Prof. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu, 19 Mayıs gösterileriyle ilgili yaşanan tartışmaları, Diyanet'in, Eğitim Bakanlığı aracılığıyla ilköğretim ve lise öğrencilerine umre turları düzenlemeye başlamasını, gösterilerin çocuk hakları boyutunu ve demokratik toplumla uyumunu bianet'e yorumladı, sorularımızı cevapladı.
19 Mayıs gösterileri neden kaldırılmalıydı?
19 Mayıs ve benzeri törenlerin kaldırılması için birden çok sağlam gerekçe var. Böyle bir adım atılması aslında çok gecikmiş bir karar olarak görülebilir.
Ancak bu konu ele alındığında anlamlı bir incelemeyi engelleyen, aşırı tepkiler geldi; bugün de gelebiliyor. Bu nedenle, bu gibi törenlerin neden istenmediğini dikkatle ele almak ve dikkatle anlatmak gerekiyor.
Demokratik bir toplum anlayışı ile bu gibi törenler uyuşabilir mi?
Bunu birkaç maddede inceleyebiliriz.
* 19 Mayıs törenlerinin içeriği ve şekli gençler veya gençlik ile ilgili değildir. Baskın olan öğeler milliyetçilik, militarizm, otoriter düzendir.
* Ayrıca törenler gerçekleştirilmesi gerektiği için gerçekleştirilen, bürokratik bir alıştırma durumuna gelmiştir. 23 Nisan, 29 Ekim törenleri de içeriği ve şekli ile törene adını veren kavram (Çocuk Bayramı, Cumhuriyet) ile çelişir.
* 19 Mayıs vb. törenler bir devlet etkinliğidir. Bu törenlerde gençlerin (diğer örneklerde ise çocukların veya egemenliğin sahibi olduğu söylenen halkın) hiçbir şekilde söz hakkı yoktur.
* 19 Mayıs vb. törenlerin bir devlet etkinliği olması ve kaçınılmaz olarak bürokratik bir alıştırmaya dönüşmesi, kutlanmak istenen temanın veya anımsanmak istenen tarihsel dönüm noktasının anlamsızlaşmasına da yol açmaktadır. Gençler açısından 19 Mayıs devletin bürokratik bir dayatmasına dönüşürse, bu 19 Mayıs'ın anlamlı görülmesine nasıl katkı yapabilir?
* Burada tartışılan stadyumlarda yapılan cinsten törenler olmakla birlikte, törenlerin daha küçük çaplı olması da tek başına çözüm değildir. Tören içeriğin önüne, bürokrasi içeriğin önüne geçtikçe, yapılan etkinlik anlamsızlaşacaktır. Yani, törenler okullarda yapılırsa, stadyumlarda yapılan törenlerin içerdiği yanlışlardan tümüyle kurtulunmuş olunmayacaktır.
* Demokrasilerde toplumun devletin üzerinde denetimi vardır. Bürokratik bir alıştırmaya harcanan tutar, toplumun denetiminde değilse, burada bir sorun olduğu kabul edilmelidir. 19 Mayıs vb. törenlerin düzenlenmesi sürecinde her şey otoriter bir şekilde yukarıdan aşağıya işletildiği için bu çeşit bir denetim söz konusu değildir.
* Öğrencilerin okullardan alınıp tören alanlarına götürülmesinden uzun süredir belediye araçları kullanılıyor. Bu araçların olağan hizmetten çekilmesi ve törenler için kullanılmaları bile tartışmalı.
* Bir otobüsün törene gidecek öğrencileri taşıması için ne süre ile kullanıldığı ve ne kadar akaryakıt yaktığı, eskime payı olduğu gibi sorular - araçlar kamu malı olduğu ve kamu otoritesi tarafından verildiği için - sorulmadı. Bu araçlar özel kuruluşların olsaydı, bu soruların sorulabileceğine kesin gözüyle bakılabilirdi.
Çocuk haklarıyla birlikte düşünürsek durum ne?
* Bu gibi törenler "çocuğun yararı ilkesi" ile çelişir. Yani, bu törenler düzenlenirken önce çocuğun yararı düşünülmez. Bu gibi törenlerin çocukların yararına olduğunu gösterir hiçbir dayanak olmadığı gibi, törenlerin uzun hazırlık süresinin öğrenme süreçlerini aksattığı, törenlere hazırlanan öğrencilerin hastalandığı, hatta özellikle 23 Nisan törenlerinde rastlandığı üzere, tören alanından ambulansla çıkan çocukların olduğu biliniyor.
* Törenler "katılım hakkı" ile kesinlikle çelişir. Çocukların ne törenin içeriği ve şekli, ne de katılıp katılmama konusunda söz hakkı yoktur. Törenlerin otoritenin çocuğa, geçmişin bugüne, sıkıcı olanın heyecan verici olana tahakkümü olarak 2012'de göze batması kaçınılmaz.
19 Mayıs gösterilerinin şimdi kaldırılması ne anlama geliyor?
Böyle bir adım atılması aslında çok gecikmiş bir karar olarak görülebilir. Diğer yandan zamanlama sorusu yerinde bir soru.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) eğitim bakanları, yaklaşık on yıldır 19 Mayıs törenleri hakkında benzer şeyler söylüyorlar. Bu adımın şimdi atılmasının, AKP'nin başka birçok konuda olduğu gibi bu konuda da artık güçlü bir muhalefet ile karşılaşmayacağını düşünmesi ile ilişkisi olabilir.
Yapılan açıklamaları ikna edici buldunuz mu? Nasıl soru işaretleri var?
Yapılan açıklamada, yukarıdaki kimi noktalara değiniliyor ama beklenebileceği üzere "çocuk hakları", "katılım hakkı" gibi doğrudan haklara dayalı bir söylemden iz yok.
Yaklaşık on yıl önce yaptığımız bir incelemede, konu 19 Mayıs olduğunda hakların veya demokrasinin değil, Cumhuriyet gibi gazetelerde "çağdaşlık" (örneğin tango yapan gençler çağdaştır) gibi kavramların kullanıldığını, İslamcı basında ise özellikle kız çocuklarının bu törenlerde yer almasından, giysilerinden ve erkek çocuklarıyla birlikte olmalarından rahatsızlık duyulduğunu görmüştük.
Önemli bir soru işareti, burada kızların kamusal alandan çekilmesi veya örtünmeleri dayatmasının ne denli önemli olduğu. O günlerden bugüne Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) epey yol aldı ve bu konuda artık adım atılması için yeterli güçleri olduğunu düşünüyor olabilirler.
23 Nisan konusunda bu endişe daha az çünkü İslamcı "hassasiyetler" özellikle genç kızların üzerinde yoğunlaşıyor.
Bu konuyu, Diyanet'in, Eğitim Bakanlığı aracılığıyla ilköğretim ve lise öğrencilerine umre turları düzenlemeye başlamasıyla birlikte düşünmek doğru mu?
Bence birlikte düşünülmesi doğru. Bir dayatmacı uygulamanın kaldırılması gerekiyorsa ve bu bir ileri adımsa, diğer dayatmacı uygulamaların kaldırılması veya yeni uygulamalar getiriliyorsa karşı çıkılması gerekir.
Bütün gelişmeler aynı sorunu işaret ediyor. Yeni düzenlemeler, açılımlar, kaldırılan eski uygulamalar temeldeki dayatmacı iktidar anlayışının değiştiğini göstermiyor. Tam tersine, yürütme-yasama-yargı ve medyanın tek sesliliği (toplumun sessiz ve uysal olduğu rıza üretiminin tıkır tıkır işlediği ileri demokrasi düzeni) söz konusu.
19 Mayıs törenleri kaldırıldığında yerine başka dayatmacı, haklar ve özgürlükler ile ters düşen uygulamalar getirilirse, bunlar iktidarın kendine uygun bir düzeni dayatmaya çalıştığını gösterir. Bu da demokrasi değildir.
Geçen yıl, 1-7 Ekim'de Cami ve Din Görevlileri Haftası yapıldı ve çocuklar okullardan alınarak camilere götürüldü. Bu elbette tek örnek değil. Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, Mehmet Akif etkinliklerinde okulların kullanılması olağanlaştırır.
Tıpkı din dersinde olduğu gibi bu etkinliklerde katılım zorunlu. Demek ki, çocukları gözeten ve özgürleştirmeyi hedefleyen tutarlı bir yaklaşım söz konusu değil.
Benzer bir tartışma, benim tahminim, çok yakında üniformalar konusunda yoğun olarak yaşanacak. Üniformanın kaldırılması ile özgürleşmenin değil, kızların kapanmalarının sağlanması amaçlanıyor.
29 Ekim için de benzer bir düzenleme yapılsa, etkisi, anlamı ve toplumun vereceği tepki farklı olur mu?
29 Ekim bu çerçevede tartışılabilir ancak 29 Ekim konusunda daha da aşırı tepkiler gelmesi söz konusu. Bana 19 Mayıs ve 23 Nisan'ı tartıştığım için birçok yerde, "Cumhuriyet düşmanı" diye etiket yapıştıran oldu. Bunu yapan insanlarla uzun uzun konuşma olanağı bulabildiğimde, bazılarını ikna edebildim.
Şimdi 19 Mayıs törenlerini 29 Ekim törenleri ile birlikte tartışmak kulakların tıkanmasını kolaylaştırabilir. Bunun yerine, çocuk ve gençlere dayatmacı yaklaşım azalıyor mu çerçevesinde çocuk ve gençlik odaklı tüm uygulamaları ele almayı daha yararlı buluyorum.
Bu süreci modernleşme ve normalleşme olarak mı okumak gerekir yoksa başka bir düzene yumuşak geçiş olarak mı?
İyimser olmak için pek neden göremiyorum. Çocuklar ve gençler ve toplumun diğer ezilenleri örneğin kadınlar için "ileri demokrasi" rejimi çok zor zamanlar demek.
Ortada nereye kadar bir paranoya var, nereye kadar gerçek bir endişe var?
Çocuklukları 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi törenlerle ve gerçekten bir çeşit romantik heyecanla geçmiş birçok insan için bu törenler çok duyarlı konular. Sahte demokratlığın bollaştığı günümüzde insanlar daha da kolay kuşku duyuyor.
Bu hassasiyetler bir ölçüde doğal. Ama endişe verici gidişat su götürmez şekilde ortada. Bu nedenle çocuk hakları savunucularına, bianet gibi kuruluşları da bunun içine katıyorum, titizlikle çocuk hakları ve demokrasi penceresinden savunuculuk ve eylem yapmak düşüyor. (IC)