İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), kamuoyunda ayrıcalıklı muamele gördükleri gerekçesiyle “Beşli çete” olarak nitelendirilen finans çevrelerine yönelik eleştirilere set çekmek için önce TBMM Başkanlığı’na “şirket itibarını zarar” gerekçesiyle gazeteciler için hapis öngören bir düzenleme teklif etti, yoğun tepki üzerine ise düzenlemeyi torba tekliften çıkardı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şimdi de medya programlarına “toplumun milli ve manevi değerler”i adına el attı: Resmi Gazete’de çıkan “Basın ve Yayım Faaliyetleri ile İlgili 2022/1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi"nde bazı televizyon kanallarının özellikle yabancı içerikleri uyarlayarak yayımladığı programların “Toplumun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı” ve bunların “yıkıcı etkileri”ni bertaraf etmek için gerekli adımların atılacağı belirtildi. Ancak RTÜK, Cumhurbaşkanı’nın rahatsız olduğu “manevi değerler” yönünden ve özellikle gün içi aile programları kapsamında çokça şikayet edilen iktidara yakın yayın kuruluşları karşısında genelde kayıtsız kalmayı tercih ediyor.
BİA MEDYA GÖZLEM/OCAK-ŞUBAT-MART 2022 TIKLAYIN- Gazeteciyi tek sesliliğe mahkum etmek mi? Öyle kolay değil! TIKLAYIN- Düzenlemeler, tepkiler, dayanışma, işsizlik |
“Şirketlerin itibarı” için teklif edildi, geri çekildi: AKP Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci’nin hazırladığı, beş AKP'li milletvekilinin imzası bulunan ve basın yoluyla haber yapan kişilere “şirket itibarını zarar” gerekçesiyle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve adli para ceza verilmesini öngören 39 maddelik torba kanun teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 39 maddelik yasa teklifinde basın yoluyla haber yapan kişilere "şirket itibarını zarar" gerekçesiyle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve adli para ceza verilmesi isteniyordu. Ancak AKP, gazetecilik meslek örgütlerinden gelen yoğun tepkiler üzerine, torba kanun teklifi hakkında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na bir önerge sunarak tepki çeken maddeyi “tekrar değerlendirmek üzere” geri çekti (28 - 31 Mart).
Cumhurbaşkanlıktan “Değerler” Genelgesi: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla, Resmi Gazete’de “Basın ve Yayım Faaliyetleri ile İlgili 2022/1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi" yayımlandı. Genelgede bazı televizyon kanallarının özellikle yabancı içerikleri uyarlayarak yayımladığı programların “Toplumun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı” ve bunların “yıkıcı etkileri”ni bertaraf etmek için gerekli adımların atılacağı belirtildi. Programların “Medya aracılığıyla milli ve manevi değerlerimizi yıpratmaya, aile ve toplum yapımızı temelinden sarsmaya yönelik açık ve örtülü faaliyetler” olarak tanımlandığı genelgede, bu yapımlara karşı ‘tedbir alınacağı’ ifade edildi. Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat, “AKP iktidarı, medya alanında Uzan grubundan Doğan grubuna uzanan 'alan temizleme' operasyonunu seçimlere kadar sürdürecek. Ölçü 'muhalif' içeriklerin ötesinde. Denetlenemeyen medya sahipliği sorun olarak görülüyor” değerlendirmesi yaptı (29 Ocak).
Soru ve araştırma önergeleri
Ocak, Şubat, Mart döneminde TBMM Başkanlığına sunulan soru önergeleri arasında, HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Çalışan Gazeteciler Günü için, özellikle yetkililerin basın kartına dair çifte standardına ve dijital medyaya çalışan gazetecilerin bu karttan mahrum bırakılmasına işaret etmek için verdiği soru önergesi vardı.
HDP’den “gazeteciler” önergesi: Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Çalışan Gazeteciler Günü ile ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi sundu. Gergerlioğlu, önergesinde, gazetecilik mesleğini yapabilen yurttaş sayısını, son 5 yıl içerisinde işten çıkarılan basın mensubu sayısını sorduktan sonra bu kişilerin işten çıkarılmasıyla ilgili bir araştırma yapılıp yapılmadığının da cevaplanmasını istedi. Önergede, “Basın kartı olan basın mensubu sayısı kaçtır?”, “Basın kartına son 5 yılda başvuru yapan basın mensubu sayısı kaçtır? Bu yurttaşlardan kaçına olumsuz cevap verilmiştir?” ve “Dijital yayın yapan basın yayın kuruluşlarına basın kartı verilmesiyle ilgili çalışmanız var mıdır? Yıllardır gündemde olan benim de kanun teklifi verdiğim bu konuda neden bir ilerleme kat edilmemiştir?” soruları da yer aldı (10 Ocak).
Cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklardan
AKP Sözcüsünden Kabaş’a tepki: “Hiçbir şekilde kabul edilemeyecek ahlaksız tabirdir. Bunun ifade özgürlüğüyle ilgisi yoktur. Cumhurbaşkanlığı külliyesine ahır demek millete hakarettir, devletin başına hakarettir… Keşke kaliteli bir muhalefetimiz olsa bu standardımızı yükseltir. Hakaret ve nefret siyasetine geçit vermeyeceğiz” (AKP Sözcüsü Ömer Çelik, gazeteci Sedef Kabaş'ın tutuklanmasıyla ilgili konuştu; 24 Ocak).
Bakan Gül’den “tutukla” talimatı: “Milletimizin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanımızı hedef alan edepten nasipsiz, çirkin sözleri lanetliyorum. Haset ve nefretten doğan bu hadsiz ve hukuksuz ifadeler, milletin vicdanında ve adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacaktır" (Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Tele1 TV programında eleştiren gazeteci Sedef Kabaş’ı hedef aldı (21 Ocak).
Bahçeli’den “nefret” dersi: “Kin ve nefretine yenilmiş, ifade ve düşünce hürriyetini tersten yorumlamış tetikçi bir gazetecinin Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı ağır ve affedilemez hakareti ne demokrasiyle, ne basın ahlakıyla, ne de hukukun evrensel ilkeleriyle bağdaşmayacak bir çarpıklık, bir çürüklüktür” (MHP Lideri Devlet Bahçeli, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözleri nedeniyle tutuklanan gazeteci Sedef Akbaş'ı hedef aldı; 22 Ocak).
Soylu’dan kanıtsız “İBB’de maaşlı gazeteci” iddiası: “Bazı gazetecilere maaş vermek sizi haklı çıkarmaz. Bazı gazetecilere her ay 15 bin lira, bazı gazetecilere her ay 30 bin lira maaş bağlamak sizi haklı çıkarmaz… (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 12 Ocak Çarşamba akşamı A Haber'de canlı yayımlanan "Melih Altınok ile Sebep Sonuç" programında, İBB’yi hedef aldı. İBB Sözcüsü Murat Ongun da, “İnşallah bu kez ispat eder” diye karşılık verdi, 12-13 Ocak).
Tepkiler
Konya’daki saldırıya RSF tepkisi: Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcisi Erol Önderoğlu, Konya Ereğli’de gazeteciler Umut Yaygır ve Özcan Saraç’ın saldırıya uğramasını kınadı. Önderoğlu, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Seçimler öncesi, 2019 benzeri bir politik fanatizmin yaygınlaşarak habercileri yine şiddet yoluyla susturmaya yeltenmesinden endişe ediyoruz” dedi (29 Mart).
TGC, TGS ve RSF’den “Şirket” kayıran teklife tepki: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, AKP Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci’nin hazırladığı, beş AKP'li milletvekilinin imzası bulunan ve basın yoluyla haber yapan kişilere “şirket itibarını zarar” gerekçesiyle hapis cezası öngören torba kanun teklifine tepki gösterdi. Önderoğlu “Kamuoyu bu usulsüzlüklerden tamamen bihaber olsun isteniyor” ifadelerini kullandı. TGC’den de, “Yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlarla ilgili haberlerin serbest dolaşımı bir kez daha engellenmek istenmektedir. Seçime gidilen bir süreçte gazetecilere, ekonomi habercilerine aba altından sopa gösterilmektedir. Bu madde kabul edilirse yurttaşların habere erişiminin önüne yeni bir engel konulacaktır. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne yeni bir darbe olan bu teklifin çekilmesi için iktidar ve muhalefet partilerine çağrı yapıyoruz” denildi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, 6361 Sayılı kanunda yapılmak istenen değişiklikte muğlak ifadelerle haberin suç haline dönüştürüldüğü kaygısını taşıdıklarını belirterek “Yine gazetecilere hapis yolunu gösteren bu düzenlemeden vazgeçilmelidir” dedi (28 Mart).
AKP vekilinden Mersin’deki saldırılara kınama: AKP Mersin Milletvekili ve TBMM Anayasa komisyonu katip üyesi avukat Zeynep Gül Yılmaz, Mersin’de son bir ayda yerel gazete ve gazetecilere yönelik yapılan saldırıları kınadı. Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne dair yolsuzluk iddialarının gündeme getirilmesinden sonra yapılan saldırılara değinen Yılmaz, “Belgeleriyle, delilleriyle yaptıkları haberi beğenmedikleri gazetecilere saldırı düzenlenmesi asla kabul edilemez” dedi (22 Mart).
Diyarbakır’daki iki gözaltıya tepki: RSF ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği gibi bazı gazetecilik meslek örgütleri, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ertuş Bozkurt ve Azadiya Welat gazetesi eski sorumlu müdürü Mikail Barut’un “Newroz günü olay çıkacakları” şeklinde isimsiz ihbarlar gerekçe gösterilerek gözaltı alınmalarına tepki gösterdi. Newroz gününü gözaltında geçiren iki kişi üç gün sonra serbest bırakıldı (21 Mart).
RSF gazeteciler için “acil önlem” istedi: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Ses Kocaeli gasetesini sahibi ve yazı işleri Güngör Arslan’un (60), İzmit'teki ofisinde 19 Şubat'ta öldürülmesiyle ilgili “cinayet göz göre göre yaşanmıştır, çünkü Güngör Arslan sürekli tehdit mesajları aldığı halde yetkililerce harekete geçilmemiş ve Arslan'ı koruma görevi yerine getirilmemiştir” dedi. RSF, Arslan'ın son 12 ayda öldürülen ikinci gazeteci olduğunu bildirdi; Türkiyeli yetkilileri, gazetecilerin güvenliğini garanti altına alacak acil önlemler almaya çağırdı. Önderoğlu, “Azmettiriciler dahil olmak üzere on zanlının hızlı bir şekilde tutuklanması, etkili bir yargılama yapılabileceğini göstermektedir. Bu kabul edilemez suçun hem faillerinin hem de azmettiricilerinin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz ve davayı yakından takip etmeye devam edeceğiz” dedi (16 Mart).
Cumhurbaşkanlığının ‘milli ve manevi değerler’ genelgesine toplu tepki: Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, Cumhurbaşkanlığının "milli ve manevi değerler" gerekçesiyle yayımladığı "basın ve yayım faaliyetleri" konulu genelgesinin Anayasa’ya ve yasalara aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini vurguladı. Açıklamada, “Anayasa tarafından yasayla düzenlenmesi emredilen temel kişisel ve toplumsal hakların Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile düzenlenmeye çalışılması, açık anayasa ve hukuk devleti ilkesi ihlalidir” denildi. Açıklamada sorunlar şu şekilde sıralandı: “Talimatın muhataplarının başında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gelmektedir. Yasaya göre özerk olması gereken RTÜK, genelgeye uyacağını ilan etmiş, bunu bizzat RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin sosyal medya hesabında yayınlamıştır. RTÜK’ün özerk yapısını düzenleyen yasanın bizzat Başkan Şahin tarafından ihlali anlamına da gelen bu açıklama genelgeye bir icrai işlem niteliğini de kazandırmaktadır. Hiçbir kişi ve kurum, içeriği belirsiz ve hukuksal karşılığı olmayan kavramlarla cezai bir tehdit altında bırakılamaz (28 Şubat).
Meslek örgütleri güvenlik için “acil eylem planı” istedi: Basın meslek örgütleri, Kocaeli Ses’in sahibi ve yazı işleri müdürü Güngör Arslan’ın 19 Şubat’ta öldürülmesiyle ilgili yaptıkları ortak açıklamada saldırıları kınadı ve gazetecilere yönelik suçlarda cezasızlığa vurgu yaptı. Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın imzasını taşıyan ortak açıklamada Güngör Arslan’la birlikte geçen yıl Bursa’da öldürülen Hazım Özsu ile geçen hafta Mersin Haberci gazetesine, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ndeki bir yolsuzluk iddiasını manşetine taşıdığı için yapılan boyalı-yumurtalı saldırıyı hatırlattı. Gazetecilerin öldürülmesi boyutuna ulaşan bu saldırılar karşısında hükümetin acil bir eylem planı hazırlaması gerektiğini belirten basın meslek örgütleri “Yerelinden ulusalına habercilik ve gazetecilik kaygısı dışında çabası olmayanların korunması gerekmektedir” dedi (22 Şubat).
Arslan'ın öldürülmesine kınamalar: Kocaeli Gazeteciler Cemiyetinden (KOGACE), Kocaeli'de çıkan Ses Kocaeli Gazetesi sahibi Güngör Arslan'ın ofisinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülmesini protesto etti. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, cinayetin nedeni ve tüm sorumlularının ortaya çıkarılmasını istedi; geçen yıl Bursa'da radyocu Hazım Özsu'nun bir dinleyicisi tarafından öldürülmesini de hatırlattı ve ekledi: "Arslan'ın canı mesleği nedeniyle alındıysa bu, yıllardır estirilen düşmansı havada, Türkiye'nin artık gazeteciler için güvenli bir ülke olmaktan çıktığını gösterir" dedi. TGS de "Yolsuzlukları, rüşveti, kayırmaları yazan #GüngörArslan susturulmak için katledildi. Suikastın emrini verenlerin ortaya çıkartılmasını bekliyoruz. Bu dosya tetikçiyle kapatılamaz. Adalet ve İçişleri Bakanlarını göreve çağırıyoruz" şeklinde açıklama yaptı (19 Şubat). |
TGC “gazeteciye zulmü” kınadı: TGC, bir haftada yaşanan medya özgürlüğüne yönelik olayları derlediği basın açıklamasında, “Bu koşullarda gazetecilik yapmanın adeta olanaksız olduğu görülmektedir. Ancak bu ülkenin güçlü bir gazetecilik damarı vardır. Bu mesleği onuruyla, özveriyle yapan meslektaşlarımızı kimsenin engellemeye, itibarsızlaştırmaya, tehdit etmeye hakkı yoktur. Tarihe not düşen yaşadıkları dönemin tanığı bu gazetecileri kimse unutmayacaktır. Ancak gazetecilere bu haksızlığı, zulmü, şiddeti gösterenleri kimse hatırlamayacak ve affetmeyecektir” dedi. Açıklamada, Libya’daki bir MİT personeline ilişkin haber nedeniyle Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın tutuklanması, RTÜK’ün Halk TV’ye ağır ceza vermesi, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Zeynep Durgut’un Şırnak’ta gözaltına alınması ve Mersin Büyükşehir Belediyesi ihalesine dair haber nedeniyle Mersin Haberci gazetesinin CHP İl Gençlik Kolları’nın boyalı ve yumurtalı saldırısına uğraması da örnek olarak sayıldı (17 Şubat).
Mersin’de saldırıya kınama: Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Rüstem Kaya Tepe gibi meslek örgütü temsilcileri, Mersin Haberci gazetesine yapılan saldırıyı kınadı, çalışanlarına destek için gazete önünde bir açıklama yaptı. Merkez Akdeniz ilçesinin Camişerif Mahallesi'ndeki gazetenin binası önünde basın açıklaması yapan meslek örgütleri sorumluların cezalandırılmasını istedi. Tepe “İki gündür güzel kentimiz Mersin’de yaşadıklarımız, demokrasi adına, basın özgürlüğü adına biz gazetecileri derinden üzmüş ve endişelendirmiştir” dedi ve gazetecilerin kamuoyunun haber alma hakkı için zor şartlarda görev yaptığına vurgu yaptı (16 Şubat).
İGC’den Pehlivan ve Ağırel’e destek: İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Libya’da hayatını kaybeden bir MİT mensubunun cenazesine dair haberler nedeniyle yargılanan gazeteciler Ferhat Çelik, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser ve Barış Terkoğlu’na verilen hapis cezası kararlarına tepki gösterdi. Cezalarının onanması üzerine Pehlivan ve Ağırel’in Silivri Cezaevi'ne gönderilmesine tepki gösterilen açıklamada, “İGC olarak meslektaşlarımızın tutuklanmasını kınıyor, yanlarında olduğumuzu bildirmek istiyoruz. Ağırel’in dediği gibi ‘Susmuyoruz, korkmuyoruz, alışmıyoruz.’ Türkiye’de basın özgürlüğüne indirilen darbelerin son bulmasını diliyor, mücadelemizin sonuna kadar devam edeceğini vurguluyoruz” denildi (15 Şubat).
DFG ve TGS’den Durgut için çağrı: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, Şırnak Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında 14 Şubat’ta gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Zeynep Durgut’un serbest bırakılmasını istedi. Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Durgut'un avukatlarıyla görüşmesine 24 saat kısıtlılık getirildi, dosyasına ise gizlilik kararı konulduğu açıklandı (15 Şubat).
RTÜK lisans çağrısına tepkiler: RTÜK’ün 72 saat süre vererek lisans başvurusu yapmasını istediği basın kuruluşlarından Amerika’nın Sesi’nin (VOA) Sözcüsü Bridget Serchak, “Türk hükümeti internet sitelerimizi resmi olarak bloke ederse, VOA, Türkçe konuşan kitlesinin mevcut tüm yöntemleri kullanarak ücretsiz ve açık internete erişimini sürdürmesini sağlamak için, her türlü çabayı gösterecektir” dedi. ABD Dışişleri Bakanlığı da “Türkiye'deki basın özgürlüklerine ilişkin endişelerimiz ayrıntılı kanıtlara dayanıyor. Türkiye'yi basın özgürlüğüne saygı duyması ve bunu güvence altına alması için uyarmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), RTÜK’ün son kararla, Türkçe yayın yapan uluslararası medya kuruluşlarını taciz ettiğini söyledi. CPJ Avrupa ve Orta Asya Direktörü Gulnoza Said ise RTÜK’ün uluslararası basın kuruluşlarından lisans istemesini “bağımsız haberciliği kontrol etmeye yönelik bir girişim” olarak değerlendirdi. IPI Türkiye Program Koordinatörü Renan Akyavaş da tepkisini, “RTÜK, hükümetin, müttefiklerinin ve politikalarının eleştirel bir şekilde ele alınması konusunda bağımsız medyayı taciz ettiğini kanıtlayan bir eylem modeline sahip olduğundan, bu karar Türkiye'de çevrimiçi faaliyet gösteren uluslararası bağımsız medyayı devlet denetimine sokuyor ve onları para cezalarının ve hatta yayın yasaklarının hedefi haline getirme riskini taşıyor” sözleriyle gösterdi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, endişesini, “RTÜK’ün son beş yılda daha bir göze batan eleştirel kanallara dönük politik müdahalesinin bu kez bağımsız gazetecilikte etkisini son yıllarda artışmış uluslararası haber mecralarını hedef alma ihtimali temel kaygımızdır” ifadeleriyle paylaştı (10 Şubat).
Hoş’a tehdide RSF tepkisi: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci Mustafa Hoş’un KRT televizyonundaki programında trollerce takip edildiği ve kendisine telefon edildiğine ilişkin açıklamalarının yetkili makamlarca dikkate alınması gerektiğini bildirdi. Önderoğlu, “Özellikle 2019 yerel seçimleriden sonra iktidar ittifakını eleştiren gazetecilere yönelik sistemli saldırılar hala son bulmadığı gibi trollerin tehditleriyle devam ediyor. Bu şiddet ve taciz ortamına seyirci kalınamaz” dedi (3 Şubat).
RTÜK cezalarına sert kınamalar: TGC, RTÜK’ün Tele1’e ve Fox TV’ye verdiği cezalarla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, “RTÜK’ün verdiği kararlar gazetecilik mesleğine doğrudan müdahaledir ve Anayasa’ya aykırıdır. Cezalar ölçüsüz ve orantısızdır” denildi (24 Ocak).
Kabaş’a hapse tepkiler: Gazeteci Sedef Kabaş’ın Tele1 programındaki sözlerinden “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten tutuklanmasına TGC, TGS, DİSK Basın İş, Basın Konseyi, RSF gibi çok sayıda gazetecilik örgütü tepki gösterdi. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) da, “Demokratik bir ülke olduğunu iddia eden Türkiye’nin ifade özgürlüğüne yönelttiği bu saldırı kabul edilemez. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu olarak kolluk güçlerinin gazetecilere uyguladığı şiddeti kınıyoruz” açıklaması yaptı. Basın Konseyi tutukluluğu, "Meslektaşımız Sayın Sedef Kabaş’ın yanında olduğumuzu, haksız tutukluluğunun da basın meslek ilkelerine saygılı hiçbir gazeteciyi caydırmayacağını, gerek bu kararı veren yargıçlara gerekse de siyasi otoriteye bir kez daha hatırlatıyoruz” sözleriyle kınadı. TGS açıklamasında, “Sedef Kabaş’ın ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ iddiasıyla tutuklanması ifade özgürlüğüne yönelik ağır bir saldırıdır. Sistematik tehdit, dava ve gözaltılara rağmen biat etmeyecek, özgürlüklerimizden vazgeçmeyeceğiz. Susmayacağız!” denildi.Türkiye Barolar Birliği (TBB), Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldığı iddia edilen sözleri nedeniyle verilen tutuklama kararının “korku iklimi yaratılmasının bir parçası” olduğunu bildirdi. DİSK Basın-İş’in tepkisi de, “AKP tarafından hedef gösterilerek, güdümlü yargının eline bırakılan Sedef Kabaş ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla tutuklandı. Bu karar hukuki değil, siyasidir. Gazetecilik suç değildir ve yargılanamaz” sözleriyle oldu. Basın Konseyi de Kabaş’ın bir an önce tahliye edilmesini istedi (22 Ocak).
Basın Konseyi ve RSF’den “tabu”ya tepki: Basın Konseyi ve RSF, Elazığ'da yerel Günışığı gazetesinin yazı işleri müdürü Faik Akgün'ün, tarikat yurdunda kalan üniversite öğrencisinin intiharını haberleştirdiği için görevden alınması, yayına soktuğu haberin yayından kaldırılması ve görüntülere erişim engeli getirilmesine tepki gösterdi. Basın Konseyi, “Bu olay tarikatların ve güç odaklarının, medyaya uyguladığı baskı ve tehditlerin hangi boyutlara ulaştığını; ifade ve basın özgürlüğünün ne denli tehdit altında olduğunu bir kez daha göstermiştir” derken RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Tüm bunlar, cemaat ve tarikatlara dair konuların güçlü bir tabuyu oluşturduğunu gösteriyor” dedi (14 Ocak).
Örgütlerde "10 Ocak" endişesi: TGC, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Son 10 yılda iktidarın baskısıyla kapanan yüzlerce medya kuruluşunda çalışan gazetecilerin üçte biri işsiz kalmıştır. Medyanın yüzde 95'i iktidarın kontrolü altındadır. İktidarın gazeteciliği suç olarak tarif ettiği ülkemizde gazetecilerin çoğunluğu Basın İş Yasası ile çalıştırılmamaktadır. Meslektaşlarımız yoksulluk sınırında aldıkları ücretlerle ayakta durmaya çalışmaktadır. Avrupa'da yüzde 25 olan sendikalaşma oranı Türkiye'de yüzde 8'dir. Yayın yasakları, para cezaları, açılan davalar, gözaltılar, tutuklamalar, sansür, oto sansür artık günlük olaylar haline gelmiştir. Türkiye'de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği bir ortamda, her gazeteci kendini mahkeme karşısında bulabilmekte ve hüküm giyebilmektedir. Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren de, son beş yıllık süreçte yüzlerce gazetecinin işlerini kaybettiğini dile getirerek, "Geçtiğimiz günlerde Olay TV kapandı ve oradaki 150 gazeteciye ne olacağı belli değil. Ama bizim için hem gazetecilere yönelik baskıları hem de gazeteciliğin sorunlarını dile getirmek için vesile olan bir gün... Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü açısından sürekli en alt seviyelere indiğini görüyoruz. İktidar neredeyse hoşlanmadığı her haber için dava açıyor ve ne yazık ki bu soruşturmalar tutuklanma ile sonuçlanabiliyor" dedi. TGS açıklamasında da, "34 gazetecinin cezaevlerinde tutulduğu, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla eleştirel medya kuruluşlarının cezalandırıldığı, sendikasız-güvencesiz çalışmanın yüzde 90 civarında olduğu, basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, gazetecilerin hemen her gün adliye koridorlarında haberlerini savunmak zorunda bırakıldığı bir ortamda kutlanacak bir şey yok" denildi (10 Ocak). |
Demirağ’a saldıranları yargılamada “gönülsüzlük”: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, 10 Mayıs 2019 gecesi altı kişilik bir grubun Ankara’da ağır saldırısına uğrayan ve iki yıldır dava açılmasını bekleyen Yeniçağ Gazetesi köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ’a ilişkin dosyada, Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararı vermesini eleştirdi. Önderoğlu, “Ne yazık ki, gazeteciye şiddete dair dosyalar, yargının yargılama konusunda gösterdiği gönülsüzlüğü yansıtıyor” dedi (18 Ocak).
RSF’den AYM kararına destek: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Birgün, Gazete Duvar, Artı Gerçek, Sol.org.tr, Diken ve tarımdanhaber sitelerinde çıkan haber ile Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir köşe yazısına erişim engeli getirilmesini ihlal gören Anayasa Mahkemesi kararını memnuniyetle karşıladı. Açıklamada, “Anayasa Mahkemesi, internet haberciliğinin belini kıran sansüre karşı yapılan itirazların da dikkate alınmadığını tescil etti. Medya özgürlüğü adına etkili koruma için TBMM’yi yasa değişikliğe gitmeye çağırıyoruz” dedi (7 Ocak).
Gözaltıya tepki: TGS ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Haber Ajansı yazı işleri müdürü gazeteci Ferhat Çelik’in gözaltına alınmasına tepki gösterdi ve Çelik’in serbest bırakılması için çağrı yaptı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Çelik’in neredeyse her gün ifade vermeye gittiği karakolda gözaltına alındığını söyleyerek, “Gazetecilerin bu şekilde gözaltına alınması, gözaltında tutulması doğru değil. Gazeteciler her zaman ulaşılabilir insanlar ve çağrıldıklarında iddiaya dair yanıt verebilecek düzeydedirler. Ferhat’ın gözaltına alınmasını kınıyorum” dedi. DFG Eş Başkanı Serdar Altan da, 2021'de gazetecilerin yoğun bir saldırı süreci altında geçirdiğini belirtti; “Temennimiz 2022 yılında gazetecilerin çalışma koşullarının daha sağlıklı olması ve baskıların son bulmasıydı” dedi (5 Ocak).
TGS’den Kamu Başdenetçisine tepki: Polisin telefonuna el koyup ve ters kelepçeyle gözaltına almaya çalıştığı gazetecinin başvurusunu kısmen kabul eden TBMM Kamu Başdenetçisi (Ombudsman), basın özgürlüğünün ihlal edilmediğini savundu. Orantısızlığa ve müdahalenin hukuka aykırılığına dair herhangi bir tespitte bulunmayan Ombudsman, Emniyete sadece “Basın mensupları ile kurulacak ilişkilerde daha özenli bir dil kullanılması” konusunda tavsiye verdi (4 Ocak). TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise denetçinin kararının kabul edilemez olduğunu söyledi (4 Ocak).
Dayanışma
Yılın ilk üç ayında gazeteciler, meslek örgütleri ve aileleri, çeşitli cinayetler sonucu kaybettiğimiz gazeteciler Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve Hrant Dink’i andı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Haberci Gazetesi'ne yapılan saldırı nedeniyle Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni (MGC) ziyaret ederek geçmiş olsun diledi.
Demokrasi İçin Medya Konferansı: Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği finansmanıyla yürüttüğü "Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi"nin üçüncü uluslararası yıllık konferansı, “Haberin ağır bedeli” başlığıyla 26-27 Mart 2022’de Ankara’da yapıldı. Pandemi nedeniyle, hibrit şekilde gerçekleşen M4D Üçüncü Yıllık Medya Konferansı’nda gazeteciliğin sorunları ve basın ve ifade özgürlüğü üzerine konuşuldu. Konferansta, ulusal ve uluslararası meslek örgütleri temsilcileri, gazeteciler ve akademisyenler iki güne yayılan oturumlarla basının sorunlarına ortak çözüm yolları aradı (28 Mart).
TGS’den Mersin’e saldırı sonrası ziyaret: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Mersin Haberci Gazetesi'ne CHP Gençlik Kolları üyelerinin de dahil olduğu bir grubun 14 Şubat’ta yaptığı saldırı sebebiyle Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni (MGC) ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini sundu. TGS heyetine başkanlık eden Durmuş, dayanışmanın önemine vurgu yaparken MGC yönetimi de ziyaretten dolayı heyete teşekkür etti (23 Şubat).
Abdi İpekçi unutulmadı: Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni iken 1 Şubat 1979’da İstanbul Nişantaşı’daki evinin önünde katledilen gazeteci Abdi İpekçi, katledildiği yerde ve mezarı başında anıldı. İpekçi’yi ailesi, Milliyet gazetesi, TGC ve Basın Konseyi Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında, TGS de vurulduğu yerde andı. Abdi İpekçi'nin Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törene İpekçi'nin kızı Nükhet İzet, Milliyet Gazetesi’nden Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı, yazar Tunca Bengin, Okur Temsilcisi Belma Akçura, Haber Araştırma Müdürü Pınar Aktaş, Hürriyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin, gazeteciler Okşan Atasoy, Metin Özyıldırım, Rahmetullah Karakaya, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, İstanbul Barosu Önceki Başkanlarından Turgut Kazan ve CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Saniye Yurdakul ile çok sayıda gazeteci vardı (1 Şubat).
Mumcu 29. yılında anıldı: Ankara’da 24 Ocak 1993'te aracının altına yerleştirilen bombanın patlamasıyla hayatını kaybeden gazeteci yazar Uğur Mumcu, katledilişinin 29. yılında çeşitli etkinlikler ve hak kuruluşlarının açıklamalarıyla anıldı. Her yıl olduğu gibi Uğur Mumcu’nun katledildiği Uğur Mumcu Sokak’ta da siyasi parti ve kitle örgütleri ile halkın katılımıyla bir tören düzenlendi. Törende konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer biz olayların ayrıntılarını öğrenebilirsek, kamuoyuna bütün bunları ayrıntılı şekilde aksettirebilirsek görevimizi yapmış oluruz” dedi. Yüzlerce kişi, Mumcu'nun gericiliğe karşı mücadelesini devam ettirme sözü vererek suikastin arkasındaki sorumluların açığa çıkarılmasını istedi. Anmaya Mumcu ailesi, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu ve siyasi parti temsilcileri katıldı. Anmada Redd grubu ezgileriyle sahne aldı (24 Ocak).
Hrant Dink 15. yılında anıldı: Türkiyeli Ermeni gazeteci ve barış insanı Hrant Dink, katledilişinin 15. yılında, öldürüldüğü yerde anıldı. Anmada RSF'den Erol Önderoğlu, IPI'dan Renan Akyavaş, DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren de vardı. Agos gazetesi Genel Yayın yönetmeni Hrant Dink, olay günü 17 yaşında olan Ogün Samast tarafından gazetesinin önünde öldürülmüştü. Önce "Trabzon merkezli bir çete", ardından "Ergenekon terör örgütü"nün işi yapılan cinayete dair sorumluluk, son olarak Mart 2021'de çıkan mahkumiyet kararlarıyla "FETÖ örgütü"ne atfedildi. Hrant'ın Arkadaşları girişiminden Bülent Aydın, bir yazısında "Adalet talebimizi ilk günkü kararlılıkla bir kez daha haykırıyoruz. Hrant Dink'i hedef haline getirip tetikçilerin önüne atanlar, linç süreci ve açık tehditlere rağmen onu korumak için parmağını bile kıpırdatmayanlar, 'öldür' diyenler yani gerçek katilleri yargılanana ve hak ettikleri cezayı alana kadar ve bu alçak cinayetin hesabı sorulana kadar, biz bitti demeden bu dava bitmez" diye yazdı. Dink'i unutmayan çok sayıda gazetecilik meslek örgütlerinden biri olan TGC, "Evrensel barışı savunan Hrant Dink'i iki ülke halklarının kardeşlik içinde yaşaması uğruna verdiği mücadeleyle hatırlıyoruz... Uzun yıllar Türkiye'de demokrasinin yerleşmesi için uğraş veren Hrant Dink'i hiç unutmayan biz meslektaşları, onun katilleri ve azmettiricileri için açılan davalarda adaletin yerini bulmasını hala bekliyoruz" sözleriyle Dink'i andı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, "Hrant'ı ölüme götüren uzunca bir süreç vardı ve bu süreçte hedef gösterilmiş, nefret söyleminin hedefi olmuştu. Ve maalesef bugün de benzer ırkçı saldırılarla ya da onlarca nefret söylemi ile karşı karşıya kalıyoruz... Bu 15 yılda neyin eksik kaldığını bence Türkiye kendine sormalı. Umarım Türkiye de bununla yüzleşir" dedi (19 Ocak). |
Metin Göktepe anıldı: 8 Ocak 1996'da haber izlediği sırada tarihinde polislerce gözaltına alınan ve dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, katledilişinin 26. yılında, İstanbul Esenler’de bulunan Kemer Mezarlığındaki mezarı başında ailesi, çalışma arkadaşları ve meslektaşlarının katılımıyla anıldı. Anma etkinliğine Metin Göktepe’nin ailesi, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek Partisi yöneticileri, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Berkin Elvan'ın ailesi, CHP yöneticileri, TİP İstanbul milletvekili gazeteci Ahmet Şık, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Zübeyde Hanım Mahalle Muhtarı Eyüp Bulut ve çok sayıda gazeteci katıldı. Göktepe’nin mezarına Evrensel gazetesi ile birlikte karanfiller bırakıldı. Sık sık ise “Evrensel yazıyor, Metin yaşıyor” sloganı atıldı. TGC, TGS, DİSK Basın İş ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik örgütü Göktepe’yi andıkları açıklamalarında cinayet davasında cezasızlığa karşı önemli bir dayanışma örneği gösterildiğini hatırlattı (8 Ocak).
Raporlar
Yılın ilk üç ayında Uluslararası Af Örgütü, muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişilere temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyetleri ele alan bir rapor yayımladı. Medya Araştırmaları Derneği raporunda ise online haberciliğe yönelik erişim engellerinin en çok “yolsuzluk ve usulsüzlük” haberlerini hedef aldığı belirtildi. Twitter da, Türkiye'nin Ocak-Haziran 2021 döneminde “içerik kaldırma talepleri”nde ilk üçte yer aldığını duyurdu. Dr. Sarphan Uzunoğlu ve Hazal Sena Karaca, 1021 haberin incelendiği “Haber Medyasında İklim Krizi” başlıklı raporlarını News Lab Turkey sitesinde yayımladı.
Af Örgütü raporunda “yargı baskısı”: Uluslararası Af Örgütü, yıllık raporunda Türkiye’ye “Türkiye: 2021 yılında Türkiye’nin dört bir yanında hak ihlalleri ve dört bir yanında protestolar vardı” başlıklı bölümle yer verdi. 2021 Türkiye raporu önsözünde, “Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yeni İnsan Hakları Eylem Planı ve iki Yargı Reformu Paketi, yargı sistemindeki derin kusurları gidermekte yetersiz kaldı… Muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişiler temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararlarıyla karşı karşıya kalmaya devam etti. Hükümet yetkilileri LGBTİ+’ları homofobik söylemlerle hedef aldı. Barışçıl toplanma özgürlüğü sert bir biçimde sınırlandırıldı. Yeni bir yasa, sivil toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlüğünü aşırı derecede kısıtladı. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialarda bulunuldu” deniyor (29 Mart).
Haber sansürüne “yolsuzluk” gerekçe: Medya Araştırmaları Derneği’nin (MEDMAR) Etkiniz AB ve İsviçre Büyükelçiliği desteğiyle yürüttüğü “Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerine Etkileri İzleme Araştırması Genişletilmiş Tarama Raporu”na göre, bir yılda en az 1197 haber hakkında içerik kaldırma kararı verildi, en çok “yolsuzluk ve usulsüzlük” haberleri kaldırıldı. Cumhuriyet, BirGün ve Oda TV, hakkında en çok içerik kaldırma kararı verilen kurumlar oldu. Ekim 2020’de yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Kanununun güncellenmiş hâlinin basın özgürlüğü üzerine etkilerini incelemek amacıyla yapılan araştırma kapsamında medya kuruluşlarına gelen içerik kaldırma kararları derlendi, tasnif edildi ve politika önerileri sunuldu (27 Ocak).
Twitter’den “içerik çıkarma” raporu: Twitter, içerik kaldırma taleplerine ilişkin yaptığı açıklamada Ocak-Haziran 2021 döneminde hükümetlerden, kullanıcılarca paylaşılan içeriklerin kaldırılması için rekor sayıda talep aldığını bildirdi. İçerik kaldırılması için en çok şikayette bulunan ilk beş ülke arasında Türkiye de yer aldı. Açıklamaya göre taleplerin yüzde 95’i, Japonya, Rusya, Türkiye, Hindistan ve Güney Kore hükümetlerinden geldi (25 Ocak).
İklim haberciliği raporu: Dr. Sarphan Uzunoğlu ve Hazal Sena Karaca, 1021 haberin incelendiği “Haber Medyasında İklim Krizi” başlıklı raporlarını, News Lab Turkey sitesinde yayımladı. Araştırmada bianet, Cumhuriyet, Evrensel, GZT, Habertürk, Hürriyet, Medyascope, Sabah, Sözcü, T24 ve Yeni Şafak’ın çevrimiçi haber sitelerinde 1 Temmuz - 5 Kasım 2021 döneminde yayınlanan ve iklim krizini konu alan haber ve köşe yazılarını incelendi. Bianet, Evrensel, T24 ve Medyascopetv'nin iklim krizini daha kapsamlı ele aldıkları ve daha özgün içerikler ürettikleri değerlendirmesi yapıldı. Araştırmaya göre felaket temasını en çok kullanan gazeteler Hürriyet ve Habertürk oldu. Bu dönemde iklim krizine dair en fazla haberin görüldüğü mecralar Hürriyet (177), T24 (128) ve bianet (127) oldu (7 Ocak).
İşten çıkarmalar / ayrılmalar
Ocak - Mart döneminde en az beş medya temsilcisi işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı. Halk TV ekran yüzleri Özlem Gürses ve Emin Çapa ile, Cumhuriyet gazetesi ise 24 yıllık çalışanı Dış Haberler Servisi Sorumlusu Mine Esen’le yollarını ayırdı. Elazığ'da, Günışığı Gazetesi yazı işleri müdürü Faik Akgün, tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara'nın ailesinin zoruyla kaldığı cemaat yurdunda yaşamına son vermesini haberleştirdikten sonra görevden alındı.
Hürriyet gazetesi Washington temsilcisiyken üç yıl önce istifa eden gazeteci Cansu Çamlıbel, Demirören Medya Grubuna açtığı davayı kazandı.
Gürses ve Çapa Halk TV’den ayrıldı: Halk TV, “kişisel YouTube kanallarında yaptıkları paralel yayınlara son vermelerini” istediği ekran yüzleri Özlem Gürses ve Emin Çapa ile anlaşma sağlanamayınca yollarını ayırdı. Gürses, Youtube kanalından video yayınlayarak süreci anlattı. Halk TV'den emeğine saygı duyulmasını istediğini belirten Gürses, içerik, canlı yayın, özel röportaj yapmaya hazır olduğunu kanala ilettiğini, karşılığında da bir ödeme istemediğini söylediğini, ancak Halk TV'nin “Bir kurum olacağız, bir ilke kararı aldık, o nedenle bu ilkenin dışında davranan tüm ekran yüzlerimizle yollarımızı ayırmaya karar verdik” dediğini kaydetti. Emin Çapa ise “Youtube kanalını kapatmadığı için yollar ayrıldı” ifadesinin tam olarak doğruyu yansıtmadığını belirterek “Kanal yönetimi, Youtube kanalımızı Halk TV çatısı altına getirmemizi ve böylece kendisini bir platform (MCN) olarak konumlamayı istiyor. Ama burada da bir şart ileri sürüyor, 'Kanal gelirinizin yarısını bana vereceksiniz' İşte ipin koptuğu nokta bu” dedi (22 Mart).
Esen Cumhuriyet’ten, Gürses DHA’dan istifa etti: Cumhuriyet gazetesinde Dış Haberler Servisi Sorumlusu Mine Esen, gazete ile yollarını ayırdığını duyurdu. Esen Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Şimdi ayrılık zamanı... Yaklaşık 24 yıl önce Cağaloğlu'nda canım gazetem Cumhuriyet'in kapısından heyecanla girdiğim gün, dün gibi. Babıali'nin 'Dışışleri Bakanı' sevgili Ergun Balcı ekolünde, her gün aynı heyecanla, dinmeyen habercilik aşkıyla geçen gündüz, geceler, nice dostluklar. Bu yolculukta yanımda olan, destek, bilgi deniziyle hayatıma renk katan herkese içten teşekkürler. Şimdilik küçük bir soluklanma... Sonra yine yola devam..." ifadesini kullandı. Yaklaşık dört yıldır grupta üst düzey yöneticilik yapan ve Mart 2021’de Kanal D Ankara Temsilciliği’nden Demirören Haber Ajansı’na (DHA) kaydırılan DHA Ankara Temsilcisi Ercan Gürses da görevinden istifa etti (11 Mart).
Çamlıbel davayı kazandı: Hürriyet gazetesi Washington temsilcisiyken üç yıl önce istifa eden gazeteci Cansu Çamlıbel, Demirören Medya Grubu'na açtığı davayı kazandı. Çamlıbel 1 Mart 2019’da görevinden istifa ettiğini Twitter hesabından duyurmuş, yazar George Orwell’in “Gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir” sözü ile veda etmişti. Çamlıbel’in 2018 Ağustos ayında yazdığı “Yanlış anlaşılma mı Halkbank mı?” başlıklı, Papaz Brunson pazarlığına dair yazısına sansür uygulanmıştı. Üç yıl sonra açtığı davayı kazanan Çamlıbel, sosyal medya hesabından “3 yıl önce hayatımın en doğru kararlarından birini vererek istifa ettiğim Demirören’in ödememekte ısrar ettiği haklarımı söke söke aldım. Bu zor dava için beni cesaretlendiren sevgili avukatım @VeyselOkk der ki ‘Şimdi bu karar pek çok gazeteci davası için emsal olacak” ifadelerini kullandı (9 Mart).
BBC İstanbul grevde: BBC İstanbul Bürosu'nda yerel sözleşmeyle çalışan gazeteciler, işverenle yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine greve çıktı. BBC çalışanlarının grevinin ilk gününde Türkiye İşçi Partisi milletvekili Ahmet Şık da destek verdi. Büro önünde açıklama yapan TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, 9 Ağustos 2021 tarihinde başladıkları toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlayamadıklarını belirterek, "Bugün burada grevi başlatırken, hakkımız olanı almadan vazgeçmeyeceğimizi de ilan ediyoruz. Adil bir teklif gelmediği müddetçe grev pankartımız burada kalmaya devam edecek" dedi. Grev 29 Ocak'ta anlaşmayla sonuçlandı (14 - 19 Ocak). |
Elazığ’da Akgün’e hem görevden alma hem tehdit: Elazığ'da, tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara'nın ailesinin zoruyla kaldığı cemaat yurdundaki baskılar ve gelecek kaygısı nedeniyle yaşamına son vermesini “Cemaat baskısına dayanamadı” başlığıyla haberleştiren Günışığı Gazetesi yazı işleri müdürü Faik Akgün, görevden alındı, haber ise siteden kaldırıldı. Gazetenin sahibi Nafiz Koca tarafından toplantıya çağrıldıktan sonra hem Koca hem de gazetedeki diğer kişilerce eleştirilen Akgün, yazı işleri müdürlüğü görevinden alındı. Görevden alınma gerekçesinin ‘istenilen performansı yakalayamamak’ olduğu söylendi. Akgün işten çıkarılmazken, bunun sebebini de “resmi ilan gelirlerinden dolayı sabit bir çalışan sayısının olma zorunluluğu” olarak açıkladı. Gazeteci Mustafa Hoş, Faik Akgün’ün ve Enes Kara’nın ölümünü protesto eden öğrencilerin tehdit edildiğini duyurmuştu (13 Ocak).
(EÖ/NÖ)