*Almanya'ya göç eden işçi kadınlar (Kaynak: Ekmek ve Gül internet sitesi)
Fatma Aydemir Almanya'ya göç etmiş Türkiyeli bir ailenin Almanya'da doğmuş büyümüş bir üyesi. Almanya'nan Karlsruhe kentinde doğan Aydemir, Frankfurt'ta Alman Dili ve Edebiyatı üzerine üniversite eğitimi aldı. TAZ (Tageszeitung) Gazetesinin köşe yazarı olan Aydemir, gazetenin Türkçe yayın projesinin yürütücülerinden. Berlin'de yaşıyor. 2017'de yayınlanan ilk romanı "Ellbogen" (Dirsek) çeşitli ödüller kazandı. 2019'da Hengameh Yaghoobifarah ile birlikte derlediği Eure Heimat ist unser Albtraum (Sizin Memleketiniz Bizim Kâbusumuz) adlı antoloji yayınlandı. 2022 yılında ikinci romanı Dschinns (Cinler) yayınlandı. Kitap, "Robert Gernhardt Ödülü"ne layık görüldü.
Fatma Aydemir, Almanya'da yaşayan göçmenlerin durumu kadar Türkiye"nin siyasi, ekonomik, toplumsal durumunu da takip ediyor. Yaşananlardan hem bir gazeteci hem de bir feminist olarak etkilendiğini söylüyor: "Türkiye'de baskıya uğrayan kadın ve kuirler ile dayanışma içinde olmam için Türkiyeli olmam gerekmiyor. Kürt siyasetçilere ve gazetecilere yönelik baskı çok endişelendirici. Azınlıklar bildim bileli zaten hep zor durumda. Otoriter rejimlerin her yerde güçlendiği bir zamana tanık oluyoruz. Yaptığım işlerle, elimden geldikçe bu sorunu işlemeye çalışıyorum."
Aydemir anlatılacak daha fazla göç hikayelerinin olduğunu düşünüyor: "Sadece politik anlamda radikal değil de sanatsal olarak da..."
*Fatma Aydemir (Fotograf: Sibylle Fendt)
Türkiye'den göç etmiş bir ailenin Almanya'da doğmuş bir üyesi olarak, göç olgusu sizin için ne ifade ediyor?
Kendim göç etmediğim halde, kendimi uzun zaman göçmen olarak tanımladım. Çünkü dışardan hep öyle algılandım. Büyüdüğüm kasabada olsun, okuduğum okullarda olsun... Tabii ırkçılıkla da karşılaşıyorum ama ırkçılıktan ziyade, insanın hiç farkında olmadan içine işleyen şey, ötekileştirilme aslında: İşte "esmersin", "göze batıyorsun", "adın değişik", "neden acaba?". "Çünkü Alman değilsin. Peki, Alman değilsen, nesin?". "Göçmenim" deyip geçiyorum işte. Kolay bir cevap ama tabi ki yalan! Sınıfsal olarak bir Afgan göçmenle hiç alakam yok, yasal olarak zaten Alman vatandaşıyım. Yani ister istemez göç konusuyla hayatım boyunca ilgilendim. Hem gazetede yayınladığım köşe yazımda hem yazdığım romanlarda göç olgusunun hayatlarımızda bıraktığı izleri inceliyorum.
"Göçü hem politik hem felsefi bir durum olarak yaşıyorlar"
Fotograf: Wikimedia.org
Türkiye'den Almanya'ya göç etmiş insanların hikayeleri hem haber hem de çeşitli film ve dizilerin konusu oldu, oluyor. Bir gazeteci olarak sizin Türkiye'den Almanya'ya yönelik göçe ilişkin gözlemleriniz neler?
Bence ekranda anlatılan hikayeler, birbirinden çok farklı ve ilginç ama anlatılacak çok daha fazla göç hikayeleri var, daha radikal bakış açıları mesela... Sadece politik anlamda radikal değil de sanatsal olarak da... Edebiyatta bunu Emine Sevgi Özdamar yıllardır yapıyor. Romanlarının tarzı deneysel. Yarattığı karakterler, göçü hem politik hem felsefi bir durum olarak yaşıyorlar.
Tiyatroda Nuran David Çalış ve Selen Kara gibi isimler çok ilginç çalışmalar yapıyorlar. Yeni göç dalgası da konu oluyor mesela veya eski göç grubu içerisinde yaşanan etnik ve politik çatışmalar.
*Fatma Aydemir'in "Cinler" adlı romanından uyarlanan, Biride Selen Kara'nin yönettigi aynı adlı tiyatro oyunundan (Fotograf:Jessica Reiss)
"Çoğunluğun hala iktidara oy vermesi şaşırtıyor"
Almanya basınında Türkiyeli göçmenler nasıl yansıyor?
Son zamanlarda grup halinde pek bahsedilmiyor Türkiyeli göçmenlerden aslında. Gündemde daha çok Suriyeliler, Kuzey Afrikalılar ve Ukraynalılar var. Yani son yıllarda gelen ve siyasi tartışmalara malzeme olan gruplar. Aslında sadece Türkiye'de seçim olduğunda Türkiyeli göçmenler basına konu oluyorlar. Çoğunluğun hala iktidara oy vermesi şaşırtıyor. Ama bence daha şaşırtıcı olan durum hayatında Türkiye'de hiç yaşamamış veya 40 yıl önce göç etmiş olan insanların, hala oy hakkına sahip olmaları.
Almanya basınında Türkiyeli gazeteciler için iş bulma olanağı ne kadar yaygın?
Şu son senelerde göç eden gazeteciler için zor. Dil sorunu var, birkaç yazını çevirirler ya da çok ünlü isimler devamlı olarak köşelerini çevirtirler. Ama dil bilmeden geçim sağlamak gazeteci için nerdeyse imkânsız. Burada doğup büyümüş olan nesil için iş imkanları öncesine göre artıyor, ama gazeteciliği tercih eden az genç var. Çünkü maaşlar düşük ve rekabet çok bu sektörde. Sigortalı işler çok az. İşçi ailelerden gelen, yeni yeni üniversite okuyan bir nesil daha yüksek yaşam standardı arıyor doğal olarak.
Almanya'da doğmuş Türkiye kökenli bir gazeteci olarak, Türkiye'deki gelişmeleri takip edebiliyor musunuz? Yaşananlar sizi ve yakın çevrenizi ne kadar etkiliyor?
Tabii ki takip ediyorum ve etkileniyorum. Yakın çevrem Türkiye'ye hala çok bağlı. Aileleri orada. Sık sık gidip geliyorlar. Ama bir feminist olarak da etkileniyorum. Türkiye'de baskıya uğrayan kadın ve kuirler ile dayanışma içinde olmam için Türkiyeli olmam gerekmiyor.
Kürt siyasetçilere ve gazetecilere yönelik baskı çok endişelendirici. Azınlıklar bildim bileli zaten hep zor durumda. Otoriter rejimlerin her yerde güçlendiği bir zamana tanık oluyoruz. Yaptığım işlerle, elimden geldikçe bu sorunu işlemeye çalışıyorum.
"Eski göçmenlerin Türkiye'ye yaklaşımı hala nostaljik ve milliyetçi"
Yeni kuşak Türkiyeli göçmenlerin daha önce Almanya'ya göç etmiş Türkiyelilerle etkileşimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Arada bir kutuplaşma olduğunu düşünüyorum, çünkü büyük bir sınıf farkı var. Son yıllarda Türkiye'den Almanya'ya göç edenler, daha çok akademisyen, entelektüel kesimler. Daha önce göç etmiş işçi ailelerle dil haricinde bir ortaklıkları yok. Diğer yandan tabii yeni gelenler daha çok muhalif kesimler ve ne yazık ki eski göçmenlerin Türkiye'ye yaklaşımı hala nostaljik ve milliyetçi. Dolayısıyla bu kuşaklar arasında bir güvensizlik durumu olduğunu düşünüyorum. (DD-FD)
GAZETECİLERDEN ALMANYA GÖÇÜ'NÜN 61 YILI
1- “Dünün vasıfsız işçilerinin çocukları, toplumun etkin bir parçası oldular”
2- "Göç olgusunun hayatlarımızda bıraktığı izleri inceliyorum"
3-"Almanya'da insanlar paralel toplumlar halinde yaşıyor"
4-İlknur Bilir: "Göçmenlik tam zamanlı bir iş gibi"
5- Elif Yalaz: "Buraya herkes bir şeylerinden vazgeçerek geliyor"
6 - Ayşim Alpman: "Göç, mecbur kalmadıkça özenilecek bir durum değil"
"Gazetecilerden Almanya Göçü'nün 61 yılı"2021 yılı verilerine göre, Almanya'da 3 milyona yakın Türkiyeli yaşıyor. 30 Ekim 1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında işgücü anlaşmasının imzalanmasının üzerinden geçen 61 yıllık sürede, Almanya'daki Türkiyelilerin sayısı sürekli olarak artış gösterdi. 1973 yılına kadar, anlaşmanın imzalanmasının üzerinden 12 yıl geçtiğinde, yaklaşık olarak 800 bin Türkiyeli Almanya'ya göç etmişti. Ekonomik temelli olarak gelişen bu göçün ardından, 1971, 1980 askeri darbeleri sırasında uygulanan baskı, 1990'lı yıllarda artan çatışmalar ve sonucunda köyleri boşaltılan, faile meçhul cinayetlere, gözaltında zorla kaybettirilmelere, toplu tutuklamalara maruz kalan Kürtler ve diğer muhalif kesimler, siyasi temelli göçle Almanya'ya gitti. 2013'teki Gezi protestoları ve 15 temmuz 2016'daki başarısız darbe girişimi kapsamında KHK'ler ile işlerinden çıkarılan, haklarında soruşturma hazırlanıp Fethullah Gülen Cemaatiyle ilişkilendirilenler ve 11 Ocak 2016'da "Bu Suça Ortak Olmuyoruz" bildirisi nedeniyle haklarında dava açılan, KHK ile işlerinden çıkarılan akademisyenler Almanya'ya göç etti. Bütün bu süreçlere gazetecilik yapanlar da dahil ve şahit oldu. 1961 yılındaki işgücü anlaşmasından bu yana ekonomik veya politik sebeplerle Türkiye'den Almanya'ya gitmiş, göçmen olmuş gazeteciler kendi hikayelerini, 61 yıllık göçün etkileri ve sonuçlarına dair gözlemlerini anlatıyor. Yazı dizisi bianet ve beraberce derneği ortaklığıyla, "Göçün Yüzleri: Almanya-Türkiye" projesinin bir parçası olarak yayınlanacak. |