekti. Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu, AKP'nin yaptığı davete katılmayacaklarını duyurdu. Açıklamada, "Kurumumuza akreditasyon adı altında uygulanan ambargoyu yıllardır sürdürenler aynı zamanda 'muhalif medya' tanımı ile bizi ötekileştirmeye devam edenlerdir. Halk TV olarak gururla söyleriz ki, 'davet edilmeden' de gazetecilik yapılabildiğinin ispatı, izlenme oranlarımızdır" dedi. Etkinliğe katılanlar arasında Fatih Portakal vardı (26-29 Ekim). |
Uludağ’a ambargo: Gazeteci Alican Uludağ, Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçilen Muhterem İnce’nin yemin töreni haberini takip etmek için önce davet edildi, sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca davetli listesinden çıkarıldı. Yaşananlara sosyal medyadan tepki gösteren Uludağ, “Sansür yasası yürürlüğe girmeden sansür ve yasak başladı” dedi. Uludağ’ın geçtiğimiz ay da basın kartı iptal edilmişti (17 Ekim).
BİK, TMMOB ilanına da karıştı: Basın İlan Kurumu yetkilileri, Evrensel gazetesinin kent ekinde haftasonu yayımlanması planlanan TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’ne ait bir dayanışma ilanına, “Basın Ahlak İlkeleri'ne aykırı” dedi. TMMOB’u da arayan BİK, ilanın bu şekilde yayımlanamayacağını ve “rant” ve “yağma” kelimelerinin Basın Ahlak Esasları'na aykırı olduğunu iddia etti. Daha sonra TMMOB’a yazılı bir açıklama da gönderen BİK, “Resmi ilan ve reklamların kamusal güvene dayanması esastır” dedi (15 Ekim).
TGS Şube başkanına Meclis yasağı: TGS Ankara Şube Başkanı, gazeteci Sibel Hürtaş, adına “Dezenformasyon Yasası” denilen ancak “sansür yasası” olarak endişe yaratan kanun teklifini izlemek için gittiği TBMM'de içeri alınmadı. Giriş noktasında polisler kendisine girişinin yasaklandığı bilgisini verdi ve içeri sokmadı. Hürtaş, 11 Ekim’de TBMM'ye gelerek “sansür yasası” görüşmelerini basın locasında bir grup gazeteci ile birlikte siyah maske takarak izlemişti. TGS Ankara Şubesi de Twitter hesabından uygulamayı, “TGS Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş'ın, sansür yasasının görüşmelerini takip etmek amacıyla gittiği Meclis'e girişi yasaklandı. Sansür yasası çıkmadan yasaklar başladı. Susmayacağız” mesajıyla protesto etti (12 Ekim).
Uludağ’ın basın kartına iptal: Gazeteci Alican Uludağ’ın basın kartı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca iptal edildi. “Dezenformasyon” tasarısını eleştirdiği için basın kartından olduğunu sosyal medya hesabından yazan Uludağ, Fahrettin Altun'un başında bulunduğu İletişim Başkanlığı’nı, anayasal yargı kurumları üzerinde “açıkça bir vesayet” oluşturmakla eleştirdi. Uludağ “Temel hak ve özgürlükleri koruma görevi verilen AYM'nin bu vesayete direnmemesi ise basın özgürlüğü açısından endişe verici” dedi (1 Ekim).
Yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar
Ekim - Aralık döneminde Sulh Ceza Hakimlikleri veya Erişim Sağlayıcıları Birliği (ESB); yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık iddialarını gündeme getiren veya eleştiren en az 257 online haber ve gazetecilik içeriğine (Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Barış Terkoğlu) erişim engeli getirdi. Erişim engellemelerinde “kişilik hakları” gerekçesi yaygınken yolsuzluk, adaletsizlik, kayırmacılık, devlete yönelik eleştiriler gibi konular da öne çıktı.
Erişim engeline bel bağlanmasına neden olan konular arasında, kayyum ile yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Ulaşım Daire Başkanı Rıfat Ural, Sezgin Baran Korkmaz’a ilişkin Sedat Peker’in sözleri, şehirlerarası cenaze nakil aracında uyuşturucu bulunması, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde işkence, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu mahkum eden hakimin siyasetle ilişkileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı olarak görev yapan Maksut Serim’in oğlunun Dışişleri Bakan Yardımcısı yapılması, TCDD eski Genel Müdürü Süleyman Karaman’a rüşvet verilmesi, trafikte tartıştığı kişiyi silahla vuran ve AKP Gaziantep Merkez Şehitkamil İlçe Başkanı da olan avukatın Kilis’te Cumhuriyet Savcısı olduğuna dair iddialar vardı.
İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki patlamanın ardından önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talebiyle geçici yayın yasağı getirildi, ardından Instagram, YouTube, Facebook ve Twitter'a erişim yavaşlatıldı. Trafik bazı internet sağlayıcıları tarafından tamamen durduruldu. Bu dönemde, Şanlıurfa Viranşehir’de bir okul önünde yaşanan silahlı kavga ve İstanbul Ataşehir’de bir kadın hastanın özel hastanede sağlık çalışanlarının hakaretine maruz kalmasına ilişkin de yayın yasağı kararı verildi. İstanbul Kadıköy Kaymakamlığı, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın gözaltına alınması ve Ankara merkezli soruşturmada 11 gazetecinin gözaltına alınmasıyla ilgili yapılmak istenen basın açıklaması ve eylemi de yasakladı.
Altı site haberine HÜDA PAR sansürü: İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, Hür Dava Partisi’nin (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu‘nun çocuk yaşta evliliklerle ilgili yaptığı açıklama hakkındaki haberlere “kişilik hakları ihlali” adına erişim yasağı getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne (İFÖD) göre Diken, Cumhuriyet, BirGün, Halk TV, Evrensel ve soL siteleri 2022/8827 sayılı karardan etkilendi (29 Aralık).
Altı online habere “Peker” yasağı: Erişim Sağlayıcıları Birliği, daha önce Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 19 Ocak ve 25 Mayıs'ta aldığı kararlarla erişime kapatılan içeriklerle benzerlik gösterdiği gerekçesiyle ve organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in yayınladığı videolarda hakkında iddialarda bulunduğu Nevzat Kaya’nın adının geçtiği habere erişimi, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle kapattı. İFÖD’e göre karardan Yeniçağ, Halk TV, Cumhuriyet, T24, İleri Haber ve Patronlar Dünyası siteleri etkilendi (28 Aralık).
Üç habere “kişilik hakları” yasağı: Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliği, kayyım ile yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Ulaşım Daire Başkanı Rıfat Ural’ın adının geçtiği haberlere, “kişilik hakları” adına erişim yasağı getirdi. İFÖD’e göre 2022/7394 sayılı karardan Sendika, İleri Haber, Medyascope siteleri etkilendi (23 Aralık).
İki habere “işkence” sansürü: Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli olan polis hakkındaki işkence iddialarını ele alan tweet ve haberlere “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. 23 Aralık’ta alınan 2022/12909 sayılı karar, HDP Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun dile getirdiği iddialara dair ANKA Ajansı ve T24'te yer alan haberleri etkiledi (23 Aralık).
Uyuşturucuya ilişkin üç habere yasak: İstanbul Bakırköy 3. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Adana’da üzerinde İBB logosu bulunan ve içerisinde uyuşturucu bulunan şehirlerarası cenaze nakil aracının Yeni Şafak gazetesi sahibi Albayrak ailesinin damadı Adem Altunsoy‘un sahibi olduğu Platform Turizm Taşımacılık Şirketine ait olduğunu açıklamasıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre Halk TV, Cumhuriyet ve BirGün sitelerine ilişkin 2022/7607 sayılı karar, 19 Aralık’ta alındı (19 Aralık).
“30 bin yazılımcı” haberlerine yasak: Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Başkanı Gönül Kamalı’nın 2021'de 30 bin yazılımcının yurtdışına çıktığına dair açıklamalarıyla ilgili haberlere, T.C. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi‘nin talebiyle, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre Gazete Duvar, Diken ve BirGün sitelerinde yer alan haberlerin silinmesine de hükmedildi (16 Aralık).
Üç “İmamoğlu” haberine yasak: İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla hapis cezası veren hakime ilişkin haberlere, “kişilik hakları ihlali” iddiasıyla erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre 2022/11313 sayılı kararda Gazete Duvar, Cumhuriyet ve Gazete Karınca sitelerinde çıkan haberler de sıralandı (16 Aralık).
İmamoğlu’na dair üç gazeteci içeriğine sansür: Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Barış Pehlivan‘ın, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla ceza isteyen savcı Furkan Okudan’ın, AKP’li yöneticilerle olan bağlantısını açıkladığı tweet’i ve konuyla ilgili yapılan haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim yasağı getirildi. İFÖD’e göre İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği, 2022/10807 sayılı kararıyla Pehlivan’ın Twitter paylaşımları yanı sıra Diken ve Cumhuriyet sitelerinde çıkan haberlere de erişim yasağı getirdi (15 Aralık).
Altı habere “Bilal” temizliği: İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği, “kişilik hakları ihlali” oluşturduğu iddiasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında çeşitli tarihlerde çıkmış çeşitli haberlerin silinmesine hükmetti. İFÖD’e göre 2022/10280 sayılı karardan BirGün, Cumhuriyet, HalkTV ve ABC Gazete sitelerindeki toplam altı haber etkilendi (8 Aralık).
Üç habere “Serim” temizliği: İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, Halk Bankası yönetim kurulu üyesi ve Cumhurbaşkanlığı danışmanı Maksut Serim’in oğlu Yasin Ekrem Serim’in Dışişleri Bakan Yardımcısı olması, gelini Sevim Çağla Serim’in de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde Dış İlişkiler Daire Başkanlığı görevine getirilmesi ve Maksut Serim’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde başlayan ilişkileriyle ilgili haberlere erişim engeli getirdi. “Kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle üç haberin silinmesi öngörülen karardan BirGün, İleri Haber ve Yeniçağ siteleri etkilendi (7 Aralık).
İFÖD içeriği de yok edildi: Türkiye'de erişime engellenen web siteleri, haber ve sosyal medya içeriklerini takip edip internet sansürünü raporlayan İfade Özgürlüğü Derneği'nin (İFÖD) web sitesinde yayınlanan bir içeriğe, erişim engeli getirildi. İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, Sedat Peker'in Sezgin Baran Korkmaz'la ilgili iddialarının ardından, “Otelimize çöktüler. Babamın öldüğü gün otele devletin tankıyla girdiler” diyen Paramount Hotel'in ilk sahibi Atilla Uras'ın kızı Victoria Yasemin Uras'ın iddialarına ilişkin haberlere erişim engeli getirilmesiyle ilgili daha önce getirilen erişim engelini duyuran habere de mahkeme erişim engeli getirdi. İFÖD, paylaştıkları içeriğin, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle, 2022/8072 sayılı kararla erişime engellendiğini ve silinmesine hükmedildiğini açıkladı (24 Kasım).
Sosyal medyada “Beyoğlu saldırısı”na bant daraltma: Küresel internet erişimini takip eden Netblocks oluşumu, İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki patlama ve yayın yasağının ardından Türkiye'de Instagram, YouTube, Facebook ve Twitter'a erişimin yavaşlatıldığını ya da bazı internet sağlayıcılar tarafından tamamen durdurulduğunu aktardı. Netblocks, WhatsApp uygulamasının da yavaşlatıldığını duyurdu. Açıklamayı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) yaptığı duyuru da doğruluyor. BTK, ortaya çıkan aykırı görüntülere ilişkin sosyal medya platformlarında bant daraltma uygulaması yapıldığını duyurdu. BTK'nin bant daraltma gerekçesi ise patlamadan sonra ortaya çıkan “basın etiğine aykırı görüntüler” ve “terör içerikleri” için ilgili birimlerin talebi. (13 Kasım).
Beyoğlu saldırısına yayın yasağı: İstanbul Beyoğlu’nda meydana gelen patlamadan sonra, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 04181 sayılı yazısı ile geçici yayın yasağı getirildi. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 7. Maddesine göre, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda geçici yayın yasağı getirilebiliyor. Bu durumlarda Cumhurbaşkanı veya görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan, yasağı getirebilir (13 Kasım).
Terkoğlu’nun yazısına erişim yasağı: İstanbul Anadolu Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu arasındaki “ahmak” tartışması ardından, YSK’ye yönelik hakaret iddiasıyla açılan davayı yazan Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Barış Terkoğlu’nun yazısına ve Evrensel sitesinde yayımlanan dahil birçok habere erişim engeli getirdi. Terkoğlu, İmamoğlu'nun YSK üyelerine hakaretten yargılandığı davanın eski hakiminin, “İmamoğlu'na iki yıldan fazla ceza vererek onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi” dediğini öne sürmüştü. Erişim engeli talebi, yazıda adı geçtikten sonra Sabah, Takvim ve A Haber gibi iktidara yakın medya organlarınca “FETÖ’cü” ilan edilip Haziran 2022’de Samsun’a gönderilen 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hakiminden geldi (10 Kasım).
Üç habere “Bilal” yasağı: İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a dair, ihalede kayırmacılık iddiasına ilişkin çıkan haberlere veya bu haberlere erişim engeli getirildiğini duyuran haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre 2022/9014 sayılı karardan Cumhuriyet, BirGün ve Aykırı siteleri de etkilendi (3 Kasım).
Dokuz site haberine yasak: Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Adana’da üzerinde İBB logosu bulunan ve içerisinde uyuşturucu bulunan şehirlerarası cenaze nakil aracının Platform Turizm Taşımacılık Şirketine ait olduğunu açıklamasıyla ilgili haberlere, erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne (İFÖD) göre, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle alınan 2022/4667 sayılı karardan Diken, Cumhuriyet, Gazete Duvar, Halk TV, DHA ve ANKA siteleri etkilendi. Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliği, benzer içerikli haberler olduğu gerekçesiyle 2022/4802 sayılı kararla da Cumhuriyet, Gazete Duvar ve Evrensel sitelerinde çıkan haberlere erişimi kapattı (1 Kasım).
Rüşvet iddiasına dair üç habere yasak: İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği, TÜRGEV eski Başkanı Ahmet Ergün‘ün, TCDD eski Genel Müdürü Süleyman Karaman’a rüşvet verdiğini iddia eden haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre 2022/8983 sayılı karardan Halk TV, Cumhuriyet ve Diken siteleri etkilendi (1 Kasım).
Gazeteciler ve Fincancı için eyleme yasak: İstanbul Kadıköy Kaymakamlığı, kimyasal gaz iddialarıyla ilgili açıklamaları nedeniyle gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın ve Ankara merkezli soruşturmadan 11 gazetecinin gözaltına alınmasıyla ilgili yapılmak istenen basın açıklaması ve eylemi yasakladı. Kaymakamlık açıklamasında, "Yapılacak yasa dışı gösteri esnasında kamu düzeninin ve güvenliğin ciddi şekilde bozulacağı, terör örgütü propagandası ile provokatif eylemlerin yapılacağı ve suç işleneceğine dair kuvvetli delil ve bilgiler elde edilmiştir" denildi (26 Ekim). |
“Lise önünde silahlı kavga”ya yayın yasağı: Şanlıurfa’nın Viranşehir Sulh Ceza Hakimliği, Viranşehir'de bir lise önünde tam çıkış saatinde yaşanan silahlı kavgaya ilişkin haberlere, “kamu sağlığı ve kamu düzeni” gerekçesiyle yayın yasağı getirdi. 2022/ 2490 sayılı kararda, “olayla ilgili çekilen tüm görüntülere 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3/2 maddesi uyarınca Basın ve Yayın yasağı konulmasına karar verilmiştir” denildi (24 Ekim).
50 habere “Serim” yasağı: İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı olarak görev yapan Maksut Serim’in oğlu Yasin Ekrem Serim’in Dışişleri Bakan Yardımcısı yapılmasıyla ilgili 50 habere, oğul Serim’in talebi üzerine erişim yasağı getirdi. Free Web Turkey'ye göre karardan Halk TV, Gazete Duvar ve Gerçek Gündem siteleri de etkilendi. “Kişilik hakları ihlali” iddiasına dayanan karardan ayrıca dokuzu Ekşi Sözlük girişi, beşi de YouTube yayını olmak üzere 14 içerik de etkilendi (24 Ekim).
Eleştirel gazete ve TV, hapishanede yasak: Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde bulunan tutuklu ve hükümlüler, Evrensel gazetesine gönderdikleri mektupta, “teknik arıza ve yetersizlik” öne sürülerek Halk TV ve TELE 1’in uydu listesinden çıkarıldığını, sonrasında taleplerine ve cezaevinde yapılan anketten Halk TV ve TELE 1’in ilk sırada çıkmasına rağmen, bu kanalların keyfi biçimde listeye eklenmediğini savundu. Mahkumlar son olarak cezaevi idaresi ve gözlem kurulunun bu kanallar için “Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne saygılı, terörü övmeyen, teşvik etmeyen, toplumun milli ve manevi değerleri ile genel ahlaka ve ailenin korunmasına aykırı yayınlar yapmayan kanallar önceliğimiz olmaktadır” dediğini anlattı. Mahpuslar, Evrensel ve Yeni Yaşam’ın ise “Resmi ilan ve reklam verebilecek gazeteler listesinde” olmadığı gerekçesiyle temin edilmediğini ifade etti (23 Ekim).
Üç habere “seçimde usulsüzlük” sansürü: İzmir 6. Sulh Ceza Hakimliği, 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri döneminde İzmir’in Torbalı ilçesinde AKP’li Belediye Başkan Yardımcısı Yunus Değer’in ev adresinde kendisi ve eşi dışında 11 seçmen daha olduğu iddiasıyla yapılan suç duyurusu hakkındaki haberlere, erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle alınan 2022/6232 sayılı yasak kararı Gazete Duvar, BirGün ve Halk TV sitelerini etkiledi (21 Ekim).
Ağırel’e ait üç içeriğe “yolsuzluk” yasağı: İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker‘in gündeme getirdiği, AKP Erzurum milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ve kardeşinin şirketi Maya Eğitim Danışmanlık hakkında Murat Ağırel‘in yaptığı haberler ve attığı tweetlere, erişim engeli getirdi. Bulls Girişim'in ortağı Kemal Akkaya‘nın da adının geçtiği haberler de aynı gerekçeyle erişilmez kılındı (20 Ekim).
139 haber ve içeriğe erişim yasağı: İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla suçlanan Sedat Peker’in, Foto Film Şube Müdürü Ekrem Eren Ermiş’in rüşvet istediğine yönelik iddiaları ve Ermiş’in meslekten ihraç edildiğine dair konuları ele alan 139 haber ve sosyal medya paylaşımına, erişim engeli getirdi. Free Web Turkey'e göre, hakimliğin 18 Ekim tarihli kararıyla erişime engellenen haberler yalnızca bunlar değil. Ermiş’in, Amasra İlçe Emniyet Amiri iken Van’daki uyuşturucu kaçakçılarından borç para istediği suçlamasıyla tutuklandığına ilişkin haberler ve adının geçtiği tüm içeriklere de erişim engellendi. Free Web Turkey'e göre karardan Halk TV, Sendika, Yeni Çağ, Milliyet ve Cumhuriyet siteleri etkilendi (18 Ekim).
Gazete Duvar haberine erişim yasağı: İstanbul Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliği, HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un Yeni Şafak ve Sabah gazeteleri ile ilgili açıklamasına ilişkin Gazete Duvar sitesinde çıkan habere, erişim engeli getirdi. Karar, “kişilik hakları ihlali” gerekçesine dayandırıldı (17 Ekim).
Üç habere online yasak: İstanbul Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliği, AKP’li Bahçelievler ve Güngören Belediyesi’nin düzenlediği, toplamda 176 milyon TL’lik ihalelerin beş gün arayla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Albayrak Grubu’nca kazanılmasıyla ilgili haberlere, erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre, Cumhuriyet, Artı Gerçek ve soL haber sitelerini hedef alan 2022/5542, 2022/5543 ve 2022/5549 sayılı kararlar, “kişilik hakları ihlali” gerekçesine dayandırıldı (17 Ekim).
soL’un haberine erişim yasağı: İstanbul Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhuriyet sitesinde Nagihan Yılkın imzasıyla yayımlanan ve Nisan’da erişime kapatılan “AKP’li belediyelerden Albayrak Holding’e 176 milyonluk çifte ihale” başlıklı habere ilişkin Sol Haber’de çıkan bir başka habere de Albayrak Holding’in talebi üzerine erişim yasağı getirdi (17 Ekim).
İki haber ve bir tweet'e yasak: Kilis Sulh Ceza Hakimliği, Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan’ın, trafikte tartıştığı kişiyi silahıyla vuran ve AKP Gaziantep Merkez Şehitkamil İlçe Başkanı da olan avukatın Kilis’te Cumhuriyet Savcısı olduğunu açıkladığı köşe yazısıyla ilgili haberlerin ve Pehlivan’ın tweet’inin silinmesine karar verdi. İFÖD’e göre Gazete Duvar ve Halk TV sitelerini de etkileyen karara, “kişilik hakları ihlali” gerekçe oluşturdu (14 Ekim).
“Özel hastanede şiddet”e yayın yasağı: İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, Ataşehir'de özel hastanede tedavi gören kadın hastanın, sağlık çalışanlarının hakaretine maruz kalmasıyla ilgili soruşturmada yayın yasağı kararı verdi. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine alınan yasak kararı, “kamu düzeni ve kamu sağlığı” gerekçesine dayandırıldı. Karar, dosya kapsamı hakkında yazılı, görsel, sosyal medya ile internet ortamında faaliyet gösteren medyada her türlü haber, röportaj, eleştiri ve benzeri yayınların yapılmasını” kapsadı (5 Ekim).
Habercilik
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yurtdışı gezileri sırasında uçakta soru sormaya çekinen medya temsilcileri, tarikat çevrelerinde çocuklara yönelik cinsel saldırıları gündeme getiren Timur Soykan gibi gazetecileri hedef seçti. Aynı çevreler, CHP'nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyon belgesi toplantısına hasta olduğu için geç gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu’nu “uyuyor” gösterdi. Yeni Akit, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kız öğrencilere ped dağıtmasını “Ekrem’den üniversiteli kızlara cinsel taciz” başlığıyla vererek, Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldı, ardından paylaşımını sildi.
TRT Haber, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ekonomiyi eleştirmeye başlayınca yayını kesti. CHP ve İYİ Parti gibi muhalefet partilerinin grup toplantılarına çok kısa süre ayıran TRT, HDP grup toplantılarını ise neredeyse yansıtmıyor.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sincan Cezaevi’nden yaqtığı açıklamayla “kendi yorumlarıyla birlikte ‘TSK kimyasal silah kullandı’ dediğim algısına yol açan bir kullanımı etik bulmadığımı, sorumsuz davrandıklarını, arayan yayıncılara da bildirdim zaten” sözleriyle M,edya Haber TV’yi eleştirdi.
Bildirici’den “Soru nasıl sorulmaz”: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkmenistan dönüşünde uçaktaki sohbetin, “bir gazetecinin nasıl soru sormaması gerektiğini göstermesi bakımından öğretici olduğunu" yazdı. “Soru nasıl sorulmaz?” yazısında Bildirici, örnek verdiği AKP MKYK üyesi ve Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler’in, altı yaşındaki kıza cinsel istismar olayını sorarken tam 16 cümleyle AKP iktidarının icraatını övdüğünü, en sonunda da “Devlet elinden geleni yapmış ama bunu bir adım daha ileriye götürmek için bir eylem planı çalışmanız var mı çocukları koruma noktasında?” diye sorduğunu hatırlattı. Bildirici, “Soru böyle bir dille yöneltilince, Erdoğan da bir tarikatın önde gelen isimlerinin cinsel istismar vakasına karışmasından söz etmek yerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun konuyu ele alış tarzını eleştirerek meseleyi geçiştirmeyi seçmişti… ‘Bununla ilgili bir açıklamanız olacak mı? Siz bu konuda ne söylemek istersiniz? Bu da çok konuşuldu. Bunun için ne dersiniz yani?’ Aslında bunlar soru değil! Bir gazeteci böyle “Efendim, bir şeyler lütfedin de haber yapalım” tarzı konuşmaz. Nitekim gazeteciler sıkıştırmayınca İmamoğlu da istediğini söylemiş, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile tartışmalarına ilişkin 'Bahsi geçen kelimeleri bir kadın olarak söylememiştir diye düşünüyorum’ deyip savuşturmuştu konuyu” diye yazdı (19 Aralık).
Karahasanoğlu “iftira” dedi; Soykan’ı hedef aldı: Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızının altı yaşında imam nikâhıyla evlendirilmesi ve cinsel istismara maruz bırakılması iddialarını gündeme getiren gazeteci Timur Soykan’ı, hedef aldı. Böyle bir olayın yaşanmadığını öne süren Karahasanoğlu, “Bir vakfımızın önde gelen isimlerinden birisinin, altı yaşındaki kızının evlendirildiği iftirası, 'söylemde marksist, fiiliyatta emperyalizmin sözcüsü' Birgün gazetesinde, Timur Soykan’ın köşesinde yazılmış.. Hiç ciddiye bile almadım. 'Nikah mı? O da ne' diyen ilkesizlerin, her gün bir başkası ile yatıp kalkmayı kendilerine adet haline getirenlerin, dindar insanlara söyleyebilecekleri tek kelime olmayan bir konuda, Timur Soykan ne demiş, ne dememiş, beni hiç ilgilendirmiyordu” diye yazdı (9 Aralık).
Yeni Şafak’a “tez”li yanıt: Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyım rektöre karşı mücadele eden Prof. Dr. Cem Ersoy ve Prof. Dr. Lale Akarun’u intihalle suçlayıp, Boğaziçi direnişini de ‘intihal eylemi’ olarak karalayan Yeni Şafak’a yanıt geldi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Prof. Dr. Lale Akarun, Cem Ersoy ile 1984'ten beri evli olduğunu dile getirerek “İkimizin çalışma konuları farklı. Doktora öncesinde, ikimiz de Prof. Bülent Sankur danışmanlığında, aynı proje çerçevesinde, bağlantılı konularda master tezi yaptık. Yeni Şafak’ta yer alan, bu tezlerin birbirinden intihal olduğu, aynı tez ile iki kişinin yüksek lisans derecesi aldığı iddiaları tamamen yersizdir” dedi (6 Aralık).
Hasta Selvi Kılıçdaroğlu “uyuyor” gösterildi: CHP’nin 4 Aralık’taki “İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyon belgesi toplantısına ilişkin, iktidara yakın medyada “uyuyor” şekildeki fotoğrafıyla servis edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu’nun ağır grip geçirdiği ve serum aldığı için etkinliğe geç katılabildiği açıklandı. Toplantıdan ayrıldıktan sonra o sabah yaptırdığı testin sonucunun pozitif çıktığına ve Selvi Kılıçdaroğlu’nun Covid olduğuna dikkati çeken gazeteci İsmail Saymaz, yazısında şöyle dedi: “Hastalığı esaslı bir gerekçe olmakla birlikte Selvi Hanım yorgun düştüğü için de uyumuş olabilir. CHP’yi Selvi Hanım değil, eşi Kemal Bey yönetiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşurken uyuduğunu görmek istemeyenler, hiçbir siyasi ve idari görevi olmayan Selvi Hanımın gözlerinin dalmasında siyasi skandal arıyor. Bu ancak ikiyüzlülükle açıklanabilir.” (5 Aralık).
Kamu yayıncılığı mı dediniz?: Kamu yayıncısı olarak siyasi aktörlere eşit mesafede durması gereken TRT Haber, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener skonuşmasında ekonomiyi eleştirmeye başlayınca yayını kesti. CHP ve İYİ Parti gibi muhalefet partilerinin grup toplantılarına çok kısa süre ayıran TRT, HDP grup toplantılarını ise neredeyse yansıtmıyor (30 Kasım).
Tutuklanan Fincancı’dan Medya Haber TV’ye “etik” eleştirisi: Medya Haber TV’nin sorularını yanıtladıktan sonra 27 Ekim’de mahkemece “örgüt propagandası” iddiasıyla Ankara’daki Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilen TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, avukatları aracılığıyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyindeki operasyonlarında "kimyasal silah kullandığı" iddiası kapsamında tutuklanan Fincancı, BBC Türkçe’nin “Medya Haber TV’yi ‘sorumsuz yayıncılık yapmakla’ eleştirdiniz. Temel eleştiriniz nedir?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Sonradan anlayabildiğim kadarıyla canlı yayındaki konuşmam, parçalara ayrılarak bağlamından ve bütünlüğünden koparılarak, yapılan farklı yayınlarda kullanılmış. Kendi yorumlarıyla birlikte “TSK kimyasal silah kullandı” dediğim algısına yol açan bir kullanımı etik bulmadığımı, sorumsuz davrandıklarını, arayan yayıncılara da ilettim zaten.” (24 Kasım).
Akit yazarından Özlem Zengin’e sözlü saldırı: Akit gazetesi köşe yazarı Vehbi Kara, Cumhuriyet'e yönelik sözlerinin ardından görevden alınan Mahir Ünal’ın yerine Özlem Zengin’in AKP Grup Başkanvekili yapılmasına tepki olarak, Zengin’e sözlü saldırıda bulundu. Kara, “Eğer Kılıçdaroğlu aday olursa, Erdoğan kesin kazanır. Başka bir aday olursa yine kazanma ihtimali çoktur. Lakin Özlem Zengin gibi laik, LGBT’ci ve Kemalist bir kadın ile seçime girerse, Erdoğan Meclis’te çoğunluğu da kaybedecektir. AK Parti’de adam kalmadı mı da bu karı seçildi?” dedi (22 Kasım).
Uluç öldü, Foster anıldı: Gazeteci Hıncal Uluç, uzun bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Uluç'un ölümünün ardından sosyal medyada, 2 Şubat 2011’de Kerem Altan’ın İstanbul Kadıköy’deki evinde yaşamını yitiren, Uluç’un olayın ardından “Defne'nin ölümü tipik bir 'Su testisi, su yolunda kırıldı' olayıdır” diye yazdığı oyuncu ve sunucu Defne Joy Foster'a dair anma tweetleri atıldı. Paylaşımlarda, Foster’i acımasızca hedef aldığı gerekçesiyle Uluç’a tepki vardı (21 Kasım).
Bildirici’den “Geçici Yasak” uyarısı: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, İstanbul Beyoğlu’nda 13 Kasım’da yaşanan bombalı saldırıyla ilgili Kültür Bakanlığı talebiyle İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin “Milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulması” gerekçesiyle getirdiği “geçici yayın yasağı”nın, “geçici” niteliğini hatırlatan bir yazı kaleme aldı. Yazıda, “Geçici yayın yasağının geçici olması gerekir. Yasak geçici ise ya baştan bir süre belirtilir ya da öngörülen süre sonunda ‘Yasak kalktı’ diye bir açıklama yapılır” dedi. Bildirici, yazısında, özellikle iktidar yanlısı TV kanallarının Emniyet’ten sızdırılan bilgilerle, geçici yayın yasağını hiçe sayan ve ayrıntılara inen yayınlara giriştiklerini de vurguladı (21 Kasım).
“Bant daraltma başka paniklere yol açıyor”: İstanbul Taksim'deki İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım’da yaşanan, altı kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıdan sonra, önce RTÜK'ün yayın yasağı getirmesi, ardından ise BTK’nın sosyal medya platformlarında bant daraltma uygulaması yapması, tepkilere neden oldu. Evrensel gazetesi köşe yazarı Doç. Dr. Ceren Sözeri, kararlarla kamunun bilgi edinme hakkının ihlal edildiğini belirterek, “İktidar bu olayda sansür yasasıyla geleceğinden korkulan ileri bir sansür ikliminin denemesini yapmış oldu” dedi. Doç. Dr. Erkan Saka da dezenformasyonu engellemenin bant daraltmayla mümkün olmadığını söyleyerek “Bant daraltma başka paniklere yol açıyor” dedi (14 Kasım).
Ombudsmandan eleştiriler: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, TV5 kanalının, “Fethullah Gülen terör örgütü davası” nedeniyle ABD’ye kaçan eski AKP milletvekili Hakan Şükür’ü yayına çıkarmasıyla ilgili tepkileri, değerlendirdi. Bildirici, “Elbette TV5’deki program gazetecilik açısından eleştirilebilir; doğruları yanlışları dile getirilebilir. Fakat öylesine karanlık bir linç ortamı oluşturuldu ki, gazetecinin bir kişiyle konuşması bile suç olarak gösteriliyor. Bu gidişle TV programlarına kimin çıkarılacağına da RTÜK karar verecek!" diye yazdı. Son günlerde yapılan yayınları da ele alan Bildirici, “İletişim Başkanlığı’nın 'Dezenformasyon' (!) Bülteninde 'Akkuyu Nükleer Santrali bölgesine kurulacak radar sisteminin kontrol ve denetimini kolluk güçlerinin yaptığı' vurgulanırken 'kolluk kuvveti' ile 'ordu' birbirine karıştırılmış oldu. İktidar medyası, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na ceza vermeyi kabul etmediği için davadan alındığı öne sürülen yargıç Hüseyin Zengin’in, 'FETÖ üyesi' olduğunu öne süren Sabah’ın haberine de erişim engeli aldırdığını görmezden geldi. Milli Gazete, 'Kapadokya ve Cadılar bayramı' haberinde üniversite öğrencisi genç kadınların kollarını blurladı. Türkiye gazetesinin 'Beni bul kızım' başlıklı haberinde bir annenin, 1999 Gölcük depremi sonrasında 6 yaşındaki kızını kaçırmakla suçladığı 'Albay M.T' aranıp iddia sorulmamıştı” şeklinde eleştiriler yöneltti (14 Kasım).
RTÜK patlama haberi konusunda uyardı: RTÜK İstanbul Beyoğlu’nda meydana gelen patlamayla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 04181 sayılı yazısı ile geçici yayın yasağı kararını duyurdu. RTÜK açıklamasında patlama anı, patlama sonrası olay yeri, kamu görevlilerinin olay yerinde yürüttükleri çalışmalar, varsa patlama sonucu yaralanan veya hayatını kaybeden kişilere ait görüntü, görsel öğe ve benzeri unsurlara ve bunlarla ilgili abartılı anlatımlara yer verilmemesini istedi. Ayrıca olayın aydınlatılması, şüphelilerin yakalanması ve irtibatlarının deşifre edilmesinin engellenmemesi için, resmi makamlarca yapılan açıklamalar dışında olaya iştirak etme şüphesi bulunan kişilere, bu kişilerin bulundukları yerlere, kullandıkları araçlar ve benzeri diğer hususlara, yayınlarda kesinlikle yer verilmemesini de talep etti (13 Kasım).
Emniyet açıklaması A Haber muhabirindeymiş!: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün resmi sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamasında AKP'nin “Türkiye'nin Yüzyılı” sloganını kullanmasına ve gelen tepkilere değinen gazeteci Barış Terkoğlu, Halk TV'deki “Sözüm Var” programında, Emniyet açıklamasının elinden çıktığı Emniyet Genel Müdürlüğü Medya-Halkla İlişkiler ve Protokol Daire Başkanı Levent Eke'nin aynı zamanda A Haber muhabiri olduğunu yazdı (7 Kasım).
Akit’ten “belden aşağı” saldırı: İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit gazetesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kız öğrencilere ped dağıtmasını “Ekrem’den üniversiteli kızlara cinsel taciz” başlığıyla vererek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldı. Akit, İmamoğlu’nu hedef aldığı paylaşımını daha sonra sildi (6 Kasım).
İktidar medyasında Netflix hedef: Netflix'te yayımlanan Tayvan-Çin ortak yapımı "Shards Of Her" isimli dizinin ilk bölümünde hapisteki HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Seher" kitabının yer alması, iktidar medyasının platformu hedef almasına neden oldu. Takvim gazetesi, "Netflix şimdi de teröre destek vermeye başladı", Yeniakit "Netflix'ten teröristlerin güzellendiği o kitaba destek", Yeni Şafak "HDP'nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın teröristleri güzellediği 'Seher' adlı kitabın reklamı yapıldı" dedi. A Haber de "Bu kez de Selahattin Demirtaş güzellemesi: Terörden hapis yatan HDP'linin Seher adlı kitabına reklam" başlığı attı (2 Kasım). |
Uğur’dan Atatürk’ü anan TRT spikerine tepki: İktidara yakın Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda yayın akışı dışında çıkarak Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını anan TRT spikeri Deniz Demir'i, hedef aldı. Demir, “Bizi ümmet olmaktan çıkarıp birey olma bilincini, Cumhuriyet aydınlığını ilmini armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tüm şehitlerimizi sevgi ve saygı ile anarken, Cumhuriyeti zihninde ve kalbi yaşatan bu büyük devlet, büyük millet, Atatürk'ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet yaşasın” demişti. Uğur, Demir'i “Bizi Müslümanlığa bağlı olmaktan, Hazreti Muhammed’in yolundan, İslam toplumu olmaktan çıkaran, bizi birey yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkür ederiz. Ümmet, millet, birey kavramlarını öğretemeyen bir müfredat ürünü daha” sözleriyle hedef aldı. Şair ve yazar Haydar Ergülen ise Uğur’u “Utanmıyor musun? Yılların gazetecisi olacaksın, biat etmeye ihtiyacın mı var? Yalanlarınla TRT spikerinin linç edilmesine yol açıyorsun. İslamdan çıkıldığını mı söylüyor spiker? Laik cumhuriyete geçildiğini söylüyor. Söylemesin mi?” sözleriyle kınadı (29 Ekim).
Saymaz’dan özür: Gazeteci ve Halk TV yorumcusu İsmail Saymaz, Cumhuriyet’in ilan edildiği geceyi anlatmaları için TRT Haber’de İsmet ve Ali Fethi Paşa'nın torunlarıyla yapılan söyleşinin 28 Ekim akşamı yayınlanacağı halde yayınlanmadığını Twitter hesabından savunduktan sonra, özür diledi. Gazeteci, yine Twitter üzerinden “Söyleşi o akşam değil fakat geç saatte yayınlanmış. Hatamı düzeltir, TRT’den özür dilerim” şeklinde açıklama yaptı (28 Ekim).
Fincancı hedefte: Yeni Şafak gazetesi, İHA ve TGRT Haber gibi iktidara yakın medya kuruluşları, operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddialarına karşılık soruşturmaya dair prosedürü aktardıktan sonra gözaltına alınan TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı, “evinde kalaşnikaf mermisi ve örgütsel el kitabı çıktı” ifadeleriyle hedef haline getirdi. Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, soruşturma dosyası hakkında bilgi verilmediğini ve TRT Haber’in yaptığı haberlerin müvekkili ile ilgisi olmadığını söyledi. Eyüboğlu, “Şebnem Korur Fincancı’nın babası ve dedesi asker. Ailede kuşaklar boyu askerler var. Bu nedenle de babasının da dedesinin de ruhsatlı silahı var. Somut olaydaki mermiler, babasının kullandırma ve bulundurma ruhsatına sahip olduğu bir tüfeğe ait. 2008’de babasının vefatından sonra tüfeği ve bulabildiği mermileri evine en yakın karakola giderek teslim ediyor. Teslim tutanağı da var. Bulunan mermi o sırada gözden kaçıyor. 14 yıl geçmiş aradan, hatırlamıyor bile, kıyıda köşede kalmış. Dolayısıyla kendisiyle bir ilgisi yok, kaldı ki Adli Tıp’ta ateşli silahlar dersi veren biri kendisi. O yüzden materyaller de olabiliyor yanında” dedi (26 Ekim).
Haber-Sen’den TRT’ye “Fincancı” tepkisi: Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen), Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın evine yapılan baskınla gözaltına alınmasıyla ilgili haberi nedeniyle TRT’ye tepki gösterdi. Açıklamasında “TRT iktidarların ve güç odaklarının algı operasyonlarının aracı olmamalıdır. Geçmişte FETÖ operasyonlarının uygulama alanına dönüştürülen TRT, sanki hiç ders alınmamış gibi bugün de 'Masumiyet Karinesi'nin ihlal edildiği ve habercilik etik ilkeleri ile bağdaşmayan yayıncılığı sürdürmektedir” diyen Haber-Sen, TRT’yi, Anayasa ve yasasının kendisine yüklediği, özerk ve tarafsız yayıncılık görevine bir an önce geri dönmeye çağırdı. Açıklamada, “haberin müzik döşenerek kurgulanmış olması, TRT Haber geleneğinde olmayan ve objektif habercilik kriterlerinden uzak bir algı operasyonuna dönüştürülmüştür” ifadesine de yer verildi (28 Ekim).
Bildirici’den yanlış “Biden” haberine tepki: Gazeteci ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici, “ABD Başkanı Biden boşluğa konuştu” haberinin sosyal medyadan yayılmasından sonra onlarca internet sitesi ve televizyon kanalında yayımlanmasını eleştirdi. Bildirici, şöyle yazdı: "Kullanılan daraltılmış görüntünün gösterdiğinin aksine Biden boşluğa konuşmuyor. Bunca internet sitesi, TV ve gazetenin bu haberi kontrol etmeden yayımlaması çok üzücü. Hatta o akşam CNN Türk’teki 'Akıl Çemberi' adlı programda bir saat boyunca 'Biden’ın boşluğa konuşması' tartışıldı, fikir yürütüldü. Ertesi gün de Hürriyet, Yeni Şafak, Yeni Akit gazeteleri ile Kanal D ve Habertürk televizyonlarında kullanıldı bu yanlış haber." (24 Ekim).
Ünsal Ünlü’den “otosansür” uyarısı: Gemlik Kitap Fuarı’nda 22 Ekim’deki panelde konuşan gazeteci Ünsal Ünlü, geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası’nın etkileri konusunda uyardı: “Yasanın yürürlüğü durmazsa gazeteciler için cezaevi yolları doğrudan açılacak ama sansür sadece gazetecileri ilgilendirmiyor. Hatta belki de en az gazetecileri ilgilendiriyor. Çünkü onun işi Türkiye’de tutuklanıp içeri atıldıktan sonra bitiyor. Topluma sansür yasasıyla beraber başımıza gelecekleri anlatamadık. Aslında halkın haber alma özgürlüğü öldürülüyor… Bu yasayla ilgili adım atacak bir savcı çıkmadığı sürece o yasanın olup olmamasında bir sorun yok. Bizim sansür anlayışından çok, medyadaki otosansür anlayışını konuşmamız gerekiyor.” (23 Ekim).
Bildirici’den “Dezenformasyon” eleştirisi: Gazeteci ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici, “Dezenformasyon Bülteni, fotoğraftaki ‘WC ve Banyo’ levhasını yok saydı!” başlıklı yazısında, İletişim Başkanlığı'nın, bir haberi yalanlarken hiçbir kanıt ortaya koymadığına dikkat çekti. Bildirici, törende açılışı yapan Tunceli Valisi Özkan’ın gerisinde beş taşınabilir konteynır üzerindeki levhayla birlikte göründüğü ve üzerinde 'Tunceli ili merkez ve 7 ilçesi prefabrik WC ve banyo yapımı işi DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından finanse edilmiştir’ yazıldığı halde, Dezenformasyon Bülteni’ndeki fotoğraflarda bu levhalardaki yazıların görünmediğini ifade etti ve “Prefabrik WC ve banyo yapım işi' yazısının okunmaması için özel çaba gösterilmiş. Zaten bültene bakarsanız, o konteynırlarda ne tuvalet var ne de banyo” dedi (21 Ekim).
Fincancı, Tanrıkulu, Demirtaş hedef: İktidar gazetelerinin hedefinde yine, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Pençe-Kilit Harekatı” ile Zap bölgesine girmesi sonrası kimyasal silah kullanıldığı iddiasını dile getiren Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı vardı. Sosyal medyada ise TTB Başkanı Fincancı’ya sahip çıkıldı. İddianın araştırılması talebini dile getiren Fincancı, Selahattin Demirtaş ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile birlikte iktidar gazetelerinin manşetlerinde hedefe konuldu. Yeni Şafak'ın manşetinde Fincancı, Demirtaş ve Tanrıkulu’nun fotoğraflarını kullanarak, “Zap düştü kimyaları bozuldu” sözleri sarf edildi. Gazete haberinde “Düğmeye basılmışçasına Türk Tabipler Birliği, HDP ve CHP’li Sezgin Tanrıkulu iftira korusuna katıldı” dedi. Gazete, Fincancı için “TTB’yi yasa dışı örgütlerin sözcüsü haline getiren” ifadelerini kullandı. Sabah da birinci sayfasında Fincancı’nın açıklamalarına yer verdi. “İftiraya büyük öfke” başlığını kullanan gazete, metninde, “Adında Türk ismi olan Tabipler Birliği Başkanı Fincancı…” derken, “Türkiye ayağa kalktı, PKK ağzıyla konuşan Fincancı’ya tepki yağdı” sözlerini sarf etti (21 Ekim).
Kütahyalı’dan itiraf: Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı, tv100 'de Cengiz Semercioğlu ve Ertuğrul Özkök'ün sorularını yanıtladı. 1989’da getirildiği Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmenliğinden Aralık 2009’da alınan Özkök'ün “Bizi hapse attırmaya uğraştınız mı?” sorusuna Kütahyalı, “Star gazetesinde biz Kudret Köseoğlu diye bir karakter yarattık, o bendim. Orada temel gayemiz senin üzerine oynadık başta, Zafer Mutlu da vardı. İhtilalci bir çabaydı o, esas amaç hapis değildi, bir korku uyandırmaydı” diye konuştu (20 Ekim).
Bildirici’den “davetli geziler” uyarısı: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, gazetecileri, siyasi yetkililer veya diğer çevrelerin düzenlediği “davetli geziler” konusunda uyardı. Hürriyet gazetesinde Okur Temsilcisi iken “davetli geziler” konusunda Axel Springer’den BBC’ye, The Sydney Morning Herald’a kadar dünyanın farklı ülkelerindeki etik kodları incelediğini anımsatan Bildirici, “Bedava geziler kabul edilmez. Gazetecilerin, ulaşım, konaklama gibi masraflarını kurumları karşılar. Ancak başka türlü izlenmesi mümkün olmayan gelişmeler davetle izlenebilir. Gezinin bu niteliği de okura/izleyiciye mutlaka bildirilir” dedi. Bildirici, 2017'de güncellenmesi sırasında Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne, “Masraflarını ticari kuruluşların karşıladığı gezilere katılarak karşılığında ürün ve marka tanıtımı içeren yayın yapılmamalıdır. İstisnai durumlarda gidilen ve masrafları karşılanan gezinin haber yapılması halinde de gezinin davet olduğu açıkça belirtilmelidir” şeklinde bir ifade de eklediğini hatırlattı (20 Ekim).
Hakan’a göre Tele1 ayarsızmış: Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan, “Beş ayda hava nasıl döndü” başlıklı yazısında, RTÜK’ün üç günlük karartma cezası verdiği TELE 1’e “ayarsız yayın yapan” yakıştırmasında bulunmakla birlikte, fişi çekilmesi durumunda AKP'yer oy kaybettireceğini ileri sürdü. Hakan, “TELE 1 gibi televizyonlar, yaptıkları ayarsız yayınlarla...AK Parti’ye oy kaybettirmiyorlar. Tam tersine AK Parti’nin oylarını olumlu yönde etkiliyorlar. İktidar olaya hiç bu açıdan bakıyor mu acaba? TELE 1’e cezalar yağdırılmış. Şubata kadar bir ceza daha alırsa fişi çekilmiş olacakmış. TELE 1’in fişini çekmek... AK Parti’nin oylarını birkaç puan düşürür” diye yazdı (20 Ekim).
TGC Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu güncellendi: TGC, TGC Meslek İlkeleri İzleme Komisyonu'nun çalışmalarıyla Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu'nu güncelledi. Toplumda dezavantajlı konumda olan grupların (çocuklar, kadınlar, yaşlılar, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, mülteciler, sığınmacılar, göçmenler, engelliler, azınlıklar ve ötekileştirilmiş gruplar) medyada daha kapsayıcı ve adil biçimde temsil edilmesine yönelik genel ilkeleri içeren kılavuza, www.tgc.org.tr'den ulaşılabiliyor. İletişim akademisyeni Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu (Başkan), Milliyet gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura, Medya Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Cumhuriyet Kitapları Yayınevi İçerik Editörü Ümit Aslanbay ve T24 Yazarı Tuğrul Eryılmaz'dan oluşan Meslek İlkelerini İzleme Komisyonu, kılavuzu günün koşullarına uygun hale getirdi (18 Ekim). |
Maden ocağındaki katliamı bir tek eleştirel gazete sorguluyor: Bartın'ın Amasra ilçesindeki TTK'ye ait maden ocağında 14 Ekim’de 41 madencinin canından olması, iktidara yakın gazetelerde sorgulama konusu edilmedi. Manşetlerde madencilerin hayat hikayelerine yer verilirken, sorumlulara ilişkin bilgi yoktu. Geçmiş maden katliamlarına ilişkin tek bir cümle de yazılmadı. Yeni Şafak ise manşetine madenin bir ayda iki kere denetlendiğini taşıdı ancak patlamanın neden gerçekleştiğine dair herhangi bir habere yer vermedi. Sözcü gazetesi, Cumhurbaşkanı’nın “kader” sözlerine tepki gösterdi, Cumhuriyet “Facia böyle geldi”, Evrensel “Deliller karartılmasın, hesap verilsin”, BirGün “Ucuz ölümler ülkesi” manşetleriyle bayilerdeydi (17 Ekim).
Bildirici “tekzip yoluyla hakaret”i eleştirdi: Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, medya ombudsmanı Faruk Bildirici'nin Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Serhat Albayrak ve eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kendileriyle ilgili yapılan haberlerin ardından gazetelerde cevap ve düzeltme metni yayınlatmasıyla ile ilgili yazısını hedef aldı. Kaplan, “Siz onlarca haber sitesi ve binlerce trollük ağa karşı elinizdeki tek imkân olan hukuki yollara başvurup bunun neden iftira olduğunu anlatacaksınız. Ama medya etiğini savunması gereken birisi de kalkıp 'İddia sahibi iddiasını kanıtlamakla sorumludur' ilkesini hiçe sayıp iftiraya uğrayana 'Önce sen ispatla' diye kâlem sallayacak. Böyle olur hakikat-sonrasının ombudsmanı” ifadelerini kullandı. Bildirici ise, “Hilal Kaplan, Sedat Peker'in Borsa İstanbul paylaşımlarını yok mu sayalım?” başlıklı yazısında, Kaplan’ın söz konusu yazısına yanıt verirken meselenin ‘özüne’ dokunmadığını kaydetti. Bildirici, ''Ne Sedat Peker’in Borsa İstanbul’daki spekülasyonlar ve AKP milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun boşanmak istediği eşinden 70 milyon lira istemesine değindi ne de işvereni konumundaki Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan vekili Serhat Albayrak’ın avukatının düzeltme metnindeki hakaretlerine… Ben yazımda, Serhat Albayrak’ın BirGün’e, Berat Albayrak’ın da Cumhuriyet gazetesine gönderdikleri 'Cevap ve Düzeltme' yazılarında kendileriyle ilgili ifadeleri yanıtlamakla sınırlı kalmayıp, gazeteler ve gazetecilere hakaret etmelerinin haksızlık olduğunu vurgulamıştım” diyerek Kaplan’ı eleştirdi (12 Ekim).
Anayasa Mahkemesi kararları
Ekim - Aralık döneminde Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), gazetecilerin hakları veya medya özgürlüğüne dair bir kararı kamuoyuna yansımasa da, yüksek mahkeme bireysel başvuru anlamında adalet arayanlardan rağbet görmeye devam ediyor. Diyarbakır’da 16 Kürt medya çalışanının tutuklanması ve Musa Anter cinayeti dosyasının 30 yıl sonra zamanaşımından düşürülmesi, bu dönemde AYM’ye taşındı. AYM’ye bir başvuru da, tazminata mahkum edilmesinden sonra AYM kararına rağmen yeniden yargılama yapmaya yanaşılmaması nedeniyle Adıyaman Gerger Fırat gazetesi yetkilisi Hacı Boğatekin'den geldi.
Nitekim, diğer hak kategorileri kapsamında da çok sayıda başvuru alan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Zühtü Arslan, Venedik'e yaptıkları çalışma ziyareti sırasında, “Anayasa Mahkemesi basitçe şunu söylüyor: 'Ülkedeki her bir ihlali telafi etmeye gücüm yetmez.' Bu nedenle benzer davaları ele alırken mahkemenin yorumunu takip etmek gibi önleyici tedbirler almak zorundayız” çağrısı yaptı.
AYM, Türk Ceza Kanunu'na (TCK) “Dezenformasyon” adıyla eklenen 29. maddenin iptali için CHP’nin yaptığı başvuruyu esastan görüşeceğini bildirdi.
AYM Başkanı’ndan “imdat”: Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan ve beraberindeki heyet, AYM ve Avrupa Konseyi’nin ortaklaşa yürüttüğü “Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi” kapsamında Venedik'e çalışma ziyareti yaptı. AYM heyeti, çalıştayda, İtalya Anayasa Mahkemesi üyeleri, anayasa ve insan hakları profesörleriyle bir araya geldi. Toplantılarda, Türkiye ve İtalya başta olmak üzere farklı Avrupa ve Balkan ülkelerindeki uygulamalar ele alındı. Arslan açılış konuşmasında, “Anayasa Mahkemesi basitçe şunu söylüyor: 'Ülkedeki her bir ihlali telafi etmeye gücüm yetmez.' Bu nedenle benzer davaları ele alırken mahkemenin yorumunu takip etmek gibi önleyici tedbirler almak zorundayız. 10 yıllık anayasa şikayeti deneyimi, ihlallere karşı etkili ve başarılı bir başvuru yolu olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu yolun gelecekteki başarısı, sadece Anayasa Mahkemesine değil başta diğer mahkemeler olmak üzere tüm paydaşlara bağlıdır… Bu bağlamda bugün tüm anayasa mahkemelerinin, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, insan hakları ve demokrasi ilkeleri gibi anayasal demokrasinin temel dayanaklarını korumak için var olduğu açıktır” dedi (16 Aralık).
Boğatekin ikinci kez AYM’ye başvurdu: Cinsel istismardan hapis yatan Akit gazetesi eski başyazarı Hüseyin Üzmez’in AKP’den milletvekili seçilen Mehmet Metiner’e söylediği “Dönek misin, yoksa inek misin?” sözünü, 2011'deki yazısında alıntılayan Adıyaman Gerger Fırat gazetesi yetkilisi Hacı Boğatekin, Ocak 2013’te “kişilik haklarına saldırı” gerekçesiyle aldığı 3 bin 500 TL tazminat cezasını, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen düzeltilmeyince, yeniden AYM yolunu tuttu. Boğatekin, “Oğul Memo… Sen nesin?” başlıklı yazısında Metiner hakkında, “Gerçekten sen nesin? Önce İstanbul Belediyesi. Sonra Fazilet Partisi. Ardından Hadep Genel Başkan Yardımcılığı. Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi... Peki bütün bunlar neyin nesi?” diye yazıyordu. İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin mahkumiyet kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce Mayıs 2014’te onanması üzerine AYM’ye giden Boğatekin, hukuk mücadelesini Kasım 2017’de kazanmıştı. Ancak yerel mahkemenin AYM kararı gereği “yeniden yargılama yapmaya” yanaşmaması üzerine gazetecinin avukatları bir kez daha AYM’ye başvurdu (10 Aralık).
16 Kürt gazetecinin tutukluluğu AYM’de: Diyarbakır’da “örgüt üyeliği” iddiasıyla 16 Haziran’da tutuklanan 16 gazetecinin tutuklanması Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı. Tutuklamaları hukuka aykırı olarak değerlendiren gazetecilerin avukatları AYM’ye yaptığı başvuruda, gazetecilerin düşünce ve ifade özgürlüğü ile güvenlik hakkının ihlal edildiğini savundu. Avukatlar “meşru ve orantılı olmayan” bir müdahale olarak, tutuklamalarla, gazetecilere ve özelde muhalif Kürt basını tamamen susturma ve işlemez hale getirme, çoğulculuğu bastırma ve demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünün sınırlandırılmasının amaçladığını bildirdi (27 Kasım).
Anter dosyası AYM'ye taşındı: Aydın ve gazeteci Musa Anter'in 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'da devlet ajanlarınca öldürülmesiyle ilgili Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21 Eylül'de verdiği zamanaşımı kararı, 19 Ekim'de AYM'ye taşındı. Anter ailesi ve avukatları, mahkeme heyetinin verdiği karar ardından Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne başvuruda bulunarak, gerekçeli karar ardından esasa dair itirazlarını sunacaklarını belirtti. İstinaf'a yapılan başvuru üzerinden üç hafta geçmesine rağmen gerekçeli kararın açıklanmaması üzerine dosya, AYM'ye taşındı. Anter'in oğlu Dicle Anter, sosyal medya hesabından "Musa Anter davasının gerekçeli kararı çıkmadı. İstinafa başvuru yaptıktan sonra 19 Ekim'de de Av. Selim Okçuoğlu ile AYM'ye başvurumuzu gerçekleştirdik" paylaşımında bulundu (21 Ekim). |
AYM’den “Sansür Kanunu”na dair ilk inceleme: Anayasa Mahkemesi, CHP'nin, “sansür yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la Türk Ceza Kanunu'na (TCK) eklenen 29. maddenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle yaptığı başvuruya ilişkin ilk incelemesini yaptı. Başvuruda eksiklik tespit etmeyen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, iptal istemini daha sonra belirlenecek bir günde esastan görüşerek karara bağlayacak. Düzenlemenin yürürlüğünün durdurulması istemine de esas inceleme aşamasında karar verilecek (26 Ekim).
CHP “Dezenformasyon”u AYM’ye taşıdı: CHP, kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak bilinen “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu”, Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Parti, birçok boyutuna itiraz ettiği kanunun özellikle 29. maddesiyle Türk Ceza Yasası'na (TCK) 217/A madde olarak, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu eklenmesine tepki gösteriyordu (14 Ekim).
AİHM kararları
Ekim, Kasım, Aralık döneminde medya özgürlüğü alanında herhangi bir karar almayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yalnızca Özgürlükçü Demokrasi gazetesini imtiyaz sahibi İhsan Yaşar ve editörü Mehmet Ali Çelebi’nin 2018’de tutuklanmasına dair başvuru nedeniyle Türkiye’den savunma istedi.
AİHM Çelebi ve Yaşar için savunma istedi: AİHM, KHK ile kapatılmadan önce Özgürlükçü Demokrasi gazetesini imtiyaz sahibi İhsan Yaşar ve editörü Mehmet Ali Çelebi’nin 11 Nisan 2018’de tutuklanmasına dair Türkiye’den savunma vermesini istedi. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan davadan Çelebi’ye “örgüte yardım” iddiasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezası verirken, İhsan Yaşar’ı “silah bulundurmak” gerekçesiyle 10 ay hapse mahkum etmişti. AİHM, Türkiye’ye, “bilgi ve fikirlerin yayılması anlamında ifade özgürlüğü ihlal edildi mi?” ve “özgürlük ve güvenlik hakkına uygun hareket edildi mi?” şeklinde sorular yöneltti. Ayrıca, başvurucuların özgürlüklerinden mahrum bırakılmasının, sözleşmenin 5 ve 10 maddeleri bağlamında, 18. maddeye aykırı olup olmadığı da soruldu (5 Aralık).
RTÜK’ten haberler
Son üç ayda RTÜK, yaklaşan genel seçim öncesi, eleştirel kanalları keyfi ve orantısız cezalarla zayıflatmaya yönelik girişimlerini sürdürdü. Muhalefet partileri kadar gazetecilik meslek örgütlerinin de tepkilerine neden olan RTÜK, TELE1, Fox TV ve Halk TV’ye ağır cezalar verdi.
TİP İstanbul milletvekili Sera Kadıgil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye dönük sözlerine ilişkin “Bir tek gün pazara gitse şu cümleyi kurmaya utanır” sözleri, gazeteci Ayşenur Arslan’ın “mimikle terörü övdüğü” gerekçesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapsin “halkın iradesine darbe" olarak nitelendirilmesi, cezalara gerekçe oluşturdu.
TBMM Genel Kurulu’nda, RTÜK’te boşalan bir üyelik için yapılan gizli oylamada, AKP kontenjanından Mete Hacı Arifoğlu seçildi.
RTÜK’ten TELE1, Halk TV ve Fox TV’ye ağır cezalar: RTÜK, programlarda yapılan yorumların “eleştiri sınırlarının ötesinde” olduğuna hükmederek, TELE1 ve Fox TV’ye ceza verdi. RTÜK, Halk TV'de yayınlanan Medya Mahallesi programına üç ayrı ceza verdi. Yayında “terörün mimikle övüldüğü” savıyla programın üç kez durdurulmasına ve yüzde 3 para cezası verilmesine karar verildi. Aynı programın farklı tarihlerdeki iki ayrı yayınına da yine yüzde 3 para cezası verdi. RTÜK’ün ceza gerekçeleri ise, Ayşenur Arslan’ın “açıklamalarıyla seçimlerle terör eylemlerini bağdaştırma gayreti içinde bulunduğu” iddiası… Arslan, karar üzerine sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Ben neymişim! Mimiklerimle terörü övmüşüm ya! RTÜK tabii bunu anında yakalamış ya! Bir de kaşımı kaldırsam neler olur!" dedi. Prof. Dr. Emre Kongar ve Merdan Yanardağ’ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını “halkın iradesine darbe" olarak nitelemeleri ve Süleyman Soylu’yu eleştirmeleri nedeniyle TELE 1’e yüzde 3 idari para cezası verildi. Ayrıca TELE 1'e Açıkça programında Gökmen Karadağ’ın eleştirilerinin “eleştiri sınırlarının ötesinde” olduğunu iddia etti ve yüzde 3 para cezası kararı verdi. İlker Karagöz İle Çalar Saat programında, TİP İstanbul milletvekili Sera Kadıgil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye dönük sözlerine ilişkin “Bir tek gün pazara gitse şu cümleyi kurmaya utanır” sözleri nedeniyle Fox TV’ye yüzde 3 idari para cezasına oy çokluğuyla karar verildi. RTÜK, bu sözlerin “eleştiri sınırlarının ötesinde” olduğuna hükmetti (22 Aralık).
RTÜK’ten “AKP propagandası”na yeşil ışık: RTÜK üyesi Okan Konuralp, AKP’nin “Türkiye Yüzyılı” belgesine doğrudan atıf yapılan Sağlık Bakanlığı’nın “HealthTürkiye” adlı tanıtım filminin “ücretsiz ve zorunlu” olarak yayınlatılması için RTÜK’ün karar aldığını açıkladı. Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Konuralp, karara tepki göstererek, filmin AKP’nin siyasi propagandası olarak hazırlandığını hatırlattı (3 Kasım).
RTÜK’ün boş koltuğu AKP’nin oldu: TBMM Genel Kurulu’nda, RTÜK’te boşalan bir üyelik için yapılan gizli oylamada, AKP kontenjanından Mete Hacı Arifoğlu seçildi. Açık olan üst kurul üyeliği için İYİ Parti grubu Murat İde ve Çiğdem Akdemir’in, AKP grubu ise Batuhan Mumcu ve Mete Hacıarifoğlu’nun isimlerini aday olarak bildirmişti. Ancak, oylamada adaylarının isimlerini sunmayan İYİ Parti ise TBMM Başkanlığı ve Başkanlık Divanı'nın kararlarıyla kontenjan hakkının AKP'ye verilmiş olmasına karşı idari dava açmaya hazırlanıyor (1 Kasım).
TELE1’e RTÜK cezasına durdurma: Ankara 2. İdare Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), TİP milletvekili Serra Kadıgil’in Diyanet eleştirisi nedeniyle TELE 1’e verdiği 3 günlük ekran karartma cezasını oybirliğiyle durdurdu. Yürütmeyi durdurma kararında, “Ekteki dava dilekçesinde yer alan tüm iddialara cevap teşkil edecek şekilde detaylı bir açıklama yapılarak ve dava konusu işlemin sebep ve gerekçelerinin; işleme dayanak teşkil eden tüm bilgi ve belgelerin içinde bulunduğu işlem dosyasının onaylı bir örneğinin sunulmasının istenilmesine” ve “Dava konusu işlemin hangi yasa hükümleri uyarınca tesis edildiğinin (madde ve fıkra belirtilmek suretiyle) açıkça bildirilmesinin istenilmesine” karar verildi (26 Ekim).
RTÜK’ün boş koltuğu bir AKP ve İYİ Parti’nin: Eski CHP’li Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye geçmesiyle RTÜK üyeliğinde dengeler değişmiş, istifa eden üyenin yerine İYİ Parti yerine AKP kontenjanından bir ismin seçileceği öngörülmüştü. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın da AKP’den ve milletvekilliğinden istifa etmesiyle avantaj yine İYİ Parti’ye geçti. CHP kontenjanından RTÜK üyesi İlhan Taşçı, bağımsız İzmir milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye katılmasıyla RTÜK’teki boş koltuğun yine AKP’ye verileceğini açıklamış, “RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin de üç aydır boş olan üyelik için seçim yazısını ‘gönül rahatlığıyla’ artık TBMM’ye gönderebilir” demişti. Taşçı, AKP Şanlıurfa milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba’nın 20 Ekim’de, partisinden ve milletvekilliği görevinden istifa etmesiyle boşalan RTÜK üyeliğinin İYİ Parti’ye geçeceğini söyledi (20 Ekim).
Bir ceza daha TELE 1’i kapatabilir: RTÜK üyesi Okan Konuralp, RTÜK’ün TİP milletvekili Sera Kadıgil’in Diyanet ve iman hatiplerle ilgili sözleri nedeniyle TELE 1’e üç gün yayın durdurma cezası verdiğini duyurdu. Konuralp, söz konusu kararın TELE1’i yayın lisansını kaybetme aşamasına getirdiğine dikkati çekti ve "Şubat 2023’e kadar benzer bir ceza alması halinde TELE 1, RTÜK eliyle kapatılacak. Kadıgil’in sözleri şüphesiz ifade ve basın özgürlüğünün güvencesi altındadır. Bu hukuki gerçeğe rağmen alınan karar, Ebubekir Şahin’e verilen talimatların sonucudur. Toplumu bu cezalarla susturabileceklerini sanmaları ise çaresizliklerindendir. Başaramayacaklar, biliyorlar” dedi (19 Ekim).
RTÜK iktidar için yine cezalandırdı: RTÜK, Halk TV, TELE 1, KRT ve Kafa Radyo’ya oy çokluğuyla yüzde 3 para cezası verdi. Gerekçe olarak, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarını televizyonda tartışarak Serhat Albayrak ve Zehra Taşkesenlioğlu'nun “küçük düşürülmesi” gösterildi. İzmir'in kurtuluşunda tek kurşun atmadık’ diyen eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın sözlerinin eleştirilmesi nedeniyle de Kafa Radyo'ya da yüzde 3 idari para cezası uygulandı (6 Ekim).
RTÜK cezaları
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Ekim-Kasım- Aralık 2022 döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına toplam 5 para cezası ve 3 gün yayın durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına 2 idari para cezası uyguladı.
Kurul, televizyon kanallarına 371,240 TL, radyo kuruluşlarına 52,127 TL olmak üzere toplam 423, 367 TL idari para cezası verdi (Reklam ve ticari yayınların değerlendirme dışı bırakıldığı “RTÜK cezaları” bölümü, RTÜK’ün 26 Ekim-7 Aralık 2022 arasında yaptığı yedi toplantının kayıtları incelenerek hazırlandı).
RTÜK, TV kanallarına “kin ve düşmanlığa tahrik” ilkesinin ihlali nedeniyle üç günlük yayın durdurma cezası uyguladı. Kurul “küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler” nedeniyle üç, “tarafsızlık” ilkesinin ihlali nedeniyle iki, “insan onuru ve özel hayatın gizliliği” nedeniyle bir, “milli manevi değerler” ilkesinin ihlali nedeniyle 1 kez idari para cezası verdi.
RTÜK, geçen yılın aynı döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına toplam 28 idari para cezası ve 2 kez yayın durdurma cezası vermiş, radyolara herhangi bir işlem yapılmamıştı. Kurul, TV kuruluşlarına toplam 5.469.679 TL idari para cezası ile cezalandırmıştı.
Kin ve düşmanlığa tahrik: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle TELE 1’e (Ayrıntılar programı) üç gün yayın durdurma cezası verdi.
Küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendindeki “kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez" ilkesinin ihlali nedeniyle Halk TV’ye (Neden Sonuç programı) 114.024,00 TL, KRT TV’ye (Ana Haber Bülteni) 38.460,00 TL ve Kafa Radyo’ya (Nihat’la Muhabbet programı) 48.296,00 TL idari para cezası verdi.
Tarafsızlık: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendindeki "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle Halk TV’ye (Sözüm Var programı) 117.296,00 TL, radiosputnik’e (Ali Çağatay İle Seyir Hali programı) 3.831,00 TL idari para cezası verdi.
İnsan onuru ve özel hayatın gizliliği: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle TELE 1 televizyonuna (Ana Haber Bülteni ve Gün Ortası programı) 38.460,00 TL idari para cezası uyguladı.
Milli manevi değerler: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "Yayın hizmetleri ... toplumun milli ve manevi değerlerine, ... aykırı olamaz" ilkesinin ihlali nedeniyle TELE 1 TV’ye (18 Dakika programı) 63.000,00 TL idari para cezası verdi.
(EÖ/NÖ)