İktidar, uzlaşma sağlanamaması veya kendisine karşı kullanılabilme endişesiyle “Dezenformasyon” tasarısını oylamadı ve düzenlemeyi Ekim ayına bırakmak zorunda kaldı. Ancak “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” adını verdiği bir yapı oluşturdu.
Temmuz - Eylül döneminde, gazetecilik hakları alanında muhalefet partilerinin girişimlerine konu olan meselelerin başında, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) resmi ilanları eleştirel gazetelerin editöryal politikalarına müdahale etmek için araçsallaştırması geliyordu. Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklamlarının iptal edilmesi ve diğer muhalif gazetelere yönelik resmi ilan cezaları, hem CHP’nin araştırma önergesi talep etmesinin gerekçesi hem de HDP’nin sunduğu üç soru önergesinin de konusuydu.
BİA MEDYA GÖZLEM/TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2022 TIKLAYIN- Gazeteciliği susturmak için sıra "dezenformasyon" taktiğinde TIKLAYIN- Gün gün üç aylık medya/ifade özgürlüğü ihlalleri/Tam metin |
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “10 veya 5 dosya üzerinden” yargıya zarar verildiğini savundu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise “İçeriden isimler Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl evcilleştirdiğini anlatıyor” başlıklı bir haber yayımlayan ve Altun’u medyaya direktif vermekle eleştiren haberi nedeniyle Reuters Ajansı’nı “manipülasyon” ve “dezenformasyon” ile suçladı.
Aynı dönemde, gazetecilik meslek örgütleri veya hak savunucularının en yoğun tepki gösterdikleri konuların başında, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel gazetesinin kamu ilanı alma hakkını iptal etmesi oldu. IPI/ Uluslararası Basın Enstitüsü öncülüğünde 19 uluslararası kuruluş, BİK’e kararından dönme çağrısı yaptı. Diğer yandan, BİK’in ilan ve reklam kesme cezaları konusunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararı olumlu karşılandı, “yapısal sorunun çözümü” için Meclise çağrı yapıldı.
Düzenlemeler
İktidar, uzlaşma sağlanamaması veya kendisine karşı kullanılabilme endişesiyle “Dezenformasyon” tasarısını oylamadı ve düzenlemeyi Ekim ayına bıraktı. Ancak “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” adını verdiği bir yapı oluşturdu.
Bu düzenlemeye karşı yapılan hazırlıklara benzer şekilde, Basın İlan Kurumu Genel Kurulu’nun 28 yıl sonra Basın Ahlak Esasları’nda değişikliğe gitmesini eleştiren ve bu girişimi “ahlak bekçiliği” olarak nitelendiren gazetecilik meslek örgütleri, yargıya başvurdu.
TGS ve TGC “Basın Ahlakı”nı Danıştay’a taşıdı: Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Gazeteciler Cemiyeti, 6 Temmuz’da yayımlanan 27 Mayıs 2022 tarihli “Basın İlân Kurumu 216 sayılı Basın ahlâk Esaslarına Dair Genel Kurul Kararı”nın ve “Resmi İlân ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”i yargıya taşıdı. TGS ve TGC, Anayasa’ya aykırı, kanuni dayanağı olmayan ve muğlaklıklar içeren hükümlere ilişkin Basın İlân Kurumu’na karşı “yürütmenin durdurulması” ve “iptali” talebiyle Danıştay 10. Dairesi’nde iki ayrı dava açtı. Davalarda Basın İlân Kurumu’nun (BİK) kanuni dayanağı olmayan yetki kullanımına dikkat çekilerek muğlak hükümlerle basın özgürlüğünün ihlâl edildiğine vurgu yapıldı ve BİK’in ahlak bekçiliği yaptığı belirtildi. İlânların adil dağıtımından sorumlu bir kurum olması gerekirken, BİK’in ilân kesme cezaları yoluyla özellikle iktidarın muhalif basın üzerinde uyguladığı baskının aktörü hâline geldiğinin altı çizildi. Dava dilekçelerinde AYM Genel Kurulu’nun “BİK’e sınırları belirlenmemiş bir yol sunan kurallar zinciridir” dediği pilot karara atıf yapılarak Basın Ahlâk Esasları ve 195 sayılı Kanun'un ‘Müeyyide’ kenar başlıklı 49. maddesinin yapısal sorun teşkil ettiği tespitiyle sorunun çözümü için TBMM’ne gönderilmesine karar verdiği hatırlatılmıştır (7 Eylül).
Dezenformasyon yasası olmadı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kuruldu: İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi oluşturulduğunu duyurdu. AKP-MHP’nin ‘dezenformasyonla mücadele’ iddiasıyla Meclis’e getirdiği ve sansürle sonuçlanacağı eleştirilerine neden olan 40 maddelik yasa tasarısı Adalet Komisyonu’nda kabul edildikten sonra TBMM Genel Kurulu’nun gündemine gelmişti. Bu sırada basın meslek örgütleri yasaya karşı eyleme geçmiş, gazeteciler birçok kentte sokağa çıkmıştı (5 Ağustos).
Yeni Basın Ahlak İlkeleri 28 yıl sonra değişti: Basın İlan Kurumu Genel Kurulu, 28 yıl sonra yeni Basın Ahlak Esaslarına Dair Genel Kurul Kararı’nı gazeteci üyelerinin itirazlarına karşın kabul etti. 27 Mayıs 2022’de kabul edilen yeni Basın Ahlak Esaslarına Dair Genel Kurul Kararı 216 sayılıyla 6 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararda resmi ilan yayımlayan gazetelerin internet sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının da Basın Ahlak Esasları’na uyması gerektiği belirtildi. Değişiklik gereği“Terörü özendirecek yayın yapılamaz” maddesi“Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez” şeklinde genişletildi ve“Suçu ve suçluyu övecek, halkı kin veya düşmanlığa tahrik edecek yayın yapılamaz” ilkesi esaslara eklendi. Kararda yer alan “terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsel verilmesi”, “aile yapısını bozmaya yönelik yayınlar”, “Türk toplumunun milli ve manevi değerlerini korumak” gibi kişiye göre farklı yorumlanabilecek hükümler, resmi ilana ihtiyaç duyan bağımsız veya eleştirel gazeteler ve onların online mecralarını güç durumda bırakacak (6 Temmuz).
Soru ve araştırma önergeleri
Temmuz - Eylül döneminde, gazetecilik hakları alanında muhalefet partilerinin girişimlerine konu olan meselelerin başında, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) resmi ilanları eleştirel gazetelerin editöryal politikalarına müdahale etmek için araçsallaştırması geliyordu. Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklamlarının iptal edilmesi ve diğer muhalif gazetelere yönelik resmi ilan cezaları, hem CHP’nin Araştırma Önergesi talep etmesinin gerekçesi hem de HDP’nin sunduğu üç soru önergesinin de konusuydu.
CHP’nin soru önergesiyle gündeme getirdiği diğer bir konu da, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın dağıtımını geciktirdiği veya tartışmalı şekilde reddettiği (sürekli) basın kartları oldu.
CHP’de “basın kartı” önergesi: CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından dağıtımı geciktirilen basın kartlarını TBMM gündemine taşıdı. Budak, “TBMM Genel Kurulu’nun açılması ile gündeme gelecek Dezenformasyon Kanun Teklifinin yasalaşmasını bekliyor. Kanun Teklifi yasalaştıktan sonra birçok basın mensubunun kartı sadece iktidara muhalif oldukları gerekçesiyle iptal edilebilecek” diye konuştu. Budak’ın soru önergesinde, “Süresi dolan basın kartlarının teslim edilmemesinin sebebi nedir? Son yapılan Basın Kartı Komisyonu toplantısında basın kartı iptal edilen ya da basın kartı başvurusu reddedilen gazeteci sayısı kaçtır? 24 Temmuz 2018’den beri kaç gazetecinin basın kartı, hangi gerekçelerle iptal edilmiştir? 24 Temmuz 2018’den kaç gazetecinin basın kartı başvurusu, hangi gerekçelerle reddedilmiştir?” soruları da yer aldı (27 Eylül).
Evrensel için HDP'den önerge: HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Basın İlan Kurumu'nun (BİK) Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklamlarını iptal etmesini TBMM gündemine taşıdı. Kerestecioğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının denetimi altında bulunan ve AYM kararlarını uygulamayan Basın İlan Kurumu hakkında soruşturma açacak mısınız?" diye sordu. Kerestecioğlu, "Evrensel gazetesinin 2019'da askıya alınan resmi ilan ve reklam yayımlama hakkı, 22 Ağustos 2022'de BİK tarafından tamamen iptal edilmiştir. BİK iptal gerekçesinde gazetenin, dört bin adetlik asgari fiili satış şartını yerine getirmediğini ileri sürmüş, Emek Partisinin il ve ilçe örgütleri ile farklı belediyelerin abonelik yöntemiyle gazete almasını usulsüz bulmuştur" dedi (7 Eylül). HDP'den Oktay'a "resmi ilan gaspı"na dair iki önerge: Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekili Züleyha Gülüm, BİK'in üç yıldır askıya aldığı Evrensel gazetesine ait resmi ilan hakkını iptal etmesini TBMM gündemine taşıdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın yanıtlaması talebiyle Meclis'e soru önergesi veren Gülüm, "Evrensel gazetesinde resmi ilan ve reklam verme yasağını kalıcı hale getiren karar hukuka aykırı değil midir? Kararın gerekçesinde sayılan 'Birden fazla gazete alma'nın suç sayılma dayanağı nedir? Basın İlan Kurumu, son 5 yıl içinde toplam kaç gazeteye ilan ve reklam yasağı getirmiştir? Getirilen yasakların gerekçeleri nelerdir? İktidarın bir kurumu haline gelen Basın İlan Kurumu hakkında bir denetleme mekanizması kurulacak mıdır? Evrensel gazetesine yönelik cezai işlemlerle halkın haber alma hakkının engellenmesi basın özgürlüğünün ihlali değil midir?" sorularını yöneltti. Oktay'a bir soru önergesi de HDP Iğdır milletvekili Dr. Habip Eksik'ten geldi (24 Ağustos). |
CHP, BİK için Araştırma Komisyonu istedi: CHP milletvekili Utku Çakırözer, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) üç yıldır resmi ilan cezası uyguladığı Evrensel gazetesinin resmi ilan hakkını tamamen kaldırmasına tepki gösterdi. Çakırözer, “Artık bu hukuk tanımamazlık, bu adaletsizlik son bulmalı. Basın özgürlüğü ve haber alma hakkımızın önündeki en büyük engellerden biri olan bu haksız cezaların ortadan kaldırılması ve BİK’in bu keyfi yetkisinin sınırlandırılması için Meclis’te derhal bir araştırma komisyonu kurulmalı. Bu keyfiyeti, bu hukuksuzluğu Meclis araştırmalı” dedi (23 Ağustos).
CHP Soylu’ya “basın özgürlüğü”nü sordu: CHP milletvekili Alpay Antmen, Ordu Fatsa’da köylüye müdahale eden jandarmanın “Basın özgürlüğü şu anda yok, videoya çekmeyin, kanunu aşağıda gösteririz size” sözlerini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya sordu. TBMM’ye önerge veren Antmen, Soylu’ya, “Kolluk personeli, basını engelleme ve ‘Kanunu gösteririm sana’ diyerek kanunları hiçe sayma cesaretini kim ya da kimlerden almaktadır; bu emri onlara kim vermiştir” sorularını yöneltti. Antmen’in Soylu’ya sorduğu sorular arasında, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının ‘Basın Hürriyeti’ başlıklı 28. Maddesini kaldıran bu Jandarma kimdir? Anayasayı ortadan kaldırmak suçunu işleyen bu kamu görevlisi hakkında ne zaman işlem yapılacaktır?” sorusu da var (28 Temmuz).
Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklardan
Rapor döneminde kamuoyu önünde medya veya adalet konularına eğilen iktidar temsilcilerinden Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “10 veya 5 dosya üzerinden” yargıya zarar verildiğini savundu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetle tutumuyla ilgili soru soran Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi’ye yol gösterdi: “Artık köşenden gereğini yapacaksın, Ahmet Bey (Hakan) yapıyor bak.” Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise, “İçeriden isimler Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl evcilleştirdiğini anlatıyor” başlıklı bir haber yayımlayan ve Altun’u medyaya direktif vermekle eleştiren haberi nedeniyle Reuters Ajansı’nı “manipülasyon” ve “dezenformasyon” ile suçladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 19 Ağustos’ta yayınladığı Türkiye ekonomisiyle ilgili bir podcast’te artan enflasyona rağmen faizin indirilmesi gibi ‘gariplikleri’ aktaran Britanya merkezli The Economist dergisine yüklendi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin danışmanı Yıldıray Çiçek, sokak röportajı yapan isimleri hedef aldı.
Cumhurbaşkanı’ndan Selvi’ye “Gereğini yap”: “Artık köşenden gereğini yapacaksın, Ahmet Bey (Hakan) yapıyor bak” (Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, katıldığı televizyon programında Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi'nin “Muhalefet şehir hastaneleri konusunda eleştiri yöneltiyordu, şimdi kesildi, nasıl açıklıyorsunuz?” şeklindeki sorusuna yanıt verdi; 29 Eylül).
Bakana göre “10 veya 5 dosya üzerinden tartışma”: “Bir ülkede 23 bin civarında hakim ve savcı, yaklaşık 7 bin civarında mahkeme olur ve 8 milyon civarında da dosya görülür, bu dosyaların içerisinden 10 veya 5 tane dosya üzerinden Türkiye'de tartışma yürür, yargı bu on dosyaya dönük eleştiriler üzerinden haksız bir şekilde değerlendirilse bu değerlendirme adil olur mu? Türkiye'deki yargıya dönük eleştirilere baktığınızda hemen hemen tamamı şu çerçeveye oturuyor: 'Benim istediğim kararı verirse Ankara'da hakimler var. Benim istemediğim kararı verirse sarayın hakimleri var. Benim istediğim gibi karar verirse hak ve adalet yerini bulmuş ama benim istemediğim gibi karar verirse zulüm zirve yapmış.' Bu adil bir değerlendirme değildir. Bunlar eleştirilebilir ama itham etmeden, hukuki sınırlar içerisinde, anayasa, kanun ve hukuk çerçevesinde bunu yapmakta fayda var. Türkiyemizde bunun anayasa, kanun ve hukuk çerçevesinde yapıldığı konusundaki değerlendirmelere baktığımızda büyük bir kısmının maalesef bundan uzak olduğunu söylemek zorundayız. O yüzden de burada büyük bir haksızlığın hakim ve savcılarımıza yapıldığını ifade etmek isterim… Bırakın hukuk kendi hükmünü icra etsin, bırakın yargı kendi hükmünü icra etsin, bırakın usul kendi hükmünü icra etsin, bırakın adalet yerini bulsun. Herkes hakim ve savcı gibi karar verip, hakim ve savcıları itham ederse bu yargıya da adalete de Türkiye'ye de yapılmış en büyük kötülüktür.” (Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Konya, Sultan Alparslan Kültür Merkezi'nde düzenlenen Selçuk Üniversitesi 2022-2023 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde konuştu; 19 Eylül).
Altun, Reuters’e kızdı: “Türkiye İletişim Modeli ile ulusal ve uluslararası çapta başarılı çalışmalara imza atan İletişim Başkanlığımızın, İngiltere merkezli Reuters haber ajansı tarafından hedef alınması, bizler için sadece ne kadar doğru yolda olduğumuzun göstergesi ve gurur vesilesidir. Son 4 yılda Türkiye'ye yönelik dezenformasyon kampanyalarına karşı koyduk, ülkemizi bu saldırılara karşı daha dayanıklı hale getirdik ve şeffaf bir iletişim ortamı oluşturduk. Aynı doğrultuda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye'ye uzun yıllar hizmet etmeye kararlıyız” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “İçeriden isimler Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl evcilleştirdiğini anlatıyor” başlıklı bir haber yayımlayan ve Altun’u medyaya direktif vermekle eleştiren haberi nedeniyle Reuters Ajansı’nı “manipülasyon” ve “dezenformasyon” ile eleştirdi; 31 Ağustos).
Nebati, The Economist’e yüklendi: “İma ettiğiniz gibi ekonomimizde ters giden bir şey yok. Cevap basit: Türkiye Ekonomi Modeli. Enflasyonun belini kırdığımızda hedeflerimize ulaşmamıza engel hiçbir engel kalmayacak. Bizi izlemeye devam edin” (Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 19 Ağustos’ta yayınladığı Türkiye ekonomisiyle ilgili bir podcast’te artan enflasyona rağmen faizin indirilmesi gibi ‘gariplikleri’aktaran Britanya merkezli The Economist dergisine yüklendi; 26 Ağustos).
Bahçeli’nin danışmanından tehditler: “…Mikrofonu tuttukları kişiler tarafından Sayın Erdoğan ve Bahçeli’ye, Cumhur ittifakına bir eleştiri, bir seviyesizlik yapılırsa, sokaklarda zombi gibi dolaşan sokak röportajcılarının sırıtışı, yılışı, kırıtışı kat kat artıyor. Bu halleri de mikrofon ahlakı taşımadıklarını gösteriyor. Kendilerini sokaklara salanlara sadık olduklarını göstermek için sergilemedikleri çirkeflik de kalmamıştır. Sokak kedisi, sokak köpeği, sokak faresi gibi isimlerle CHP’nin sokaklara ‘Röportajcı’ diye saldıklarının aşısı yapılmazsa inanın sokaklarda salgın hastalık kol gezecektir” (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin danışmanı Yıldıray Çiçek, sokak röportajı yapan isimleri hedef aldı; 18 Ağustos).
Tepkiler
Temmuz - Eylül döneminde gazetecilik meslek örgütleri veya hak savunucularının yoğun olarak tepki gösterdikleri konuların başında, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel gazetesinin kamu ilanı alma hakkını iptal etmesi oldu. IPI öncülüğünde 19 uluslararası kuruluş, BİK’ten kararından dönme çağrısı yaptı. Diğer yandan, BİK’in ilan ve reklam kesme cezaları konusunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararı olumlu karşılandı, “yapısal sorununun çözümü” için ise Meclise çağrı yapıldı.
Bu dönemde Musa Anter cinayeti dosyasında 30 yıllık cezasızlık ve zamanaşımı tehlikesi, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) eleştirel kanallara verdiği ağır cezalar, toplumsal eylemleri izleyen medya temsilcilerine yönelik polis şiddeti veya keyfi müdahaleleri, Yunanistan’dan gazeteci Evangelos Areteos'un daha önce sekiz yıl yaşadığı Türkiye'ye sokulmaması ve Konya Şehir Hastanesi'nde bir kardiyoloğun öldürülmesine getirilen yayın yasağı gibi pek çok dosya da eleştiri konusu oldu.
RSF’den Anter davasında “zamanaşımı” endişesi: RSF, Kürt aydın ve gazeteci Musa Anter'in 20 Eylül 1992'de katledilmesine ilişkin davayla ilgili yaptığı açıklamada, “RSF yetkilileri, bu vahşi cinayetin faillerine karşı harekete geçmeye çağırıyor ve zaman aşımı süresinin işletilmesinin Türkiye'nin basın özgürlüğü ortamına daha fazla zarar vereceğini vurguladı. Anter davasının zaman aşımının bir gün sonrası olan 21 Eylül'e ertelenmesi büyük endişe yarattı. Bu vahşi cinayetin 30. yıldönümünde, gazetecilere yönelik şiddetin cezasız kalmasına müsamaha gösterilmeyeceğine dair net bir sinyal gönderilmelidir” denildi (21 Eylül).
Sivas’ta saldırıya kınama: Sivas 4 Eylül Gazeteciler Cemiyet Başkanı Muhittin Karahan, yangını görüntülemeyen çalışırken polis memurunun saldırısına uğrayan DHA muhabirleri Hüsnü Ümit Avcı ve Arife Defne Arslan için geçmiş olsun mesajı yayımladı. Cemiyet, saldırıyı şiddetle kınadıklarını ve konunun takipçisi olacaklarını söyledi. Karahan, “Defalarca aynı üslupla ve şiddetle gazetecilere engel olmaya çalışan polis memurunun bu saldırısını şiddetle kınıyoruz. Konuyu takip eden Sivas Valisi Yılmaz Şimşek ve Emniyet Müdürü Burhan Akçay'ın gerekeni yapacağını umuyoruz. Sivas 4 Eylül Gazeteciler Cemiyeti olarak yargıya da intikal eden konunun takipçisi olacağız” dedi (17 Eylül).
Gazeteciler Cemiyeti’nden Halk TV tepkisi: Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Halk TV’ye 5 kez program durdurma ve iletişim gelirinin yüzde 11’ine ulaşan oranda para cezası vermesine, “Bu cezalarla RTÜK yaklaşan seçimde eleştirel tüm sesleri susturmak için görev yapacağını göstermiştir. Demokrasimize, basın ve ifade özgürlüğüne zarar veren her uygulamanın karşısında gazeteciliği savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle tepki gösterdi (15 Eylül).
Şiddete karşı dayanışma: Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), İstanbul Kartal Meydanı’nda 3 Eylül’de gerçekleşen Adalet Nöbeti eylemini takip ettikleri sırada polis şiddetine maruz kaldıkları gerekçesiyle Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Doğan Kaynak ile darp edilerek gözaltına alınan ETHA muhabiri Elif Bayburt için, İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya tutuklu yakınları, ETHA Editörü Nadiye Gürbüz, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekili Musa Piroğlu ile çok sayıda gazeteci katıldı. Açıklamada polis şiddetinin sistematikleştiğine dikkat çekildi (8 Eylül).
TGS tacize soruşturma istedi: TGS Kadın ve LGBT+ Komisyonu, 1 Eylül Dünya Barış Günü eyleminde Kadıköy İskele Meydanı'ndaki buluşmayı izleyen ve görüntüleyen bianet sitesi muhabiri Tuğçe Yılmaz'ın bir sivil polisçe taciz edildiğini bildirdi, ilgili görevli hakkında soruşturma açılması istedi. TGS, "Yılmaz'ı taciz eden sivil polisin kimliğinin açıklanmasını, hakkında derhal disiplin süreçlerinin işletilmesini istiyoruz. Kendisinin yapacağı suç duyurusunda da yanında olduğumuzu kamuoyuyla paylaşırız" şeklinde açıklama yaptı (3 Eylül).
UNI’den Evrensel’e destek: UNI Küresel Sendika'ya bağlı ve 500 binden fazla çalışanı temsil eden medya, eğlence ve sanat sendikaları, Basın İlan Kurumu’nun (BİK), 22 Ağustos’ta resmi ilan hakkını elinden aldığı Evrensel gazetesine dayanışmasını bildiren bir bildiri yayımladı. UNI Küresel Sendika Genel Sekreteri Christy Hoffman "Evrensel, faaliyetlerini reklam yoluyla finanse etme hakkına sahiptir ve mali ve siyasi bağımsızlığını sağlamak için reklam piyasasına erişime ihtiyaç duymaktadır. BİK'i Evrensel'in resmi ilan ve reklam yayınlamasını yasaklama kararını geri almaya çağırıyoruz" diye seslendi (2 Eylül).
RSF’den sınırdışıya kınama: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Yunanistan merkezli Real Gazetesi'nin yazarı Evangelos Areteos'un Türkiye'den sınır dışı edilmesine tepki gösterdi. RSF Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Evangelos Areteos’un uzun yıllardır yaşadığı Türkiye’den sınır dışı edilmesi, acı şekilde, yetkililerin eleştiriye gösterdikleri toleranssızlığın vardığı eşiğe işaret ediyor. Haksız karar geri alınmalı” denildi (29 Ağustos).
19 uluslararası örgütten BİK’e tepki: IPI öncülüğünde toplam 19 uluslararası basın, ifade özgürlüğü ve insan hakları örgütü, İngilizce ve Türkçe yayımladıkları ortak açıklamayla Basın İlan Kurumu’na (BİK) Evrensel gazetesinin kamu ilanı alma hakkına yönelik iptal kararını derhal geri çekme çağrısı yaptı. Aralarında RSF, CPJ, IFEX, İsveç PEN, Article 19 gibi kurumların da dahil olduğu bildiride, “BİK, gazetelerin yayın hayatı için hayati önem taşıyan kamu ilanlarının bağımsız ve adil bir biçimde dağıtılmasında düzenleyici bir rol oynamalıdır, eleştirel haber kurumlarını baskılayarak sansür mekanizmasını yaygınlaştırmada değil” denildi (26 Ağustos).
Resmi İlan için TBMM'ye çağrı: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş ve Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Basın İlan Kurumu'nun (BİK) Evrensel gazetesinin reklam hakkını iptal etmesine TGC Burhan Felek Konferans Salonu'nda yapılan bir basın toplantısıyla tepki gösterdi. Meslek örgütleri, verdiği resmi ilan kesme cezalarıyla basın özgürlüğüne düzenli olarak müdahale eden, son olarak Evrensel'in resmi ilan ve reklam hakkını iptal eden BİK'in haksız ve hukuksuz uygulamalarına tepki göstermek için bir araya geldi. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, BİK'in Cumhuriyet, Sözcü ve BirGün gibi gazetelere uyguladığı ilan kesme cezalarına dair Anayasa Mahkemesi'nin Mart'a verdiği, Resmi Gazete'de ise 10 Ağustos'ta yayımlanan pilot kararını hatırlattı ve yapısal bu sorunun çözümü için Meclise çağrı yaptı. Toplantıda, DİSK Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren, TGC Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Güç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, TYS Başkanı Adnan Özyalçıner ve Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdi Tütmez açıklama yaptı (25 Ağustos). |
Evrensel’e ilan gaspına tepkiler: Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikal kuruluşlar ve gazetecilerden oluşan geniş bir çevre, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel gazetesinin resmi ilan hakkını iptal etmesini kınadı. CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, TBMM'deki basın toplantısında, bir eline Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Basın İlan Kurumu (BİK) kararını, diğer eline de BİK'in Evrensel kararını alıp “Biraz vicdan, biraz insaf” dedi. BİK, üç yıldır gasp ettiği Evrensel gazetesine ait resmi ilan ve reklam hakkını 22 Ağustos'ta gazeteye tebliğ ettiği kararla tümüyle iptal etmişti. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kahramanmaraş milletvekili Ali Öztunç, “Göstermelik gerekçelerle Evrensel gazetesine uygulanan resmi ilan yasağı halkın öğrenme hakkına karşı bir saldırıdır. Bu karanlık günleri dayanışma ile geçeceğiz” derken Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, “Onu boğmak isteyen Basın İlan Kurulu'nun inadına Evrensel'e destek zamanı... Evrensel'in yaşaması ve halkın haber alma hakkı için... #EvrenselSusmaz” diye yazdı. İletişim Haberleşme Posta ve Çağrı Merkezi İşçileri Sendikası’ndan yapılan açıklamadaysa, “İşçi ve emekçilerin hak arama mücadelesinin basındaki sözcüsü Evrensel gazetesi BİK resmi ilan alması hukuksuz biçimde iptal edilerek Evrensel ekonomik olarak susturulmaya çalışılmıştır” denildi. TGS de, “Üç yıldır @EvrenselGzt'nin resmi ilân almasını hukuksuzca engelleyen Basın İlân Kurumu, dayanaksız ve keyfi bir kararla bu hakkı tümüyle iptal etti. BİK’in boğma girişimine karşı -27 yıldır olduğu gibi- Evrensel emekçilerinin yanındayız. #EvrenselSusmaz” şeklinde açıklama yaptı. CHP Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer, HDP Iğdır milletvekili Habip Eksik, Türkiye İşçi Partisi (TİP), CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, gazeteci ve yazar Can Dündar, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de tepki gösterenler arasındaydı (24 Ağustos).
Kuray’a gözaltına kınama: TGS ve RSF, inşaat işçilerinin hakları için yaptıkları eylemi izleyen gazeteci Zeynep Kuray'ın gözaltına alınmasına tepki gösterd, gazetecinin serbest bırakılmasını talep etti. TGS, “Emlak Konut önünde anayasal hakkını kullanarak eylem yapan, parasını isteyen 10 inşaat işçisi için utanmadan bu kadar polis toplamışsınız, bir de emekçinin sesini duyuran Zeynep Kuray'ı gözaltına alıyorsunuz. Meslektaşımızı derhâl serbest bırakın” şeklinde açıklama yayımlarken RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Kanunsuzluk olarak bizim gördüğümüz, işçi eylemi sırasında Zeynep Kuray veya diğer medya temsilcilerinin kamuoyunu bilgilendirme çabaları değil, tam bir keyfiyet altında gazetecilere müdahale edilmesidir. Kuray serbest bırakılmalıdır dedi (12 Ağustos).
BİK cezalarına AYM mahkumiyeti olumlu: Basın meslek örgütleri, Basın İlan Kurumu’nun ilan ve reklam kesme cezalarına dair verdiği AYM’nin verdiği ihlal kararını olumlu karşıladı: TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, “Basın İlan Kurumu yaptırımlarının eleştirel gazetecilik üzerinde bir cezalandırma, yıldırma, susturma aracı olarak kullanıldığı ülkenin en yüksek mahkemesi tarafından teyit edilmiş oldu” derken, TGC Yönetim Kurulu “TBMM BİK’e yönelik Anayasa Mahkemesi kararını uygulamalıdır” başlıklı bir açıklama yayımladı. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise “Medyayı düzenleyen kurumların, demokratik işlerliğinin sağlanması daha fazla geciktirilemez” ifadelerini kullandı. ÇGD açıklamasında da, “Karar, iktidarın ‘sansür araçları’ndan birine dönüşen BİK’e ders niteliğinde olup, Ekim ayında tekrar gündeme gelmesi öngörülen ‘dezenformasyon düzenlemesi’ adlı sansür teklifinin bazı maddeleri ile teklifin zihniyetini de boşa düşürmüştür” dedi (11 Ağustos).
CFWIJ’den “kadın gazeteciye şiddet” tepkisi: Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), Türkiye’de, 1 Ocak-5 Ağustos 2022 döneminde 41 kadın gazetecinin fiziksel şiddete maruz kaldığını, 17’sinin de gözaltına alındığını duyurdu. Ankara’da bulunan gazeteciler Kübra Kırımlı ve Sibel Hürtaş, biber gazı, plastik mermi ile polis saldırısına maruz kalan gazetecilere yönelik şiddete karşı örgütlü mücadele çağrısı yaptı (6 Ağustos).
Tehditlere sessiz kalmayın: TGC ve RSF gibi gazetecilik meslek örgütleri, Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’un kapısına dana dili koyarak tehdit eden ve kendisini Op. Dr. Mustafa Yücel olarak tanıtan kişinin KRT programcısı Zafer Arapkirli ve Halk TV'de Medya Mahallesi programını hazırlayıp sunan Ayşenur Arslan’ı tehdit etmesini kınadı ve yetkililerden acil önlem almalarını talep etti. TGC açıklamasında, “Meslektaşlarımıza gelecek her türlü zarardan, bu tehdit ve hedef göstermelerle ilgili işlem yapmayan ve önlem almayanların sorumlu olacağını kamuoyunun dikkatine sunuyoruz” denildi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da “Tehditlere öfkeyle tanık oluyor, yetkilileri durumun ciddiyetini kavramaya çağırıyoruz” dedi (4 Ağustos).
TRT için “tarikat kadrolaşması” endişesi: Haber Sen Genel Başkanı Mesut Balcan, TRT’de yönetici kadrolarına kurum dışında yapılan atamalardaki liyakatsizliğe dikkat çekerek, mensubu oldukları tarikat ve cemaatlerle övünüp cihatçıları öven kişilerin atandığını anlattı. Balcan, “Kurumda artık cemaatler savaşı yaşanıyor. Kurumu cemaatlere teslim etmeyeceğiz. Bunu kabul etmiyoruz, alışmayacağız” dedi. Medyada yer alan haberlerde açıkça terörü öven fotoğraflar ve köşe yazıları paylaşan Hamit Yaz’ın, Radyo Dairesi Başkanlığına getirildiğini hatırlatan Balcan “Bir süre önce Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden TRT Diyarbakır Müdürlüğüne atanan Hamit Yaz’ın, açıkça tarikatları ve şiddeti övdüğü ortadadır. Yaz’ın, Diyarbakır’da görev yaptığı süre içinde sosyal medya hesabı üzerinden de cihatçıları öven ve destekleyen paylaşımlarda bulunmaya devam ettiğini de görmekteyiz” ifadelerini kullandı (29 Temmuz).
RSF’den polis şiddetine tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, KESK Ankara Şubeleri Kadın Platformu’nun feshedilen İstanbul Sözleşmesi lehine Ankara Kızılay’da yapmak istediği ancak polisçe engellenen basın açıklaması sırasında gazetecilerin engel ve şiddetle karşılaşmasını kınadı. Önderoğlu “Polisin şimdi de, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkanların buluşmasında medya temsilcilerine karşı gösterdiği #şiddet ve ‘devam et’ söylemleri, sadece eylem izlemesi yasaklanan haberciye değil tüm kamuoyuna yönelik işlenen açık bir saygısızlıktır” açıklaması yaptı (26 Temmuz).
Basın Bayramı değil! TGC, TGS, DİSK Basın İş, ÇGD, Basın Konseyi ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, medya temsilcilerinin 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü'nü "Basın Bayramı" olarak kutlayamadıklarını açıkladı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş gazete binalarından ve matbaalardan sansür memurlarının kovulmasının üzerinden 114 yıl geçtiğini belirtirken "Gazeteciler tüm bu baskılara karşı elinden geleni yapıyor. Ama baskıları durduracak olan sadece gazeteciler değil. Bu bir demokrasi sorunu. Tüm toplumun, demokrasiye, gazeteciliğe, haber alma hakkına, basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkması gerekiyor. Unutmayalım 114 yıl önce sansürü kaldıranlar sadece gazeteciler değildi" dedi. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye'de hala 38 gazetecinin tutuklu ve 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye'nin 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada olduğuna dikkat çekti ve şöyle dedi: "Şeffaflık ve basın özgürlüğü çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Çok sesli çağdaş bir toplum olabilmenin yolu, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasından geçiyor." RSF Türkiye Temsilcisi ve bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu da "Türkiye'de gazeteciler, iktidarın mesleğin hak ve kazanımlarını inkar ettiği, ayrımcılık ve ayrıcalıklarıyla mesleği böldüğü bir 24 Temmuz daha yaşıyor" dedi. Önderoğlu iktidara 20 yıl önce 'düşünce suçu ayıbı'na karşı mücadeleyle gelen bir partinin, gazeteciliği partizanlık ve propaganda ile özdeşleştirerek haberciliğe ilişkin vizyonda korkunç bir yıkım yarattığını belirtti. ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, baskının da direncin de artığı bir dönem yaşadığımızı belirterek "İktidarın, otoriter ve faşist yönetim anlayışını sürdürebilmek için basına baskıyı varlık nedeni saydığı günlerdeyiz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve kontrolündeki RTÜK ile Basın İlan Kurumunun, halkın haber alma hakkı yolunda araştırmacı, sorgulayıcı gazetecilik yapan basın organları ile gazetecilere yönelik mali yaptırım, soruşturma ve yargılamaları artırdığı, daha da artıracağı tartışmasız bir gerçek" dedi. Basın Konseyi de, "Medyanın siyasi ve ekonomik kuşatma altına alınması nedeniyle maalesef 'Gazeteciler ve Basın Bayramı' olarak kutlayamıyoruz. Basın özgürlüğünün her geçen gün yara alması, sansürün horlatılmasıyla 'bayram' olmaktan çıkan 24 Temmuzlar, artık 'mücadele günü' oluyor" açıklaması yaptı (24 Temmuz). |
Tehdit eden polis için tepki: DİSK Basın İş, Konya Şehir Hastanesinde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya’nın öldürülmesinin protesto edildiği eylemde görev yapan gazetecilerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin tarafından tehdit edildiğini duyurdu ve İstanbul Valiliği’ne sordu: “İşlem yapmak için ne bekliyorsunuz?” (7 Temmuz).
VOA ve D. Welle engeline ABD tepkisi: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, RTÜK’e lisans başvurusu yapmadıkları gerekçesiyle internet siteleri 30 Haziran'da mahkeme kararıyla erişime engellenen Amerika'nın Sesi (VOA) Türkçe ve Deutsche Welle (DW) Türkçe ile ilgili açıklama yaptı. Price, sosyal medya hesabından kısa bir mesaj paylaşarak “RTÜK'ün, Türkiye'de ifade ve medya özgürlüğü üzerindeki hükümet kontrolünü daha da arttırarak VOA Türkçe ve DW'nin internet sitelerine erişimi engelleme kararından üzüntü duyuyoruz. Özgür basın, güçlü bir demokrasi için şarttır” dedi (6 Temmuz).
Yayın yasağına tepkiler: DİSK Basın-İş, KESK Haber-Sen, Fatih Polat ve Can Gürses gibi çok sayıda gazeteci ve medya kurumu, Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya'nın öldürülmesine ilişkin haberlere yayın yasağı getirilmesine tepki gösterdi. DİSK Basın İş açıklamasında, “Sansür yasası henüz Meclis'e gelmedi ama sansür kurumu RTÜK devrede. Şiddeti engelleyemeyenler haberini yasaklıyor” derken KESK Haber-Sen de “RTÜK sansür kurumu olmaya devam ediyor! Halkın haber almasını engellemek suçtur!” ifadelerini kullandı. Can Gürses de tepkisini, “Herkesin pencereye çıkıp avazı çıktığı kadar ‘İmdaaaat!’ diye bağırması gereken noktayı çoktan geçtik” sözleriyle gösterdi. Fatih Polat da, “Madem ‘Yazılı, görsel ve sosyal medya ile internet ortamında faaliyet gösteren medyaya, olaya ilişkin haberlere yönelik yayın yasağı kararı getirilmiştir’, biz de manavlık ya da kasaplık yapalım o arada. Yasağı koyanlar da keyifleri olursa olayın haberini yapsın. Tımarhaneee...” diye yazdı. İfade Özgürlüğü Derneği'nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz ise, “İnternet haber siteleri açısından Konya 5’inci Sulh Ceza Hakimliği kararı bağlayıcı değildir. Kaldı ki bu karar haber sitelerine de tebliğ edilmemiştir, tebliğ edilmeyen ve varlığından haberiniz olmayan kararların haber siteleri açısından bir bağlayıcılığı söz konusu olamaz” diye konuştu (6 Temmuz).
Yeni Basın Ahlak Esasları’na tepki: Basın meslek örgütleri, 6 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanan yeni Basın Ahlak Esaslarıyla iktidarın eleştirel gazeteler üzerinde editoryal baskı oluşturacağı konusunda tepki gösterdi. Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın imzasının bulunan açıklamada, basın meslek örgütleri “Basın İlan Kurumu (BİK) tüm yazılı ve dijital medyanın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) olmaya hazırlanıyor” dedi. Düzenlemenin Basın İlan Kurumu’na keyfi tutumla geniş bir sansür yetkisi verildiğini ifade etti (6 Temmuz).
Hatay’daki saldırıya kınamalar: Hatay Gazeteciler Cemiyeti, Altınözü Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve üyeleri Mahmut Şan’ın, 5 Temmuz akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişi veya kişilerin saldırısına uğramasını kınadı. HGC açıklamasında, “Meslektaşımıza acil şifalar diliyor, bir an önce eski sağlığına kavuşmasını dilerken, konunun bizzat takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. Toplumu aydınlatmak için mesai mefhumu gözetmeksizin görevini icra eden gazetecilere gerçekleştirilen fiziki saldırılar asla kabul edilemez” dedi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, saldırının sorumlularının yakalanıp hukuk önünde hesap vermelerini talep etti (6 Temmuz).
Dayanışma
Temmuz - Eylül döneminde, gazetecilerin alanda haber yaparken maruz kaldıkları baskı ve şiddeti konu alan ve küratörlüğünü Cansu Pişkin’in yaptığı “Saldırı Altında” isimli fotoğraf ve video sergisi açıldı.
20 Eylül 1992’de Diyarbakır’ın Seyrantepe semtinde öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter (Apê Musa) için anma etkinliği düzenledi. Hak savunucuları, cinayet dosyasında zamanaşımı kararının çıktığı Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı da izledi. Rize’de üniversite öğrencilerinin taciz ve mobbinge uğradığına yönelik iddiaları haberleştirdiği için yargılanan ÇGD Rize Temsilcisi ve gazeteci Gençağa Karafazlı'ya yoğun destek vardı.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Rum kesimi askerince öldürülen Anka Ajansı muhabiri Adem Yavuz, ölümünün 48. yıldönümünde unutulmadı.
Karafazlı'ya yoğun destek: Rize’de üniversite öğrencilerinin taciz ve mobbinge uğradığı iddialarını haberleştirdiği için yargılanan ÇGD Rize Temsilcisi ve gazeteci Gençağa Karafazlı'ya yoğun destek vardı. Ortak yazılı açıklamaya, Çay İnisiyatifi Meclisleri, Of Çay Üreticileri Meclisi, Artvin Hopa Çay İnsiyatifi Meclisleri, SOL Parti Rize İl Örgütü, CHP, İYİ Parti Merkez İlçe Başkanı Gönül Er, Belediye İş, TİP, Gıda-İş, EMEP Rize ve Artvin İl ve İlçe örgütleri, Doğu Karadeniz, Hopa ve Kemalpaşa Halkevleri, İHD Genel Merkezi ve Rize Temsilciliği, KESK Rize Şubeler Platformu, KESK Trabzon Şubeler Platformu, Samsun Eğitim Sen, Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Cervatoğlu, HDP Milletvekili Murat Çepni, ESP Fındıklı İlçe Örgütü, Yeşil Direniş Ekoloji, Yaşam ve Dayanışma Yolcuları, İDEF, İÇDER, Pilarget Doğa ve Yaşam Derneği, Yerel Aktüel53, Haber Rize çalışanları, ÇGD Genel Merkezi, TGS ve Tüm Bel Sen Rize Şubesi destek verdi. Gazetecinin yargılandığı duruşmayı da izleyenler arasında siyasi parti temsilcileri, Çay Meclisi üyeleri, İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) temsilcileri ve yerel gazeteciler de vardı (26 - 27 Eylül).
Anter davası düşerken yoğun ilgi: Anter davasına zamanaşımına tepkiler: Gazeteci yazar Musa Anter’in 20 Eylül 1992'de Diyarbakır’da devlet görevlerince öldürülmesiyle ilgili yargılamanın zamanaşımından düşme kararı verilen son duruşmasına, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP Milletvekilleri Fatma Kurtulan, Rıdvan Turan, Kemal Pekgöz, Emek Partisi Ankara İl Başkanı Şükran Doğan da katıldı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği düşme kararına, Adliyenin A Kapısı’nda Mithat Sancar, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Musa Anter’in oğlu Dicle Anter ile Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, milletvekilleri tepki gösterdi (21 Eylül).
Anter 30. yılında anıldı: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'ın Seyrantepe semtinde öldürülen Kürt bilge, gazeteci ve yazar Musa Anter (Apê Musa) için anma etkinliği düzenledi. Cumhuriyet mahallesindeki 442'nci sokakta yapılan anmaya, Musa Anter'in oğlu Dicle Anter, DFG, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), milletvekilleri İmam Taşçıer ve Gülistan Kılıç Koçyiğit, hasta tutuklu yakınları, Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), Diyarbakır 78'liler Girişimi, gazeteci Hüseyin Aykol ve çok sayıda kişi katıldı (20 Eylül). |
Dink Ödülleri TİHV ve Akbar’a: Uluslararası Hrant Dink Ödülü, bu yıl çevrimiçi bir törenle, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Afganistanlı kadın hakları mücadelecisi Shaharzad Akbar’a verildi. Vakıf adına izleyicilere hoşgeldiniz diyen Ödül Komitesi Başkanı Ahmet İnsel, “Bu gece, ülkemizde demokrasi mücadelesinin güçlenmesine, toplumda daha fazla kök salmasına ve tahakkümcü irade ve güçlerin demokratik yöntemlerle etkisiz bırakılmalarına inancımızı sizlerle paylaşmak istiyorum” diye konuştu. Törenin açış konuşmasını yapan Yargıç ve İnsan Hakları Aktivisti Albie Sachs, umuda ve dayanışmaya vurgu yaptı. Ödül sahibi TİHV temsilcisi Metin Bakkalcı da “Özel çalışma alanımız olan işkence ve diğer ağır/ciddi insan hakları ihlallerinin son bulacağı bir ortam yaratma amacı ile çalışmalarımızı kuvvetlendiriyoruz ve öyle ki temel amacımız işkencesiz bir dünya hayalini gerçekleştirip bizim gibi kurumlara ihtiyacın kalmadığı bir ortam yaratmak ve dolayısı ile kendi varlığımızı sonlandırmaktır” diye konuştu. Küresel feminist hareketi ve insan hakları hareketini de Afgan halkıyla dayanışmaya çağıran ödül sahibi Shaharzad Akbar, “Taliban'ın kadın düşmanlığını normalleştirmemeye çağırıyoruz. Sahadaki Afgan kadınların ‘ekmek, iş, özgürlük’ ve tüm insan hakları için seslerini ve taleplerini yüksek sesle tekrar etmeye çağırıyoruz” dedi (15 Eylül).
Gazeteci Yavuz unutulmadı: 1974'te görevini icra etmek üzere Kıbrıs Barış Harekatı'na katılan ve gözleri bağlı iken Rum kesimi askerince öldürülen Anka Ajansı muhabiri Adem Yavuz, ölümünün 48. yıl dönümünde Sivas’in Hafik İlçesi’ne bağlı Çınarlı Köyü’ndeki mezarı başında anıldı. Gazeteci Yavuz, 26 Ağustos 1974'te Adana Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetmişti. Gazeteciyi mezarı başında ananlar arasında, yurttaşların yanı sıra Sivas İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Kadir Algın, AK Parti Milletvekili Semiha Ekinci, 4 Eylül Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Muhittin Karahan, Türkiye Spor Yazarları Derneği Şubelerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Kemal Çağlayan da vardı (28 Ağustos).
“Saldırı Altında” fotoğraf ve video sergisi açıldı: Gazetecilerin alanda haber yaparken maruz kaldıkları baskı ve şiddeti konu alan “Saldırı Altında” isimli fotoğraf ve video sergisi açıldı. İşlerini yaparken saldırıya uğrayan gazeteciler, sergiyi gezerken "Bize yapılan bu baskı, halkın haber alma hakkını kısıtlıyor", "Bize uygulanan şiddet bizi korkutmuyor, mücadeleye itiyor" yorumlarını yaptı. Saldırı Altında sergisi 3 Eylül'e kadar (pazar hariç) her gün 11- 19 saatlerinde İstanbul Beyoğlu’ndaki Kıraathane binasında gezilebilir. Serginin küratörlerinden Cansu Pişkin, açılışta "Gazetecilere yönelik şiddet haber akışının içinde kayboluyor. Bu serginin amacı, o anları öne çıkararak gazetecilerin maruz kaldığı şiddeti biraz daha görünür kılmak” dedi (23 Temmuz).
Raporlar
Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı adli istatistiklerine, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sayısındaki artış ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” davalarındaki büyük artış yansıyor.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Temmuz ve Ağustos ayı Medya İzleme Raporu’nda Basın İlan Kurumu için “Meşruiyetini yitirmiş bir kurum” dedi.
Reuters Ajansı, Jonathan Spicer imzasıyla “İçeriden isimler Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl evcilleştirdiğini anlatıyor” başlıklı bir rapor yayımladı. Metinde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un medyaya direktif verdiğine de yer veriliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, 2011 yılında 4 milyon 717 bin olan ulusal gazetelerin günlük ortalama tiraj toplamı, 2016’da bazı gazetelerin kapatılmasıyla 3 milyon 603 bine, 2021 yılında da ekonomik krizin etkisiyle 1 milyon 990 bine geriledi.
Adalet Bakanlığı istatistiklerinde “Adalet” yok: Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı adli istatistiklerine göre, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sayısında artış gözlendi. Başvuruların yarıya yakınını “adil yargılanma hakkının ihlali” oluşturuyor. Bu ihlali “Mülkiyet hakkı” ve “Ayrımcılık yasağı” ihlalleri izliyor. İşkence ve kötü muamele başvurularında da büyük artış var. Şarkıcı Gülşen’in de tutuklanmasına neden olan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” davalarında ise patlama yaşandı. Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı 2021 yılı adli istatistiklerine göre, ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısında 2020’ye göre yüzde 22,6 oranında artış var. 2014-2021 yılları arasında toplam dosyaların yüzde 4,3'ü, bozularak gelen dosyalardan oluşuyor. 2021’de bozularak gelen dosya sayısı 2014 yılına göre yüzde 128,6 oranında arttı. Ceza mahkemelerinde görülen davalarda mahkûmiyet oranlarında da artış görüldü. 2014 yılında yüzde 37 olan mahkûmiyet karar oranı, 2021’de yüzde 50’ye çıktı. “Anayasal düzene karşı suçlar” kapsamında 2021'de yaklaşık 55 bin kişi hakkında dava açıldı. Bu sayıya bozulup gelen dosyalar da dahil. “Kamu barışına karşı suçlar” kapsamında ise 19 bin dosya bulunuyor. Bu başlık, TCK 216. Maddede tanımlanan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunu da içeriyor. 2014'te 260 olan bu maddeden açılan dava sayısı, 2021'de bin 953'e çıktı. TCK'nın “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü bölümü kapsamında 2021'de 12 bin 670 dava açıldığı görüldü. Bu başlık, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” (TCK 301) suçlarını kapsıyor. Davaların büyük çoğunluğu “Cumhurbaşkanına hakaret” maddesinden açıldı (15 Eylül).
ÇGD raporunda BİK: Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Temmuz ve Ağustos ayı Medya İzleme Raporu’nu “BİK meşruiyetini yitirmiş bir kurumdur” diyerek paylaştı. ÇGD raporunda “Halkın vergilerinin temel oluşturduğu resmi ilan ve reklamların yayınlanması karşılığında ödenen ücretler, iktidarın propagandasını yapan yayın organlarını ayakta tutmak için kullanılırken, Türkiye’de emekçilerin mücadeleleri ve haklarını savunmayı yayın politikası olarak belirleyen Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı, ağustos ayı itibariyle BİK tarafından tamamen iptal edildi” denildi. (6 Eylül).
Reuters’den “Türkiye’de haber denetimi” raporu: Reuters Ajansı, Jonathan Spicer imzasıyla “İçeriden isimler Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl evcilleştirdiğini anlatıyor” başlıklı bir rapor yayımladı. AKP'nin basına yönelik baskı ve haber denetimine yer veren raporda, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un medyaya direktif verdiği belirtilerek “Bu kişilerden bazılarına ve Reuters'ın bazı mesajları incelemesine göre, Altun'un yetkilileri talimatlarını telefon görüşmeleri veya Whatsapp mesajlarıyla veriyor” denildi. Gazete, Basın İlan Kurumu'nun Evrensel'e yönelik reklam ve ilan kesme cezasına ve Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Polat'ın görüşüne de yer verdi. Raporda Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın 2020'nin sonlarında Maliye Bakanlığı’ndan istifa etmesi sürecinde iktidara yakın medyanın büründüğü suskunluk da örnek olarak yer aldı (31 Ağustos).
Günlük gazete tirajı 2 milyonun altına indi: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yazılı medya istatistiklerine göre, 2011 yılında 4 milyon 717 bin olan ulusal gazetelerin günlük ortalama tiraj toplamı, 2016’da bazı gazetelerin kapatılmasıyla 3 milyon 603 bine, 2021 yılında da 145 ulusal gazetenin günlük ortalama tiraj toplamı karşılığı olarak, ekonomik krizin etkisiyle 1 milyon 990 bine geriledi. 2016-2021 yılları arasını kapsayan son 5 yılda ulusal gazetelerin tirajı yüzde 45 düşmüş oldu. 2021 yılında yayın bölümünde çalışanların yüzde 35’i üniversite mezunu değil. 2011-2021 arasındaki 10 yılda ise ulusal gazetelerin tirajı yüzde 58 düştü. Gazetelerin yıllık tiraj toplamı 881,2 milyon oldu. 2011 yılında gazetelerin yıllık tirajı 2 milyar 130 milyon idi. Bu da son 10 yılda tiraj toplamının yüzde 59 düşmesi demek (26 Temmuz).
TGC Ödülü tutuklanan Kürt gazetecilere: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), 2022 Basın Özgürlüğü Ödülü'nü 8 Haziran'da gözaltına alınıp 16 Haziran'da tutuklanan 16 Kürt gazeteciye verdi. Ödülü Seçici Kurulu açıklamasında, "Siyasette seçim söylemlerinin yaklaştığı bir dönemde yurttaşların haber alma hakkını engellemek, tek tip gazeteci, tek tip haber yaratma amacıyla tutuklanan 16 Kürt gazeteci; Abdurrahman Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Suat Doğuhan ile Zeynel Abidin Bulut'un şahsında mesleklerini yapmaları engellenen tüm gazetecilerle, tutuklu gazetecilere..." denildi (8 Temmuz). |
TİP’li Şık’tan “Diyarbakır” tutuklamaları raporu: Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, Diyarbakır'da düzenlenen operasyonda sekiz gün gözaltında kaldıktan sonra 16 Haziran’da tutuklanan 16 gazeteci ile ilgili “Gazetecilik Yine Suçlama Konusu” başlıklı bir raporu kamuoyuna sundu. Şık'ın tutuklanan gazetecilerin avukatları, çalıştıkları kurumların yöneticileri/iş arkadaşları, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan gazetecilerle görüşerek hazırladığı raporda gazetecilere yöneltilen suçlama, “Sterk TV ve Medya Haber TV isimli televizyon kanalları ile JinNews Haber Ajansı’nın PKK/KCK güdümünde yayın yaptıklarını, TV kanallarında yayınlanan programlarda 'PKK propagandası yapmak' ve 'Silahlı terör örgütü üyeliği' suçlaması yöneltilen gazetecilerin de 'Basın Komitesi' adı altında oluşturulan birime bağlı çalıştığı polis ve savcılık kaynakları tarafından iddia edilmektedir” sözleriyle aktarıldı (23 Haziran).
İşten çıkarmalar / ayrılmalar
Temmuz - Eylül döneminde en az sekiz medya temsilcisi işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı. Bu rakam, geçen yılın aynı döneminde de aynıydı.
Şen, Halk TV’den ayrıldı: Halk TV’de “Açıkça” programının daimi konuğu hukukçu Salim Şen kanalla yollarını ayırdığını duyurdu. Twitter hesabından duyurduğu ayrılığını, Şen, “Bazen ayrılık kaçınılmazdır. İçinizden gelen ses artık gitmeniz gerektiğini söyler ki o vicdanınızın sesidir. Öz saygınızı korumak adına ilkelerinize daha bir sarılırsınız. Tüm izleyenlere, kanal emekçilerine, herkese çok çok teşekkürler. Hoşçakal Halk TV” sözleriyle aktardı (24 Eylül).
Toktaş, Halk TV’den ayrıldı: Halk TV genel yayın yönetmeni Suat Toktaş, attığı bir tweet ile Halk TV'den ayrıldığını açıkladı. Toktaş, “Halk TV ile buraya kadar. Halk TV’nin ekran arkasındaki/önündeki fedakar emekçileriyle birlikte sayıca bizi üçe, dörde katlayan kanalları geçerek bayrağı 2,5 yılda zirveye diktik. Yolun açık olsun Halk TV, yolunuz açık olsun can arkadaşlarım. Teşekkürler Cafer Mahiroğlu” dedi. Görevi bırakma nedeni henüz bilinmiyor (15 Eylül).
Dilipak, Akit’ten ayrıldı: Gazeteci Abdurrahman Dilipak, 30 yıla yakın bir zamandır yazdığı Yeni Akit gazetesini bıraktığını açıkladı. Dilipak, “Seçime doğru gidiyoruz. Ben sivil bir kişiyim ve siyasi düşüncelerim de var. 5G ve aşı konusunda benim tavrım belli. Bu konularda da iktidarın içindeki belli bir lobinin görüşleri ile çelişen görüşlerim var. Bu ayrışma süreci Mc Kinsey ile başladı. İstanbul sözleşmesi, yolsuzluk, aile ve adalet konusunda itirazlarım vardı. Buna ek olarak; çevre, gıda, Trans-Humanizm gibi konularda farklı düşündüğümüz bir çok nokta ortaya çıktı. Tabi iktidara yakın bir kanal çevresinde bu görüşlerim tepki alıyordu. Sonuç böyle oldu” dedi (3 Eylül).
CNN Türk’te beş gazeteci işsiz: Demirören Medya Grubu kuruluşlarından CNN Türk, Programlar Departmanı’ndan Kameraman Serkan Topal, Montaj bölümünden Barış Şahin ve Ceyhun Ekici ile Yapımcı Yusuf Karakaya ve Gökhan Çalık ile yollarını ayırdı (1 Ağustos).
Hürriyet'ten çıkarılanlar "işe iade ve tazminat"ta kazandı: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Hürriyet Gazetesi'nde işten çıkarılan gazetecilerin açtığı davadaki işe iade ve tazminat kararının kesinleştiğini duyurdu. TGS'nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, "Hürriyet'ten atılan üyelerimizle ilgili sendikal tazminat ve işe iade kararı istinafta bugün KESİNLEŞTİ. Mahkeme Demirören Medya'ya 'sendikalı gazeteciyi işten atamazsın' dedi. Sıra diğer davalarımızda. #SendikaHürriyettir #GazetecilerinGücü" ifadelerine yer verildi (5 Temmuz) |
(EÖ/SA/NÖ)